(Minghui.org) 2000 yılında Pekin'deki Tiananmen Meydanı'na gittim ve Falun Gong'u uygulama hakkının yasaklanmasına itiraz etmek için bir afiş açtım. Tutuklandım ve Tiananmen Karakoluna götürüldükten sonra, memleketime gönderildim ve üç yıl boyunca bir zorunlu çalışma kampında kapatıldım.

Şöhret ve Zengin Olmakla İlgilenmiyorum

Çalışma kampında, bir Falun Gong organizatörü olarak gözaltına alınmış ve iki aydan fazla tecrit edilmiştim. Ekip şefinden müdür yardımcısına kadar, herkes beni “dönüştürmek” için ellerinden gelen her şeyi denediler.

Çalışma kampı müdürü beni ofisine getirdi ve arkadaş olarak yaklaşmaya çalıştı. Ona neden beni gerçekten görmek istediğini sordum.

“Henüz 'dönüştürülmemiş' tüm Falun Gong uygulayıcılarıyla görüşmeler yaptık,” dedi. “Seni 'dönüştürmek' ve Falun Gong'dan vazgeçirmekten sorumlu olarak görevlendirildim.”

Çalışma geçmişim de dahil olmak üzere geçmişimi araştırdığını söyledi bana. “Müdür yardımcılığına terfi edeceğini öğrendim, ancak inancından dolayı olmadı. Sadece bir inanç için umut verici bir geleceği nasıl mahvedebileceğini anlayamıyorum.

“Falun Gong ile ilgili yeni bir politika konusunda bana bilgi verildi. Daha önce ne olursa olsun, Falun Gong'dan vazgeçtiğin sürece, eski sosyal statüne ve eski konumuna geri dönebileceğin söylendi. ”

Bana anlatmaya başladı ve bütün bunlarla hiç ilgilenmediğimi anlayıp dediklerimi kabul edene kadar konuşmaya devam etti.

Uygulamayı Açıklamak

“Falun Gong'un ne olduğunu anlamıyorsunuz,” dedim, “öğretilerin ne gerektirdiğini de anlamıyorsunuz. Eğer bir tür 'sosyal statü' isteseydim, xiulian uygulamaya başlamazdım.

“Sakyamuni tahtın prensi ve varisiydi. Ancak Dharma'yı uygulamak için veraset hakkından feragat etti. Sizin mantığınıza göre bu daha da vahim olurdu. Ancak dünyaya yayılan Budizm, 2.500 yıldan fazla bir süredir uygulanmakta.”

Müdür, buna inanmadığını çünkü insanların sadece zengin olmak ve başarılı olmak istediğini söyledi.

Kendisine farklı bir açıdan yaklaşmam gerektiğini fark ettim. Uygulamaya başladıktan sonra sağlığımın düzelmesinden, hayata bakış açımın değişmesine kadar tüm ailemin bu uygulamadan nasıl fayda gördüğünden bahsettim.

Ona, benim için inancımdan vazgeçmek anlamına gelen “dönüştürülmüş” olmanın, hayatımı bırakmak anlamına geldiğini söyledim. “Söyleyin bana lütfen,” diye sordum, “hayatımdan vazgeçebilir miyim?”

İnancımda ne kadar kararlı olduğuma inandı ve ilave edecek hiçbir şeyi kalmamıştı. Fakat ardından, “Çin Komünist Partisi üyesi olduğum için, seni 'dönüştürmem' için Parti beni görevlendirdi ve bunu yapmak zorundayım. Buraya haftada bir geleceğim ve amirlerime rapor vermeye devam edeceğim. ” dedi.

Pişmanlık Yok

Benimle yeniden görüştüğünde “Seni tuttukları hücreyi gördüm. Olman gereken yer bu değil. Bu hücredeki mahkumlar hırsız, yankesici ya da soyguncu. Bazıları genç olmasına rağmen birçok kez tutuklandı. Bir grup suçluyla aynı yerde olduğun için üzgün müsün? ” dedi.

Cevap verirken çok düşündüm, “Sadece Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerinin yoluna giderek iyi bir insan olmakta ısrar ettiğim için tutuklandım. Tabii ki burada tutulmamalıyım. Ama gitmeme izin vermediğinizde ne yapabilirim?"

“Hücredeki tek Falun Gong uygulayıcısıyım. Suçlu dediğiniz diğer kişilerin hepsi benim iyi biri olduğumu anlamışlar. Hiç biriyle tartışmadım. Aralarında anlaşmazlıklar olmasına rağmen, hepsi bana arkadaş gibi davranıyor. Sorun yaşadıklarında benimle konuşup danışıyorlar. Hatta aralarından bazıları, 'Falun Gong gerçekten çok iyi. Serbest bırakıldıktan sonra ben de Falun Gong'u uygulayacağım' diye söylüyorlar. Burada olmamam gerekse de yalnız değilim."

“İnsanın kişisel özgürlüğünü kaybetmesi acı verici, ama kişinin ruh özgürlüğünü kaybetmesinin acısı çok, çok daha büyük olurdu. Tutuklanmama rağmen ruhum hala özgür. Siz bir 'yönetici' olmanıza rağmen, zihinsel olarak özgür değilsiniz. Falun Gong'un iyi olduğunu ve sizi sağlıklı hale getirebileceği bilincinde olsanız bile, uygulama hakkında konuşmaya ve iyi olduğunu söylemeye cesaretiniz yok çünkü Parti manifestosuna yazılan manevi zincirlerden kurtulamıyorsunuz.”

Konuşmamıza daha derinlere inerek devam ettik. Sonunda dedim ki, “İnsanların kendi hayatları ve kaderleri vardır. Düşüncelerime göre, yüksek rütbeli bir memur olup olmamamın kaderim tarafından belirleneceği. Pozisyonum ne olursa olsun iyi olmak için elimden geleni yapacağım. Pişmanlık duymayacağım. Siz bunu yapabilir misiniz?"

Üçüncü defa konuşma yapmadan önce işini kaybetti. Falun Gong uygulayıcısı olan 11 kişi çalışma kampından kaçmıştı. O sabah kendisi, Falun Gong'a karşı zulüm konusundaki büyük çabalarından dolayı belediye tarafından ödüllendirilmişti.

Belki de bu ÇKP'nin taleplerini yerine getiren ve Falun Gong uygulayıcılarına zulmeden kişilerin ne şekilde bedel ödemek zorunda kaldığıyla ilgili ilahi bir ipucuydu. Ne ekersen onu biçersin.

Çince versiyonu