(Minghui.org) [Editörün Notu] Bu seri, Komünist Parti Üzerine Dokuz Yorum kitap editör ekibinin yazdığı, "Komünizmin Hayaleti Dünyamıza Nasıl Hükmediyor?" kitabının The Epoch Times medyasının İngilizce çevirisinin yeniden basımıdır.

Önceki bölüm olan Beşinci Bölümün 1'inci Kısmından devam ediyor.

İçindekiler (devamı)

6. Amerikalı Marksist

7. Kurumlara Doğru Uzun Yürüyüş

8. Politik Doğruculuk

9. Avrupa Genelinde Sosyalizm

10. Şeytanın Hilelerine Kanmak

Referanslar (devamı)

* * *

6. Amerikalı Marksist

1960'larda Batı'nın gençlik protesto hareketi tüm hızıyla ilerlerken, bir radikal aktivist, onların saflığını, samimiyetini ve idealizmini yalanladı. "Gerçek bir radikal, uzun saçlı olmanın iletişime ve örgütlenmeye psikolojik engeller yarattığını fark ederse, saçını kestirir" demişti. Bu kişi, onlarca yıldır en kötü etkiye sahip "para-komünist" bir provakatör, aktivist, örgütçü ve yazar olan Saul Alinsky idi.

Alinsky en iyi para-komünist olarak tabir edilir, çünkü 1930'ların Eski Sol'una (siyasi solculara) ve 1960'ların Yeni Sol'una (kültürel solculara) kıyasla, Alinsky, siyasi ideallerini olumlu bir şekilde tanımlamayı reddetti. Genel görüşü dünyanın üç ayrı gruptan oluştuğuydu: “sahipler,” “biraz daha fazlasına sahip olmak isteyenler” ve “sahip olmayanlar.” Var olan sosyal sistemi yok ederek, tamamen “eşit” bir toplum yaratmak için “sahip olmayanları” her şekilde “sahiplere” karşı isyan etmeye ve zenginlik ve gücü ele geçirmeye çağırdı. Alinsky, Komünizm sonrası Sol'un Lenin’i ve Sun-Tzu'su olarak anıldı. [33]

Alinsky, sadece Lenin ve Fidel Castro gibi komünist diktatörlere övgüler yağdırmakla kalmadı, aynı zamanda şeytana bağlılığını da ilan etti. 1971'de yayınlanan Radikaller için Kurallar adlı kitabında, giriş sözlerinden biri şöyle der: “İlk radikale omuzların üzerinde bir teşekkürü unutmayalım: tüm efsanelerimizden, mitolojimizden ve tarihimizden (ve kim mitolojinin nerede bittiğini ve tarihin nerede başladığını—ya da hangisinin hangisi olduğunu—bilebilir), kurulan düzene ilk isyan eden olarak bilinen ve bunu o kadar etkili bir şekilde yaparak en azından kendi krallığını kazanan—Lucifer. "

Radikaller için Kurallar kitabında Alinsky, hedeflere ulaşmak ve güç kazanmak için etik dışı araçlar kullanan topluluk örgütleme teorisini ve yöntemlerini sistematik olarak ortaya koydu. Bu kurallar şunları içeriyordu: "Uzadıkça uzayan bir taktik sonunda engele dönüşür"; "Baskıyı devam ettirin"; "Tehdit genellikle korkulan şeyin kendisinden daha korkunçtur"; "Alay, insanın en güçlü silahıdır"; ve "Hedef seçin, dondurun, kişiselleştirin ve kutuplaştırın." [34]

Alinsky’nin sıradan görünen kurallarının esas doğası, bu kurallar gerçek dünyada uygulandığında netleşiyordu. 1972'de, Vietnam Savaşı döneminde, ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi George H. W. Bush, Tulane Üniversitesi'nde bir konuşma yaptı. Üniversitedeki savaş karşıtı öğrenciler Alinsky'den yardım istediler, çünkü olağan yöntemlerle protesto etmenin işe yaramayacağını biliyorlardı. Alinsky, onların Ku Klux Klan kıyafetleri giymelerini ve Bush savaşı her savunduğunda, "KKK Bush'u Destekliyor" yazılı pankartlarla tezahürat yaparak ayağa kalkmalarını önerdi. Öğrenciler aynen öyle yaptılar ve böylece aldatıcı propagandayı en usta şekilde sergilediler. [35]

1964'te Alinsky, dünyanın en işlek havalimanlarından biri olan Chicago’daki O’Hare Uluslararası Havaalanı’nın hizmet çalışmalarını durma noktasına getirmek için 2.500 aktivistin tuvaletleri işgal etmesi için bir plan hazırladı. Plan, Chicago yetkililerine önceden haber edildi ve yetkililer müzakereye zorlandı ve protesto asla gerçekleşmedi. [36]

New York, Rochester'daki en büyük işveren Kodak'ı, toplum kuruluşu olan FIGHT'ı Rochester zenci topluluğunun resmi temsilcisi olarak tanımaya zorlamak için, Alinsky'nin yine benzer bir fikri vardı. Şehirdeki önemli bir kültürel geleneği—Rochester Filarmoni Orkestrası'nın yaklaşan bir performansını—sabote etmek için Alinsky, aktivistler için yüz bilet satın almayı ve gösteriyi gaz ile mahvetmeleri için onlara gösteri öncesinde pişmiş fasulye yedirmeyi planladı. Bu plan da yine gerçekleşmedi, ancak Alinsky'nin taktikleri sonunda Kodak'ı taleplerine uymaya zorladı.

Alinsky'nin kitapları ve röportajları karizmatik ama acımasız ve kurnaz bir bireyin izlenimini bırakıyordu. Onun "toplum örgütlenmesi" gerçekten kademeli bir devrim biçimiydi. Ancak, kendisi öncülerinden çeşitli şekillerde farklıydı. Birincisi, hem Eski hem de Yeni Solcular söylemlerinde en azından idealistti, Alinsky ise “devrimi” idealist kisvesinden çıkardı ve onu sadece bir iktidar mücadelesi olarak ortaya koydu. "Toplum örgütleri" için eğitim verdiğinde, kursiyerlere rutin olarak "Neden örgütlenmeli?" diye sorardı. Bazıları bunun başkalarına yardım etmek için olduğunu söylerdi, ancak Alinsky haykırarak, "Güç için örgütlenmek istiyorsunuz!" derdi. Alinsky'nin takipçilerinin kullandığı eğitim kitapçığında şöyle yazıyordu: “Güç istemeyerek erdemli olunmaz. … Güç istemediğimiz için gerçek korkaklarız” çünkü “güç iyidir… [ve] güçsüzlük kötüdür.” [37]

İkincisi, Alinsky, hükümete ve topluma karşı açık bir şekilde karşı olan 60'ların isyankar gençliğini pek düşünmedi. Mümkün olduğunda, bir kişinin sisteme girmesi ve onu içeriden yıkmak için fırsat kollaması gerektiğini savundu.

Üçüncüsü, Alinsky’nin nihai hedefi, herhangi bir gruba fayda sağlamak değil, yıkmak ve yok etmekti. Bu nedenle, planını uygularken, gerçek amacını kendi başına makul veya zararsız görünen yerel şartlara uygun veya aşamalı hedeflerle gizlemek gerekliydi. İnsanlar seferber olmaya alıştıklarında, onları daha radikal hedeflere doğru harekete geçirmek göreceli olarak daha kolaydı.

Alinsky, Radikaller için Kurallar kitabında şunları yazdı: “Herhangi bir devrimci değişimden önce, halk kitlesi değişime karşı pasif, olumlu ve meydan okumayan bir tavır gösterecek hale gelmelidir. … Unutmayın: İnsanları, çevre kirliliği gibi genel kabul gören bir şey etrafında örgütlediğinizde, artık örgütlenmiş insanlar haline gelirler. Buradan, politik kirliliğe, Pentagon’un kirliliğine geçiş kısa ve doğal bir adımdır.”

Alinsky'den etkilenen Demokratik Toplum İçin Öğrenciler hareketinin liderlerinden biri, radikalleşen protestoların özünü şöyle özetledi: "Sorun asla sorunun kendisi değildir; sorun her zaman devrimdir.” Radikal Sol, 60'lardan sonra, Alinsky'den derinden etkilendi ve toplumsal meselelere tepkilerini her zaman genel statükodan duydukları memnuniyetsizliğe çevirdi ve onu devrimci davayı ilerletmek için kullandı.

Dördüncüsü, Alinsky, siyaseti herhangi bir sınırlama olmaksızın bir gerilla savaşına dönüştürdü. Alinsky, topluluk örgütleme stratejisini açıklarken, takipçilerine düşmanın duyularını hedef almaları gerektiğini söyledi: “Önce gözler; eğer geniş, kitlesel bir halk örgütlenmesi yaptıysanız, onu düşmanın önünde gözle görülür bir şekilde sergileyebilir ve gücünüzü açıkça ortaya koyabilirsiniz. İkincisi kulaklar; örgütlenmeniz sayı olarak az ise, Gideon'un yaptığı şeyi yapın: üyeleri karanlıkta gizleyin, ancak dinleyicinin örgütünüzün çok daha fazla sayıda olduğuna inanmasını sağlayacak bir gürültü ve yaygara kopartın. Üçüncüsü, burun; örgütlenmeniz gürültü için bile çok küçükse, o zaman bulunduğunuz yeri kokutun."

Beşincisi, Alinsky, tembellik, açgözlülük, kıskançlık ve nefret gibi insan doğasının olumsuz yönlerini kullanmayı vurguladı. Bazen onun mücadelesine katılanlar küçük kazançlar elde ederlerdi, ancak bu onları daha ahlaksız ve utanmaz hale getirdi. Özgür ülkelerin siyasi sistemini ve sosyal düzenini yıkmak için Alinsky, takipçilerini ahlaki çöküntüye doğru sürüklemekten memnundu. Buradan şu sonuç çıkarılabilir: gerçekten iktidarı ele geçirmiş olsaydı, Rusya veya Çin gibi ülkelerin komünist liderlerinde görüldüğü gibi, eski yoldaşlarına acımasızca davranacaktı.

İlerleyen yıllarda, Alinsky'den derinden etkilenen Amerikan siyasetinin önde gelen iki lideri, ülkede sürmekte olan sessiz devrimin ilerlemesine yardımcı oldu. Aynı zamanda, Alinsky'nin savunduğu her yola başvuran, sınırsız gerilla savaşı tipi protestolar, Occupy Wall Street hareketinde, Antifa hareketinde vb. görüldüğü gibi, 1970'lerden itibaren Amerika'da popüler hale geldi.

Alinsky'nin "ilk radikal olan Lucifer'e onayını" vermesinin yalnızca Radikaller için Kurallar kitabının açılış sayfalarında olmadığını belirtmek gerekir. Alinsky, ölümünden kısa bir süre önce Playboy dergisine verdiği röportajda, öldüğünde "kayıtsız şartsız cehenneme gitmeyi seçeceğini" ve "onlar benim tarzım insanlar" diyerek oradaki "sahip olmayanları" örgütlemeye başlayacağını söyledi. [38]

7. Kurumlara Doğru Uzun Yürüyüş

1930'larda, önde gelen İtalyan komünist Antonio Gramsci, Batı toplumunu içeriden yıkmak için sosyalistlerin, "kurumlara doğru uzun yürüyüş" olarak adlandırılan bir "mevzi savaşı" ile mücadele etmeleri gerektiğini yazdı. Halk hala ilahi olana inanırken meşru bir hükümeti devirmek için bir devrimi kışkırtmanın zor olduğunu ve bu nedenle komünistlerin ahlak, inanç ve gelenek konularında karanlık vizyonlarını paylaşan çok sayıda nefere gerek duyduğunun farkına vardı. O halde proletaryanın devrimi, dinin, ahlakın ve medeniyetin altüst edilmesiyle başlamalıydı.

Ülkede 1960'larda yaşanan protestolardan sonra, devrim isteyen isyancılar akademik camiaya girmeye başladı. Üniversitelerde okudular; akademisyen, profesör, hükümet yetkilisi ve gazeteci oldular; ve kurumlara doğru uzun yürüyüşü gerçekleştirmek için toplumun ana akımına dahil oldular. Kilise, hükümet, eğitim sistemi, yasama ve yargı organları, sanat dünyası, medya ve STK'lar dahil Batı toplumunun ahlakını korumak için önem taşıyan kurumlara sızdılar ve onları yozlaştırdılar.

Ahlak bakımdan yozlaşmış insanların veya grupların özgür bir toplumu içeriden yıkabilmeleri için, görünüşte çok sayıda meşru aracı vardır. Demokrasinin etkili olabilmesi için, insanların yurttaşlık erdemine eğilimli olmaları ve belirli bir ahlaki standarda sahip olmaları gerekir. 1960'lardan beri Amerika Birleşik Devletleri, hastalığı teşhis edilemeyen bir hasta gibidir. Para-Marksist fikirler, Amerikan toplumuna derinlemesine yerleştirilmiştir ve neredeyse hiç kontrol edilmeden yayılmaktadır.

Öne sürülen birçok devrimci strateji arasında en bilinenlerinden biri, 1966'da Columbia Üniversitesi’nde sosyolog (aynı zamanda Amerika'nın Demokratik Sosyalistleri üyesi olan) bir çift tarafından önerilen Cloward-Piven stratejisidir. Stratejinin temel konsepti, kamu refah sistemini şişirmek ve devletleri iflasa itmekti. Yazarlar, sosyal yardımdan yararlanmaya uygun kişilerin sayısının, fiilen bunları alan insanların sayısını çok aştığı için, insanları toplu halde yardım başvurusu yapmaya teşvik ederek eyalet hazinelerini tüketmenin mümkün olduğunu iddia etti. Eyalet yetkilileri, devlete daha fazla kontrol vererek ve sosyal devlet sistemine doğru ilerleyerek, sistemi “kurtarmak” ve reform yapmak zorunda kalacaktı.

1966'dan 1975'e kadar aktif olan Ulusal Refah Hakları Örgütü, bu stratejiyi Başkan Lyndon B. Johnson’ın Yoksullukla Savaş politikası yürürlüğe girdiği dönemde uygulamaya çalıştı. 1965'ten 1974'e kadar, sosyal yardım alan tek ebeveynli ailelerin sayısı iki kattan fazla artarak, 4,3 milyondan 10,8 milyona çıktı. 1970 yılında, New York Şehrinin yıllık bütçesinin yüzde 28'i sosyal yardım giderlerine harcandı. 1960'tan 1970'e kadar, New York'ta sosyal yardım alan insan sayısı 200.000'den 1.1 milyona çıktı. Gazeteci Sol Stern, City Journal'da "1970'lerin başında, New York'ta şehrin özel sektöründe çalışan her iki kişiye karşılık bir kişi sosyal yardım listelerinde bulunuyordu" diye yazdı. 1975'te şehir fiilen iflas etti. [39]

New York'taki Cloward-Piven örneği, Alinsky'nin teorilerinin başka bir uygulaması olarak kabul edilebilir, özellikle radikaller “düşmanın kendi kurallar kitabına uymasını sağlamalıdır.” Yani, eğer kurallar uygun birinin sosyal yardım alabileceğini söylüyorsa, o zaman radikaller "düşmanın" zorla kendi kurallarını uygulamasını sağlayarak alenen düşmanca bir eylem olmaksızın onun iflasına yol açacaktır.

W. Cleon Skousen Çıplak Komünist adlı kitabında kırk beş komünist hedeften birinin “ABD'deki siyasi partilerden birini veya her ikisini ele geçirmek” olduğunu yazdı. Komünist Parti, az sayıda insanı kullanarak ve onları Parti lehine kullanılabilecek "krizler" ve "devrimler" yaratmak üzere örgütleyerek bunun başarılabileceğini gördü. Lenin bir zamanlar işçi sendikalarının "Komünist Partiden kitlelere giden bir köprü" olduğunu söylemişti.[40] Komünistler, işçi sendikalarını kontrol ettikleri sürece, çok sayıda oyu kontrol ettiklerini keşfettiler. Oyları kontrol ettikleri sürece, seçilmiş yetkililere ve vekillere emirlerini yaptırabilirlerdi. Sıradan işçiler, temel hak ve çıkarlarını korumak için sendikalara katılmaya zorlandılar ve böylece sendikaların piyonları haline geldiler. Organize suç örgütlerine koruma ücreti ödenirken de aynı ilke iş başındadır.

Film yapımcısı ve araştırmacı Loudon, komünist kurumların sendikaları ve diğer grupları politikalarını uygulamak ve demokratik ülkeleri gasp etmek için nasıl bir araç olarak kullandıklarını anlatmıştır.

İlk olarak, yabancı veya yerel komünist kurum, gündemi belirler, örneğin çalışma mevzuatını güçlendirmek, daha sosyalist bir okul müfredatı uygulamak veya Küba'ya yönelik ticari yaptırımları gevşetmek. İkinci olarak, komünistler ve sosyalist müttefikleri bu politikaları sendika politikaları olarak uygularlar. Sendikalar daha sonra yerel İşçi Partisi, Sosyalist Parti veya Demokrat Parti'ye bu sendika politikalarını kendi politikaları olarak benimsemeleri için baskı yapar. Loudon, 2014'te "İşçi [sendikaları] bu büyük partileri etkili bir şekilde kontrol ettikçe, süreç o kadar da zor değildir," diye yazmıştı. Dolayısıyla, komünist politikalar sendika politikaları haline geldikçe, bunlar da "ana akım" siyasi parti politikaları haline geliyor. Loudon, "Bu süreç tüm dünyada birçok kez gerçekleştirildi" diye yazdı. [41]

Komünistler ve onların adına bilmeden hareket edenler, özgür toplumların siyasi ve sosyal sistemlerini ellerinden gelen her şekilde yıkmaya çalıştılar. On yıllarca süren komünist planlama ve operasyonlardan sonra, Birleşik Devletler ve diğer Batı ülkelerinin hükümetleri ve toplumları ciddi şekilde yıprandı.

8. Politik Doğruluk

Komünist ülkeler her zaman konuşma ve düşünce üzerinde sıkı bir kontrol uyguladılar. Batı'da, 1980'lerden bu yana, "düşünce polisi" olarak benzer bir kontrol, düşünceyi ve konuşmayı kısıtlamak için “politik doğruluk” adı altında ortaya çıktı ve medya, toplum ve eğitim sisteminde kök saldı. Birçoğu bu kontrolün doğasında var olan yanlışlığı kabul etse de, ideolojik kökenini kavrayamadı.

"Politik doğruluk" gibi terimler "ilerleme" ve "dayanışma" ile birlikte uzun süredir komünist partiler tarafından kullanılmaktadır. Yüzeysel anlamı, azınlıklara, kadınlara, engellilere ve diğerlerine karşı ayrımcı bir dil kullanmaktan kaçınmaktır. Ancak, politik doğruluğun arkasındaki gizli ima, bireylerin mağdur statülerine göre gruplara ayrılmasıdır. Bu nedenle, en çok saygı ve nezaket, en çok ezilenler olarak kabul edilenlere gösterilmelidir. Yalnızca kişinin kimliğine dayanarak verilen ve bireysel davranış ve yeteneği göz ardı eden bu yargı, "kimlik politikası" denen şeyin temelini oluşturur. Bu düşünce tarzı bugün Amerika Birleşik Devletleri'nde ve diğer Batı ülkelerinde son derece popülerdir.

Bu tür bir sınıflandırma Çin'de meydana gelenle aynıdır; bireyler devrimden önceki zenginliklerine ve sınıf statülerine göre "beş kırmızı sınıf" veya "beş siyah sınıf" olarak sınıflandırılmışlardır. Çin Komünist Partisi toprak sahiplerini ve kapitalistleri “yanlış” sınıf statüleri nedeniyle ortadan kaldırmış ve ezmiştir, entelektüellere “Kokuşmuş Yaşlı Dokuzuncu” olarak saldırmış ve “fakirler en zeki; asiller en aptaldır" sloganını benimsemiştir.

Çeşitli gruplar arasındaki siyasi ve sosyoekonomik statüdeki farklılıklar karmaşık tarihsel nedenlerden kaynaklanmaktadır ve basitçe baskı olarak açıklanamaz. Ancak politik doğruluk düz bir ikili oluşturur: yalnızca belirlenen “kurbanlara” sempati gösteren ve “zalimleri” küçümseyenler ahlaklı kabul edilirken, bu söylemden sapanlar ırkçı, cinsiyetçi, homofobik, İslamofobik, vb. olmakla suçlanır.

Politik doğruluk, birçok Batı hükümeti ve STK tarafından sol ideolojiyi ilerletmek için öne sürülmüştür. Bazı ülkelerde, “nefret söyleminin” yasal tanımı önemli ölçüde genişletilip bu tür konuşmalara karşı cezalar tüm okullarda, medyada ve internette uygulanıyor.[42] İfade özgürlüğü üzerindeki bu kapsamlı kısıtlamalar, demokratik toplumları komünist devletler tarafından uygulanan düşünce kontrolüne daha da yaklaştırıyor.

Bu günlerde Sol, başkalarının makul şekilde düşüncelerini ifade etmelerini engellemek için siyasi doğruluğu kötüye kullanıyor. Bu, 2016 ABD başkanlık seçimlerinden sonra, sol eğilimli medya şirketleri, kuruluşlar ve akademisyenlerin Başkan Donald Trump'ın destekçilerini çeşitli platformlardan silmek ve onları susturmak için harekete geçmesi ile daha da belirgin hale geldi. Büyük şehirlerde protesto yürüyüşleri patlak verdi ve ifade özgürlüğü ihlalleri çok daha sık meydana gelmeye başladı. Özgür düşünce ve ifadenin kalesi olduğu varsayılan üniversiteler, radikal doktrinleştirme merkezleri haline geldi. Nefret söylemine karşı hareket ettiklerini iddia eden örgütler, muhafazakarları “nefret grupları” olarak etiketledi ve muhafazakar yazar ve akademisyenler davet edildikleri çeşitli etkinliklerde tehdit edildi. [43]

Mart 2017'de Amerikalı sosyal bilimci Charles Murray, Vermont'taki Middlebury Üniversitesi'nde bir konuşma yapması için davet edildi. Murray konuşmaya çalışırken, odayı dolduran dört yüzden fazla protestocu yuhalayarak ve bağırarak, konuşmasının duyulmasını engelledi. Daha sonra, kampüsten ayrılırken, protestocular onu ve beraberindeki bir profesörü itip kaktı. Profesör, boyun yaralanması nedeniyle hastaneye kaldırıldı.

Eylül 2017'de muhafazakar yazar Ben Shapiro'nun Kaliforniya Üniversitesi – Berkeley’in Özgür Konuşma Haftası’nda planlanan katılımı, şiddetli ve aşırı sol grup Antifa’nın tehdidiyle karşılaştı. Düzinelerce Berkeley polis memuru, polis helikopterleri havada asılı dururken ayaklanma teçhizatıyla hazır bekliyordu; güvenlik önlemlerinin 600.000 dolardan fazlaya mal olduğu tahmin edildi. [44] İronik olarak, 1964'te öğrenci hareketinin başlamasında önemli rol oynayan olaylardan biri, Berkeley'de ifade özgürlüğü için verilen mücadele idi. Ertesi ay, Shapiro'nun Utah Üniversitesi'nde konuşma yapması planlandığında, bir öğrenci grubu etkinliği iptal etmek için ant içti. Bir muhabir, grubun genç liderine Shapiro'nun konuşmasını engellemenin Anayasal haklara aykırı olduğunu işaret etti. Öğrenci, "Umurumda değil. Şu anda bunun, durumla alakalı bir belge olduğunu düşünmüyorum" diye cevapladı. [45]

Mart 2018'de Pennsylvania Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden kadrolu profesör Amy Wax, Brown Üniversitesi'nden bir profesörle yaptığı röportaj sırasında politik olarak yanlış bir gözlemi dile getirmesinin ardından bazı öğretim görevlerinden alındı. Wax, zenci öğrencilerin "nadiren" sınıfın birincisi olarak mezun olduklarını söylemişti. [46]

Sol tarafından savunulan ifade özgürlüğü üzerindeki politik doğruluk ve kısıtlamalar, farklı bakış açıları arasında sağlıklı bir tartışmayı teşvik etmeyi amaçlamaz; onlar kötü niyetle hareket edenler tarafından kullanılan ideolojik silahlardır. Politik doğruluk, muhalefeti bastırmak ve gerçeği gizlemek için komünist hayaletin "düşünce polisi" olmuştur.

9. Avrupa’da Sosyalizm

Tüm Avrupa’da—sadece Doğu Avrupa ülkelerinde değil—komünizm hakimdir. Kuzey, güney ve Batı Avrupa'daki komünist olmayan ülkelerin hepsi kasıtlı veya kasıtsız olarak komünist ideolojileri ve politikaları destekliyor ve barındırıyor. Avrupa'nın “düşman ellerinde” olduğunu söylemek abartı değildir.

Sosyalist Enternasyonal, 135'ten fazla siyasi parti ve örgütten oluşan dünyanın en büyük uluslararası siyasi örgütüdür. Örgüt, Engels tarafından 1889'da kurulan İkinci Enternasyonal'den doğup büyüdü. İlk sosyalistler, ilerici reformu destekleyen Karl Johann Kautsky ve Eduard Bernstein gibi insanları içeriyordu. İkinci Enternasyonal kurulduğunda, dünya çapında Marksizm üzerine kurulmuş yüzden fazla siyasi parti vardı. Bunlardan altmış altısı, kendi ülkelerinde iktidarda olup sosyalizme bağlı olan partilerdi. "Sosyalist Enternasyonal" adı 1951'de ortaya çıktı.

Bugün, İkinci Enternasyonal'in soyundan gelen birçok sosyalist parti Avrupa'nın her yerinde mevcut ve birçoğu kendi ülkelerini yönetiyor.

1992'de kurulan Avrupa Sosyalistleri Partisi, Avrupa Parlamentosu'nda aktiftir ve Sosyalist Enternasyonal ile ilişkilidir. Üyeleri, İngiltere de dahil olmak üzere AB ve çevre ülkelerin sosyal demokrat partileridir. Üyeleri, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi gibi önde gelen Avrupa kuruluşlarının çoğunda bulunabilir. Avrupa Sosyalistler Partisi şu anda otuz üç üye partisinin yanı sıra on iki ortak üyesi ve on iki gözlemcisi ile birlikte Avrupa Birliği, İngiltere ve Norveç'te toplam elli yedi siyasi partiden oluşuyor. Ana hedefleri, "ilerici Avrupa politikalarını şekillendirmek" ve üye partiler, parlamento grupları ve benzerleri arasında yakın işbirliği geliştirmektir. Esasen, sosyalist davayı güçlü bir şekilde desteklemek için çalışırlar.

İngiltere'deki İşçi Partisi'nin temel ilkeleri Fabian sosyalizme dayanmaktadır. Daha önce belirtildiği gibi, Fabian sosyalizmi, Marksizm’in sadece farklı bir versiyonudur ve sosyalizmden komünizme aşamalı olarak geçişi savunur. Aynı zamanda yüksek vergileri, yüksek sosyal yardımları ve diğer sosyalist fikirleri savunur. İşçi Partisi, son zamanlarda birçok kez İngiltere'de iktidar partisi olmuş ve her zaman Fabian sosyalist fikirleri savunmuştur.

İngiltere'nin komünist partisi ve çeşitli versiyonları da İngiliz siyasetini etkilemede aktif rol oynadı, hatta kendi gazetesi Daily Worker'a (1966'da Morning Star olarak yeniden adlandırıldı) sponsor oldu. Parti, 1920'de kurulan İngiltere Komünist Partisi'nden doğdu ve zirvesinde, üyeleri Avam Kamarası'na seçildi. İngiltere'de 2017 genel seçimlerinin başında, İngiltere Komünist Partisi aniden solcu İşçi Parti liderini desteklemeyi amaçladığını duyurdu. Eylül 2015'ten beri İşçi Partisi'ne başkanlık etmiş bu politikacı, kırk yılını varlıkların kamulaştırılması da dahil sosyalist politikaları teşvik etmek için harcadı. Bir BBC muhabiri, Marx hakkındaki görüşlerini sorduğunda, onu büyük bir ekonomist ve “çok iyi gözlemleyen ve ondan çok şey öğrenebileceğimiz büyüleyici bir figür” olarak övdü.

İsveç'in iktidar partisi olan İsveç Sosyal Demokrat Partisi, Sosyalist Enternasyonal üyesidir. Yönetimi altındaki birkaç on yıl boyunca, sosyalist eşitlik ve refah ideolojilerini destekledi. Fransa’nın Sosyalist Partisi liderlerinden biri 2012’de Fransa başkanı olarak seçildi. Parti aynı zamanda Sosyalist Enternasyonal ve Avrupa Sosyalistler Partisi’nin de üyesidir. İtalya'da, kıdemli komünist Gramsci, 1921'de İtalyan Komünist Partisi'ni kurmanın yanı sıra, partinin genel sekreterliğini de yaptı. 1990'lara kadar, İtalyan Komünist Partisi, oldukça aktif çalıştı ve ülkenin en büyük ikinci siyasi partisi konumunu yıllarca sürdürdü. 1991 yılında partinin adı Demokrat Parti olarak değiştirildi ve şu anda iktidar koalisyonunun bir parçasıdır. İspanya ve Portekiz gibi diğer Avrupa ülkeleri, önemli etkiye sahip aktif komünist siyasi partilere sahiptir. Almanya da bir istisna değildir; Marx ve Engels'in doğum yeridir ve Frankfurt Okulu'na ev sahipliği yapar.

10. Şeytanın Hilelerine Kanmak

Komünizmin gittiği her yerde ona şiddet, yalanlar, savaş, kıtlık ve diktatörlük eşlik eder. Soru şu ki, neden bu kadar çok insan hala bu şeytanın yalanlarını yaymasına gönülden yardım ediyor, hatta itaatkar ve fanatik araçları haline geliyor?

Amerikalı sosyolog Paul Hollander, 1981 tarihli Siyasi Seyyahlar: Batılı Entelektüellerin Sovyetler Birliği, Çin ve Küba’ya Yolculuğu adlı kitabında komünizme aşık olan birçok genç entelektüelin hikayesini anlatıyor. Bu genç “seyyahlara” doğal olarak ziyaretleri sırasında o ülkelerde yaşanan korkunç istismarların hiçbiri gösterilmiyor. Ülkelerine döndüklerinde büyük bir ilgi ile komünist sistemi överek anlatıyorlar. [47]

Amerika Birleşik Devletleri'nde insanlar çeşitli nedenlerle komünizmi desteklemeye yöneldi ya da zorlandı. ABD Komünist Partisi'nin ilk liderlerinin ve üyelerinin çoğu Rusya'dan ve Doğu Avrupa ülkelerinden gelen göçmenlerdi. Ekonomik durumları kötüydü ve asimile olmaları zordu. Esas olarak anavatanlarından gelen etkiler nedeniyle Parti'ye katıldılar.

Büyük Buhran'dan sonra, Batı'da Marksizm'in etkisi dramatik bir şekilde arttı ve Batı'daki entelektüel sınıfın neredeyse tamamı sola doğru kaymaya başladı. Çok sayıda entelektüel Sovyetler Birliği'ni ziyarete gitti ve eve döndükten sonra komünist ideolojiyi teşvik eden konuşmalar yaptı ve kitaplar yazdı. Bu insanlar arasında birçok etkili düşünür, yazar, sanatçı ve muhabir vardı.

İkinci dünya savaşı sonrası bebek patlaması olarak bilinen dönemde doğan kuşak, savaş sonrası refah içinde büyüdükten sonra 1960'larda üniversiteye girdi, ancak komünizm tesiri altında kalan ideolojilere kapılıp, savaş karşıtı protesto, feminizm ve benzeri karşı kültürel duruşlar benimsemeye başladı. Sonraki nesil öğrencilere doğrudan ders kitaplarında sol eğilimli konular öğretildi çünkü öğretmenleri "kadrolu radikaller" idi—bu sayede komünizmin kurumlar içerisindeki uzun yürüyüşü nihayet başarıya ulaşmış ve kendini sonsuza dek yeniden üretme ve sürdürme amaçlı bir döngü başlamış oldu.

Görev süresi otuz yedi yıl süren FBI Yöneticisi J.Edgar Hoover Aldatma Ustaları adlı kitabında komünist taraftarları beş düşünce kontrolü seviyesine ayırır: açıkça Parti üyeleri (Parti'ye resmi olarak kayıt olanlar), yeraltı Parti üyeleri (bunlar komünist gündem için gizli çalışanlar), yol arkadaşları (Parti üyesi olmayıp, genellikle Parti işine destek vermeyi seçenler), menfaatçiler (Parti'yi kişisel çıkarları için destekleyenler) ve aldatılanlar (komünist düşünce kontrolü altında olduğunu bilmeyen masum kurbanlar). [48] Son derece kötü ve fanatik komünist aktivistlerin sayısı gerçekte çok azdır. İşin aslı, komünist düşünce tarafından kontrol edilen insanların çoğunluğunun basitçe aldatıldığıdır.

Amerikalı gazeteciler John Silas Reed ve Edgar Snow, dünya çapında komünist ideolojiyi teşvik etmede önemli roller oynadılar. Dünyayı Sarsan On Gün adlı kitabın yazarı Reed, Kremlin Duvarı Mezarlığı'na gömülen üç Amerikalıdan biriydi, yani kendisi de bir komünist aktivistti. Ekim Devrimi ile ilgili yazdıkları, objektif habercilik ile örtüşmeyen, dikkatlice hazırlanmış siyasi bir propagandaydı.

Çin Üzerindeki Kızıl Yıldız kitabının yazarı Snow, komünist bir seyyah idi ve ÇKP liderleri ile ilgili övgü dolu yazıları birçok Amerikalı üzerinde derin bir etki yarattı. 1936'da kuzeydeki Shaanxi eyaletindeki ÇKP’nin Bao’an kalesine gitti ve devrimci dava hakkında Mao Zedong ile röportajlar yaptı. Snow, ÇKP'nin söylemlerini uluslararası izleyici kitlesine yaymak için bir propaganda aracı olarak kullanıldı.

Eski KGB casusu Bezmenov, casus olarak çalışırken yabancı "arkadaşları" nasıl ağırladıklarını anlattı. Ziyaretçilerin programı kısmen Sovyet Dış İstihbarat Servisi tarafından hazırlanıyordu; kiliselere, okullara, hastanelere, anaokullarına ve fabrikalara ziyaretlerin tümü önceden ayarlanıyordu. Ziyaretçilerin tanıştığı herkes bir komünistti ya da Parti söylemine uygun konuşması için eğitim almış politik olarak güvenilen kişilerdi. 1967'de, önemli Amerikan dergisi Look, gazetecileri bir haber için Sovyetler Birliği'ne gönderdi. Gazetecilerin makalelerinden bahseden Bezmenov, “İlk sayfadan son sayfaya kadar bir yalan paketiydi: Amerikalı okuyuculara Amerikalı gazetecilerin görüşleri ve çıkarımları olarak sunulan şeyler propaganda klişeleriydi. Bir şey ancak bu kadar gerçekten uzak olabilir" dedi. Böylece, Sovyet propagandası bir Amerikan dergisi tarafından Amerikan halkına yayıldı.

Bezmenov, birçok gazeteci, aktör ve yıldız sporcunun Sovyetler Birliği'ni ziyaret ederken gerçeği göremedikleri için mazur görülebileceğini, ancak birçok Batılı politikacının davranışının affedilemez olduğunu söyledi. Bezmenov, bu ahlaki açıdan yozlaşmış bireylerin yalanlar uydurduklarını ve kendi itibarları ve çıkarları için Sovyet komünistleriyle işbirliği arayışında olduklarını söyledi. [49]

Komünistlere Hala Güvenebilirsiniz ... Komünist Olmak için kitabında Schwarz, genç entelektüellerin neden komünizmden hoşlandıklarının analizini yaptı. Dört neden sıraladı: kapitalizme karşı hayal kırıklığı; materyalist yaşam felsefesine inanç; entelektüel gurur; ve karşılanmamış bir dini ihtiyaç. Entelektüel gurur, yaklaşık on sekiz ila yirmi yaş arasındaki gençlerin deneyimlerini ifade eder. Bu gençler, tarihi kısmen anladıkları için, küstahlıkları ve anti-otoriter düşünceleri ve aile ve ulusal mirasa karşı duydukları hayal kırıklığı nedeniyle kolayca komünist propagandanın kurbanı olurlar. "Karşılanmamış bir dini ihtiyaç", herkesin içinde bir tür manevi dürtüye sahip olduğu ve onları kendilerini aşmaya ittiği gerçeğini ifade eder. Ancak ateizm ve eğitim sisteminin aşıladığı evrim teorisi, bu gençleri geleneksel dinlerden doyum alamaz hale getirmektedir. İnsanlığı özgürleştirme komünist fantezisi, bu gizli insan ihtiyacından yararlanır ve onların yapay dini olarak hizmet eder. [50]

Aydınlar, radikal ideolojiler tarafından kandırılma eğilimindedir. Böyle bir olgu bilim adamlarının dikkatini çekmiştir. Fransız filozof ve sosyolog Raymond Aron, 1955 tarihli Entellektüellerin Zehir’i adlı kitabında, yirminci yüzyıl entelektüellerinin bir yandan geleneksel siyasal sistemi şiddetli bir şekilde eleştirirken, diğer yandan, komünist devletlerdeki diktatörlük ve katliamları cömertçe hoş gördüklerini ve hatta onları görmezden geldiklerini belirtti. İdeolojilerini seküler bir dine dönüştüren sol görüşlü aydınları ikiyüzlü, zalim ve fanatik olarak tanımladı. İngiliz tarihçi Paul Johnson, Jean-Jacques Rousseau'nun ve onu izleyen bir düzine entelektüelin yaşamlarını ve radikal siyasi görüşlerini Entellektüeller: Marx ve Tolstoy'dan Sartre ve Chomsky'ye adlı kitabında analiz etti. Hepsinin kibir ve benmerkezciliğin ölümcül zayıflıklarını paylaştığını gördü. [51]

1960'lardan itibaren komünizm, Amerikan eğitimini geniş çapta işgal etmiştir. Bunun da ötesinde, birçok genç, televizyon, bilgisayar oyunları, internet ve sosyal medyaya düşkün hale geldi. Bilgiden, geniş bir perspektiften, sorumluluk duygusundan, tarih duygusundan ve zorluklarla başa çıkma becerisinden yoksun insanlar, “kar tanelerine” dönüşürler. Ebeveynlerinin nesli tarafından onlara aşılanan komünist veya komünist kökenli ideolojilerle, beyinleri yıkanır ve bundan sonra gördükleri ve duydukları yeni gerçekleri değerlendirmek için çarpık bir çerçeve kullanırlar. Yani, komünist yalanlar, onların etrafında gerçeği net bir şekilde görmelerini engelleyen bir şerit oluşturmuştur.

Komünist hayalet, insanları tuzaklarına çekmek için hem olumsuz hem de olumlu insan duygularını kullanır. En trajik olanı, insan cehaletine, bencilliğine ve açgözlülüğüne ek olarak, komünist ideolojinin, gerçek inananlarının yürekten hissettikleri idealizm, fedakarlık ve kendini kurban etme arzularına hitap etmesidir.

Bu kadar çok insanın sosyalizmin ve komünizmin yalanlarıyla baştan çıkarılmasının nedeni, insanlığın manevi inancı terk etmesinden ve ahlaki standartların bozulmasından kaynaklanır. İnsanlık, yalnızca doğru inanç ve ahlaki yükselme yoluyla kendisini hayaletin şeytani manipülasyonuna karşı koruyabilir.

Devamı: Altıncı Bölüm

23 Şubat 2021'de güncellendi.

İngilizcesi için: How the Specter of Communism Is Ruling Our World

Önceki bölümler:

Önsöz: Komünizmin Hayaleti Dünyamıza Nasıl Hükmediyor?

Giriş: Komünizmin Hayaleti Dünyamıza Nasıl Hükmediyor?

Birinci Bölüm: Hayaletin İnsanlığı Yok Etme Stratejileri

İkinci Bölüm: Komünizmin Avrupa’daki Başlangıcı

Üçüncü Bölüm: Doğu'daki Zulüm

Dördüncü Bölüm: Devrimin Dış Ülkelere Sızması

Beşinci Bölüm, Kısım I: Batıya Sızmak

Referanslar (devamı)

33. David Horowitz, Barack Obama’s Rules for Revolution: The Alinsky Model (Sherman Oaks, CA: David Horowitz Freedom Center, 2009), 6, 16.

34. Saul Alinsky, Rules for Radicals: A Pragmatic Primer for Realistic Radicals (New York: Vintage Books, 1971), 125–164.

35. Sanford D. Horwitt, Let Them Call Me Rebel: Saul Alinsky, His Life and Legacy (New York: Alfred A. Knopf, Inc., 1989), xv–xvi.

36. Eric Norden, “Playboy Interview with Saul Alinsky: A Candid Conversation with the Feisty Radical Organizer,” New English Review, 17 Nisan 2020, https://www.newenglishreview.org/custpage.cfm?frm=189050&sec_id=189050

37. Ryan Lizza, “The Agitator,” The New Republic, 19 Mart 2007, https://newrepublic.com/article/61068/the-agitator-barack-obamas-unlikely-political-education.

38. Norden, “Playboy Röportajı.”

39. David Horowitz and Richard Poe, The Shadow Party: How George Soros, Hillary Clinton, and Sixties Radicals Seized Control of the Democratic Party (Nashville, Tennessee: Nelson Current, 2006), 110–114.

40. Vladimir Lenin, “Draft Theses on the Role and Functions of The Trade Unions Under the New Economic Policy,” in Lenin Collected Works, vol. 42 (Moscow: Progress Publishers, 1971), 374–386, Marxists Internet Archive, 17 Nisan 2020, https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1921/dec/30b.htm.

41. Trevor Loudon, “Communism/Socialism: The Enemies Within,” The Schwarz Report, vol. 54, no. 7, Temmuz 2014, http://www.schwarzreport.org/uploads/schwarz-report-pdf/schwarz-report-2014-07.pdf.

42. Nathan Pinkoski, “Jordan Peterson Is a Fulcrum for Right and Left’s Switch on Free Expression,” The Federalist, 2 Şubat 2018, http://thefederalist.com/2018/02/02/jordan-peterson-marks-fulcrum-right-lefts-side-switch-free-expression.

43. Stanley Kurtz, “Campus Chaos: Daily Shout-Downs for a Week,” National Review, 12 Ekim 2017, https://www.nationalreview.com/corner/campus-chaos-daily-shout-downs-week-free-speech-charles-murray.

44. Andrew O’Reilly, “Antifa Protests Mean High Security Costs for Berkeley Free Speech Week, but Who’s Paying the Bill?”, Fox News, 15 Eylül 2017, http://www.foxnews.com/us/2017/09/15/antifa-protests-mean-high-security-costs-for-berkeley-free-speech-week-but-whos-paying-bill.html.

45. “Outspoken Conservative Ben Shapiro Says Political Correctness Breeds Insanity,” ABC News, 20 Ekim 2017, https://www.youtube.com/watch?time_continue=3&v=vj5JXrpwsZs&feature=emb_logo.

46. Jessica Schladebeck, “Penn Law Professor Loses Teaching Duties for Saying Black Students ‘Rarely’ Earn Top Marks,” New York Daily News, 15 Mart 2018, http://www.nydailynews.com/news/national/law-professor-upenn-loses-teaching-duties-article-1.3876057.

47. Paul Hollander, Political Pilgrims: Travels of Western Intellectuals to the Soviet Union, China, and Cuba (New York: Oxford University Press, 1981).

48. J. Edgar Hoover, Masters of Deceit: The Story of Communism in America and How to Fight It (New York: Henry Holt and Co., 1958), 81–96.

49. Thomas Schuman (Yuri Bezmenov), No ‘Novosti’ Is Good News (Los Angeles: Almanac, 1985), 65–75.

50. Fred Schwarz and David Noebel, You Can Still Trust the Communists … to Be Communists (Socialists, Statists, and Progressives Too) (Manitou Springs, CO: Christian Anti-Communism Crusade, 2010), 44–52.

51. Paul Johnson, Intellectuals: From Marx and Tolstoy to Sartre and Chomsky (New York: Harper Perennial, 2007), 225.

Çince versiyonu