(Minghui.org) 28 yıldır Falun Dafa’yı uyguluyorum ve Shifu Li’nin uygulamamın her adımını gözettiğini hissediyorum. Ölüm korkusunu bırakma deneyimlerimden bazılarını paylaşmak istiyorum. Hem bu fırsatı değerlendirmek, insani kavramları bırakmak, daha fazla insanı kurtarmak açısından kendime ve uygulayıcı arkadaşlarıma ilham vermeyi hem de Shifu ve Dafa’nın büyüklüğünün bir kanıtı olmayı umuyorum.

Kendime Trajik Bir Ölümle Sakince Yüzleşip Yüzleşemeyeceğimi Sordum

25 Nisan 1999’da uygulayıcılar Pekin’deki Danıştay Temyiz Dairesinin dışında toplandıklarında, yerel uygulayıcılar deneyimlerimizi paylaşmak için bir toplantı düzenlediler. O zaman sabah Falun Dafa egzersizlerini yapmak için toplandığımızda bizi engelleyen bilmediğimiz yetkililer çoktan oradaydı ve herkes atmosferin çok gergin olduğunu hissediyordu. Toplantı sırasında, bir uygulayıcı azimle uygulama yapmamız gerektiğini söyledi. Kafamız kesilse bile, hala meditasyon yapacaktık.

Ben de kişisel anlayışım hakkında şöyle konuştum, “Bu kesinlikle Dafa uygulamasının nasıl olması gerektiğidir. Ama kafamın kesilmesinin en zor şey olduğunu düşünmüyorum. Uygulamadan vazgeçmeyi reddettikleri için kafası kesilen birkaç kişi görseydim, o acı gerçekle yüzleşmek için benim sıram gelince ne olurdu? Kendimi bir uygulayıcı olarak görür müydüm? Bu gerçekten zor.”

Bir keresinde Buda Sakyamuni’nin öğrencilerinin tümü arasında psişik güçlerde bir numara olarak bilinen, Buda’nın harika öğrencisi Maudgalyayana’nın hikayesini okuduğumu hatırlıyorum. Ama Maudgalyayana sonunda taşlanarak öldürülmüştü. Onu ilk okuduğumda şok olmuştum. Kendime sordum, “Geleceği görme yeteceği olan Maudgalyayana olsaydım ve bir yere geldiğimde taşlanarak öldürüleceğimi önceden bilseydim, hala sakince oraya gider miydim? Trajik ölümümle sakince yüzleşebilir miydim?”

Aslında 2000 yılında bana gerçek bir ölümle yüzleşme hissi veren böyle bir deneyim yaşadım. Polisler beni memleketimden yüzlerce mil uzaktaki bir şehirde kaçırdılar ve memleketimdeki bir gözaltı merkezine kadar bana eşlik ettiler. Yasa dışı sorgulamalarına ve bedensel cezalandırmalarına direndim ve hakkımda uydurulan suçlamalarla ilgili herhangi bir soruya cevap vermeyi reddettim.

İki hafta sonra hücrenin içinde yerde bir İngilizce-Çince sözlük gördüm, bu nedenle sadece birkaç sözcük ezberleyeceğimi düşündüm. Ama onu rastgele çevirirken “çarmıha gerilme” sözüne denk geldim ve şok oldum. O, İsa’nın katlandığı ağır bir ceza türüydü.

Başım zonkluyordu ve düşündüğüm ilk şey şuydu, “Bu kez İsa gibi trajik bir ölümüm olacağı yönünden beni aydınlatmak için mi buna denk geldim? (Şimdi o fikrin Fa’da doğru olmayan bir anlayışa dayalı olduğunu biliyorum.)

Afallamıştım. Bana önceden haber verilmiş gibi, ölümün yakında beni bulacağı hissine sahiptim. Kalbim küt küt atmaya başladı, “Şimdi etten bedenimden uzaklaşma zamanım mı geldi?” Henüz hazır değildim. Kendimi sakinleşip meydana gelme olasılığı olan sert gerçeklikle yüzleşmeye zorladım.

Sakinleştikten sonra, ciddi bir şekilde düşündüm, “Evet, uygulama yolumda er ya da geç ayrılmak zorunda olacağım. Fiziksel bedenimi kaybetmek üzere olursam, ayrılana kadar olan o kısa sürede ne yapacağım?” Bunun hakkında düşünmek istedim. Kendime fiziksel bedenim olmadan uygulama yapamayacağımı ve her anın değerini bilip tüm takıntıları bir an önce ortadan kaldırmam gerektiği için hala fiziksel bir bedenim olduğu gerçeğinden çabucak faydalanmanın en önemli şey olduğunu söyledim. Aklımda bunlar vardı.

Hala sahip olduğum insan kavramlarını açığa çıkarmak için içime bakmaya başladım. Bırakamayacağım ne vardı? Bir kalem buldum, bırakamayacağım insanları ve eşyaları birer birer yazıya döktüm ve daha sonra kendime onları birer birer bırakıp bırakamayacağımı sordum. Bazı insanların isimleri beni gerçekten etkiliyordu. Onları nasıl bırakabilirdim?

Shifu şöyle diyordu:

“Farklı türlerdeki insan duygusallığını ve arzularını bırakıp bırakamayacağınızı ve hafife alıp alamayacağınızı test etmek için, xiulian, sıkıntılardan geçerek gerçekleşmek zorundadır.” (4. Ders, Zhuan Falun)

O zaman Shifu’nun “bırakmak” sözünün “kesip atmak” anlamına geldiğini fark ettim ve bunun kendi etimi kesmek kadar zor olduğunu hissettim. Sıradan bir insanın bakış açısından, duygu iyidir hatta hoştur; ama bir uygulayıcı olarak, o bir tümörü kesip atmak gibidir.

Büyükanneme karşı olan hislerimi bırakmak buna bir örnekti. Büyükannem annemin ona bakacağını ummuştu, ama annem genç yaşta öldü. Annem ölürken bizden büyükanneme bakmamızı istedi. Ama amcam büyükannemi gitmek istemediği huzurevine bırakmak istedi. Bu nedenle onu benimle kalması için evime getirdim. Ölürsem ona kim bakacaktı?

Sıradan bir insanın bakış açısından, bu duygum büyükanneme olan saygı ve bağlılığımdı ki bu da harika bir şeydi. Ama uygulayıcılar için, uygulamamız sona erecek olduğunda bunu bırakamazsak, o başka bir takıntı olmaz mıydı? O büyükanneme olan sevgim değil miydi? Ne yapmalıydım? Onu bırakmalıyım, ama nasıl bırakabilirdim?

O anda Shifu’yu hatırladım. Bir şeyin nasıl çözüleceğini bilmezsem, Shifu’ya yardım için yalvarmam gerektiğini düşündüm. Biraz sakinleştim ve kalbimden Shifu’ya dedim ki: “Lütfen Shifu, bana yardım edin. Bu takıntıdan hemen kurtulmam gerek. Lütfen Shifu, bedenimi kaybetmeden önce bana yardım edin. Lütfen Shifu, bu takıntıdan kurtulmama yardım edin.” Bu düşünce ortaya çıktığında , Shifu hemen zihnime bir cümle gönderdi: “Eğer bir çocuk anne babasına saygısızlık gösterirse, bir sonraki yaşamda tam tersi olacaktır."  (6. Ders, Zhuan Falun)

Aniden aydınlandım. Büyükannem önceki hayatında amcama böyle davranmışsa; yaptığım, bu sefer bu durumun olumsuz sonuçlarına benim katlanacağım anlamına gelmez miydi? Bunu düşünmem üzerine kalbim aniden sakinleşti.

Daha sonra bırakmadığım başka ne olduğunu görmeye çalıştım ve onları birer birer listeden sildim. Sadece orada oturdum ve zaman durmuş gibi hissettim. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. Kağıda yazdığım insanların isimlerine ve eşyalara bakarken, hepsi çözüldü. Bırakamayacağım birini veya bir şeyi düşünemedim. Derin bir soluk aldıktan sonra ter içinde kaldığımı fark ettim. Bu bana tamamen rahatlamış bir şekilde üstümden bir deri tabakasını çıkarmışım gibi, farklı bir kişiymişim gibi bir his verdi. Sessizce Shifu’ya dedim ki: “Shifu, şimdi hazır hissediyorum. Şimdi fiziksel bedenimden vazgeçmem gerekirse, bunu tereddüt etmeden yapabilirim.”

Takıntılarımı bıraktığımda, aniden doğru düşüncelerimin giderek daha da güçlendiğini fark ettim. Gözaltı merkezinden çıkmak için doğru düşünceleri kullanmaya karar verdim. Polisler beni tekrar sorgulamaya başladıkları anda, dedim ki: “Beni burada yasa dışı bir şekilde tutuyorsunuz ve beni koşulsuz olarak serbest bırakmalısınız.” Masum bir kişi olarak beni hapsetmeniz bana, bir Dafa öğrencisine karşı yapılan bir hakarettir. Bugünden itibaren verdiğiniz yemekleri yememeye karar verdim.” Bir açlık grevi yaptım.

Üçüncü gün beni beslemek istediklerini söyleyerek, beni hastaneye götürdüler ve yatağa kelepçelediler. Uzun bir müddet boyunca, kimse bana dikkat etmedi. Bir süre sonra, aniden birisi gelip kelepçeleri çözdü ve beni sorgulayan polis içeri girip eve gitmemi söyledi.

Polisler yüzlerce kilometre uzaklıktaki bir şehre giden uçağa bindiler ve beni iş seyahatim sırasında kaçırıp gözaltına aldılar. Sonunda, 20 gün içinde koşulsuz olarak serbest bırakıldım ki bu da kötülüğün iş başında olmadığını gösteriyordu.

Deneyimim Shifu’nun yazdığı bir şeyi de doğruluyordu:

“Hapsedilmiş olsan da, hüzünlenme veya üzülme Doğru düşünceler ve eylemlerle devam et ve Fa seninle Sakince sahip olduğun takıntılara içgözlem yap İnsani düşüncelerini ortadan kaldır ve kötülük doğal olarak ölecek" (Hong Yin II, Üzülme)

Shifu İşkencenin Gerçek Acısına Katlandı

Çalışma kampında, gardiyanlar beni “dönüştürmeye” çalışmak için bana çok işkence ettiler. Örneğin beni sıkıca bağlayıp aynı anda birkaç elektrikli batonla bana şok vermeye başladılar. Bağırmayı sürdürdüm, “Falun Dafa iyi! İnsanlara vurmak kanunlara aykırıdır!” Bana bir süre şok verdikten sonra durdular, beni çözdüler ve daha sonra tekrar yaptılar. Bana işkence ettikleri her seferinde, doğru düşüncelere tutunurken tam olarak aynı sözleri bağırmaya devam ettim. Sonunda beni “dönüşmeye” zorlayamadılar.

Birçok gün geçtikten sonra duş alırken beni bağlarken kullandıkları ipin omuzlarımda iki uzun şerit şeklinde iz bıraktığını gördüm, ama o zaman hiç acı hissetmemiştim. Shifu’nun benim için ona katlandığını biliyordum.

Gözaltı merkezinde başka bir seferinde, “eğitici kartallar” olarak adlandırdıkları bir işkence yöntemini kullanarak beni uzun süre uykudan mahrum bıraktılar. O sırada gardiyanlar beni hücreden uzakta bir kütüphaneye kilitlediler. Bir düzineden fazla gardiyan bana işkence etmek için üç vardiya olarak çalıştı.

“Eğitici kartallar” işkencesi Naziler tarafından icat edilmişti ve korkunçtu. Üçüncü ve dördüncü gün en kötüsüydü. Sürekli başım zonkluyordu, ama o iki günden sonra iyiydi. Beşinci ve altıncı günlerde, moralim iyiydi. Gardiyan bana sordu, “Neden giderek daha da enerjik bir hale geliyorsun?” Onlara dedim ki: “Shifu bizi koruyor. Dafa uygulayıcılarına zulmetmenin sonuçlarını biliyor musunuz?”

Hapishanede şoka girene kadar birçok kez işkence gördüm. Sıradan insanlar değiliz ve tehlike sırasında Shifu’dan koruma isteyebiliriz, ama gerçekten bir uygulayıcı olduğumuzu unutmamalıyız. Bu bakımdan, Shifu’yu utandırmadım. Asla kötülükle uzlaşmadım ve her seferinde, “itiraf etmeyi” reddettim.

Şoka girdikten sonra iyileştiğim her seferinde, kötülüğün hayatımı almak istediğini ve Shifu’nun beni kurtardığını açıkça biliyordum. Hala hayattayım ve hala fiziksel bir bedenim var, ama bu fiziksel bedeni bana Shifu verdi, bu nedenle ona değer vermek ve onu Shifu’nun yapmamızı istediği şeyleri yapmak, yani insanların kurtarılabilmesi amacıyla onlara Falun Dafa’yı anlatmak için kullanmak zorundayım.

Zulme Direnin ve Bir Uygulama Ortamı Yaratın

Yedinci gün, başaramayacaklarını biliyorlardı. Baş gardiyan bana dedi ki: “Uygulama yapmayı bırakacağına dair bir garanti ifadesi imzalamayacağını söyledin. Bunu yetkililere nasıl bildirebiliriz?” Dedim ki: “Hala görevinizi bitirmek istiyorsunuz. Geleceğinizin nasıl olacağı hakkında düşünün. İfadeyi imzalamama karşın, onu okudum ve üzerinde isminiz var. Gelecekte Falun Gong zulmü bittiğinde, hepinizi birer birer mahkemeye mi vermeliyim?” Nutku tutuldu.

Bana sordu, “Bana neye ihtiyacın olduğunu söyle, yardım etmeye çalışacağım.” Gülümsedim. Bunu bekliyordum. Dedim ki: “Zhuan Falun’un bir nüshasına ihtiyacım var.” Bir nüsha buldu ve onu bana verdi, o andan itibaren gözaltı merkezinde Fa’yı çalışabildim.

Bağırmak herhangi bir ortamda insanlara Falun Dafa’yı anlatmanın bir yoludur, “Falun Dafa iyi! Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi! Cennet Çin Komünist Partisini (ÇKP) yok ediyor! Kendinizi güvende tutmak için Parti’den ayrılın! Komünist Parti Üzerine Dokuz Yorum’u okuyun! Epoch Times websitesini ziyaret edin!”

Bir gün bağırırken gözaltı merkezi müdürü ve iki gardiyan beni sözlü olarak taciz edip dövdüler. Tabii ki beni durduramadılar. Bağırmaya devam ettim, “Polisler beni dövüyor! Müdür Xun bana vurdu! İnsanları dövmek kanunlara aykırıdır!” Birkaç kez daha küfredip ayrıldı. Bağırmaya devam ettim.

Çok geçmeden müdür tekrar geldi ve bana bağırdı, “Sadece ‘Dafa iyi!’ diye bağırabilirsin. Başka bir şey bağırma!” Onu duymazdan geldim ve bağırmaya devam ettim. Sonunda tutukluların başı benden nazikçe müdürün mola vermesini istedi. Bu nedenle “Müdür insanları dövüyor” diye bağırmayı bıraktım ve “Falun Dafa iyi! Cennet ÇKP’yi yok ediyor!”a devam ettim. Şiddet kullandıklarında bunlar oluyordu.

İyi bir ortamda, insanları kurtarmak çok daha kolaydır. Hücremdeki tutukluların çoğu Falun Dafa hakkındaki gerçeği öğrenip Parti’den ayrıldı. Konuşması zor olanlar için, defalarca denedim. Bir mahkumla ondan fazla kez konuştum.

Birkaç kişi Dafa’yı uygulamaya başladı. Xiao Yuan isimli bir suçlu işlediği şiddet suçları nedeniyle ölüm cezasına çarptırılacaktı. Prangalara takılıydı ve hücrenin kabadayısıydı. Ona hayatın anlamını ve Fa’yı edindikten sonra boş yere yaşadığımı fark ettiğimi söyledim. Gözaltı merkezinde Zhuan Falun’u

okumak kolay değildi ve bana ona bir nüsha bulup bulamayacağımı sordu. Buldum ve ona uygulama hikayelerini anlattım. Zhuan Falun’u çabucak okudu ve daha sonra bana ona egzersizlerin nasıl yapılacağını öğretip öğretmeyeceğimi sordu. Hücrede her gün egzersizleri yapıyordum, böylece egzersizleri yaparken ona öğrettim.

Xiao Yuan, Fa’yı edindikten sonra çok değişti. Bir gün köşede oturup sessizce ağladığını hatırlıyorum. Ona neden ağladığını sordum, dedi ki: “Bugünün yemeğinin genelde aldığımızdan farklı olduğunu fark ettin mi?” Dedim ki: “Bugün kabul günü ve birçok kişi ailesinin getirdiği lezzetli yemekleri yiyor.” Dedi ki: “Evet. Geçmişte, tüm mahkumlar aldıkları yemekleri bana göstermek zorundaydı. Onu ilk ben gözden geçirirdim ve sevmediklerimi onlara bırakırdım. Dafa’yı çalıştıktan sonra, onu yapmanın ahlaksızca olduğunu fark ettim. Şimdi bana yemek teklif etseler bile, onu istemiyorum. Gelişmedim mi?”

“Evet,” dedim, “geliştin.” Devam etti, “Bugün onların balık ve et yemelerini izlerken, haşlanmış lahana yedim. Dafa’nın beni bu derece değiştirmesini beklemiyordum.” Etkilenmiştim. Dafa gerçekten insanların kalplerini değiştirebilir. Bu Shifu’nun yüceliği, Falun Dafa’nın yüceliğidir. İnsanlar gerçekten uygulama yapmak istediklerinde, yani Buda-doğaları ortaya çıktığında, bu çok etkileyicidir.

Bir gün Xiao Yuan bana sordu, “Ayrılıyorsun. Kitabım olmazsa ne yapmalıyım? Bir nüsham olabilir mi?” Dedim ki: “Senin için bir tane almaya çalışacağım.” Zhuan Falun’u kopyalamak istediğim için polis memuruna birkaç büyük defter satın almama yardımcı olup olamayacağını sordum. Beş veya altı tane ekstra büyük boy defter ve düzinelerce kalem verdiler. Xiao Yuan ve ben birlikte Zhuan Falun’u kopyaladık. Ben bir nüsha yaptım ve o da başka bir nüsha yaptı. Daha sonra, nüshası çok fazla hata içerdiği için memnun olmadı, bu nedenle saygıyla onu tekrar kopyaladı.

Daha sonra Xiao Yuan bitişik hücreye nakledildi, o hücredeki tüm mahkumları ÇKP’den ayrılmaya ikna etti ve bana onların isim listesini verdi. Daha sonra Xiao Yuan benim yaptığım gibi, “Falun Dafa iyi!” diye bağırdı.

Fa-düzeltmesi Dönemi sona yaklaşıyor ve bu fırsat nadir ve kısa süreli. Onu değerlendirmezsek, fırsatı sonsuza dek kaçıracağız. İnsan dünyasındaki rahatlık gerçek değil; dünyalarımızdaki varlıklar gerçek zenginliğimiz. Birlikte insanları kurtarıp tarih öncesi yeminlerimizi yerine getirebilelim!

Teşekkür ederim, Shifu!