(Minghui.org) İnancım için üç buçuk yıl hapis yatarken, Fa’yı onaylama ve Falun Dafa hakkındaki gerçekleri açıklama deneyimimi paylaşmak istiyorum. Umarım bu, Falun Dafa'nın (Falun Gong olarak da bilinir) olağanüstü gücünün ve uygulamanın kurucusu Shifu Li'nin o yıllar boyunca bana gösterdiği muazzam merhametin bir kanıtı olarak hizmet eder.

“Lunyü”nün Yeni Versiyonunu Paylaşmak

Falun Gong'u uyguladığım için tutuklandım ve 2017 yılının Haziran ayında Liaoning Eyaleti Kadınlar Hapishanesi'ne götürüldüm. Oraya vardıktan kısa bir süre sonra, oradaki uygulayıcıların “Lunyü”nün yeni versiyonunun yayınlandığından haberdar olmadıklarını keşfettim. Hala eskisini okuyorlardı. İçinde bulunduğum bölüm, her grupta üç ila dört uygulayıcı olacak şekilde altı gruba bölünmüştü. "Lunyü"nün yeni versiyonunu onlarla paylaşmak istedim ama birçok zorlukla karşılaştım.

Orada tutulan her Falun Gong uygulayıcısı yakından izleniyordu. Her uygulayıcıyı takip etmek ve diğer uygulayıcılarla iletişim kurmasını engellemek için en az iki mahkum görevlendirilmişti. Cezalarımız birkaç yıl ile birçok yıl arasında değişiyordu ve yakın zamanda tahliye olmayacaktık. “Lunyü"nün yeni versiyonunu onlara nasıl ulaştırabileceğimi merak ettim.

Bunu yazıp onlara vermeyi düşündüm ama kalemim ve kağıdım yoktu. Falun Gong uygulayıcılarına kalemlere erişim izni verilmiyordu. Bir uygulayıcı sonunda eski, kırık bir kalem bulmayı başardı. Ancak yeni bir zorluk ortaya çıktı - ne zaman yazılacaktı? Gün boyunca atölyede fırsat ortamı bulamadım. Yeni gelen biri olarak sıkı bir şekilde izleniyordum. Sadece geceleri herkes uyurken orada burada biraz zaman bulabildim.

Gece nöbetindeki mahkum, herkesin uyuduğundan emin olmak için genellikle her 20 dakikada bir devriye gezerdi—hapishanede uyanık kalmaya izin verilmezdi. Birkaç kelime yazmak için sadece kısa bir zamanım vardı.

Shifu'nun yardımıyla, bir sistem buldum. Yorganın altına sakladığım bir kalem ve kağıtla sol yanıma doğru yattım. Gece nöbetçi mahkum ve beni izlemekle görevlendirilen mahkumlar şüphelenmesin diye başımı görünür tuttum. Bakmadan, yorganın altında, mümkün olduğu kadar az hareketle, bir seferde bir dokunuşta yazdım.

Beni izlemekle görevlendirilen mahkumlardan biri başının üstü benimkine değecek şekilde uyudu. Yan yatarak yazdığım için fazla hareket etmemeye dikkat etmem gerekiyordu. Kollarım hızla ağrıyordu ve sık sık ara vermek zorunda kaldım. Tuvalet kağıdına yazdım çünkü normal kağıdın hışırtısı gecenin sessizliğinde çok fazla ses çıkarırdı.

Kalemi dokundurmam tuvalet kağıdına delik açmayacak kadar hafif, ancak okunaklı olacak kadar güçlü olmalıydı. Yaşlı uygulayıcıların okuyabilmesi için karakterlerin büyük ve düzgün olması gerekiyordu. Karakterlerin üstüne yazmaktan kaçınmak için, yazarken her karakteri takip etmek ve kapatmak için sol elimi kullandım. Her satırı bitirdikten sonra bir sonraki satıra geçmeden önce tuvalet kağıdını rulo yaptım.

Bu bir geceden fazla süren acı verecek kadar yavaş bir süreçti. Tuvalet kağıdını saklayıp gün boyunca atölyeye yanımda götürmek zorunda kaldım. İş gününün sonunda atölyeden ayrılmadan önce herkesin üstünün aranması ve araştırılması da büyük bir riskti. Ancak Shifu'nun koruması ile her seferinde yakalanmadan kurtulabildim.

"Lunyü"nün tamamını üç gecede, tam da eski kalemin mürekkebi bittiğinde bitirdim. Tuvalet kağıdı yıpranmadan önce, bir uygulayıcı beyaz bir kumaş buldu, ben de tüm işlemi gözden geçirdim ve "Lunyü"yü tekrar yazdım.

Shifu'nun yardımı olmasaydı, bunu yapamazdım. Bu, Dafa'nın ne kadar olağanüstü olduğunu açıkça gösteriyordu. Hapsedilen uygulayıcılar, "Lunyü"nün yeni versiyonuna çok değer verdiler ve hızla ezberlediler.

Çağrı Mektubu

Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) hapishane sistemindeki gardiyanlar ve mahkumların beyinleri yıkanmıştı. Parti'nin uydurma yalanlarına inanıp destekliyor, Falun Gong'a karşı inatla önyargılı davranıyor ve biz uygulayıcılara sanki farklı bir türmüşüz gibi davranıyorlardı. Tüm hak ve özgürlüklerimizi elimizden aldılar ve bize oradaki cinayet işleyenlerden ve canilerden bile daha kötü davrandılar.

Mahkumları Falun Gong uygulayıcılarına kötü davranmaya teşvik etmek için, gardiyanlar bir teşvik olarak cezalarını düşürme sözü verdiler. Uygulayıcılara karşı daha zalim ve daha düşmanca davrananlar, gardiyanlardan daha fazla iyi puan kazandı ve cezaları kısaltıldı. Hapishaneden bir an önce çıkmak isteyen mahkumlar bize işkence etmek için ellerinden geleni yaptılar. Onlara Falun Gong'u ne kadar anlatmaya çalışırsak çalışalım, dinlemediler çünkü daha kısa ceza onlar için daha elverişliydi.

Gardiyanlara ve mahkumlara gerçekleri açıklamak için bir çağrı mektubu yazmaya karar verdim. Bölüm başkanı Yang'dan bir kalem istedim. Uygulayıcıların kalem ve kağıt kullanmasına izin verilmiyordu çünkü hapishane yetkilileri onları gerçeği açıklamak için kullanacağımızdan korkuyorlardı. Yang, “Şikayetin sadece cezanın çok uzun olması olabilir. Suçsuz olduğunu söyleyemezsin” dedi. Kendi kendime "Mektubu bitirdiğimde göreceksiniz" diye düşündüm.

Mektubuma şöyle başladım: “Her şeyden önce ben suçsuzum. Mahkum olduğum suçlamaları kabul etmiyorum. Haksız yere ceza aldım, Falun Gong'u uyguladığım için mahkum edilmek yasa dışıdır. İkincisi, Falun Gong, yasa tarafından yasaklanan 14 tarikat arasında yer almıyor. Falun Gong, kurumsallaşmış bir din değildir. Üçüncüsü ise, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkeleri evrensel değerlerdir.

Bunu, Dafa'dan nasıl fayda gördüğüme dair kişisel deneyimimle takip ettim. “1997 yılında Falun Dafa ile tanıştığımda çok hastaydım. Uygulamaya başladıktan kısa bir süre sonra tüm hastalıklarımdan kurtuldum. 2005 yılında inancımdan dolayı tutuklandığımda böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği ve kan plazmamda yüksek asitlik teşhisi kondu. Doktor yaşayacağımı düşünmüyordu ve cezaevi görevlileri beni kabul etmedi. Eve döndükten sonra, sadece Fa'yı çalışarak ve egzersizleri yaparak iyileştim.

2008 yılında kötü şöhretiyle tanınan Masanjia Zorunlu Çalışma Kampı'nda alıkonuldum. Gardiyanlar beni iki gün boyunca gerdirme yatağına bağladılar. Vücudumun sağ tarafında nöronal bir ölüm yaşadım ve bir kolum kırıldı. Ancak, sadece Fa'yı çalışarak ve egzersizleri yaparak bir kez daha tamamen iyileştim. Bugün hala hayatta olmam başlı başına bir mucize.”

Falun Dafa'nın Buda Okulu'na bağlı yüce xiulian uygulama yolu olduğunu ve 1999'da bastırma başlamadan önce yalnızca Çin'de 100 milyondan fazla insanın uygulama yaptığını söylemeye devam ettim. “ÇKP'nin o zamanki lideri Jiang Zemin kıskançlıkla hareket ediyordu, devlet başkanı olarak siyasi gücünü kötüye kullandı ve Falun Gong'a yapılan zulmü başlattı. Ekim 1999'da Fransız Le Figaro gazetesi ile yaptığı bir röportajda Jiang, Falun Dafa'nın bir tarikat olduğunu söyledi, ki bu doğru değildi.

Hiçbir yasal dayanağı olmamasına rağmen zulüm son 20 yıldır devam ediyor. Falun Dafa yasalarla yasaklanan 14 tarikat arasında yer almıyor. Bu en büyük adaletsizliktir. 100'den fazla avukat, mahkemede Falun Dafa'yı ve uygulayıcılarını savundu. Uygulama dünya çapında 100'den fazla ülkeye yayıldı. Yakında Falun Dafa'nın doğruluğu ortaya çıkacaktır.”

Mektubu bitirdikten sonra, beni izlemekle görevli mahkumlardan birine mektubu teslim etmesini istedim. Tereddüt ederek, “Böyle bir mektubu teslim edersen, kesin işkence aletine bağlanırsın” dedi. Ona "Lütfen. Sadece gardiyana götür." dedim. Ertesi gün atölyeden ofise çağrıldım. O gün çalışan tüm gardiyanlar, ben oraya varmadan önce ofiste toplanmıştı. Dört bir tarafım karanlık bastırıcı bir enerjiyle çevrilmiş gibiydi, onlara gerçeği açıklamak için Shifu'dan yardım istedim. Shifu'nun yanımda olduğunu hissedebiliyordum ve bu yüzden hiçbir korku hissetmedim.

Hapsedilen Falun Gong uygulayıcılarından sorumlu şef, "Yazdığın mektubu okuduk. Sen hükümete karşısın.” dedi. Dedim ki, “Haksız yere mahkum edildim. Yasayı uygulamakla yükümlü olan yargıç, yasayı kendisi çiğnedi.” Li adında bir gardiyan, sanki bana vuracakmış gibi üzerime saldırdı. "Yasayı kimin çiğnediğini söyledin?" sen diye bağırdı. Gözlerinin içine baktım ve teker teker, "Beni cezalandıran yargıç yasayı çiğnedi. Bu kesinlikle bir haksızlık.” dedim.

Şef bağırarak, "Buradaki tek Falun Gong uygulayıcısı sen değilsin. Kimse böyle bir mektup yazmaya cesaret edemedi.” Ona, “Sadece gerçeği söylemek istiyorum. Falun Gong hakkındaki gerçek dünyaya ifşa edildiğinde, içlerinde hala iyilik olan birkaç gardiyanı failler listesinden çıkarmak istiyorum.” dedim. Odadaki düşmanca enerji aniden söndü.

Shifu'nun, gardiyanların arkasındaki kötü unsurları temizlediğini biliyordum. İçlerinden biri, "Bunu teslim edemeyiz. Ailenin senin için başka kanallardan itiraz etmesini sağlaman gerekecek" dedi. Atölyeye döndüm.

Atölyeye döndüğümde ekibimdeki mahkumların hepsi bana hayranlıkla baktı. Hapishanede yasak olmasına rağmen bazıları adımı bağırıp el salladı. Beni izlemekle görevlendirilen mahkumlardan biri, "Ben de serbest bırakıldıktan sonra Falun Dafa'yı uygulayacağım. Teyze, çok endişelendim, sen gittikten sonra işime odaklanamadım. Dün gece, gece nöbetçisinin mektubunu okumasına izin verdim ve bana onu teslim etmememi söyledi. Sana kesinlikle işkence edeceklerini söyledi. Senin için hücreden eşyalarını almak üzereydim çünkü herkes işkence görmesen bile küçük bir hücreye kapatılacağına inanıyordu. Sadece bizim ekibimiz değil, seni tanıyan herkes endişelendi.” dedi.

Bu olaydan sonra herkesin bana karşı tavrı değişti. Kalem ve iğnelerden sorumlu mahkum, bunları dağıtmak için benden yardım istedi. Onları gardiyandan alır ve bana bırakırdı. İhtiyacı olanlar onları almak için bana gelirdi. Daha önce bir Falun Dafa uygulayıcısının kalem ve iğnelerden sorumlu olmasına asla izin verilmemişti.

Bana sihirli kalemi verenin Shifu olduğunu biliyordum. "İğne" kelimesi Çince'de "doğruluk" ile aynı şekilde telaffuz edilir, ben bunu Shifu'dan gerçek bir Dafa uygulayıcısı olmam gerektiğine dair bir ipucu olarak aldım.

Cezamın geri kalanında istediğim zaman kalem kullanabildim. Kalem ve iğnelerden sorumlu mahkum serbest bırakıldığında bile, onun yerine geçen mahkum bu eşyaları dağıtma konusunda bana güvenmeye devam etti. Kalemleri, Shifu'nun kutsal yazılarını ve Hong Yin'den şiirleri, onları isteyen herkes için yazmak için kullandım.

Falun Gong'a Yapılan Zulüm, İnsanlık Tarihinin En Büyük Adaletsizliği

Bir gardiyan, 2019'da iş gününün sonunda, bir uygulayıcının üzerinde Shifu'nun kutsal yazıtını buldu. Uygulayıcı, 12 gün boyunca küçük bir hücreye kapatıldı. Protesto etmek için, "Cennet ÇKP'yi ortadan kaldıracak. Falun Dafa'ya yapılan zulüm, insanlık tarihindeki en büyük adaletsizlik" diye bağırdım. O sırada atölyede çalışan altı ekip vardı ve benimki batı ucundaydı. Elimden geldiğince yüksek sesle bağırdım ve herkesin beni duymuş olmasını umdum. Beni izlemekle görevlendirilen mahkum alaycı bir şekilde, "Gardiyanların seni duyamayacağından mı korkuyorsun?" dedi. Kısa bir süre sonra cezaevi ikinci bir şube kurdu ve tüm bölümüm oraya nakledildi.

Ekibim yeni şubenin 4. katındaki montaj hattında çalıştı. Bir gün çalışma günü bitiminde, bölüm başkan yardımcısı, aranmak üzere tüm mahkumları elleri başlarının arkasında birleştirerek sıraya dizdirdi. Ona, “Ellerimi başımın arkasına koymayacağım. Ben bir Falun Dafa uygulayıcısıyım. Herhangi bir suç işlemedim. Falun Dafa'ya yapılan zulüm, insanlık tarihindeki en büyük adaletsizlik" dedim. Serbest bırakılana kadar ellerimi asla başımın arkasına koymadım. Şaşırtıcı bir şekilde, bunun için başım hiç belaya girmedi.

Ekibim kısa süre sonra ikinci katta çalışmaya başladı. Ekip lideri beni nöbetçi gardiyanın tam önündeki bir noktaya götürdü. Nedenini sorduğumda, bölüm başkan yardımcısının bunu yapmasını söylediğini söyledi. Başka bir uygulayıcıya çok yakın oturduğumu iddia etti. Müdür yardımcısına gittim ve bunun şef Wu'nun fikri olduğu söylendi. Wu'yu aramaya gittim. Meşgul olduğunu ve benimle sonra konuşacağını söyleyerek beni başından savdı. Bu gardiyanların ve yetkililerin, mahkumlara gerçeği açıklama çabalarımı engelleyebileceğini biliyordum. Gerçeği çoktan öğrenmiş olanlar, artık uygulayıcılarla etkileşime girerken görülmek istemiyorlardı.

İkinci kattaki dört takım da aynı yemekhaneyi paylaşıyordu. Yemek zamanı harika bir fırsattı çünkü tüm ekipler birlikte yemek yiyordu. Bir konuşma yapmaya karar verdim. "Birkaç dakikalığına dikkatinizi verebilir misiniz lütfen? Şef Wu, başka bir uygulayıcıya çok yakın oturduğumu söyleyerek bugün beni montaj hattına taşıdı. Şef Wu'ya bunu söyleyen oldu mu? Endişeliyim çünkü dedikodu yapmak kabaca bir şey ve sizin için iyi değil. Falun Gong, haksız yere zulüm görüyor. Bu, insanlık tarihinin en büyük adaletsizliği. Lütfen Falun Gong'a karşı herhangi bir suç işlemeyin ve 'Falun Dafa iyi, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi' olduğunu unutmayın. Böylece kutsanacaksınız.”

Nöbetçi iki gardiyan, büyük bir mahkum grubuyla konuştuğumu gördüler ve ne söyleyeceğimi duymak için tam zamanında hızla yanıma geldiler. İkisi de bir şey demeden arkalarını döndüler ve uzaklaştılar. Mahkumların özellikle yemek saatlerinde yüksek sesle konuşmaları genellikle yasaktır. Bir mahkumun fısıldadığını duydum, “Teyze çok iyi bir insan. Kim ona kızacak kadar kötü olabilir?”

Bundan sonra, ekip lideri ve materyallerden sorumlu mahkum, görevlerini yerine getirmek için "özel görevde" üçüncü bir kişiye ihtiyaç duydukları her seferinde yardım için bana geldi. Sık sık farklı katlara gitmek zorunda kalıyorduk, bu da bana diğer ekiplerdeki uygulayıcılarla etkileşime girme ve iletişim kurma fırsatı verdi.

Bir gün mahkumlar aranmak ve görevden serbest bırakılmak için sıraya girdiklerinde tesadüfen birinci kattaydım. Yeni bir gardiyan rozet takmadığımı gördü ve beni sorgulamaya başladı. Ona yüksek sesle, “Ben bir suçlu olmadığım için rozet takmıyorum. Ben bir Falun Dafa uygulayıcısıyım. Herhangi bir suç işlemedim. Falun Gong, haksız yere zulüm görüyor." dedim. Gardiyan bir şey söylemedi ve hızla oradan ayrıldı.

Hapishane yetkilileri, mahkumları Ekim ulusal bayramından önce yürüyüş yapmaları için organize etti. Uzun çalışma günlerinden sonra tek sıra olup yürüyüş alıştırması yapmak zorundaydık. Bir gün bölüm başkanı bizi kontrole geldi ve kollarımı sallamadığımı gördü. "Neden kollarını hareket ettirmiyorsun?" diye sordu. Yürümeyi tamamen bıraktım. Mutlu değildi, “Neden durdun? Herkes yürüyüş alıştırması yapıyor. Neden yapmıyorsun?”

Ona, "Ben bir Falun Gong uygulayıcısıyım, bir suçlu değilim. Herhangi bir yasayı çiğnemedim veya herhangi bir suç işlemedim. Haksız yere mahkum edildim. Falun Dafa'ya yapılan zulüm, insanlık tarafından bilinen en büyük adaletsizlik" dedim. "Hiç başlama" diyerek bana tehditkar bir bakış attıktan sonra dönüp uzaklaştı. Binaya girmek üzereyken arkasını döndü ve “Ekip lideri kim? Ona gece yürüyüşü alıştırması yaptır.” dedi. Uygulama, tüm bölümdeki 300'den fazla mahkum için o gün erken saatlerde sona erdi.

Hücreye geri döndüğümüzde, beni izlemekle görevlendirilen mahkum üzgündü ve içeri girmek istemedi. Bana, “Neden onun istediği gibi yürümüyorsun?

Senden Falun Gong'u uygulamamanı istemedi. Bölüm başkanı kesinlikle şef Li'ye söyleyecek ve o zaman başımız büyük belaya girecek." dedi. Gülümsedim, "Kimin ne yapacağını göreceğiz." dedim.

Sesindeki kırgınlık çok açıktı: Ona güvence vererek "Kimse sana bir şey yapmaya cesaret edemez. Ekip lideri bu gece sana, bana yürüyüş yaptırmanı sağlayacak" dedim. “Önce gidip yemek yiyelim. Bölüm başkanı, şef Li'ye söylemeyecek. Tüm bölümün önünde itibarını kaybetmek istemediği için sana, bana pratik yaptırmanı söyledi. Sadece kendine bir çıkış yolu veriyordu." Tabi ki, kimse o gece yürüyüş yapmaktan bahsetmedi ve çok geçmeden unutuldu. Mahkumlar, Falun Gong uygulayıcılarına karşı daha da saygılı hale geldi.

25 Ekim 2020'de serbest bırakıldım. Gözaltındayken herhangi bir evrak imzalamadığım için kapıdaki bekçiye göstermek için çıkış izni almadım. O gün serbest bırakılan diğer iki mahkumun evrakları ellerindeydi. Gardiyan izinsiz kapıyı benim için açmayı reddetti.

Genç bir gardiyan yanıma geldi ve “Neden hüküm giydin? Ne kadar süre hapis yattın?” Ben de ona “Ben herhangi bir suç işlemedim. Ben bir Falun Gong uygulayıcısıyım ve haksız yere mahkum edildim. Falun Gong'a yapılan zulüm, insanlık tarihindeki en büyük adaletsizlik" dedim. Gardiyan benim için kapıyı açarken güldü.

Sonsöz

Geriye dönüp baktığımda, uzun zamandır vazgeçemediğim eksiklikler ve takıntılar buldum. Şeytan, uygulamamdaki boşluklardan yararlanmış ve bunu beni üç yıldan fazla bir süre parmaklıklar ardına kapatmak için bir bahane olarak kullanmıştı.

Merhametli Shifu beni cesaretlendirdi, “korku” maddesinden kurtulmama yardım etti ve bu büyük sıkıntı boyunca beni korudu. Shifu'nun uygulamam boyunca bana rehberlik etmek için ne kadar özenli dikkat gösterdiğini ve koruduğunu kimse bilmiyor. En büyük sıkıntılara ve en zorlu sınavlara rağmen Shifu'nun her zaman hemen yanımda olduğunu biliyordum.

Bu makalede ifade edilen görüşler, yazarın kendi görüşlerini veya anlayışlarını temsil eder. Bu web sitesinde yayınlanan tüm içeriğin telif hakkı Minghui.org'a aittir. Minghui, çevrimiçi içeriğinin derlemelerini düzenli olarak ve özel günlerde yayınlamaktadır.

Çince versiyonu