(Minghui.org) Kuzenim anlayışlı ve açık fikirli bir insandır. Kendisiyle Çin'de son yıllarda, özellikle de COVID-19 salgını sırasında sayısız cana mal olan çeşitli felaketler hakkında konuşurken şunları söyledi: "Görünüşte bu insanlar pandemiden ölmüş gibi görünüyor, ancak aslında, birçoğu, komünist rejimin Falun Dafa uygulayıcılarına karşı nefreti kışkırtmak için sahnelediği 'kendini yakma olayının' kurbanıydı.”

Kendini yakma olayı”, 23 Ocak 2001'de beş kişinin Tiananmen Meydanı'nda kendilerini ateşe verdikleri iddia edilen olayı ifade etmektedir. Çin Merkez Televizyonu (CCTV), bu kendini yakanların Falun Dafa uygulayıcıları olduğunu iddia etti ve Falun Dafa'nın öğretilerinin doğrudan trajediden sorumlu olduğu iddia ederek, olayı sürekli olarak tüm en çok izlenen programlarda yayınladı.

O zamanlar kuzenim haberi görünce hemen şöyle dedi: “Bu sahte! Tiananmen Meydanı'nda kendilerini ateşe verenler dışında kimse yoktu, ancak meydan genellikle ziyaretçilerle dolu olur ve polisin orada (23 Ocak'taki gibi) yangın söndürücülerle devriye gezdiğini hiç görmedim. Ona göre polisin ve sözde kendini kurban edenlerin Tiananmen Meydanı'nda bir film çektiği açıktı.

Gerçekten de, daha sonra, olayla ilgili haberlerde daha fazla soru ve tutarsızlık bulundu, ki bunun komünist rejimin Falun Gong zulmünü haklı çıkarmak için düzenlediği bir propaganda kampanyası olduğu ortaya çıktı.

"Kendini yakma olayı"ndan sadece aylar sonra, 20 Kasım 2001'de Tiananmen Meydanı'nda başka bir olay daha gerçekleşti: Çeşitli Batılı ülkelerden 36 Falun Dafa uygulayıcısı, yaşanan zulmü karşı barışçıl bir protesto ederek, ”Doğruluk, Merhamet, Hoşgörü" yazılı bir pankart açtı.

Kuzenim Minghui web sitesindeki haberi görünce şöyle dedi: “Bak! Bu kez, Xinhua News (devlet tarafından işletilen bir medya) herhangi bir video kaydı almadı ve polis, yangın söndürücülerle orada durup onların [Batılı Falun Dafa uygulayıcılarının] kendilerini ateşe vermelerini beklemiyordu. Bunun yerine, 'Falun Dafa harika' diye bağıranları dövdüler ve tekmelediler, çünkü bunlar gerçek Falun Dafa uygulayıcıları.”

Ne yazık ki, Çin'deki birçok insan "kendini yakma olayı" propagandasına inanmaya devam ediyor ve Falun Dafa'ya yapılan acımasız zulmü görmezden geliyor. Komünist rejimin teşvik ettiği maddi kazanımların tuzağına düştüler ve ahlaki yönlerini kaybettiler. Onlara göre, komünist rejim onları hedef almadığı veya onların “iyi yaşamları”nın önüne geçmediği sürece, rejimin diğer gruplara nasıl zulmettiği umurlarında değil.

Peki onların güzel hayatı sonsuza kadar sürecek mi? Muhtemelen hayır.

Geçtiğimiz yirmi yıla baktığımızda, Falun Dafa'nın öğrettiği Doğruluk, Merhamet ve Hoşgörü evrensel değerler bastırılırken, tüm toplum ahlakında hızlı bir düşüş yaşanıyor ve her türlü sosyal sorun ortaya çıkıyor. Zehirli gıdalar ve sahte aşılardan “Tofu binaları”na (yaygın yolsuzluk ve rüşvet nedeniyle kötü inşa edilmiş binalar) ve yüksek suç oranına kadar herkes mağdur, sık ve ciddi doğal afetlerden bahsetmiyorum bile.

Tüm bunları geleneksel Çin kültürü bağlamına oturtacak olursak, tüm ülkenin günahları biriktiğinde, bunu felaketler ve talihsizlikler takip edecektir. Belki de Covid-19 salgını Çinliler için büyük bir uyandırma çağrısı anlamına geliyor.

Bir Falun Dafa uygulayıcısı olarak, felaketler sırasında kişinin yalnızca iyiliği destekleyerek tanrısal varlıklar tarafından kutsanacağını ve korunacağını biliyorum. Ailemden Falun Dafa'yı destekleyenlerden hiçbiri 2014'teki SARS salgını veya COVİD-19 salgını sırasında enfekte olmadı. Umarım daha fazla insan Çin Komünist Partisi’nin yalanlarını ve propagandasını görebilir ve hakikatin ve adaletin yanında durabilir.