(Minghui.org) ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, 29 Ekim'de Endonezya'da bir konuşma yaparak Batı toplumu ile Asya ülkeleri arasındaki ortak dini özgürlük değerlerini vurguladı. ABD hükümetinin bu konudaki kararlılığını yineleyerek, Asya'daki yetkilileri ve vatandaşları bu değerleri korumaya ve Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) dini baskılarına karşı koymaya çağırdı.
Konuşma, Pompeo’nun 25-30 Ekim tarihleri arasında Hindistan, Sri Lanka, Maldivler, Endonezya ve Vietnam’ı kapsayan Hint-Pasifik gezisinin bir parçasıydı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo
Devredilemez Haklar
Pompeo, Nahdlatul Ulama dini örgütünün Genel Sekreteri Yahya Cholil Staquf ile Cakarta'da yaptığı görüşmede konuşmasını gerçekleştirdi. Pompeo, inanç liderlerini ve diplomatik yetkililerin yanı sıra toplantıyı canlı yayınla izleyenleri de selamladı.
Pompeo, "Devredilemez Haklar ve Hoşgörü Gelenekleri" başlıklı konuşmasında Dışişleri Bakanlığı'nın Devredilemez Haklar Komisyonu tarafından Temmuz 2020'de yayınlanan bir rapora değindi. Raporun insan onuru ve özgürlüğünün temelini koruma konusundaki kilit mesajını yineledi.
“Amerika Birleşik Devletleri'nin kuruluş ilkesi çok çok basittir. Amerika’nın Bağımsızlık Bildirgesi hükümetlerin var olduğunu doğruluyor — hükümetler her insanın doğasında var olan hakları güvence altına almak için vardır." dedi.
"Şimdi, bu haklardan en temel olanı, dini özgürlük de dahil olmak üzere vicdan özgürlüğüdür" diye devam etti. "Bu, vicdanın bize ne söylediği ve Tanrı'nın her birimizden ne talep ettiği hakkındaki en önemli konuşmaların temelini oluşturur."
Sınır Tanımayan Bir Ruh
Amerika Birleşik Devletleri'nde dini özgürlük anayasal olarak korunan bir haktır. Bir Hıristiyan olarak kişisel düzeyde Pompeo, inancının ona "nasıl yaşayacağımı, nasıl çalışacağımı, nasıl düşüneceğimi" söylediğini iletti.
"Bizim saygımız, Amerika’nın Tanrı tarafından verilen haklara olan saygısı, ulusal ruhumuzun belirleyici özelliğidir" ve sonuç olarak ABD’nin dünya çapında demokrasinin en güçlü destekçisi olduğuna işaret etti. “Halkımızın özgürlüğü benimsemesi ve hoşgörü geleneğini sürdürmesi çok özel. Bunu ala kaybetmemeliyiz ” diye ekledi. "Geleneklerimizi korumaya devam etmeliyiz ve bunu çok aktif bir şekilde yapmalıyız. Özgürlüklerimizin ve inancımızın devam edeceğini varsayamayız. İnandığımız şeyi savunmalıyız."
Pompeo, Endonezya anayasasının 1945'ten beri "herkesin özgür olacağını" açıkça belirttiğini söyledi. Şöyle devam etti, "'Her insan ... kendi seçtiği dini uygulamakta özgür olacaktır.' Thomas Jefferson bunu daha iyi söyleyemezdi."
Özgür Dünya ile Otoriter ÇKP Arasında Belirgin Bir Zıtlık
Pompeo, yukarıda belirtilen hedeflere ulaşmak için uzun ve çetin çabalar sarf ettiğini kabul etti. "Demokrasilerin mükemmel olmadığı şeklindeki temel sorunu da kabul ediyorum. Bazen biz de yanlış yapıyoruz” dedi. Devredilemez Haklar raporuna, "Amerikan tarihinin çoğu bir mücadele, Bağımsızlık Bildirgesi’nin güzel vaatlerini gerçekleştirme mücadelesi olarak anlaşılabilir." diyerek atıfta bulundu.
Pompeo, “Kaçınılmaz olarak ilkelerinden uzak olan özgür ve demokratik uluslar ile insan hakları fikrini, dini özgürlük fikrini, bir olasılık olarak özyönetim kavramını reddeden rejimleri her zaman birbirinden ayırmalıyız." diye uyarıda bulundu.
Endonezyalı yetkililerin liderliğini överken, sıradan vatandaşların kritik rolünü de övdü: "Ancak herhangi bir özgür toplumda, nihayetinde temel ideallerini sürdüren ve yayan bir ulusun vatandaşlarıdır." Dini liderlere, “Ben de, onlara kötü muamelede bulunulduğunu bildiğiniz zaman, hemcinslerinizin insanlık haysiyetini savunmak için inancınızdan yararlanacağınız gerçeğini biliyorum… Ve bugün size ısrar etmek istiyorum - sizi teşvik etmek istiyorum, Katolik Kilisesi liderlerinden Vatikan'da yapmalarını istediğim eylemlerin aynısı." dedi.
ÇKP En Büyük Tehdit
Pompeo, dünyadaki dini baskılar arasında Çin'deki durumun en kötüsü olduğunu söyledi. "Aslında, dini özgürlüğün geleceğine yönelik en büyük tehdit, Çin Komünist Partisi'nin tüm inançlardan insanlara: Müslümanlara, Budistlere, Hıristiyanlara ve benzer şekilde Falun Gong uygulayıcılarına karşı verdiği savaş" dedi.
Bu tür zulümlerin genellikle terörle mücadele adına yapıldığına dikkat çekti. "Ama bilirsiniz - sizler; bizler - Ramazan ayında Uygur Müslümanlarını domuz eti yemeye zorlamanın veya bir Müslüman mezarlığını yok etmenin terörle mücadele etmeyle bir alakası olmadığını biliyoruz” dedi.
Ayrıca ÇKP'nin tek çocuk politikasını ve vatandaşlarına yönelik diğer insanlık dışı muameleleri de kınadı: "Zorla kısırlaştırmanın veya çocukları devlet tarafından işletilen yatılı okullarda yeniden eğitilmek üzere ebeveynlerinden almanın yoksulluğu hafifletmekle bir alakası yoktur."
O, ÇKP'nin "Endonezyalıları Müslüman kardeşlerinizin çektiği işkencelere uzaktan bakmaya ikna etmeye çalıştığı" konusunda da uyarıda bulundu. "Bu aynı ÇKP yetkililerinin, daha 'modern' hale gelmek ve ÇKP önderliğindeki gelişmenin faydalarından yararlanmak için etnik, dini ve kültürel kimliklerini bir kenara atmaya istekli mutlu Uygurların fantastik hikayelerini anlattıklarını biliyorum," dedi.
"Bu argümanları duyduğunuzda, sizden şunu yapmanızı rica ediyorum: kalplerinizi arayın. Gerçeklere bakın. Hayatta kalanların ve ailelerinin hikayelerini dinleyin,” diye açıkladı Pompeo ve devam etti, "Otoriter hükümetlerin kendi yönetimine direnenlere nasıl davrandığına dair bildiklerinizi düşünün."
İnsan Onurunu Korumak
Pompeo, Çin'de insanların inançlarından dolayı nasıl acı çektiklerine dair duyduğu hikayelerin kendisine dini özgürlüğü daha fazla savunma kararlılığı verdiğini söyledi. Kendi inancının ona "insanların temel bir onura sahip olduklarını çünkü Tanrı'nın suretinde yaratıldıklarını ve inançlı insanlar olarak zayıfları koruyarak ve acı çekenleri rahatlatarak bu gerçeği onurlandırmak zorunda olduğumuzu" öğrettiğini söyledi. "Çalışmayan inanç öldü" dedi.
"Bu bana, kendisine çok şey verilenlerden çok şey beklendiğini öğretiyor" dedi. Bu nedenle o, “özgür ulusların özgür insanları” nı dini özgürlüğün bu haklarını savunmaya çağırıyor.
"Bu bizim görevimiz. Her birimiz bunu yaparken bile - ve bunu kendi başımıza ve genellikle farklı şekillerde yapsak bile, sayıca gücümüzün olduğunu kabul etmeliyiz” dedi. "Zor zamanlarda birbirimize destek için dönebileceğimizi kabul etmeliyiz," diye ekledi, "ve değer verdiğimiz hak ve değerlerimiz her insanın doğuştan hakkı olarak her an kesinlikle savunulmaya değer."