(Minghui.org) Bir asker ailesinde doğdum. Büyükannem “zengin bir çiftçi” sayılıyordu ve 1960’larda kınandı, babam aile itibarımızı düzeltmek ve Çin Komünist Partisi (ÇKP) tarafından hedef alınmamızı önlemek için orduya katılmak zorunda kaldı. Ordudayken babamın birliği Tibetlilerin bastırılmasına iştirak etmek için Tibet’e gönderildi.
Babam çok yetenekliydi. Kaligrafi, resim yapma, yazı yazma, müzik enstrümanları çalma ve şarkı söylemede iyiydi. Kemikleri kırılan insanların kemiklerini birleştirmek gibi benzersiz bir beceriye de sahipti. Okul müdürü, müzik konservatuvarı devrimci komitesinin müdürü, askeri propaganda bölüm başkanı, doktor ve daha fazlası olmak üzere toplumda çeşitli roller oynadı.
Babam birçok ÇKP hareketinde çok aktifti ve ÇKP doktrinleriyle derinden zehirlenmişti. Sıklıkla derdi ki: “Evde de sınıf mücadelesi var.” Her zaman annemle kavga ederdi ve her fırsat bulduğunda çocuklar olarak bizi döverdi, kız kardeşler olarak bizim aramızda da anlaşmazlık yaratırdı ki bütün bunlar ailemizin asla huzur içinde olmamasıyla sonuçlandı. Ama babam dışarıdan bakanlara çok nazik görünürdü. Sadece bu da değil, dışarıdaki kadınlarla flört ederdi ve evde anneme zorbalık ederdi. Sonuç olarak çocukluğumdan beri babama kızgındım ve bir keresinde baba-kız ilişkimizi bitirmek için gazetede bir ifade yayınlamayı bile düşündüm.
Kardeşlerim arasında en güçlü kişiliği olan bendim ve sıklıkla babama direnç gösteriyordum. Bu nedenle en çok benden nefret ediyordu ve bana en sert şekilde davranıyordu. Özel bir liseye kabul edildim, ama bana finansal olarak destek olmayı reddetti. O sebeple genel bir meslek lisesine gitmek zorunda kaldım ve mezun olduktan sonra bir işçi oldum. İş oldukça yorucuydu ki bu da beni babamdan daha çok nefret ettirdi ve hasta olduğunda bile onu görmek istemedim. Acı dolu çocukluğum çok düşük benlik saygısına sahip olmama sebep oldu. Her şeyi kendime saklıyordum ve dar görüşlüydüm. Küçüklüğümden beri romatizma, mide sorunları gibi çeşitli hastalıklardan muzdariptim ve kolayca her seferinde birkaç ay süren soğuk algınlığına yakalanıyordum. Sıklıkla intihar etmeyi düşünüyordum, ama bunu yapacak cesaretim yoktu. Dönüp baktığımda o zamanlar muhtemelen klinik depresyondan muzdarip olduğumu görüyorum.
Babamla Olan Anlaşmazlıklarımı Çözmek
Komşum Temmuz 1997’de Falun Dafa’nın temel kitabı Zhuan Falun kitabını okumamı önerdi. Ancak ateizmle derinden zehirlenmiştim ve onu okumayı reddettim. Daha sonra hangi evi ziyarete gidersem gideyim hep o kitabı gördüğümü fark ettim. Bir güç beni kitabı görmem için yönlendiriyormuş gibi geldi ve o kadar merak ettim ki sonunda kitabı eve götürüp başından sonuna kadar okudum. Onu okuduğumda kitabın değerli olduğunu ve sıradan bir kitap olmadığını fark ettim. Ruhum şok olmuştu ve bir insan olmanın amacını ve nasıl davranmam gerektiğini biliyordum. Hayatımdaki tüm soruların cevaplarını kitapta buldum. Kırgınlığım kayboldu ve kalbim çok açık, rahat ve özgürdü! Son derece mutluydum ve sadece Zhuan Falun’u daha önce okumadığım için pişmandım.
O zamandan beri uygulama yolunda kaldım. Dünyadaki en şanslı kişiydim ve tüm hastalıklarımdan kurtuldum. Karşılaştığım anlaşmazlıklar ne olursa olsun meseleye takılıp kalmadım. Nerede olursam olayım Doğruluk, Merhamet ve Hoşgörü ilkelerine bağlı kalmayı hatırlayabildim. İşte gayretle çalıştım, evde babama olan kırgınlığımı tamamen bıraktım. Ona yönelik ne yaparsam yapayım öncelikle onun bakış açısından düşünüyordum. Babam çok mutluydu ve benimle birçok şeyi konuşmayı seviyordu. Bir keresinde hizmetçimize dedi ki: “O çok nazik. Bütün çocuklarımın arasında en çok ona borçluyum.”
Zulmün Ortasında Babama Gerçeği Açıklamak
Eski ÇKP lideri Jiang Zemin Temmuz 1999’da Falun Gong zulmünü başlattı. Haydut rejim insanların Falun Gong uygulayıcılarıyla karşılaştıklarında taş kesilmelerine sebep olarak özellikle sahnelenen Tiananmen Meydanı kendini yakma olayını kullanıp uygulamaya iftira attı ve onu karaladı.
Polis memurları sıklıkla beni taciz etmek için evime geliyorlardı. İş yerimdeki yöneticiler beni uygulamadan vazgeçmeye zorlamak için babama olan duygusallığımı kullanmaya çalışarak yakın zamanda felç geçirmiş olan babamı alıp evime getirdiler. Beni işten çıkarmakla da tehdit ettiler. Onlarla “kendini-yakma” olayındaki şüpheli noktalar, Falun Dafa’nın tam olarak ne olduğu, onu neden uyguladığım, onu uyguladığımdan beri geçirdiğim dönüşümler ve benzeri hakkında konuştum. Ama iş yerimdeki ÇKP şube başkanı dedi ki: “Ülkemiz tek Partiyle yönetiliyor—kazanamazsın!”
Uygulamadan vazgeçmeyi reddettiğim için kovuldum. Babam öğrendiğinde küplere bindi ve bana en yakın olan ikinci büyük ablam benimle ilişkisini kestiğini söyledi. Ailem nasıl davranırsa davransın onlara kırılmadım ve onlara her zamanki gibi iyi davrandım.
Hem babam hem de ikinci büyük ablam doktordu ve babamın kemik yaralanması ve yanıkları tedavi etmede benzersiz bir becerisi vardı. Tıbbi bilgilerine dayanarak onlara “kendini-yakma” olayındaki şüpheli gerçekleri belirttim: ÇKP’nin televizyon programı yayınında, yanıkları bulunan “kendini-yakma”ya katılan insanlar alçıyla kaplılardı ve kalın bandajlarla sarılıydılar. Yanıkların o şekilde tedavi edilmediğini herkes bilir. Programdaki başka bir şüpheli nokta da bir muhabirin sözde yanık kurbanlarından birisiyle röportaj yaparken steril ameliyat işlemine ters bir şekilde koruyucu giysi giymemesi ve bir maske bile takmamasıydı. Bu noktaları duyduktan sonra ikisi de hemen net bir hale geldi.
Babama Komünist Parti Üzerine Dokuz Yorum’u gösterdim ve ÇKP örgütlerinden ayrılmasını istedim. Dedim ki: “Ben senin kızınım, sana zarar vermeyeceğim. O zamanlar Tibetlilerin ayaklanmasını bastırmak için Tibet’e gittin, ama o ayaklandıkları için değildi, daha ziyade Tanrılara olan inançlarına zulmetmek içindi. ÇKP ona dayanamıyordu, bu nedenle onların üstüne gitmek için seni gönderdiler.” Söylediklerimin doğru olduğunu itiraf ederek başını eğdi. Devam ettim, “ÇKP’nin ne kadar kötü olduğuna bak, böyle büyük bir karma yaratarak siz askerleri onu yapmaya zorladı. Neden onunla aşağı gitmek isteyesin? Lütfen ÇKP’den hemen ayrıl.” Mutlu bir şekilde kabul etti.
2008 Pekin Olimpiyatlarından önce yüksek ateşi olan anneme baktığım sırada iki polis memuru ve mahalle komitesinden birkaç kişi evime geldiler. İki memur beni tutuklayıp bir beyin yıkama merkezine götürdü. Orada zulme direnmek için bir açlık grevi başlattım.
İki gün sonra sonuçlarından korktukları için beni eve göndermek zorunda kaldılar. Babam çok endişeliydi ve sordu, “Sana işkence yaptılar mı?” Daha sonra polis karakolunun müdürü beni taciz etmek için evime geldiğinde babam ona çok kızdı, bu nedenle memur geri gitti. O zaman ikinci büyük ablam başka bir şehirde bir eğitim alıyordu ve olayı öğrendikten sonra çok öfkelendi, “Tutuklanmasına sebep olacak ne çeşit bir kanunu ihlal etti? Bu kadarı çok fazla! Evde değildim. Ama olsaydım onu götürmeye çalışan her kimse büyük bir kürekle ona vururdum!”
Bir Aile Anlaşmazlığını Çözmek
En büyük abimin kötü bir öfke kontrolü vardı ve kişisel çıkara çok fazla önem verirdi. Babamla araları hep bozuk olurdu. Babamın iş biriminin tahsis ettiği ev yardımının son kısmı aslında emekliler için değildi, ama ikinci büyük ablamın arkadaşı babamın şirket müdürüydü, babamın torpili vardı ve ona bir daire verildi. Ama babam daha daireyi almadan öldükten sonra oğluna kalacağından korktuğu için onu istemediğini söyledi ve oğluna hiçbir şey bırakmak istemiyordu. Bu özel meseleyi çözmek zordu, bu nedenle kız kardeşim onu kendisi satın aldı.
O gün kız kardeşler olarak annemizi görmek için abimin evine gittik. Daireyi sorduğunda onu kız kardeşimin satın aldığını duyunca öfkelendi. Onu dövdü ve bütün aile açısından bir kaos ortamı yarattı. Abimi çabucak ayrı bir odada oturması için sürükledim. Ve kız kardeşime dedim ki: “Acele et ve babamızın evine git.” Bu arada abim duygularının kontrolünü kaybetti ve birini öldürüp intihar etmeyi planlıyordu. Ona ciddiyetle dedim ki: “Abi, birini öldürmenin meseleyi çözeceğini mi düşünüyorsun? Hiçbir şekilde çözülmeyecek.” Ona Falun Dafa’dan öğrendiğim ilkeleri anlattım, iyi ve kötünün karşılık gelen geri dönüşü olduğunu ve birini öldürmenin büyük bir miktarda karma yaratacağını söyledim. Dafa’nın kitabında bahsedilenlere göre; cinayet bir günahtır ve intihar etmek eşit derecede günahtır. Ölseniz bile öldürmenin cezasını ödemek için cehenneme gitmek zorunda kalacaksınızdır.
Ona dedim ki: “Shifu’muz her ne zaman sorunlarla karşılaşsak içimize bakmamızı söylüyor. Abi, neden kimseyle anlaşamadığını gerçekten düşünmelisin. İş yerinde iş arkadaşlarınla kavga ettin ve dava edildin.
Komşularınla kavga ettin ve yine dava edildin. Oğlunun toplumdan kötü şeyler öğrenip asi birisi olmasına ve okulu erken bırakmasına sebep olarak sıklıkla ona şiddet uyguladın. Babam daireden senin yüzünden vazgeçti. Sana neden bir mal varlığı bırakmak istemediği hakkında düşünmüyor musun? Bu şekilde yaşamaktan memnun musun? Hepsine kendin sebep olmadın mı? Gerçekten içine bakıp kendin üzerinde düşünmelisin ve değişmek zorundasın, yoksa asla mutlu olmayacaksın!” Sonunda sakinleşti ve bana dedi ki: “Anlıyorum. Hadi babamın evine gidelim, ama bugün olanlardan bahsetme!” Memnuniyetle dedim ki: “Elbette, sorun değil!” Dafa’nın ilkelerini kullanarak kriz çözüldü.
Abim değişti. Yumuşak başlı oldu ve açık bir şekilde bencilliği bıraktı, aynı zamanda babama çok daha iyi davrandı. Gerçekten değişti. Geçmiş birkaç yıldır iş arkadaşlarıyla ve komşularıyla uyum içinde oldu. Evde oğluyla olan sorununu çözdü. Şimdi emekli ve iyi bir hayat sürerek kız torununa bakıyor.
Değerli Çin halkının gerçeği anlayacağını, Dafa’nın insanlara iyi olmayı öğrettiğini ve doğru bir Fa olduğunu bileceğini umuyorum. Kötü ÇKP insanlığı yok etmek için burada ve iyi insanları kötü olmaya zorlayarak insanoğlunun ahlakına zarar veriyor. Kalplerinde hala iyilik bulunan Çinlilerin gerçeği öğrenip kurtulacaklarını umuyorum.