(Minghui.org) Çin tarihinde efsanevi bir karakter olan Yue Fei, nesilden nesile Çin halkının bir sadakat örneği olmuştur. İşgalci Jurchens'i püskürtmekten savaş alanında imkânsız başarılara imza atmaya, Çin'in merkezini savunmaya kadar onun hikâyesi Çin tarih kitaplarında, dramalarında, romanlarında, filmlerinde vb. defalarca anlatıldı.
Çinliler genellikle özlemlerini şiir yoluyla ifade ettiler ve Yue de bir istisna değildi. Yue Wumu Koleksiyonu ve Şarkı Şiirleri Koleksiyonu'ndaki şiirleri, yüce karakterini ve yüce ideallerini ortaya koydu.
Ancak Yue'nun hırsı aslında sadakat ve nezaketin çok ötesine uzanıyor. İşte Yue'nun başka bir şiiri.
Man Jiang Hong: Sarı Turna Kulesinin Tepesinden
Uzaktan bakıyorum Merkez Ova topraklarına—
Kayıp şehirler duman altında
'Yeryüzü gökyüzüyle buluşana kadar,
Bir zamanlar söğüt ağaçları tarafından korunan ve çiçeklerle örtülen,
Ejderhaların ve büyük kuşların olduğu yer
Çatılar yanacak mı?
Wansui Dağı'nın önünde güzel inciler ve yeşim dönüyordu,
Penghu Sarayı'nda flütlerin şarkısı girdap gibi dönüyordu.
Şimdi zırhlı atlar başkentimizi kuşatıyor,
Savaşlarının tozu
Dünyanın öbür ucuna uçtu.
Askerlerimiz nerede?
Kanları kötü kılıçları boyuyor.
Peki, insanlarımız nerede?
Vadi mezarlarını dolduruyorlar.
Kitleler çaresizce dolaşıyor ama Dünya aynı kalıyor.
Topraklarımıza barış getirmek için nasıl bir düzen sağlamalıyım!
Bir kırbaç şaklatıp Yangtze'yi geçeceğim.
Zafer benim olunca bu kuleye geri döneceğim,
Turnanın üstünden,
Aşağıdaki Hanyang'a bakarak.
1134'te yazılan bu şiir, Yue Fei'nin ülkeyi ve halkını korumak için ulusunun düşmanlarını yenme arzusunu bir kez daha gösteriyor. Sonunda, şiir aynı zamanda başarıya ulaştıktan sonraki hayalini de ortaya koyuyor; bu, sıradan insan dünyasında şöhret ya da maddi çıkar peşinde koşmak değil, Taoist geleneğinde efsanevi bir canavar olan efsanevi Sarı Turna'ya binmek. Şiirin sonundaki hayali imgeler, onun daha yüksek gerçeklere olan arzusunu ve tanrısallığa olan yakınlığını gösteriyor.
Tarih bir drama gibi gelişmeye devam ediyor. Çoğu zaman insanlar ayrıntılara takılıp konuyu ihmal ediyorlar. Ancak arada sırada, anlayışlı bir zihin, hayatlarımız boyunca anlatılan gerçek hikâyeye bir göz atabilir ve bu dünyaya neden geldiğimizi anlayabilir.
(Devam edecek)