Falun Dafa Minghui.org www.minghui.org YAZDIR

​Yaşamı ve Ölümü Bırakmaya Yönelik Örnekler

13 Eylül 2024 |   Pekin'den bir Falun Dafa uygulayıcısı tarafından

(Minghui.org) Özellikle yaşama olan takıntı ve ölüm korkusunu bırakmakla ilgili olanlar olmak üzere uygulama deneyimlerimden bazılarını paylaşmak istiyorum. Shifu Li (Falun Dafa'nın kurucusu) yolun her adımında beni korudu ve benim için çok fazla şeye katlandı. Shifu Li'ye ve Falun Dafa'ya her şey için teşekkür etmek istiyorum.

1. Gözaltı Merkezi Gardiyanı: "Falun Dafa Uygulayıcılarına Gerçekten Saygı Duyuyorum"

Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) Falun Dafa'yı baskı altına almaya başladığı Temmuz 1999'dan kısa bir süre sonra, polis memurları ve hapishane gardiyanları tarafından kötü muameleye uğrayan bazı uygulayıcıların hayatlarını kaybettiklerini duyduk. Uygulayıcı olan iki aile üyem ve ben, Falun Dafa için Pekin'e gidip dilekçe vermeye karar verdik. Dilekçe verenlere engel olan yetkililerden kaçınarak Pekin'deki başvuru merkezine ulaştık. "Masum İnsanlar Dövülerek Öldürüldü" başlıklı bir şikayet dilekçesi ve bir kayıt formu teslim ettim, ama kimse bizimle konuşmadı. Ancak birkaç yetkili bizi bir gözaltı merkezine götürdü.

Oraya varır varmaz, bana İdari Gözaltı bildirimi verildi ve iki gardiyan beni sorgulamaya başladı. Gardiyanlar muhtemelen daha önce uygulayıcılarla konuşmuşlardı, bu yüzden bana karşı tavırları o kadar da kötü değildi. Falun Dafa'nın bize iyi insanlar olmayı ve başkalarını düşünmeyi öğrettiğini söylediğimde, bir gardiyan birkaç örnek vermemi istedi. Aynı zamanda o da bir uygulayıcı olan abimin ciddi bir kazayı nasıl ele aldığını anlattım. Bisiklet sürerken bir araba çarpınca vücudu kanamaya başladı ve elbiseleri yırtıldı. Sürücü ona hastaneye gitmesi gerekip gerekmediğini sorduğunda, kardeşim gitmesine gerek olmadığını söyledi. Hatta sürücünün, elbiselerini değiştirmek ve bisikletini tamir ettirmek için teklif ettiği parayı bile geri çevirdi.

"Bu, Falun Dafa'nın ana öğretilerini içeren Zhuan Falun adlı kitapta bize öğretilen bir şey. Sizce de abim iyi bir insan değil mi?" diye sordum.

"Bu iyi bir insan olup olmama meselesi değil. Kardeşin çok aptalmış, sürücünün parasını almalıydı," diye yanıtladı gardiyan.

Ona, olaya tanık olan biri olarak böyle düşünebileceğini ama mağdurun ondan para talep etmediği bir durumda, sürücünün mağdur hakkında ne düşüneceğini açıkladım. Gardiyan bir süre düşündü ve "Evet, o zaman iyi bir insanmış," dedi.

"Shifu Li bize her zaman başkalarını düşünmeyi öğretiyor. Bu yüzden olayları bu şekilde ele alıyoruz," diye devam ettim.

Birçok şey hakkında konuştuk ve işimi de sordular. Mesleğimi söyledikten sonra, bir gardiyan, "İyi bir işin var. Onu kaybetmekten korkmuyor musun?" diye sordu.

"Sorun değil. Başka bir iş bulabilirim," diye cevap verdim.

"Peki hükümet (ÇKP) sana Falun Dafa'yı uyguladığın sürece iş aramana izin vermezse ne olacak?" diye sordu.

"Çöpleri karıştırır ve geri dönüştürülebilir malzemeleri satarım," diye cevapladım.

"Ya bunu yapmana bile izin verilmezse?" diye devam etti.

"O zaman çöplere atılan yiyecekleri yerim," diye yanıtladım.

Bunu duyan gardiyan birden, "Gerçekten Falun Dafa uygulayıcılarına saygı duyuyorum," dedi. Sonra yan tarafına döndü ve gözlerinin dolduğunu fark ettim.

İdari Gözaltı bildirisine rağmen bir hafta sonra serbest bırakıldım. Gerçekleri öğrenen gardiyanların iyi bir karar verdiklerini biliyordum. Gözaltı merkezinden çıkarken Shifu Li'ye beni koruduğu için teşekkür ettim.

2. Tiananmen Karakolundan Birkaç Saat İçinde Serbest Bırakılmam

Hükümet kurumlarına başvurmanın bir sonuç vermemesi üzerine, 2000 yılında Tiananmen Meydanı'na gidip “Falun Dafa İyi” yazılı bir pankart açtım. Kısa bir süre içinde polisler beni yakalayıp Tiananmen Karakolu'na götürdüler. Diğer birçok uygulayıcı gibi, ismimi ve adresimi vermedim. Eğer verirsem, memleketimdeki polisler beni alıp daha fazla zulme maruz bırakacaktı.

Polisler, isimlerimizi söylememiz için bize kötü muamele ediyorlardı. Bize tokat atıyorlar, ellerimizi arkamızdan kelepçeleyip kemerle dövüyorlardı. Akşam olunca, isimlerini veren uygulayıcılar gruplar halinde başka yerlere nakledildi, isimlerini vermeyenler ise metal kafeslerde tutuldu. Bir polis memuru ile görüşmeyi talep ettim ve beni yalnız bir polisin olduğu bir odaya götürdüler. Kapıyı kapatıp ona, “Sanırım siz memurlar bizi dövmekten bıkmış olmalısınız. Biraz sakinleşip birbirimizle konuşmaya ne dersiniz?” dedim.

“Tabii, neden ismini söylemediğini anlat bana,” dedi. Falun Dafa'nın insanları daha iyi bir insan olmaya teşvik ettiğini ve başvuru merkezine yaptığım ziyaret sırasında yaşadıklarımı kısaca anlattım.

Sonra da “Beni dövmeniz sorun değil, çünkü ben yine de iyi olacağım. Ama ya o nine? O benim anne babamdan daha yaşlı. Anneniz sizi böyle bir kadını döverken görse ne düşünürdü?” dedim.

Hiçbir şey söylemedi ama vicdanının rahatsız olduğunu biliyordum. “Bizim iyi insanlar olup olmadığımız konusunda ne düşünüyorsunuz?” diye sorduğumda, “Evet, siz iyi insanlarsınız,” dedi. Durumumuzu daha yüksek yetkililere bildirip bildiremeyeceğini sorduğumda ise, duygulanarak cevap verdi, “Bunun yapmadığımızı nereden biliyorsun? Böyle bir bildirimi doldurduktan sonra cezalandırılırız; sonraki her bildiri yeni bir ceza getirir; üçüncü bir bildiri ise üçüncü bir cezayla gelir; bu yüzden kimse artık bildirmeye cesaret edemiyor.”

“Masum insanları korumak bir polis memurunun görevidir ve sizin elinizden gelenin en iyisini yaptığınızı biliyorum. Duyduğuma göre bazı memurlar, uygulayıcıları uzak kırsal alanlara götürüp serbest bırakmışlar. Bu konuda bir şey duydunuz mu?” diye sordum.

Cevap vermedi. Muhtemelen önerdiğim şeyi düşünüyordu.

Gece yarısı olduğunda, bir polis memuru kelepçelerimi çözüp eve gidebileceğimi söyledi. Daha sonra isimlerini vermeyen diğer tüm uygulayıcıların da benden sonra serbest bırakıldığını duydum. Bunun, konuştuğum o polis memurunun iyiliğinden kaynaklandığını biliyordum.

Gece eve döndüm ve ertesi gün normal olarak işime gittim. Geriye dönüp baktığımda, Shifu’nun koruması olmasaydı Tiananmen Karakolu'ndan sadece birkaç saat içinde çıkabilmeyi hayal bile edemezdim.

3. Ölümle Yüzleştiğimde Sarsılacak mıyım?

Şansını deneme girişiminde bulunurken olan düşünce yapısı xiulian uygulamasında işe yaramaz. 25 Nisan 1999'daki barışçıl başvurudan sonra bir grup tartışması yaptık. Zulüm henüz resmen başlamamış olmasına rağmen, o sabah uygulama sahamızda bir yabancı gelip bizi egzersiz yapmaktan alıkoymaya çalıştı. Bu hepimizi tedirgin etti. Tartışma sırasında Shifu Li'nin söylediklerinden de bahsettik:

“Size uygulamasında Arhat'lığa ulaşan bir kişinin kalbinde korku oluştuğunda düştüğünü söylediğimi duymadınız mı? Tüm insani takıntılar gitmelidir, ne olduğunun önemi yoktur. Bazı uygulayıcılar şöyle dedi: Korkacak ne var? ‘Kafamı kesseler bile vücudum burada oturmaya devam edecek.’ Onları karşılaştırdığınızda bir bakışta ne kadar iyi xiulian uyguladıkları açıktır.”  Daha İleri Yükselmeler İçin Esaslar l, Büyük İfşa

Sonrasında 2000 yılında yerel bir gözaltı merkezinde tutuldum. Sorgulama ve işkenceye rağmen, taleplerine boyun eğmedim ve kelimelerimi çarpıtarak beni suçlamaya çalışan yetkililerin sorularını da cevaplamadım. İki hafta geçti ve gardiyanlar beni sorgulamayı bıraktı. Bir gün canım sıkıldığında İngilizce-Çince bir sözlük açıp en azından birkaç kelime öğrenebilirim diye düşündüm. Gördüğüm ilk kelime beni şok etti.

Bu kelime “çarmıha gerilme” anlamına gelen “crucifixion” idi. Bu, acımasız bir şekilde bu şekilde öleceğim anlamına mı geliyordu? O zamanlar düşüncelerimin Dafa'nın öğretileriyle uyumlu olmadığını fark etmemiştim. Zihnim bomboştu, sanki ölüm aniden karşıma çıkacaktı. “Bu fiziksel bedeni böyle mi kaybedeceğim?” diye düşündüm. Ama ölmeye hazır değildim.

Sakinleştikten sonra, “Peki, bir uygulayıcı olarak, uygulamam bir gün sona erecek. Eğer zaman bu kadar kısıtlıysa ne yapmalıyım?” diye düşündüm. Kendimi iyi geliştirmeli, tüm takıntılarımı ortadan kaldırmalı ve Dafa'yı doğrulamalıydım. Bu yüzden bir kalem aldım ve bırakamadığım takıntıları yazmaya başladım. Bunları ortadan kaldırmanın zor olacağını biliyordum ama onları yok etmeliydim. Onları birer birer ortadan kaldırmaya çalıştıkça, doğru düşüncelerimin güçlendiğini hissettim ve oradan çıkmak için ne yapmam gerektiğini biliyordum.

Birkaç memur beni sorgulamaya geldi. “Beni burada tutmanız tamamen yasa dışı. Beni koşulsuz olarak serbest bırakmalısınız,” dedim sakin bir şekilde. “Ben masumum ve burada tutulmam bana hakarettir. Bu yüzden açlık grevine başlayacağım.” Yemeyi kestim. Üçüncü gün beni bir hastaneye götürdüler ve zorla besleme tehdidinde bulundular. Ellerimi kelepçeleyip bir yatağa zincirlediler ve uzun süre yalnız bıraktılar. Sonra biri gelip kelepçeleri ve zincirleri çözdü. Beni daha önce sorgulayan bir memur, “Artık eve gidebilirsin,” dedi.

Shifu’nun dediği gibi:

“Hapsedilmiş olsanda, hüzünlenme veya üzülme Doğru düşünceler ve eylemlerle devam et, ve Fa seninle

Sakince sahip olduğun takıntılara iç gözlem yap İnsani düşüncelerini ortadan kaldır ve kötülük doğal olarak ölecek”  Hong Yin II, Üzülme

4. İşkence Karşısında Korkuya Kapılmamak

Beni inancımdan zorla vazgeçirmeye çalışmak için zorunlu çalışma kampındaki gardiyanlar bana her türlü işkenceyi uyguladılar. Bir gardiyan beni sıkıca bir iple bağlarken, diğerleri elektrikli coplarla bana şok veriyordu. Ben sürekli, “Falun Dafa iyi” ve “İnsanlara işkence yapmak yasa dışıdır” diye haykırıyordum ama onlar durmadılar. Acıyı arttırmak için ipi gevşetip tekrar bağladılar. Ben ise doğru düşüncelerimi koruyup aynı sözleri haykırmaya devam ettim. Böylece beni vazgeçirmekte başarısız oldular.

Birçok gün sonra duş alırken iplerin formanın içinden etimi kestiğini ve omzumda iki uzun serin yara izi bıraktığını gördüm. Ama o an acı hissetmemiştim. Shifu’nun benim için acılara katlandığını biliyordum.

Gardiyanlar beni uzun süre uykusuz bıraktılar. Bu yöntemin Naziler tarafından icat edildiğini duymuştum. Ama ilk başta bu kadar kötü hissetmedim. En kötü kısım üçüncü ya da dördüncü gün geldi, başım sürekli uğuldamaya başladı. Ama sonra işler daha iyiye gitti. Beşinci ve altıncı günlerde, enerjik hale geldim. Bir gardiyan bunun nedenini sorduğunda, “Shifu Li biz uygulayıcıları koruyor. Tanrısal olanlar tarafından korunan insanları zulme uğratmanın sonucunu biliyor musunuz?” diye cevap verdim.

Ağır işkence nedeniyle birkaç kez bayıldım. Bilincim yerine geldiğinde, her zaman Shifu Li’nin sözlerini hatırladım:

“Eğer siz gerçek bir uygulayıcı iseniz, Falun'umuz size koruma olur. Ben evrenin içine kök salmış durumdayım. Eğer bir kişi size zarar verebilirse, bana da verebilecektir. Yani basitçe ortaya koyacak olursak, bu durum, o kişinin evrene zarar verebileceği anlamına gelir.” (Zhuan Falun, 1. Ders)

Biz sıradan insanlar değiliz ve tehlike anında Shifu’dan yardım isteyebiliriz. Ama bunu yapmanın bir ön koşulu vardır. O da, “gerçek bir uygulayıcı” olmaktır. Bu konuda Shifu’yu hayal kırıklığına uğratmadım. Yetkililere asla boyun eğmedim ve herhangi bir suçlamayı kabul etmedim.

Her baygınlıktan sonra uyandığımda, kötü unsurların hayatımı almak istediğini ve Shifu’nun karmik borçları ödememe yardımcı olduğunu açıkça biliyordum. Şu anda hala fiziksel bir bedenim var. Shifu, benim için hayatıma karşılık gelen karmayı birkaç kez ödemiş olabilir. Bu yüzden fiziksel bedenime çok değer veriyorum ve insanları kurtarmaya yardımcı olurken uygulamamı iyi yapacağım.

5. Daha İyi Bir Ortam İçin Zulme Karşı Durmak

Uykusuzluğun yedinci gününde, gardiyanlar bana boyun eğdirmeyi başaramadıklarını biliyordu. Baş gardiyan bana, “Eğer hiçbir itirafta bulunmaz ve belgeleri imzalamazsan, işimizi nasıl bitirebiliriz?” dedi.

“Söylediğiniz doğru. Belgeleri imzalamamış olsam da belgede yer alan gardiyanların isimlerini ezberledim,” diye yanıtladım. “Baskı sona erdikten sonra, sizi tek tek mahkemeye vereyim mi?”

Ne diyeceğini bilemeyen gardiyan duraksadı ve “Ne istediğini söyle, elimden geleni yapacağım,” dedi.

Gülümsedim, çünkü onun bunu söylemesini bekliyordum. “Zhuan Falun kitabının bir nüshasını istiyorum,” dedim.

Beklenmedik bir şekilde, hemen bana kitabın bir nüshasını buldu ve böylece Dafa öğretilerini çalışabiliyordum.

Dafa'yı doğrulamak için haykırmanın gücüne dair bir örnek vereceğim. Her gün, mahkûmlar hücreden çıkıp ara verdiklerinde, “Falun Dafa iyi” ve “Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi” gibi şeyler haykırırdım. Bir gün, bu sözleri söylerken, kamp müdürü iki gardiyanla geldi. Bana küfredip beni dövdü. Bu beni hiç etkilemedi ve haykırmaya devam ettim: “Müdür insanları dövüyor!” ve “İnsanları dövmek yasa dışıdır!”

Bir süre sonra, müdür geri geldi ve bana, “Sadece ‘Falun Dafa iyi’ diye bağır ve başka bir şey söyleme. Tamam mı?!” diye bağırdı. Onu görmezden geldim ve aynı şeyleri söylemeye devam ettim. Bir süre sonra baş mahkûm geldi ve müdürün söylediklerini tekrar etti. Onun hatrına, “Müdür insanları dövüyor,” ve “İnsanları dövmek yasa dışıdır,” demeyi bıraktım. Geriye dönüp baktığımda, bunu biraz komik buluyorum. Bir gözaltı merkezi müdürünün, bir mahkûmdan “Falun Dafa iyi” demesini istemesi hayal edilemez, ama bu gerçekten oldu.

Böylesine rahat bir ortam, biz uygulayıcıların mahkûmlara Dafa'nın gerçeklerini anlatmamızı ve onların ÇKP örgütlerinden ayrılmalarını istememizi kolaylaştırdı. Birçok mahkûm geleceğinin olmadığını görüyordu, bu yüzden söylediklerimi dinlemeye istekliydiler. Ancak bazı insanlar inatçıydı ve onlara Falun Dafa'nın iyiliğini ve ÇKP'nin yaydığı propagandayı çürütmek için defalarca anlatmam gerekiyordu.

Hatta bazıları Falun Dafa’yı uygulamaya başladı. Örneğin, Yang şiddet suçlusu bir mahkûmdu. Eğer cezası ertelenmezse, büyük ihtimalle ölüm cezası alacaktı. Ayakları sürekli zincirliydi. Mahkûmlar arasında komuta etme konusunda ikinci geliyordu. Onunla Falun Dafa hakkında sohbet ettim ve bu uygulamanın bana hayatı anlamamda nasıl yardımcı olduğunu anlattım. Zhuan Falun'u hücrede okuyabildiğime şaşırdı ve onun da okuyup okuyamayacağını sordu. Kitabı ona verdim ve uygulama hakkında hikayeler anlattım. Kitabı okudu ve egzersizleri öğrenmek istedi, bu yüzden ona nasıl yapılacağını gösterdim.

Her gün egzersizleri yaptıktan sonra, Yang çok değişti. Bir öğle yemeği vaktinde, köşede durup ağladığını fark ettim. Şiddet suçlusu bir mahkûmun böyle davranmasına şaşırdım, bu yüzden yemekten sonra özel olarak ona neyin yanlış gittiğini sordum. Aile görüş günü olduğunu, birçok aile üyesinin mahkûmlar için iyi yiyecekler getirdiğini söyledi. Geçmişte, diğer mahkûmlar yiyeceklerin bir kısmını önce Yang'a verirlerdi ve ancak kalanını yemeye cesaret ederlerdi. “Falun Dafa uyguladıktan sonra, yanlış yaptığımı anladım ve bunu yapmayı bıraktım. Şimdi diğer mahkûmlar artık bana en iyi yiyecekleri vermiyorlar. Böyle yapabileceğimi hayal bile edemezdim. Gelişme kaydettim mi?” dedi. Başımı salladım ve benim de gözlerim doldu—Falun Dafa gerçekten çok güçlü.

Serbest bırakıldığımda Dafa kitabını okumaya devam edememekten endişe eden Yang, Zhuan Falun'u iki kez elle kopyaladı. Daha sonra başka bir hücreye transfer edildi ve diğer mahkûmlara Dafa'yı anlatmaya ve ÇKP örgütlerinden ayrılmalarını istemeye başladı. Ben ara verme zamanında “Falun Dafa iyi” diye bağırdığımda, o da benimle birlikte söyledi. Onun adına çok mutlu oldum.