(Minghui.org) ABD Dışişleri Bakanı Michael Pompeo 19 Haziran 2020'de demokrasiyi destekleyen yıllık bir forum olan sanal Kopenhag Demokrasi Zirvesi'nde konuşma yaptı. Bu iki günlük etkinliğin sonuç konuşmasında, komünizmin tüm dünyaya yönelik tehdidini yineledi ve bunun sona erdirilmesi için çaba gösterilmesi çağrısında bulundu.

Pompeo'nun konuşması, ABD ve diğer Batılı ülkelerin demokrasi ve inanç özgürlüğü için desteğini sürdürdüğünün sinyaliydi. “2019 Uluslararası Dini Özgürlük Raporu” nun yayınlanması için 10 Haziran'da düzenlediği basın toplantısında Pompeo, Falun Gong uygulayıcılarına ve Çin'deki diğer inanç gruplarına uygulanan zulümden bahsetmişti.

Zirveye, Danimarka'nın eski Başbakanı ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) genel sekreteri Anders Rasmussen ev sahipliği yaptı. Bu yılki zirvenin teması COVID-19 - Transatlantik Perspektifler Sırasında Demokrasiyi Savunmak idi. Pompeo’nun “Avrupa ve Çin Mücadelesi” başlıklı konuşmasını ABD Dışişleri Bakanlığı’nın web sitesinde bulabilirsiniz.

Yine 19 Haziran'da Avrupa Parlamentosu, Çin'in Hong Kong'da yeni bir güvenlik yasası dayatmasını kınayan bir kararı kabul etti ve üye devletleri Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) Çin Komünist Partisi'ne (ÇKP) karşı dava açmak gibi tepki vermeye çağırdı.

Ödün Verme İlkelerinin Yüksek Bedeli

Batı ve Doğu Almanya arasındaki Demir Perde boyunca devriye gezen bir asker ve daha sonra ABD istihbarat servislerinde subay olarak görev yapan Pompeo, demokrasinin getirilmesinin kolay olmadığını biliyor.

“Doğu Avrupa'da ve eski Sovyetler Birliği'nde 30 yıl önce yükselen demokrasinin dalgası bizi - belki de makul olarak - her ulusta özgürlüğün yayılmasının kaçınılmaz olduğuna inanmamızı sağladı” diye belirtti ve devam etti, "Kendimizi demokratik değerlere düşman olduğunu bildiğimiz otoriter bir rejime açtık. ”

Pompeo, ÇKP'nin “bize işbirliğine dayalı bir ilişki istediklerini garanti ederken, iyi niyetimizden faydalanabileceğine bahse gireriz. Deng Xiaoping'in dediği gibi, 'Gücünü sakla' ve 'zaman ayır.'” diye belirtti.

Batı'nın ÇKP ile olan işbirliği bunu değiştiremedi ve Çin'deki insan hakları ihlallerini sürdürüyor ve Hong Kong'da uzun süredir sahip olunan özgürlükleri sona erdirmeyi planlıyor. Ancak ÇKP hasarı Çin veya Çinlilerle sınırlı değildir. “Bu hepimizi etkiliyor. Corona virüsü hakkında yalan söyledi ve daha sonra örtbas etme kampanyasına yardımcı olması için Dünya Sağlık Örgütü'ne baskı yaparken, bunun dünyanın geri kalanına yayılmasına izin verdi - bu arada, bugün bile şeffaf olma başarısızlığı devam ediyor” diye açıkladı Pompeo.

“Şuanda yüz binlerce insan öldü ve küresel ekonomi yok oldu. Şimdi bile, salgının başlamasından aylar sonra, canlı bir virüse erişimimiz yok, tesislere erişimimiz yok ve Aralık ayında Wuhan'daki hastalar hakkındaki bilgi mevcut değil” dedi ve devam etti, “Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa arasında bir yarık oluşturmak için, hükümetlerimizi baltalamak için, dezenformasyon ve kötü niyetli siber kampanyaları bastırıyor ve gelişmekte olan ülkeleri borç batağına ve bağımlılığa itiyor.”

Bunun da ötesinde, Huawei gibi teknoloji şirketlerinin askeri arka planı da ciddi tehditler oluşturuyor. “Bir Çin devlet teşebbüsüne yapılan her yatırım şüpheyle görülmelidir” dedi.

Özgürlük ve Totaliter Rejim Arasında Bir Seçim

Pompeo, diğer ülkeler gibi Avrupa'nın da bir Çin sorunu ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Yüzeyde, gerçekte “özgürlük ve zulüm arasında [bir seçim]” olduğunda bu, ABD veya Çin ile olma seçimidir. Avrupa ve ABD bu konuda ortak bir zemine sahiptir. “Ayrıca kim olduğumuzdan vazgeçmeden bu alternatiflerin üstesinden gelmenin de bir yolu yok. Otoriterlere bağımlı olan demokrasi onların adına layık değildir” diye belirtti.

Komünist Çin'in sürekli baskısına ve yıldırmalarına rağmen, Pompeo güven duyduğunu söyledi, “Demokrasi güçlüdür. Bizler Faşizmi yendik. Soğuk Savaşı kazandık.” Bununla birlikte, kayıtsız olmak için hiçbir neden yok ve “bu dikkatli bir yönetim ve sürekli uyanıklık gerektirir”. Avrupalı liderlerin Çin'e yönelik yeni parlamentolar arası ittifakına ek olarak, Danimarka, İngiltere, Çek Cumhuriyeti, İsveç ve diğer NATO müttefikleri de ÇKP'ye karşı durdular.

Özgürlüğü korumak kolay değildir. Pompeo, “Bütün dünya, ülkemin şu anda sahip olduğu gibi nasıl katı tartışmalarımız olduğunu görebiliyor,” diye açıkladı ve devam etti, “Ancak bu mücadele temel değerlere olan bağlılığımızı ve daha mükemmel bir birlikteliğe yönelik sürekli çabalarımızı yansıtıyor. Biz buyuz ve bu değerleri Avrupalı dostlarımızla paylaşıyoruz.”

Sorular ve cevaplar sırasında, komünizm hakkındaki yeni zihniyeti bir kez daha vurguladı. “Amerika, Çin Komünist Partisi'ne ve saldırganlığına, Amerika'nın son 20 yıldır yapmadığı şekilde tepki veriyor” dedi, “Çin Komünist Partisi'nin söylediklerini dinlemek artık yeterli değil. Onların eylemlerini görebiliriz. ... doktorları ortadan kaldırdılar, bilgiyi sakladılar ve dünyaya bu virüse çok fazla risk ve çok fazla maliyeti azaltacak şekilde müdahale etmek için ihtiyaç duydukları erişimi reddettiler.”

Sonunda, ABD politikasının Çin halkına olumsuz bir etki yaratmak değil, ÇKP'yi hedeflemek olduğunu da sözlerine ekledi. ÇKP böl ve fethet taktikleri kullandığından Pompeo, Batılı ülkeleri daha iyi bir sonuç için güçlerini birleştirmeye çağırdı.

Avrupa Parlamentosu Kararı

19 Haziran'da Avrupa Parlamentosu tarafından alınan karar, Çin'deki insan hakları koşullarını ele alan bir dizi eylemin bir parçasıydı diyen Quartz, “Parlamentolar, Avrupa'nın Çin'le yüz yüze gelmesinin ön saflarında yer alıyor” başlıklı bir makalede yayınladı.

ÇKP'nin örtbas etmesinin neden olduğu corona virüsü pandemisinin bir sonucu olarak, Avrupa Birliği tedarik zinciri çeşitliliğini tartışıyor ve Çinli firmanın gelecekteki 5G ağlarındaki rolünü yeniden değerlendiriyor.

Özellikle yeni kararda, ÇKP'yi eleştiren kitaplar yayınlayan İsveçli bir kitapçının serbest bırakılmasını ve AB'nin Tiananmen Meydanı Katliamı'ndaki tutumunun yeniden ele alınmasını gerektiriyor. Buna ek olarak, AB ülkelerini Hong Kong meselesini Magnitsky tarzı yaptırımlar ve Birleşmiş Milletler ve UAD gibi uluslararası kanallarla çözmeye çağırıyor.

Çin'deki insan hakları koşulları kötüleşmeye devam etti. Pekin'de bir insan hakları avukatı olan Yu Wensheng, geçtiğimiz günlerde dört yıl hapis cezasına çarptırıldı. Uluslararası Af Örgütü'nden 17 Haziran'da yapılan bir basın açıklamasında, “Çin hükümetinin eleştirmenlere karşı sıfır tolerans politikası iyi bilinmekle birlikte, başka bir insan hakları avukatının gizlice mahkum edilmesi Çin'de hukukun üstünlüğünden geriye kalanlar için yeni bir düşüşü işaret ediyor” diyerek, Yu'nun daha önce başka bir insan hakları avukatı Wang Quanzhang'ın yanı sıra Falun Gong uygulayıcılarını temsil ettiğini de ekledi.

Çince versiyonu