(Minghui.org) Birinci Bölümden Devam Ediyor
İnsanları Kalpten Kurtarmak
Bu dersler, oğlumu kurtarma sürecinin sadece canlıları kurtarma süreci değil, aynı zamanda takıntılarımı ortadan kaldırma ve xiulian’de gelişme süreci olduğunu anlamamı sağladı. Canlı varlıkları kurtarırken, bunu saf bir kalp ile yapmalı, sabır ve hoşgörü geliştirmeliyiz.
Bir uygulayıcının bir savcıyı kurtarma süreci beni çok etkiledi. Bu uygulayıcı bir savcıyla tanıştıktan sonra ona Falun Dafa'yı anlatmak ister. Ancak savcı onun telefonlarına cevap vermez ve mesajlarını da görmezden gelir. Uygulayıcı ondan vazgeçmeyi düşünmüştür. Ancak başka bir düşünce ona onu kurtarması gerektiğini söylemiştir: Savcının çağrılarını ve metinlerini görmezden gelmesi ÇKP'nin Falun Dafa hakkındaki yalanlarının onu ne kadar kötü bir şekilde zehirlediğini gösteriyordu. Eğer gerçeği anlamasına yardım etmezse ÇKP ile birlikte yok edilecek. Bu nedenle uygulayıcı saf bir kalple uzun bir mektup yazdı.
Mektubunda ilk önce her türlü adaletsizlik karşısında kayın validesine nasıl nazik davrandığını anlatır. Başkalarının dayanamayacağı şeylere nasıl tolere ettiğini, kayınpederi ona sebepsizce küfrettiğinde, cevap vermek yerine nasıl sadece bir gülümsemeyle karşılık verdiğini yazdı.
Kocası araba kazasında öldükten sonra ve 30 yaşlarındayken iki küçük oğlu ile nasıl yalnız kaldığını anlattı. Kayınvalidesi onun yeniden evlenip ve evi terk edeceğine inanıyordu. Ne kadar iyi davranırsa davransın, kayınvalidesi onun mirasını alıp kaçacağına inanıp korkuyordu.
Örneğin: İlk olarak, o ve kocası, memleketlerinde beş odalı bir ev inşa etmişlerdi ve daha sonra bir ilçe kasabasına taşınmışlardı. Memleketlerindeki ev için 100.000 yuan teklif edilmişti, ancak satmamışlardı. Kocası öldükten sonra, kayınpederi ona söylemeden evi 80.000 yuan'a sattı. Komşular onun adına öfkelenmişlerdi, o ise kayın babasının yaşlı olduğunu söyleyerek olayları oluruna bıraktı.
Mektubunda yer verdiği başka bir durum daha vardı: Genç bir çift iken kasabada bir apartman katı satın almışlardı. Ancak kayınpederi, kocası öldükten sonra tapuya kendi isminin yazılması konusunda ısrar etmişti. Aslında bu kat en büyük oğlunun hakkı idi. Fakat uygulayıcı bunu da kabul etmişti. Kayınbabası ve kayınvalidesi bunu onu evi terk etmesinden korktukları için yapıyorlardı. Bunu biliyordu. Onlara defalarca kez onları bırakmayacağını söyleyerek onlarla ilgilenmeye devam etti ve çocuklarını büyüttü.
En büyük oğlu polis akademisinden mezun olduktan sonra polis memuru oldu ve evlendi. İkinci oğul üniversitedeydi. Daha sonra kayınpederi ve validesi ona güvenmeye başladılar ve artık onu yabancı biri olarak görmemeye başladılar. Kendisini yüksek standartlarda tutan bir uygulayıcı olmasaydı neler olabileceğini hayal edebiliyor musunuz?
Uygulayıcı, savcı ailesiyle yemek yerken mektubu savcının evine götürdü. Ve ona “Kardeşim, sana bir mektup yazdım. Lütfen bir göz at” dedi. Savcı mektubu reddetti fakat karısı onun adına utanıp : “Mektubu evimize getirecek kadar nazik biri ama yine de takdir etmiyorsun. Kardeşim, mektubu lütfen bana ver. Ben okuyacağım." Savcının karısı mektubu aldı. Uygulayıcı, Falun Dafa'yı anlamalarına zaman vermesi gerektiğini düşündü.
Sonra nihayet bir fırsat geldi. İlçe Mahkemesi tarafından 2018 yılında bir uygulayıcının davası hakkında bir ön duruşma toplantısı yapıldı. Uygulayıcının mektup yazdığı savcı bazı şeyleri hatalı bulmuştu. İlk olarak savunma avukatı, soruşturmayı yapan kişinin davayı ele alma şeklinin yasa dışı olduğuna dikkat çekti. Çünkü, önce uygulayıcı tutuklanmış, tutuklanmayı onaylayan belge ise daha sonra imzalanmıştı. İkincisi soruşturmacı, yasa dışı şekillerde kullanarak kanıt elde etmişti. İşte savcı bu tür önemli meselelere dikkat çekmişti.
Daha sonra savcının ileride ÇKP’nin günah keçisi olmak istemediğini söylediği duyuldu. Savcının karısı da “Gelecekte ne olacağını kim bilebilir?” demişti. Bunu duyan uygulayıcı arkadaşı bu fırsatı kaçırmamış ve tekrar savcının evine gitmişti. ÇKP'yi ve gençlik örgütlerinden ayrılmalarına yardımcı olmuştu. Daha sonra savcı işini değiştirmiş. Uygulayıcı arkadaşın emekleri boşa gitmeyerek ve savcı sonunda kurtarılmıştı.
Postanenin Kapısı Açıldı
Çin hükümeti ve kanun mercileri halktan hep korkmuştur. Kapıları halka kapalıdır. Onlara ulaşmak istiyorsanız, onlara mektup göndermeniz gerekir.
Geçen yıl, onlara 1000'den fazla mektup gönderdim. İlk başta, mektupların alındığından emin olmak için taahhütlü posta ile gönderdim. Postane daha sonra onlara sorun çıkaracağından korkuyordu, bu yüzden mektupların içeriğini kontrol etmek için mektupları açmak istedi. Ayrıca kimliğimi ve imzamı da istediler. Mektup gönderme karmaşık bir prosedür haline geldi.
Onlara gerçeği söylemek zorunda kaldım. Bu yüzden, mektuplarımın içeriğinin ailemin trajik deneyimi ile ilgili olduğunu söyledim. Biz Falun Dafa uygulayıcılarıyız ve sadece uygulamamızı takip ederek iyi insanlar olmak istiyoruz. Ancak zulüm yüzünden ailemiz parçalandı. Oğlum 11 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve neredeyse orada ölecekti. Eve geri döndüğünde merkezi hükümetteki bir lidere işini geri istemek için bir mektup yazdı. Fakat şimdi tekrar yargılanıyor. Çok haksızlığa uğradık ve bu olanlar hiç bir akla ve mantığa uymuyor. Hepsi sempatisini dile getirdi ve: “Mektuplarını okuyacaklar mı?” diye sordular. Ben de evet okuyacaklar dedim.
Bir gün yağmur yağıyordu. Postaneye bir düzine mektup götürüyordum. Postaneye girmeden önce, ilçe parti sekreterine bir mektup yazıp yazmadığımı kontrol etmek istedim. Evden ayrılırken acelem vardı ve dikkatlice kontrol etmemiştim. Mektupları çantamdan çıkardım. Birkaç tanesi yere düştü ve ıslandı.
Postaneye girdikten sonra, postane memuruna (genç bir adam) dört büyük zarf almak istediğimi söyledim. Genç adam çekmeceyi açtı, zarfları çıkardı ve bana verdi. Islak zarfları açtım ve mektupları yeni zarflara koydum.
İkinci mektubu yeni zarfa koyarken zarfın içinde bir şey buldum. Dört adet yerine bir düzine pul vardı. Aceleyle: “Genç adam, zarfın içinde bir düzine pul var. Bunları geri vereyim; yoksa senin cebinden çıkacak! ”dedim.
Birkaç personel bunu duydu ve sorumlu bir kişi de vardı. Bana teşekkür ettiler. Dedim ki, “Bana teşekkür etmeye gerek yok. Herhangi bir Falun Dafa uygulayıcısı da aynı şeyi yapardı. ”
Bundan sonra, mektupları postalamak için postaneye her gittiğimde, artık kimliğimi kontrol etmeye gerek görmüyorlar. Beni bir gülümsemeyle karşılıyorlar ve “Kayıtlı posta mı yoksa birinci sınıf mı? Hemen ilgileneceğim” diyorlar.
Artık postanenin kapısı bana açık.
Oğlumun Davası
Oğlumun davası mahkemeye gittiğinde, o zaman da öğrenilecek dersler vardı. Ama her şeyi nasıl halledeceğimizi biliyordum. Hakimlerle şahsen ya da posta yoluyla iletişim kurarken Dafa'nın standartlarına takip etmeye çalıştım ve sözlerimi ölçülü bir şekilde seçtim.
Nazikçe ve mütevazi bir şekilde konuştum. Mektubumdaki her kelime ve her cümleyi tekrar tekrar tarttım. Önemli hususları dikkate alarak mektuplarımı yazdım: Her cümleyi inceledim. Diğer taraf bu cümleyi kabul edebilir mi? Gerçekten karşı tarafı düşünüyor muyum? Bu mektup onlara Falun Dafa hakkındaki gerçeği açıklamakta fayda sağlayacak mı? Onlarla yüz yüze konuşmakla aynı etkiye sahip olacak mektuplar yazmaya çalıştım.
Bunu iyi yaptığımızda, karşı taraftaki iyi niyet ortaya çıkacaktır. Küçük bir şey bile olsa. Bir keresinde, oğlumun davasından sorumlu hâkim beni olanları konuşmak için çağırdı. Bana kapıda beklememi söyledi. Dışarı çıktıktan sonra da beni köşeye çağırdı ve: “Bu alan izlenmiyor. Burada konuşabiliriz" dedi. Sonra devam etti, “Mektubunu okudum ve oğlunla tanıştım. Sizler iyi insanlarsınız. Endişelenme. Otoritem dahilinde elimden geleni yapacağım.” Ona teşekkür ettim ve onu teşvik ettim. Ona ve ailesine iyi bir gelecek diledim!
(Devam edecek)
Telif Hakkı © 2023 Minghui.org'a aittir. Her hakkı saklıdır.