(Minghui.org) Bazı uygulayıcıların Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) Temmuz 1999'da Falun Dafa'ya yapılan zulmü başlatmasından kısa bir süre sonra pankart açmak için Tiananmen Meydanı'na gittiğini duyduk. Uygulayıcıların zulüm sırasında öldürüldüğünü duyduktan sonra itiraz etmeye karar verdim.

“Siz Falun Gong Uygulayıcılarına Gerçekten Hayranım”

İki aile üyem ve ben Dışişleri Bakanlığı Temyiz Ofisi'ne gittik. Nöbetçi yetkilileri atlattık ve temyiz ofisine girdik. Formu gerçek isim ve adreslerimizle doldurduk ve “Masum İnsanlar Öldürüldü” başlıklı bir mektup ekledik. Hiçbir yetkili bizimle konuşmadı ve doğrudan bir gözaltı merkezine kilitlendik.

İki polis beni sorguya çektiğinde bana bir "Cezai Gözaltı Bildirimi" gösterildi. Muhtemelen birçok Falun Gong uygulayıcısını çoktan sorguya çekmişlerdi, bu yüzden rahat görünüyorlardı. Onlara Falun Gong'un erdemlerini ve insanlara iyi kalpli ve düşünceli olmayı nasıl öğrettiğini anlattım. Onlara bir örnek vermemi istediler.

Onlara bisiklet sürerken kamyonun çarptığı ağabeyimden bahsettim. Kanlar içindeydi ve kıyafetleri yırtılmıştı. Kamyon şoförü onu hastaneye götürmek istedi ama ağabeyim iyi olduğu konusunda ısrar etti ve reddetti. Sürücü ona yeni kıyafetler alması ve bisikletini tamir etmesi için biraz para vermeyi teklif etti. Ağabeyim gerek olmadığını söyledi ve yine reddetti.

“Öğretmenimiz bize böyle bir durumu merhamet ve anlayışla ele almamızı söyledi. Bizler iyi insanlarız, değil mi?” diye sordum. Bir memur, “Bu iyi ya da kötü olmakla ilgili değil. Parayı reddetmekle aptallık ediyorsunuz.” dedi.

Gülümsedim ve aptal olduğumuzu düşünebileceklerini, ama kamyon şoförünün farklı düşündüğünü söyledim. Herhangi bir tazminat istemeyen birine çarpmıştı. Kesinlikle iyi bir insanla karşılaştığını biliyordu.

Bunun hakkında düşündüler ve onaylayarak başlarını salladılar. Bana mesleğimi sordular, ben de onlara ne yaptığımı anlattım. Şaşırmış görünüyorlardı ve içlerinden biri, "Böyle iyi bir işi kaybedersen ne yaparsın?" diye sordu. Başka birini bulacağımı söyledim. "Ya hükümet tekrar çalışmana izin vermezse?" diye sordu. Satmak için çöpten hurda metal toplayabileceğimi söyledim. "Ya hükümet bunu yapmana izin vermezse?" diye devam etti. "O zaman çöplüklerde yiyecek bulmam gerekecek," diye yanıtladım.

Soruları soran kişi, "Siz Falun Gong uygulayıcılarına gerçekten hayranım!" diye ağzından kaçırıverdi.

Bir hafta gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldım. Bu polis memurlarının Falun Gong hakkındaki gerçeği öğrendiğini ve doğru kararı verdiğini biliyordum.

Tiananmen Meydanı Polis Memurları Bizi Sessizce Serbest Bıraktı

2000 yılında Tiananmen Meydanı'nda "Falun Dafa" yazan bir pankart açtım ama hemen tutuklandım ve Tiananmen Meydanı polis karakolunda gözaltına alındım. Bu, burada ikinci kez gözaltına alınışımdı. Polise ilk kez adımı ve adresimi verdiğimde ailemi ve akrabalarımı işin içine sokmuşlardı, bu yüzden bu kez kim olduğumu onlara söylemedim. Gözaltına alınan birçok uygulayıcı da aynısını yaptı. Polis bizi kimliklerimizi vermeye zorlamak için kulaklarımıza tokat attı, bazılarımızı zincirledi ve kemerle kırbaçladı.

Akşam karanlığında, isimlerini veren uygulayıcılar gruplar halinde araçlarla götürüldü. Ben de dahil olmak üzere kimliği belirsiz birkaç uygulayıcı hala metal kapılı bir hücrede tutuluyordu. Polisle konuşmak istedim.

İçeride sadece bir polisin olduğu bir sorgu odasına götürüldüm. Adımı ve adresimi neden vermeyi reddettiğimi öğrenmek istedi. Ona Falun Gong'un erdemlerini ve hükümete en son başvurduğumda neler olduğunu anlattım.

Onu, anne babasından daha yaşlı görünen yaşlı bir kadını döverken gördüğümü söyledim. "Annen seni bunu yaparken görseydi ne düşünürdü?" diye sordum. Tek kelime etmedi.

Üstlerine Falun Gong uygulayıcılarının iyi insanlar olduğunu bildirmesi gerektiğini söyledim. Bunu defalarca yaptıklarını, ama her yaptıklarında azarlandıklarını söyledi.

"Polis adaleti sağlamakla görevlidir. Elinden gelenin en iyisini denediğini anlıyorum. Bazı polis memurlarının kimliği belirsiz Falun Gong [uygulayıcılarını] şehir dışına çıkardığını ve öylece gitmelerine izin verdiğini hiç duydun mu?" diyerek ona bir ipucu verdim.

O gün gece yarısına doğru tek başıma salıverildim. Daha sonra, kimliklerini vermeyi reddeden tüm uygulayıcıların aynı gece serbest bırakıldığını öğrendim.

Gerçeği öğrenen polisler yine doğru olanı yapabildiler. Gece yarısı eve döndüm ve ertesi gün her zamanki gibi işe gittim. Başlangıçta eve asla canlı dönemeyeceğimi düşünmüştüm ama Shifu'nun korumasıyla birkaç saat içinde Tiananmen Karakolu'ndan ayrıldım.

Bu makalede ifade edilen görüşler, yazarın kendi görüşlerini veya anlayışlarını temsil eder. Bu web sitesinde yayınlanan tüm içeriğin telif hakkı Minghui.org'a aittir. Minghui, çevrimiçi içeriğinin derlemelerini düzenli olarak ve özel günlerde yayınlamaktadır.

Çince versiyonu