(Clearwisdom.net) Yılın ilk yarısında, bir uygulayıcı arkadaş deneyim paylaşım seansına zamanında gelmedi. Herkesin doğru düşünceler yolladığı zamanda geldi. Bitirdiğimizde mahcup bir şekilde, “geç kaldım çünkü fabrikamızın bugün mal teslim etmesi gerekiyordu. Bu yüzden zamanında ayrılamadım” dedi. Konuşmasını bitirdiğinde, “bu işi yapmak zorunda mıydın?” diye sordum. Tepkimi duyunca yüzü karardı ama ben onu ciddiye almadım.

Birkaç gün sonra bu uygulayıcı, olayı deneyim paylaşımına katılmayan başka bir uygulayıcıya anlattı. Bunu onunla paylaştı ve evde acı acı ağladığını söyledi. Bunu öğrendiğimde şaşırdım ve içten içe şikayet ettim. Pireyi deve yaptığını düşündüm. Sadece bir cümle söyledim, bunu nasıl bu kadar ciddiye alabilirdi! Sonra dikkatlice düşündüm. Bu uygulayıcı ağladığına göre bende bir sorun olmalıydı. Arkasında hangi takıntımın olduğunu görmek için içime bakmalıydım.

Dikkatlice düşündükten sonra üç sorunun farkına vardım. Birincisi, konuşma kontrolü, sabırsızca ve fazla düşünmeden konuşmuştum. İkincisi, onu küçümsüyordum ve paraya ihtiyacı yoksa (ki bunu sık sık iddia ederdi) işe gitmek zorunda olmayı bu kadar umursamaması gerektiğini düşündüm. Her gün sadece işle meşgulse, insanları kurtarmak için zamanı yoktur. Kişisel çıkarlara (paraya) çok düşkün olduğunu hissettim. Üçüncüsü, gösteriş yaptığını düşünmüştüm. Kendini diğerlerinden üstün hissediyor gibi gelmiş ve her zaman kendi fikrini onlara empoze etmek istiyor gibiydi.

Kendimde bu takıntıları bulduktan sonra, sakin bir kalple Fa'yı çalıştım ve Fa tarafından aydınlandım. Kişinin ne yapacağı kendi işidir, başka kimse karışamaz. Ayrıca, sıradan insanların bulunduğu toplumda uygulama yapıyoruz. O hala genç ve işe gitmesinde yanlış bir şey yok. O çalışmasaydı belki başkaları anlamazdı. Hatta bazı insanlar, Falun Dafa uyguladığı için artık çalışmak istemediğini bile söyleyebilir. Bu, Falun Dafa hakkında olumsuz bir izlenim yaratırdı. Onun insanları kurtarmadaki eksikliği ve buna yeterince önem vermemesine gelince, bunu anlaması için onunla doğrudan konuşmalıyız. Bu kadarı yeterli. Benim suçlamalarımla ve eleştirilerimle ne yapabilirdi ki? Bu özünde parti kültürünün bendeki tezahürüydü; merhamet ve hoşgörüden yoksundum.

Bu küçük şey bana konuşma kontrolünün ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Ne yazık ki, günlük yaşamımda çok fazla düşünmeden istediğim gibi konuşmayı doğal buluyordum. Konuşma kontrolü konuşmamak anlamına gelmiyor, en önemli şey xinxing'i korumaktır. Konuşma kontrolü geliştiremiyorsak eğer, bunun arkasında pek çok insani tutum gizlidir; bencillik, aşırılık, sabırsızlık, üstünlük duyguları, kendini onaylama, kızgınlık ve kıskançlık vardır. Geriye dönüp baktığımda, her zaman deneyimlediklerimi paylaşmazsam ve anlaşmazlık çıkarmazsam, bunun konuşma kontrolü olduğunu düşünürdüm. Bu konuda geliştirecek fazla bir şeyim olmadığını düşünürdüm. Aslında öyle değildi. Arkadaşlarım, uygulayıcılar, aile üyeleri ve toplum içerisinde düşüncesiz konuşmak benim için çok normaldi. Birçok insanı da incitmiştim.

Şirkette çalışırken, bazı çalışanlar bana şöyle dedi: "Sen kötü bir insan değilsin ama işinde çok katısın. Çok açık konuşuyorsun ve bunu nasıl yumuşatacağını bilmiyorsun. Başkalarını gücendirmek umurunda bile değil." Kocam da bana sık sık şöyle derdi, “Fazla iddialısın, sanki herkesten daha güçlüsün. Görünüşe göre bilmediğin hiçbir şey yok!"

Aslında hepsi haklıydı. Konuşma kontrolü uygulamasının birçok yönü vardır. Yarım bilgi ile bir şeyler yaymak, yanlış değerlendirmelere yol açacaktır. Başkalarının bilmesine gerek olmayan şeyleri yaymak, kişinin etki alanını genişletecektir. Başkalarını bir şeylere zorlamak, onlar üzerinde baskı yaratacaktır. Toplumdaki konularda kendinizi keyfi bir şekilde ifade ederseniz, diğer insanlar sizin vatansever olmadığınızı düşüneceklerdir. Başkalarını bir şeye eşit davranmaya teşvik etmek onları aşağı ve depresif hissettirebilir. Özetle, konuşma kontrolü uygulamamak olgusu az ya da çok herkeste vardır. Her uygulayıcı buna dikkat etmelidir, aksi takdirde kendi uygulamasında gereksiz sorunlar yaratır ve hatta diğer uygulayıcılar arasında çatışmalara neden olabilir, bu da genel uyumu bozar. Hatta gereksiz kayıplara neden olabilir.

Sorunu fark ettiğimde ve anladığımda, üzgün ve suçlu hissettim. Sadece uygulayıcıdan özür dilemek, sorunumu açıklamak ve böylece onun üzerindeki zihinsel baskıyı kaldırmak istedim. Sonunda, bir sonraki buluşmamızda, tüm uygulayıcılardan önünde, bu uygulayıcıdan içtenlikle özür diledim ve herkesin bundan bir şeyler öğrenebileceğini umdum. Uygulayıcı gülümsedi ve "ama bu beni etkilemedi ve yapmam gereken şeyi yapabildim" dedi. Ayrıca Fa çalışma grubunun tekrar bilgi materyallerine ihtiyacı olduğunu söyledi ve benden ona biraz daha uğurlu hediyeler getirmemi istedi.

Böylece kötü bir şey iyi bir şeye dönüştü. Bu süreçte diğer uygulayıcılarla aramda olan mesafeyi buldum. Bu uygulayıcı da bu sayede eksikliklerini buldu ve daha sonra daha gayretli bir şekilde ilerledi. Sonunda rahatlamıştım.

Bu makalede ifade edilen görüşler, yazarın kendi görüşlerini veya anlayışlarını temsil eder. Bu web sitesinde yayınlanan tüm içeriğin telif hakkı Minghui.org'a aittir. Minghui, çevrimiçi içeriğinin derlemelerini düzenli olarak ve özel günlerde yayınlamaktadır.