(Minghui.org) 1997’de Falun Dafa’yı uygulamaya başladım. Uygulamayla geçen 20 yıldan fazla zamanda birçok sıkıntı ve zorluğun üstesinden geldim. Her şeyden önce Shifu Li’ye (Falun Dafa’nın kurucusu) ve Dafa’nın verdiği güce katı bir inanmak önemliydi. Kalbim Shifu’ya karşı sonsuz minnettarlıkla dolu. Aşağıdakiler uygulama deneyimlerimden bazılarıdır.

Beyin Yıkama Merkezi

2009’da yetkililerce yakalanıp bir beyin yıkama merkezine götürüldüm. O zaman orada her biri ayrı bir odada olmak üzere yasa dışı bir şekilde gözaltına alınmış dört Dafa öğrencisi vardı. Her oda üzerinde kirli bir döşek bulunan yatakla birlikte soğuk ve rutubetliydi. Uygulayıcıları sadece yemek sırasında görüyordum, ama birbirimizle konuşmamıza izin verilmiyordu. Geri kalan zamanda odalarımızda kilitli tutuluyorduk.

Açlık grevi başlatan ve odasından ayrılamayan bayan bir Dafa öğrencisi vardı. Bir keresinde kapısının yanından geçiyordum, saçlarının dağınık ve yüzünün yıkanmamış olduğunu gördüm. Onunla aramda iki oda vardı. Bazen gardiyanların onu dövdüğünü ve ona sözlü tacizde bulunduğunu duyabiliyordum. Zaman zaman uygulayıcıların içinde bulunduğu bağları düşündüğümde üzülüyordum.

Beyin yıkama merkezinde her bir vardiyanın üç kişiden oluştuğu günde üç vardiya halinde çalışan 15 görevli vardı. Bizimle konuşmuyorlardı. Her odadaki lambanın açıp kapama düğmesi dışarıdan kontrol ediliyordu ve ışık çok uzun bir zaman açık bırakılıyordu. Kapı dışarıdan kilitli oluyordu. Kapıda bir delik vardı. Görevliler herhangi bir zamanda kapı deliğinden bakabiliyorlardı. Görevliler Çin Komünist Partisinin (ÇKP) yalanlarıyla kandırılmışlardı, bize karşı çok düşmanca davranıyorlardı. Bu ortam çok bunaltıcıydı. Başlangıçta bu zor ortamın üstesinden nasıl geleceğimi bilmiyordum.

Bir keresinde beyin yıkama merkezi personelleriyle konuşmak için inisiyatif aldım, ama dinlemeyi reddettiler. Bir ekip lideri bana dedi ki: “İş yerindeki kişiler senden uzak duruyorlar mıydı?” Dedim ki: “İş yerimdeki kişiler benimle çok iyi anlaşırlar. Benim sayemde bir güven hissine sahip olduklarını söyleyerek benimle birlikte seyahat etmek istiyorlar” Dedi ki: “Gerçekten mi?” İnanmış gibi görünmüyordu. Ona zulüm hakkındaki gerçeği anlatmak istedim, ama başlar başlamaz beni durdurup dedi ki: “Başka bir şey söyleme. Duymak istemiyoruz. Ona inanmıyoruz.”

Ne yapmalıydım? Fa bakış açısından bu durumu değiştirmek istiyorsam kalbimi geliştirmem gerektiğini fark ettim.

Akşam yemeğinden sonra doğru düşünceler gönderirken Shifu’dan bana yardım etmesini isteyerek yatakta lotus oturuşunda oturdum. Aniden bütün bina zifiri karanlık oldu. Birinin koridorda bağırdığını duydum, “Tuhaf, neden güç kesintisi oldu? Daha önce hiç güç kesintisi olmamıştı!” Dışarıda bir sürü karışıklık vardı, ama etkilenmedim. Karanlık enerji alanının gittikçe daha parlak olduğunu gerçekten hissettim. Daha sonra önümde birbiri ardına ışık çemberleri belirip dışarı doğru yayılmaya devam ettiler. Bütün bedenim enerjiyle sarıldı. Sıcak ve rahattı.

Ertesi gün beyin yıkama merkezindeki bir çalışan açlık grevindeki uygulayıcının giysilerinin çok kirli olduğundan ve hiç temiz giysilerinin olmadığından yakındı. Temiz giysilerimden bazısını çıkarıp onlara verdim. Görevli onlara bakıp sordu, “Bu kadar iyi giysileri ona vermek mi istiyorsun?” Gülümseyip başımla onayladım. Onu değiştirmeye yardım etmemi istediler. Odasına gittim. Berbat kokuyordu. Gözleri kapalı bir şekilde orada uzanıyordu. Sesimi duyduğunda gözlerini açıp gülümsedi. Kalkmasına yardım ettim, giysilerini değiştirip saçlarını taramasına yardım ettim ve odayı temizledim. Odadan çıktığımda birkaç çalışanın tutumu değişmişti. Sorumlu kişilerden birisi yanıma gelip dedi ki: “Seni orada çalışırken görmek bir zevkti. İyilikle doluydun.” Cevap verdim, “İyi bir kalp altın gibidir.” Devam etti, “Nerede olursa olsun parlar. Sakıncası yoksa gelecekte ona daha fazla yardım etmek için odasına gelebilirsin.”

Ortam değişti. Sadece uygulayıcı arkadaşların arasındaki boşluklar ortadan kalkmakla kalmadı, aynı zamanda çalışanlarla olan ilişkiler de uyumlu bir hale geldi. Bazen benimle konuşmak için inisiyatif alıyorlardı. Sorumlu bir kişi dedi ki: “Şimdi Komünist Partinin yozlaşmış olduğunu kabul ediyorum, ama Mao dönemi iyiydi. O zaman hiç kimse ahlaksız olmaya cüret edemezdi.” Dedim ki: “Aslında Komünist Parti başlangıçtan beri Cennet ve evrene karşı oldu. Eskiden duymamış olabileceğiniz bir söz vardı: ‘Cenneti izleyenlerin işleri iyi gider ve Cennete karşı olanlar yok olur. Mao o zaman şöyle bağırıyordu: ‘Sonsuz zevk için Cennet, Dünya ve insanlarla savaşın!’”

Dikkatlice dinlediğini görmem üzerine devam ettim, “Çok fazla kibirli olmamalıyız; dünyada tevazuyla yaşayıp Cennet ve Dünyaya nasıl saygı gösterileceğini bilmeliyiz. Yoksa Cennetin cezalandırması geldiğinde hiç kimse buna dayanamaz. ÇKP ne kadar güçlü olursa olsun, asla Cennet kadar güçlü olmayacak. İyinin ödüllendirilmesi ve kötülüğün geri ödemeyle karşılaşması Cennetin bir ilkesidir. ÇKP yaptığı kötü şeyler nedeniyle parçalanacak.”

Dedi ki: “Bir noktaya değindiniz. Bunun hakkında hiç düşünmemiştim. Değindiğiniz nokta düşündürücü. Sizinle daha çok zaman geçirmeliyim.” Daha sonra odanın kapısını hiç kilitlemediler, bu nedenle odayı içinden dışına kadar temizledim.

Bir keresinde ekip lideri çok utanmıştı ve bana dedi ki: “[Dafa’yı karalayan] o videoları izlemeyeceksiniz, değil mi?” Cevap verdim, “Hayır, ayrıca onları oynatmamalısınız. Dafa’nın en doğru olduğunu ve Dafa öğrencilerinin en nazik insanlar olduklarını zaten biliyorsunuz. O videoların hepsi sahte. Onları oynatmak aynı zamanda kötü şeyler yapıyor olmaktır.”

Bunu videoyu oynatmak istediği için yapmadığını, ama amirinin o şekilde düzenlediğini söyledi. Dedim ki: “Onu gerçekten oynatmak istemezseniz amiriniz bundan sonra bu meseleden bir daha asla bahsetmeyecektir.” Söylediklerim doğruydu ve bir daha hiç kimse bundan bahsetmedi. Şaşırmıştı ve baş parmağını yukarı kaldırarak beni onayladı. ÇKP ve bağlı örgütlerinden ayrıldı.

Bu özel ortamda gerçeği açıklayıp insanları kurtarmak için davranış ve sözlerimizin iyi olmasının önemli olduğunu fark ettim. Sadece o zaman insanlar söylediklerimizi kabul edeceklerdir. Farklı insanlarla farklı açılardan konuşmam gerektiğini de fark ettim.

Bir keresinde beyin yıkama merkezinin müdürü ve bir grup insan odadan odaya geçtiler. Uygulayıcılara bağırdılar ve egzersizleri yapıp yapmadıklarını öğrenmek istediler. Kibirlilerdi ve sonunda benim odama geldiler. Kapıdan girer girmez hemen kalktım ve “Lütfen içeri girin.” diyerek bir gülümsemeyle onları selamladım. Müdür bana baktı ve başlangıçta şaşırmıştı, daha sonra gülümseyerek dedi ki: “Evinize gelmişim gibi görünüyor.”

Gülümseyerek Falun Dafa’yı hala uygulayıp uygulamadığımı sordu. Ben konuşamadan hemen aslında yaptığımız egzersizlerin iyi olduğunu ve bedeni güçlendirdiğini söyledi. Dafa’nın Doğruluk, Merhamet ve Hoşgörü ilkelerine göre iyi bir kişi olmanın iyi olduğunu söyledim. Doğruluk, Merhamet ve Hoşgörünün de iyi olduğunu söyledi. Bu mesele üzerinde çok fazla anlaşmazlık yaşıyormuşuz gibi görünmediği cevabını verdim. Ve daha sonra dedim ki: “Anlamayabileceğiniz bir şey var: ÇKP çökecek.”

Müdür Komünist Partinin ona bir maaş ödediğini söyledi, ama ben ona maaş ödeyenin ÇKP değil, Parti’yi destekleyen vergi mükellefleri olduğunu söyledim. “ÇKP üyeleri sadece onların maaşlarını almakla kalmıyorlar,” dedim, “aynı zamanda büyük ölçekte para toplayıp zimmetlerine geçiriyorlar ve ahlaksızca davranıp inançlı iyi insanlara zulmediyorlar. Bütün bu davranışlar Cennetten gelen cezalandırmayla sonuçlanacak. Tıpkı bir ağaç gibi, ne kadar büyük olursa olsun kökleri çürümüşse o devrilecektir.” Daha sonra ona dedim ki: “Bu nedenle onu kendinizden uzak tutun, tehlikeden uzak durun. Bu gerçekten sizin iyiliğiniz için.”

Başka bir seferinde beyin yıkama merkezinde gerçekleşen başka bir toplantının ekip lideri olan bir kadın bir Falun Gong broşürünü yukarı kaldırarak bize bağırdı, “Bakın, siz Falun Gong [uygulayıcıları] buraya sizi dövdüğümüzü söyleyen broşürler gönderdiniz. Sizi dövdük mü? Siz ‘dürüst müsünüz?’” Ona doğru yürüdüm, nezaketle ama aynı zamanda onurlu bir şekilde dedim ki: “İnsanları dövenin siz olduğunu mu söylüyor? Sizin isminiz geçiyor mu? Bizi siz dövmediniz, ama diğerlerinin bizi dövmediğini garanti edebilir misiniz? Kim yapmış olursa olsun, zulme iştirak ettiğiniz sürece kötü insanların listesinde olacaksınız.”

Dedi ki: “Korkmuyorum! Sana vurmaya cesaret ediyorum.” Konuşurken uzanıp yüzüme nazikçe dokundu. Dedim ki: “Bu beni ilk dövmeye çalıştığınız zaman.”

Tekrar denedi ama yarı yolda durdu. Ona bakarak gülümsedim ve ona ciddiyetle söylediklerimin doğru olduğunu söyledim. Ondan sonra bana karşı tavrı değişti.

Bir gün akşam yemeğinden sonra bu ekip lideri benimle sohbet etmek için içeri girdi. Bunu gerçeği duyması için Shifu’nun ayarladığını biliyordum. Bir süre doğru düşünceler gönderdim ve ona Udumbara çiçeğini anlattım. Açıkladım, “O, dünyada açan tanrısal aleme ait bir çiçektir. Budist yazıtlara göre, Udumbara çiçeği her 3,000 yılda bir açar ve bu Tekerleği döndüren Kutsal Kral insanları kurtarmak için indiği zaman oluyor. Önünüzde oturan insanların hepsi Tekerleği Döndüren Kutsal Kralın öğrencisidir. Umarım onlardan daha fazla öğrenme fırsatının değerini bilirsiniz.” Gülümsedi ve gittiği falcıların ona kutsandığını söylediklerini belirtti. Gerçeği anlayıp ÇKP’den ayrıldı.

Beyin yıkama merkezindeki görevliler gerçeği duyma fırsatına sahip oldukları için çoğu ÇKP ve bağlı gençlik örgütlerinden ayrıldı.

Gözaltı Merkezinde

2015’de tutuklanıp bir gözaltı merkezine götürüldüm. İçerideki gürültüye ve kalabalık ortama dayanmam zordu. Her gün sadece pirinç çorbası içerek hayatımı sürdürmek için mücadele ederken stresliydim. 13,5 kilodan fazla verdim. Acının ortasında beni destekleyebilen tek şey Shifu ve Fa’ydı. Sakinleşip Fa’yı ezberlemeye çalıştım. Fa’ya uygun olmayan birçok kavram ve takıntı barındırıyordum. Kendi eksikliklerimi fark ettiğimde gerçekçi bir tutumla geliştim, gelişmek için her fırsatı değerlendirdim ve kendimi mümkün olduğunca çabuk bir şekilde Fa temelinde geliştirdim.

30 metre kareden daha küçük olan gözaltı merkezi hücresi karanlık ve rutubetliydi. Çok farklı kişilikleri bulunan 20’den fazla kişi orada tutuluyordu. Havası pisti ve insanlar sıklıkla küçük çıkarları için birbirleriyle kavga ediyorlardı. Çoğu yüksek kan basıncı ve kalp hastalığından muzdaripti. Bazı insanlar sıklıkla bayılıyorlardı, diğerleri de gergin ve depresiflerdi. Bazıları buna artık dayanamadıklarında ağlıyorlardı. Bu zorlu ortama alışmam biraz zaman aldı, bu nedenle her sabah sadece biraz pirinç çorbası içiyordum ve öğlen veya akşam yemek yemiyordum. İki ay bu şekilde geçti.

Yemek yemememe rağmen zihinsel durumum daha iyi bir hale geliyordu. Sağlıklı görünüyordum. Sorumlu polis memuru hakkımda endişeleniyordu ve çok az yemek yememin akıl almaz olduğunu hissediyordu. Benden normal bir şekilde yemek yememi istemek için birçok kez yanıma geldi. Dedi ki: “Çok uzun zaman oldu. Senden başka hiçbir şey istemiyorum. Seninle konuştuğum her şey yemek yemekle ilgili oldu. Yiyecek tüketmekten korkuyorsan günde sadece buharda pişmiş bir yarım çörek yiyemez misin? Lütfen biraz yemek ye ve artık bu mesele hakkında endişelenmeme izin verme.”

Ona gülümseyerek dedim ki: “Ben iyiyim, endişelenmeyin. Şimdi yiyemem. Aç değilim, istediğimde yiyeceğim.” Bir keresinde bana çaresizce baktı ve daha sonra gülümseyerek dedi ki: “Sen gerçekten iyisin, sağlığın iyi.” Dedim ki: “Her gün [Falun Dafa egzersizlerini] uygulamaya devam edersem, sağlığım daha iyi olacak.” Gülümseyerek bana baktı, “Gerçekten azimlisin. Senin gibi olabilseydim uzun zaman önce kilo vermeyi başarmış olurdum.”

Odadaki insanlar bana hayranlık duymaya başladılar. Birisi dedi ki: “Gerçekten bizden farklısın. Bedenin gerçekten şaşırtıcı. Biz buna bir gün dayanamayız. Gerçekten Shifu’nuz tarafından korunuyorsun. Falun Dafa iyi. O sıradan bir egzersiz sistemi değil. Şaşırtıcı.”

Daha sonra normal bir şekilde yemek yedim, ama hala durumu temelden değiştiremediğimi hissediyordum. Birisi basitçe dedi ki: “Ne kadar iyi olursa olsun egzersizleri yapmaya cesaret edemem. Kendine bak. İnancın yüzünden acı çekmek için bu yere getirildin. Onlara ne yapabilirsin?” Gözaltı merkezinin amirine bir şikayet yazmaya başladım. Yazmayı bitirdikten sonra odadaki herkes onu okudu. Onlardan birisi gözyaşlarına boğuldu, belki uygulama deneyimim ve zulmü protesto etmem insanların iyi doğasına dokunduğu için, belki de şikayetin kendisi kapsamlı ve detaylı bir şekilde gerçeği anlattığı için bu kadar etkileyiciydi.

Ertesi sabah şikayet bir polis memuru aracılığıyla erkenden yerel savcıya teslim edildi. İki gün sonra savcı benimle görüştü. Dedi ki: “Hepsini okudum. Dedikleriniz doğruysa size yardım edeceğim.” Dedim ki: “Sözlerimin sorumluluğunu alacağım.” Onlara inandığını söyledi. Daha sonra mektubumu mahkeme müdürü ve duruşma hakimine iletti.

Odadaki insanlar şikayeti gönderebildiğime inanamadılar, ama bu olay yoluyla Shifu’nun beni aniden yükselttiğini hissettim. Fa’yı onaylayan doğru ve dürüst bir varlık oldum. Odadaki insanlar da değiştiler. Bana karşı olan düşmanlıkları gitti ve bazıları benden onlara Dafa’yı ve egzersizlerin nasıl yapılacağını anlatmamı istediler. Hepsi bana güveniyordu ve bana sorunlarını anlatmak istiyordu, böylece benim aracılığımla Falun Gong hakkındaki gerçeği anladılar. Hepsi Dafa ve Dafa öğrencilerine saygı duymayı öğrendi, benimle her şeyi paylaşmak istiyorlardı.

Bir keresinde hücredeki kıdemli bana dedi ki: “Polis memuru odadaki birisi sizinle anlaşmazlık yaşarsa bunun o kişinin hatası olması gerektiğini söyledi. Memurun sizinle ilgili gerçekten iyi bir izlenimi var.”

Böyle özel bir ortamda bir uygulayıcı olarak kutsal misyonumu aklımda tuttum, bu insanların Dafa’nın gerçeğini anlayabilmeleri için Dafa’nın saflığını ve Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerini sergiledim.

Etrafımdaki İnsanlardaki Değişiklikler

Çelişkilerle yüzleşirken içime bakarak, başkalarını suçlamayarak ve kişisel çıkarlar için mücadele etmeyerek, kendimi bir uygulayıcının standardında tuttuğum için ortam gittikçe daha iyi oldu. Birçok insan yanıma gelip Hong Yin’deki şiirleri öğrendi. En kaotik ve ruhsuz hücre gittikçe en iyi hücre haline geldi. Daha az kavga oluyordu, insanlar küfürlü sözler ve kötü dil kullanmayı bıraktılar. Herkes bir aile gibi birbirine saygı duyup birbirini seviyordu ve uyum içinde yaşıyordu. Burada birkaç örnek vermek gerekirse:

1. Evrakta sahtecilik nedeniyle tutuklanan Zhang Jie (takma ad) ÇKP’nin yalanlarıyla kandırıldığı için Dafa’ya karşı çok dirençliydi. Yüksek tansiyonu vardı ve sıklıkla sırt ağrısı oluyordu. Geceleri meditasyon yaptığımda çok korkmuş görünüyordu ve bırakıp uzanmam yönünden beni sıkıştırmayı sürdürüyordu. Bazen ona yaklaştığımda kaçıp diyordu ki: “Bu çok korkunç.”

Bana nasıl davranırsa davransın hiçbir şey olmamış gibi umursamıyordum. Bir keresinde çalışırken tekrar hastalandı. Korkmuş bir ifadeyle haykırdı, “Bedenimden dışarı uçan benim gibi görünen bir kişi vardı.” Onu rahatlattım ve korkmamasını söyledim, “Bu durum Dafa öğrencilerinin uygulamasında da sıklıkla oluyor ve buna Asıl Ruhun bedenden ayrılması deniyor. Bu bir hastalık değil.” O gün ona Falun Gong hakkında pek çok şey anlattım. Dikkatle dinlediğini gördüm. Ona her şeyin değiştirilebileceğini belirterek içtenlikle “Falun Dafa iyi, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi” diye tekrarlamasını söyledim.

İyi bir anlayışa sahip olduğunu görünce şaşırdım. Dedi ki: “Buraya boşuna gelmedim. Hepinizin anormal olduğunu düşünüyordum. Geldiğinden beri sana dikkat ediyorum. Giderek artan bir şekilde senin televizyonda söyledikleri kadar mantıksız olmadığını; aksine oldukça iyi olduğunu gördüm. Çok terbiyelisiniz ve iyi eğitimlisiniz. Başka bir dünyadanmışsınız gibi geliyor. Bana uygulamayı öğretebilir misiniz?”

Gerçekten beklenmedik bir şekilde Falun Gong’un beş takım egzersizini öğrendi, sıklıkla Hong Yin’deki şiirleri ezberledi ve bazen benimle birlikte meditasyon yaptı. Sonuç olarak konuşması ve davranışı giderek daha düzgün bir hale geldi. Tansiyonu normalleşti ve sağlığı giderek daha iyi oldu.

Zhang Jie duruşmaya giderken Hong Yin’deki şiirleri tekrarladı. Duruşma sorunsuz ilerledi. Duruşma bittikten birkaç gün sonra serbest bırakıldı. Eve gitmeden önce gözaltı merkezi hesabıma 500 yuan yatırmakta diretti, ama kibarca reddettim.

2. Bir Hristiyan olan Li Qiang (takma ad) ciddi sağlık sorunları nedeniyle sıklıkla ilaç taşıyordu. Kötü bir öfke kontrolü vardı ve sıklıkla başkalarıyla kavga ediyordu. Sağlığımın iyi olduğunu ve asla başkalarına karşı çıkmadığımı gördü, bu nedenle benimle konuşmayı seviyordu. Ona Falun Gong’u ve ÇKP’nin zulmünü anlattım. Başkalarıyla anlaşmazlık yaşadığında düşüncelerini benimle paylaşmak istiyordu. Sadece benim kalbine dokunabildiğimi söylüyordu.

Bir keresinde birisiyle kavga etti ve kavga o kadar şiddetliydi ki hiç kimse ayıramadı. Yatma vakti geldiğinde onunla kavga eden kişi ranzada yatmaya gitti. Hala kızgındı, bu nedenle o kişinin yanında durdu. Ona yanıma gelmesini söyledim. Önümde oturarak bana baktı ve bütün gece onunla oturdum. Hiçbir şey söylemedik, ama ağlamaktan kendini alamıyordu. Bana onu çağırmasaydım, yanındaki bankı alıp o kişinin kafasına vurmak üzere olduğunu söyledi. Minnettarlıkla dedi ki: “Sadece beni kurtarmakla kalmadın, aynı zamanda onu da kurtardın.” Daha sonra Hong Yin’den birçok şiiri ezberledi. Şiirleri ezberlemenin kalbini sakinleştirdiğini söyledi. Polis memuru onunla

konuştuğunda dedi ki: “Hiç kimse beni kontrol edemezdi, sadece Falun Gong beni değiştirdi. Dafa’ya inanıyorum. Gelecekte kavga etmeyeceğim.”

3. Vergi ödemelerini yapmadığı için dolandırıcılıktan hüküm giyen Li Ning (takma ad). Başlangıçta ona Dafa’nın gerçeğini anlattığımda inanmıyordu. Ailesi görevlilere rüşvet vermediği için davası uzun bir zaman sürdü. Duruşmadan geldiğinde savcılığın hakimden onu 10 yıl hapse mahkum etmesini istediğini söyledi. Depresif hissediyordu. Onunla ilgilenmek için elimden geleni yaptım.

Bir keresinde bana dedi ki: “Bu odada tek iyi kişisin. Her kim zorluklarla karşılaşırsa ona yardım ediyorsun ve karşılığında hiçbir şey istemiyorsun. Başkalarıyla hiç çatışma yaşamıyorsun ve huzurlu bir zihnin var. Hiç hasta da olmuyorsun.” O da Hong Yin’deki birçok şiiri ezberledi.

Li Ning beş yıl hapse mahkum edildi. Haksızlığa uğradığını ve beş yılın çok uzun olduğunu söyledi. Temyiz başvurusunda bulunmak istedi. Benim görüşümü sordu. Haksızlığa uğradığını hissediyorsa temyiz başvurusunda bulunması için onu cesaretlendirdim. Başvurusunu yazdı. İkinci duruşmadan önce beraat etti. Bunun Dafa’nın ona getirdiği kutsama olduğunu anlayarak heyecanla ağladı. Ayrılmadan önce benim için dokunaklı bir şiir yazdı.

4. Ruhsatsız küçük bir iş yeri işlettiği için tutuklanan Song Fu (takma ad) çok nazik ve dürüsttü. Birinin ona Dafa hakkındaki gerçeği anlattığını, ama işiyle meşgul olduğunu ve dinlemediğini söyledi. Bunun onunla hiçbir ilgisi olmadığını hissediyordu, ama benimle takılmayı seviyordu ve beni dinlemek istiyordu. Başlangıçta sadece ona zulmün temel gerçeklerini anlattım ve onu ÇKP’den ayrılmaya ikna ettim.

Bir gün bana sordu, “Bana biraz daha anlatabilir misin?” Ona uygulamayı, hayatın anlamını, insanların neden dünyaya geldiklerini ve başkalarına karşı nazik olmanın kendine karşı nazik olmak olduğunu anlattım. Gözyaşlarına boğuldu. Dedi ki: “Bana neden daha önce bunu anlatmadın? Ben de uygulama yapacağım.”

Bir keresinde bir polis memuruyla konuşurken Song Fu nasıl iyi bir insan olunacağını anlattı. Bunu ona Falun Gong’un öğrettiğini ve çıktıktan sonra Falun Gong’u uygulayacağını söyledi. Bir ay sonra şartlı tahliyeyle eve gitti.

Her hücrenin bir poster panosu vardı. Bir keresinde görevli memur benden bir makale yazmamı istedi. Yazmayı bitirdikten sonra ona bakıp yazının gerçekten iyi olduğunu söyledi. Makale gönderildikten sonra herkes onu beğendi. Tabii ki Dafa öğrencilerinin yazdıklarının tümü pozitif içeriklere sahiptir. Daha sonra el yazısının dizgisi de dahil olmak üzere poster panosunu düzenlemekten sorumlu oldum.

Kendi kendime hiçbir şeyin Shifu’nun Fa’sından daha iyi olmadığını düşündüm, bu nedenle Hong Yin’den birkaç şiir gönderdim ve Shifu’nun ismiyle imzaladım. Görevli memur onu göndermek üzereydi, ama polis memuru görüp dedi ki: “Bunu gönderme. Müdür onu görürse, başım belada olur.” Görevli memur Shifu’nun ismiyle imzalamamamın sorun olup olmayacağını sordu; ama hayır, Shifu’nun Fa’sı O’nun ismiyle imzalanmalı dedim. Dedi ki: “Neden kendin bir şiir yazmıyorsun?” Kabul ettim. Dikkatlice Shifu’nun şiirlerini bir tarafa koyup dedi ki: “Her şey sahte. Sadece Falun Gong gerçek.” Ayrıca herkesin önünde Shifu’nun şiirlerini ezberden okumamı istedi ve herkese Kurtarılış’ı söylemeyi öğretmemi istedi.

Daha sonra insanlara ilham vermek amacıyla poster panosu için birkaç şiir ve makale yazdım; lotus çiçekleri, erik çiçekleri, vs. çizdim. Polis memuru onları gördüğünde el yazısı, içerik ve çizimin iyi olduğunu ve diğer odalardaki panoların bunun kadar iyi olmadığını söyledi.

Ortam değiştiğinde serbest bırakılmak üzereydim. Bir gardiyan sıklıkla benden sohbet etmek için dışarı çıkmamı istiyordu. Dedi ki: “Bu odadaki insanlar seni kabul ediyorlar. Ayrılmanı istemiyorum, ama burada acı çekmeni de istemiyorum.”

Serbest bırakıldığım gün gözaltı merkezinden onurlu bir şekilde çıktım, dışarıda bekleyen uygulayıcı arkadaşlarım ve aile üyelerimle yeniden bir araya geldim.

Bütün insan toplumu Dafa öğrencileri için harika bir uygulama ortamıdır. Canlı varlıklar kurtarılmayı bekliyorlar ve herhangi bir ortamda Dafa öğrencilerinin yürüyebileceği bir yol vardır, çünkü kalplerimizde Fa’ya sahibiz. Shifu’nun her şeye gücü yeter. Shifu’ya inandığımız ve Fa’ya inandığımız, Fa’yı onaylamayı temel aldığımız, canlı varlıkları kurtarma isteğine sahip olduğumuz sürece güçlü olacağız. Kalplerimiz ne kadar sağlam olursa, yollarımız o kadar pürüzsüz olacaktır. Kalplerimiz ne kadar huzurlu olursa, yollarımız o kadar düzgün olacaktır. Tekrar teşekkür ederim, Shifu!