(Minghui.org) Selamlar, saygıdeğer Shifu! Selamlar, tüm uygulayıcı arkadaşlar!

Son iki yılda yaşadığım xiulian (ruhsal gelişim) deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.

Kederi Aşmak

Annem, 2023 Anneler Günü’nden birkaç gün önce kalp krizi nedeniyle vefat etti. Ondan önce beş gün boyunca yoğun bakım ünitesinde solunum cihazına bağlı kalmıştı. Hastaneye götürüldüğü gün kalbi durmuş ve bilincini yitirmişti. O birkaç gün boyunca, doktorlardan tedaviyi kesmemelerini, solunum cihazını çıkarmamalarını rica ettim. Ancak doktorlar, onun beyin ölümünün gerçekleştiğini kanıtlamak için farklı nedenler öne sürdüler ve solunum cihazının devam etmesi için organ bağışı yapmamız gerektiğini söylediler. O birkaç günlük süreç adeta kaçamadığım bir kabus gibiydi ve uzun süre zihnimde dönüp durdu, silip atamadım.

Annemin ölümünden kısa süre sonra, kocam da çeşitli sebeplerden işinden ayrıldı ve işsizliğin yoğun olduğu bir dönemde tekrar iş bulmakta çok zorlandı. Ben ise işe döndüğüm ilk gün, bir toplantıya çağrıldım ve bilgisayar kodumu tam anlamayan iş arkadaşlarım, projede çıkan bütün hatalardan beni sorumlu tuttular; böylece daha önce birkaç kişinin üzerinde değişiklik yaptığı kodu her gün fazla mesai yaparak düzeltmek zorunda kaldım.

Bu dönemde, üzüntü, hayal kırıklığı, öfke, kin ve suçluluk gibi pek çok olumsuz duygu ve takıntı beni kuşatmıştı.

Annemin çok gayretli bir xiulian uygulayıcısı olduğunu düşünüyordum; böylesi bir olayın başımıza geleceğini hiç tahmin etmemiştim. Hastanede kaldığı o dönemde direncimi korumaya çalıştım, gördüklerimin sadece “yanılsama” olduğunu düşündüm. Ancak solunum cihazı çıkarılıp da annemin solunumu durduğu o an, tüm doğru düşüncelerim sanki bir anda çöktü; o zamana kadar gösterdiğim tüm direncin bir anlamı kalmamış gibiydi. Geriye dönüp baktığımda, o güne dek çok rahat yaşadığımı, anneme karşı duyduğum “aile sevgisi”nin (qing/情) epeyce yoğun olduğunu, ayrıca iş yerinde “ün” arayışımı ve kıskançlığımı da bırakmadığımı görüyorum.

Annem yoğun bakımdayken, çeşitli hortumların bağlı olduğu bedenini görmek beni çok üzmüş, onun bu kadar acı çektiğini düşündükçe içim parçalanmıştı. Fakat Fa’dan (Dafa’nın öğretilerinden) anlıyorum ki insan gözüyle bakınca kısa bir zaman diliminde büyük acılar çekmiş gibi görünse de, aslında bu süreçte çok miktarda karma yok ediliyordu. Shifu, “2016 New York Fa Konferansı’ndaki Fa Öğretisi”nde şöyle diyor:

“Eğer hiçbir Dafa öğrencisi ölmeseydi, bu mucizevi olurdu, öyle değil mi? Bir düşünün, eğer hiçbir Dafa öğrencisi ölmeseydi ne olurdu. Herkes Dafa'yı öğrenmeye gelirdi ve gerçeklere kendi başına aydınlanma konusu ortadan kalkardı. "Falun Dafa öğrenen hiç kimse ölmüyor!" Bu insanlar için tam bir korunma kalkanı olur ve herkes onu öğrenmeye gelirdi. Bu yüzden eski güçler böyle bir şeyi kabul etmediler. Bu yüzden sizi sıradan insanlar gibi yapıyorlar; sizi yaşlandırıyor ve hastalık karması yaşamanızı sağlıyorlar.” (2016 New York Fa Konferansı’ndaki Fa Öğretisi)

Shifu “Tehlikeden Uzak Durun” adlı yeni jingweninde de şöyle diyor:

“Hayatlar boyu borçlu olduğunuz karmik borçların alacaklıları ve hatta çok büyük karmik borçlarınızın kurbanları bile ödemeniz için ısrar ediyorlar, peki ne yapılabilir? Evrenin Fa prensipleri aynı zamanda her bir insanı değerlendirmektedir, dolayısıyla xiulian uygulamasında sıkıntılar olmasının ve zulmün meydana gelmesinin nedeni budur.” (Tehlikeden Uzak Durun)  

Fa’dan anlıyorum ki bir uygulayıcının hayatı “mutluluk ve güzellik” elde etme amacıyla geçmez; amacı gerçek özümüze geri dönmektir. Bu olayların ardındaki gerçek nedensellikleri ben göremiyorum; belki de geçmiş yaşamlarımda edindiğim borçlar veya “eski güçler”in ayarlamaları söz konusu. Ancak Shifu ve Dafa’ya gerçekten inanıyorsam, annemin bu yaşamda Dafa’yı uygulama şansı elde etmesinden dolayı mutlu olmam gerekir. Şimdi acı çekmiyor, bilincinin açık olduğu bir halde. Muhakkak çok güzel bir yerde, bizi bekliyordur.

Asıl beni derinden üzenin “aile sevgisi” olduğunu fark ettim; bu duyguya esir olmayacak, “eski güçler”in ayarlamalarıyla sarsılmayacaktım. Fa prensiplerini anlayınca, zihnimde uzun zamandır asılı duran o kara bulutların dağıldığını hissettim. Hayatımızda da olumlu gelişmeler oldu: Kocam yeni bir iş buldu, çok rekabetçi olan emlak piyasasında sonunda ev alabildik ve yeni evimize taşındık.

Shifu’nun ayarlamalarına ve uygulayıcı arkadaşların desteğine çok minnettarım. Özellikle annemin vefatından kısa süre sonra, yakın bir kasabadaki sokak etkinliğinde gerçeği anlatma faaliyetine katılmak ve bir eyalet milletvekiliyle buluşmak bana şunu hatırlattı: Kendimi hüzne kaptıramam, çok daha önemli bir görevim var, bir misyon ve sorumluluk taşıyorum.

Kıskançlık ve Kin Duymaktan Vazgeçmek

Geçen yıl, yeni bir ekibe atandım. Bu ekipte, oldukça “otoriter” bir iş arkadaşım vardı; çeşitli kurallar koymayı çok seviyordu. Örneğin, “trans bireyleri veya eşcinselleri” hoşnut etmek amacıyla herkesin e-posta imzasına cinsiyet zamiri eklemesini öneriyordu. Ayrıca bazı etnik grupları incitebileceği” iddiasıyla belge ve veri adlarında belirli kelimeleri kullanmamızı yasaklamak istiyordu. Irk ve cinsiyet konularının abartıldığı bu tür yaklaşımlar beni oldukça rahatsız ediyordu.

Daha rahatsız edici olanı, bir toplantıda yazdığım kodun “kirli” olduğunu söylemesi oldu. Benim kod incelememde de kendi önerdiği değişiklikleri zorla yaptırmak istiyordu. Oysa sonucumuz tamamen aynı oluyordu ve onun önerdiği yöntem, mecburi bir kural değildi, üstelik daha iyi olduğu da kesin değildi. Karşı çıktığımda, “Daha iyisini yapmalıyız,” diyerek beni suçladı ve kabul etmemeyi sürdürdü; sanki onun yöntemi mutlaka daha iyiymiş gibi davrandı.

Yöneticimiz programlamayı pek bilmediği ve yeni sistemi bilmediği için, ben takıma gelmeden önce bu arkadaşın fikirleri hep kabul görmüş; bu sayede terfi etmişti. Kendisiyle birkaç kez konuşmaya çalıştığımda, hep “bastırılmış” gibi hissettim. İçimden, onu annemin solunum cihazını çekmeye zorlayan doktorla aynı kefeye koyuyordum, “Bu da bir şeytan,” diye düşünüyordum.

Toplantılarda onun konuşmalarını duyunca canım sıkılıyordu. Yeni ortaya attığı fikirlerin “kural haline gelmesinden” korkuyor, sürekli itiraz etmek istiyordum. Diğer meslektaşlarla sohbet ederken de onu eleştirmeye, şikayet etmeye başlamıştım. Şikayetlerimden sonra genellikle pişmanlık duyuyordum, “Ağzımı tutamadım,” diye düşünüyordum. Ama onunla tekrar yüz yüze gelince yine rahatsızlık hissediyordum.

Fa’yı okudukça, kendimde çok güçlü bir kıskançlık ve mücadelecilik duygusu olduğunu fark ettim. Onun mevkisini kıskanıyor, davranış biçimini de küçümsüyordum. İşteki “itibar” duygumu da bırakamamıştım; kendi teknik becerimi, yeteneğimi göstermek istiyordum. Dahası, “Parti kültürü”nün (Çin Komünist Partisi kültürü) gölgesinde büyümüş olmaktan kaynaklanan bir refleksle, birinin bir konuda hatalı olduğunu görünce onu tamamen reddetme eğilimine giriyordum; güçlü bir kin duygusu oluştu. Oysa “Doğruluk, Merhamet, Hoşgörü” üç karakterinden hiç birini uygulayamadığım ortadaydı.

Shifu’nun beklentilerinden ne kadar uzak olduğumu anladım. Hala sıradan insanlarla “haklılık-haksızlık” mücadelesi veriyordum. İş arkadaşımın kendini gösterme, dayatma eğilimi bende de vardı. Bazen ben de başkalarının fikrini sertçe reddediyordum. Aslında onun önerilerinde de iyi yönler olabilirdi. Biri hatamı ya da eksikliğimi gösterdiğinde, daha alçakgönüllü davranmalıydım. Karşı çıktıklarım gerçekten tamamen hatalı mıydı? Peki ya benim ısrarla savunduklarımın hepsi doğru muydu? Tepkim, aslında onun eleştirilerinin “takıntılı benliğimi” tetiklemesinden mi ileri geliyordu? O benim düşüncelerimi kabul etmiyor, övmüyor, aksine eleştiriyordu. Meslektaşımın varlığı, “övülmeyi” ya da “onaylanmayı bekleyen” o sahte benliğimi sarsıyordu. Ama ben, “gösteriş arzusu, mücadele isteği, kıskançlık ve kin duygusuna” sıkı sıkıya sarılıyorum.

Belki de arkadaşımın bazı fikir ve davranışları, “şeytani” tuzaklara kapılmasından kaynaklanıyordu ama özü mutlaka kötü olmayabilirdi. Ben bir Dafa uygulayıcısı olarak daha kapsayıcı olmalıydım ve önceliğim, insanlara hakikati anlatarak onları kurtarmak olmalıydı. Onu “fikirlerinden” yola çıkarak yaftalamak, sırf “Ben haklıyım!” demek için bu şekilde davranmak, aslında benim takıntımı gösteriyordu.

Artık toplantılar öncesinde, “Bu takıntımı bırakmalıyım,” diye kendime hatırlatma yapıyorum. Onunla sohbet ederken, iyi fikirlerini takdir ediyorum. Bu yazıyı hazırlarken de çevremdekilerle daha iyi geçinmem, ağzıma hakim olmam ve her an “Ben bir uygulayıcıyım,” diye hatırlamam gerektiğini bir kez daha düşündüm.

Geçmişte yaşadıklarıma bakınca birçok eksiğimi görüyorum. Bundan sonrasında daha da gayretli çalışmayı, tembellik ve rahatına düşkünlük takıntısını bırakmayı, zamanı ve bu xiulian fırsatını değerlendirmeyi hedefliyorum. İyi bir Dafa uygulayıcısı olmak istiyorum.

Shifu’ya merhametli kurtarışı için minnettarım! Tüm uygulayıcı arkadaşlara teşekkür ederim!

(ABD Philadelphia Falun Dafa Xiulian Deneyim Paylaşım Konferansı konuşma metnidir.)

Orijinal Çince makale