(Minghui.org) 11 Eylül saldırısının 24. yıldönümünden bir gün önce, Amerika Birleşik Devletleri’ni ve dünyayı sarsan bir olay meydana geldi.

31 yaşındaki Charlie Kirk, 10 Eylül 2025 tarihinde Utah Valley Üniversitesi’nde düzenlenen bir açık tartışma sırasında suikasta uğradı. 18 Eylül’de, ABD Senatosu oybirliğiyle 14 Ekim 2025’i (Kirk’ün doğum günü) “Charlie Kirk’ü Anma Ulusal Günü” ilan eden kararı kabul etti. Ertesi gün Temsilciler Meclisi de kararı onayladı.

Kirk’ün fotoğrafçılarından biri, onunla ilgili bir videoyu sosyal medya platformu X’te (eski adıyla Twitter) paylaştı ve bu video geniş çapta yayıldı. Videoda şöyle diyordu: “Orada bulunmak ve tüm bunları bizzat görmek bana dürüstçe şunu gösterdi: Bu mesele sol veya sağ meselesi değil, Cumhuriyetçi ya da Demokrat meselesi değil, muhafazakâr ya da liberal meselesi değil — bundan çok daha derin bir şey. Bu bir kalp meselesi.

Çünkü bu dünyada çok sayıda insan var, hayat zor olduğu için birçok insan mücadele ediyor. Biz birbirimizin hikâyesini bilmiyoruz. Her ne kadar her konuda aynı fikirde olmasak da, farklı kültürel geçmişlere ve farklı inançlara sahip olsak da, günün sonunda sen de ben de hâlâ insanız. Sen değerlisin, ben de değerliyim; sen sevgiye layıksın, ben de sevgiye layığım, ve birbirimizle konuşabilmeliyiz. Charlie her zaman, sevgi dolu konuşmalar yapabilmemiz gerektiğini göstermeye çalıştı.

Ve günün sonunda hiçbir konuda anlaşamasak bile, birbirimize sevgi ve saygıyla davranabiliriz.”

Ekim 1993’te Illinois eyaletinin Chicago banliyösünde doğan Kirk, öldürüldüğünde yalnızca 31 yaşındaydı. Ülkesine derin bir sevgiyle bağlı, yetenekli bir insandı. New York’taki ABD Askerî Akademisi’ne (West Point) başvurmuş fakat kabul edilmemişti. Texas eyaletinin Waco şehrindeki Baylor Üniversitesi’ne kabul edilmesine rağmen, Chicago banliyösündeki Harper College’a gitmeyi tercih etti.

Toplumsal Bir Trajedi

Kirk, 18 yaşında Turning Point USA (TPUSA) adlı örgütü kurdu. Bu kuruluş, Amerikan muhafazakârlığını liselerde ve üniversitelerde yeniden canlandırmaya adanmıştı. Kirk, ülke genelindeki kampüslerde açık tartışmalar ve forumlar düzenleyerek, kendisiyle aynı fikirde olmayan, görüşlerine karşı çıkan veya ona önyargıyla yaklaşan kişilerle fikir alışverişinde bulunabilecekleri bir platform oluşturdu.

İnsanlığa duyduğu şefkat, pragmatik yaklaşımı, mantığa verdiği önem, engin bilgisi, keskin görüşleri, mizah anlayışı ve centilmen tavırlarıyla birçok Amerikalı gencin, akranının ve toplumun genelinde büyük saygı ve sevgi kazandı.

10 Eylül 2025’te, "Amerika’nın Geri Dönüş Turu" kapsamında Utah eyaletinin Orem kentindeki Utah Valley Üniversitesi sahnesinde konuşma yaptığı sırada, boynundan vurularak öldürüldü. Suikast, yerel saatle 12:23’te (doğu saatiyle 14:23), yaklaşık 3.000 kişilik bir izleyici kitlesinin önünde, etkinliğin başlamasından yaklaşık 20 dakika sonra gerçekleşti.

O sırada Kirk, Amerika’daki kitlesel silahlı saldırılar üzerine tartışıyordu. Utah Valley Üniversitesi’nden bir lisans öğrencisi şu soruyu yöneltti:

“Son 10 yılda, kaç transseksüel Amerikalı kitlesel silahlı saldırı gerçekleştirdi biliyor musunuz?”

Kirk, “Çok fazla,” diye yanıt verdi.

Öğrenci devam etti: “Peki son 10 yılda Amerika’da toplam kaç kitlesel silahlı saldırgan oldu biliyor musunuz?”

Kirk, “Çete şiddetini dahil ederek mi, etmeden mi sayıyorsunuz?” diye cevap verdi — ve bu sözlerinin hemen ardından vuruldu. Ölümü saat 14:40’ta açıklandı.

Amerika’nın “Anayasal Temelleri Tehdit Altında”

Utah Valisi Spencer Cox, Kirk’ün öldürüldüğü gün yaptığı açıklamada, “Charlie Kirk her şeyden önce bir eşti ve iki küçük çocuğun babasıydı,” dedi. “Eşiyle, çocuklarıyla, ailesiyle, dostlarıyla birlikte yas tutuyoruz. Bir ulus olarak yas tutuyoruz.

“Charlie, fikirleri şekillendirmek ve insanları ikna etmek için ifade özgürlüğünün ve tartışmanın gücüne inanıyordu,” diye devam etti vali. “Tarihsel olarak, bu ülkedeki ve Utah eyaletindeki üniversite kampüsleri, gerçeğin ve fikirlerin oluştuğu ve tartışıldığı yerler olmuştur. Charlie de bunu yapıyordu; kampüslere gidip tartışıyordu.

Vali Cox, “Bir kişi, bir başkasının fikirleri veya idealleri yüzünden hayatını alıyorsa, o zaman bu ülkenin anayasal temelleri tehdit altına girmiş demektir.” dedi.

“Amerika İçin Karanlık Bir An”

Kirk’ün öldürüldüğünü öğrendikten sonra eski Başkan Donald Trump şunları söyledi: “Charlie, hayatını açık tartışma özgürlüğüne ve çok sevdiği ülkesine —Amerika Birleşik Devletleri’ne— adayan bir vatanseverdi. Özgürlük, demokrasi, adalet ve Amerikan halkı için mücadele etti.”

Başkan Trump konuşmasına şu sözlere devam etti: “Bu, Amerika için karanlık bir andır. Charlie Kirk, iyi niyetli tartışmalara ilgi duyan herkesle neşeyle iletişim kurarak ülkeyi dolaştı. Misyonu, gençleri siyasi sürece dâhil etmekti —ve bunu şimdiye kadar hiç kimsenin başaramadığı kadar iyi yaptı—, ülkesine olan sevgisini paylaşmak ve sağduyunun basit sözlerini ülke genelindeki kampüslere yaymaktı. Fikirlerini cesaretle, mantıkla, mizahla ve zarafetle savundu.

Amerikalıların ve medyanın, şiddet ve cinayetin, yıllar boyunca her gün, en nefret dolu ve aşağılayıcı biçimde, karşıt görüştekileri şeytanlaştırmanın trajik bir sonucu olduğunu artık görmesi gerekiyor.

Yıllardır radikal sol, Charlie gibi harika Amerikalıları Nazi’lerle ve dünyanın en büyük katilleriyle ve suçlularıyla kıyasladı. Bu tür söylemler, bugün ülkemizde tanık olduğumuz terörün doğrudan sorumlusudur ve derhal sona ermelidir.”

Konuşmasının sonunda Trump, “tüm Amerikalılardan, Charlie Kirk’ün yaşadığı ve uğruna öldüğü Amerikan değerlerine —ifade özgürlüğü, vatandaşlık, hukukun üstünlüğü ve Tanrı sevgisiyle yoğrulmuş yurtseverliğe— yeniden bağlanmalarını” istedi.

Toplumsal Etki

Olaydan 33 saat sonra, Kirk’ü vurmakla suçlanan zanlı yakalandı. Zanlı hakkında “kasten adam öldürme”, “adaleti engelleme” ve “tanıkla oynama” gibi birçok ağır suçlama yöneltildi.

Kirk’ün ölümü, yalnızca Amerika genelinde lise ve üniversitelerde değil, aynı zamanda Birleşik Krallık, Avustralya, Almanya, Fransa, İspanya ve Güney Kore gibi onlarca ülkede de büyük bir şok, üzüntü ve infial yarattı. Cinayetten sonraki bir hafta içinde, ülkenin dört bir yanındaki büyük kampüslerde, Washington D.C.’deki Kennedy Center’da, kiliselerde ve çeşitli yerlerde spontane anma törenleri düzenlendi. Kiliseler olağanüstü kalabalıktı. Turning Point USA, on binlerce öğrenciden üyelik başvurusu aldı. Başvuru sahipleri, “Charlie gibi yaşamak”, inançlarını, ailelerini ve Amerika’yı korumak istediklerini ifade ettiler.

Kirk’ün ölümü, yalnızca derin bir acı yaratmakla kalmadı, siyasi şiddeti her kesimden insanın sert biçimde kınamasına da yol açtı. Aynı zamanda Amerikan eğitim kurumlarının, onun gibi insanlara ne kadar ihtiyaç duyduğunu da gösterdi. Zanlının 22 yaşında, muhafazakâr bir aileden geldiği öğrenildi. Beş yıl önce ailesine bağlı, başarılı bir öğrenciydi ve Başkan Trump’ın kampanyasına bağışta bulunmuştu. Ancak üniversiteye girdikten bir yıl sonra okulu bıraktı, başka bir okula geçti ve cinsiyet geçiş sürecinde olan partneriyle yaşamaya başladı. Zamanla Kirk’e karşı derin bir nefret besledi.

Kirk, ifade özgürlüğü hakkını kullanırken öldürüldü — ve buna rağmen bazı insanlar bu cinayeti kutlayarak sevinç gösterilerinde bulundu. Böyle bir tepki, insanlığın ve ahlaki değerlere olan bağlılığın ne kadar korkunç bir biçimde kaybolduğunu ortaya koyuyor. Bu kişiler, aslında Kirk’ün sevgiyle yaklaşmaya, barışçıl tartışmalarla ulaşmaya çalıştığı insanlardı.

Suikastın ardından geçen günlerde bazı kamu kurumları ve özel şirketler, Kirk’ün ölümünü alenen kutlayan çalışanlarını görevden uzaklaştırdı veya işten çıkardı. Çoğu Amerikalı, bir kişinin fikirlerine katılmamanın doğal olduğunu, ancak şiddete başvurmanın asla kabul edilemeyeceğini düşünüyor. Birinin ölümüne sevinmek, öleni karalamak ya da ailesine ve destekçilerine nefret aşılamak, insanlık duygusunun ne kadar zayıfladığının açık göstergesidir.

Kirk’ün trajik ölümü, Çin’de milyonlarca Falun Gong uygulayıcısının başına gelenleri de bana hatırlatıyor. Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerini izleyerek, uygulayıcılar ailelerinde, okullarında ve toplumda daha iyi vatandaşlar olmaya gayret ediyorlar. Ancak Çin Komünist Partisi (ÇKP), yirmi yılı aşkın süredir Falun Gong’a zulmediyor. Rejim, Çin’in tüm propaganda araçlarını kullanarak Falun Gong uygulayıcılarına karşı o kadar derin bir nefret duygusu körükledi ki, ülkedeki birçok insan, çevresindeki uygulayıcılar yalnızca inançlarını uyguladıkları için tutuklandığında, işkence gördüğünde veya öldürüldüğünde görmezden gelmeyi seçiyor.

Maruz kaldıkları şiddete rağmen, Falun Gong uygulayıcıları bu zulme yalnızca barışçıl yollarla karşılık verdiler. Çin dışında yaşayan uygulayıcılar genellikle toplum içinde etkinlikler düzenliyor ve medeni, dostane sohbetler aracılığıyla önceden önyargılı olan birçok insanın düşüncelerini değiştirmeyi başardılar.

Bu arada, Çin’deki uygulayıcılar büyük kişisel risklere rağmen zulüm hakkında konuşmaya devam ediyorlar. Zulmün failleriyle karşı karşıya geldiklerinde bile onlara merhametle yaklaşıyorlar, çünkü bu kişilerin ÇKP’nin propagandası ve siyasi baskısı tarafından yanıltıldığını biliyorlar. Falun Gong uygulayıcılarının bu büyük çabaları, toplumun daha geniş kesimleri tarafından tanınmayı ve desteklenmeyi hak ediyor.

Bir İnsanlık Sınavı

Geleneksel bilgelik, ifade özgürlüğünün Yaratıcı tarafından bahşedilmiş evrensel bir hak olduğunu ve insanlığın ancak insanlık ve ahlaki sınırlar çerçevesinde gerçek özgürlüğün tadını çıkarabileceğini söyler. Bir insan, insanlığını terk ettiğinde, kolayca nefretin pençesine düşer.

Charlie Kirk’ün suikast sonucu öldürülmesi, herkesin gerçek düşünce ve ahlak düzeyini ortaya koydu. Bu olay, insanların en iyi ve en kötü yönlerini, ayrıca ikisi arasında kalan pek çok kişiyi açığa çıkardı. Bu trajedinin ardından herkesin bir an durup kendini sorgulaması faydalı olacaktır. Daha yüksek bir ahlaki seviyeye ulaşmaya çabalamak, insanı Yaratıcı’nın tarafına yaklaştırır; insanlığı terk etmek ise toplumu nefret ve şiddet içinde boğulmaya terk edebilir.

Orijinal Çince makale