(Minghui.org) 2000 yılının sonunda, birlikte uygulama yaptığım bir kişi, gerçeği açıklayan materyalleri dağıttığı için zulme uğradı. Beni de içine kattığı için gözaltına alındım ve karakola götürüldüm. Zulme direnmek için iş birliği yapmayı ve ifade vermeyi reddettim; protesto yapmak amacıyla açlık grevine başladım.
İki gün geçti ve kaygılanmaya başladım: “Birlikte çalıştığımız malzeme üretim yeri ne durumda? Burada kalamam.” İçimden sessizce yalvardım: “Shifu, çıkmak istiyorum. Burada kilitli kalamam.”
Gece çökünce polisler yavaş yavaş vardiyadan ayrıldılar; beni gözetlemek üzere yalnızca iki yardımcı polis memuru kaldı. Gidilecek zamanın geldiğini düşündüm. Kelepçeleri kuvvetlice salladım, çıt diye açılıverdiler. Onları bir kenara atıp hızla kapıya yöneldim. Büyük demir kapıyı çektiğim gibi kolayca açıldı ve dışarı çıktım.
Ana kapıya vardığımda, iki yardımcı memur beni çıkarken gördü ama engellemediler. Bunun yerine peşimden gelip yalvardılar: “Eğer gidersen işten çıkarılacağım. Çocuğum liseye gidiyor, karım da işten atıldı. Sen gidersen ikimiz de işsiz kalacağız.”
O sırada Çin Komünist Partisi (ÇKP) Falun Dafa’yı karalayan kötü söylentiler yayıyor, insanların zihinlerini her yerde zehirliyordu. Başkalarının uygulama hakkında olumsuz düşünceler geliştirmesini ve benim yüzümden işlerini kaybetmelerini istemedim. Kısa bir tereddüdün ardından kendi isteğimle sorgu odasına geri döndüm, demir kapıyı kapattım, yerdeki kelepçeyi alıp bileklerime yeniden taktım.
Memurları etkilememek için sanki bunların hiçbiri olmamış gibi davrandım. İçimden Shifu’ya, “Shifu, seçim yapmak ne kadar zor!” dedim. O anda—yalnızca bir anlığına—Shifu’nun bana sevgi dolu bir bakışla gülümsediğini gerçekten hissettim.
Gece boyunca kapının dışında nöbet tuttular; ben ise onlara Falun Dafa’nın güzelliğini ve harikalığını anlattım, kişisel deneyimlerimi ve uygulama yoluyla elde ettiğim büyük faydaları paylaştım.
Bunu duyduktan sonra markete koştular, içecek ve pasta alıp bana ikram ettiler, “Genç hanım, bir şeyler ye. Yoksa polisle savaşmaya gücün nasıl yetecek?” diye üstelediler. Bunu duyunca gülümsedim ve dedim ki: “İlginiz için teşekkür ederim. Ben, haksız zulümlerini protesto etmek için açlık grevindeyim. Polisle savaşmayı hiç düşünmedim.”
Üçüncü sabah polisler beni Belediye Kamu Güvenliği Bürosu içindeki idari bir binaya götürdüler. Her kat, merdiven boşluğu girişindeki kilitli metal bir kapıyla korunuyordu. Üçüncü katta, üç yatak bulunan bir odaya girdik—biri benim, ikisi de beni gözetlemekle görevli memurlar içindi. Polisler sürekli gözetim uyguluyorlardı, vardiya değiştirerek yanımda hep biri kalıyordu.
Onlara kişisel uygulama yolculuğumu anlattım. İki memur sessizce dinledi—biri taş kesilmiş bir yüzle oturuyordu; diğerinin gözleri yaşaracak gibi parlıyordu. Anlatımımın ortasında, ifadesiz olan memur yemeğe çıkmak için dışarı çıktı. Bu fırsatı yakalayarak içeride kalan memura “Üzülme. İyiliğin için minnettarım. Ben iyi olacağım” dedim.
Kapıya doğru baktı, bana eğilerek fısıldadı: “Ben de uygulama yapıyorum.” Bunu duymak beklenmedik bir sevincin ta kendisiydi—beş günlük gerilimim bir anda eriyip gitti. “Buradan çıkmam gerekiyor” diye açıldım. “Nasıl çıkmayı düşünüyorsun?” diye sordu.
Metal kapılarla ve altı erkek polisle çevriliydik; kaçış imkansız görünüyordu. Bu katta kilitsiz tek pencere banyodaydı; ancak parmaklıkları kaynakla sıkıca sabitlenmişti. Uygulama yapan memur kontrol etti ve aletsiz sökülemeyeceğini doğruladı.
İçimden yalvardım: “Shifu, lütfen bana bir maymuncuk ver.” Bu düşünce aklımdan geçer geçmez tavandan küçük bir nesne düştü. Hemen alıp inceledim—ama bir anahtar değildi. Uygulama yapan memur hayretler içindeydi. Nasıl olur da tavandan bir şey düşer? Kesin Shifu’dan gelmişti!
“İstersen parmaklıkları ben yoklamayı deneyim” dedi. Yemek vaktinde dışarı süzüldü, az sonra geri döndü. Yüz ifadesinden, işin çözüldüğünü anladım! Shifu her şeyi adım adım düzenlemiş, yalnızca beni beklemişti. Kalbim sevinçle doldu. Teşekkürler, Shifu!
Başta içim burkuldu: Shifu’dan aldığımı düşündüğüm o maymuncuğu uygulama yapan memur dışarı atmıştı; onu hatıra olarak saklamayı düşünmüştüm. Sonradan onun kararının mantıklı olduğunu anladım. Onu elde tutmak kesinlikle takıntılarımı arttırırdı.
O öğleden sonra, başka bir kadın memurun ailevi işleri vardı ve gece vardiyasında çalışamadığı için akşam 6’da erken ayrıldı; geriye yalnızca uygulayıcı memur ve ben kaldık. Bunun Shifu tarafından özenle yapılmış bir ayarlama olduğunu hissettim! Yaklaşan özgürlüğümü düşünürken, uygulayıcı memurun durumunu dert etmem kararsızlık yarattı.
Uygulayıcı memur telaşla, “Benim için kaygılanma. Önceliğimiz senin güvenliğin. İşim olmasa da kendi kendimi geçindirebilirim. Gerekirse küçük bir tezgah açarım, pişi kızartırım—idare ederim” dedi.
Çok farklı duygular içindeydim. Günümüzün maddiyatçı dünyasında insanlar küçük çıkarlar için bile didişiyor; hatta birçok akraba kar uğruna birbirine düşman kesiliyor. Oysa tesadüfen tanıştığım bu uygulayıcı memur, sırf benim güvenliğim için geleceğini, işini ve çıkarlarını fedakarca bir kenara bıraktı, kaçışımı mümkün kıldı.
Shifu şöyle demişti:
“Şu andan itibaren her ne yaparsanız yapın, bencil olmamanın ve kendinden önce başkalarını düşünmenin erdemli Aydınlanmasını elde etmek için, öncelikle diğerlerini düşünmelisiniz.” (Daha İleri İlerleme İçin Esaslar, Buda-Doğası İçerisinde Hiçbir Şeyin Atlanmadan Her Şeyin Kuşatılması)
Gece yarısı geçtiğinde, oda sessizken ve biz uyuyor numarası yaparken, nöbetteki iki memur kapıyı itip araladılar, içeri bakıp sessizce kapatıp uyumaya gittiler. Saate baktım; biri biraz geçmişti—gitme vaktiydi. Sarılıp vedalaştık: “Hoşça kal, kendine dikkat et!”
Pencerenin önünde durup zifiri karanlık geceye baktım; tek bir ışık bile görünmüyordu. Üçüncü kattaydım; aşağıda ne olduğunu bilmiyordum. İçimden haykırdım: “Shifu, atlamak üzereyim. Lütfen tut beni!” Cesaretimi toplayıp pencere pervazına çıktım ve atladım. Güm diye yere indiğim anda etraftaki tüm harekete duyarlı lambalar yandı.
Daha doğrulup ayağa kalkamadan, yaşlı bir adam adeta yoktan beliriverdi; elektrikli üç tekerleğiyle kayarak önümde durdu ve seslendi: “Genç hanım, atla!” Net ve kararlı sesi, düşünmeme fırsat bırakmadı. Hızla atlayıp gideceğim yeri söyledim. Bir kelime etmeden süratle oradan uzaklaştık, o karmaşayı ardımızda bıraktık.
Kışın ortasında, gece yarısı, Kamu Güvenliği Bürosu’nun otoparkında bu yaşlı adam nasıl ortaya çıkmıştı? İnanılmazdı. Gideceğimiz yere çabucak vardık—öyle ki ona teşekkür etmeye, yüzünü doğru dürüst görmeye, neden orada olduğunu sormaya bile fırsat bulamadım. Geldiği kadar esrarengiz biçimde kayboldu; ardında iz bırakmadı.
Apartman binasının altında durdum; geçici olarak orada kalan beş uygulayıcı arkadaşın hangi katta, hangi kapıda olduğunu bilmiyordum. Yukarı bakarken dördüncü kattaki bir pencerede ışık yandı. İki tanıdık yüz belirdi; yukarıdan bana bakıyorlardı, “Çabuk, merdivenleri çık!” diye işaret ediyorlardı. Yedi günlük açlık grevine rağmen kendimi zinde hissediyordum; hiçbir rahatsızlığım yoktu.
Beni görünce herkesin yüzü sevinçle aydınlandı. Şaşkınlıkla sordum: “Geldiğimi nasıl bildiniz?” Şöyle cevap verdiler: “Az önce küçük çalar saat yere düşüp hepimizi uyandırdı. Işığı yaktık ama olağanüstü bir şey görmedik. Nedense pencereyi açıp dışarı bakma dürtüsü hissettik—ve işte sen, aşağıda durup bize bakıyordun.” Merhametli ve yüce Shifu, öğrencisi için her adımı titizlikle düzenlemişti.
Yedi günlük sıkıntımın her ayrıntısını uygulayıcı arkadaşlarla paylaştım; Shifu’nun ince düzenlemelerini, Dafa’nın harikalığını ve mucizevi tecellilerini anlattım. Herkes dikkat kesilerek dinledi. Zayıflamış halimi görünce, uygulayıcı arkadaşlar acıyla gözyaşlarını sildiler. Yaşananların tümü bir oyun gibi hem nefes kesici hem de yoğun bir şekilde sahne sahne birbirine kenetlenerek gelişti.
Ne kıymetli hatıralar, ne unutulmaz yıllar! Bir zamanlar günlerimizi birlikte geçirdiğimiz uygulayıcıları hala hatırlıyorum—her birimiz memleketlerimizden sürülmüş ve zulüm yüzünden yasadışı biçimde hapsedilmiştik. Dafa, kalplerimizi birleştirerek bizi daima birbirimize bağlayan kalıcı bir bağ ördü.
Karmik yükleri olan ve toz kadar sıradan bir varlık olan bana, Dafa’nın bir zerresi olma ve Buda’nın sınırsız lütfunda yıkanma iznini lütfeden büyük ve şefkatli Shifu’mun önünde derin saygıyla eğiliyorum.
Uygulayıcı arkadaşlara en derin şükranlarımı sunuyorum. İnsan dünyasının bu muhteşem Fa-düzeltmesi dönemindeki bu görkemli bölümü sizinle paylaşmış olmak benim için büyük mutluluktur.
Telif Hakkı © 2025 Minghui.org'a aittir. Her hakkı saklıdır.