(Minghui.org) Selamlar, saygıdeğer Shifu! Selamlar, uygulayıcı arkadaşlar!

Minghui.org’daki 22. Çin Fahui Konferansı, Çin’deki uygulayıcıların bu özel tarihsel dönemde kendi xiulian uygulaması deneyimlerini konuşmaları için Shifu tarafından düzenlenmiş kıymetli bir fırsattır. Bizler bunu çok değerli buluyoruz ve buna katılmanın benim için büyük bir onur olduğunu hissediyorum. Uygulama deneyimlerimi sizlerle paylaşmak, Shifu’ya rapor etmek ve insanlara Falun Dafa’nın ne kadar görkemli ve olağanüstü olduğunu göstermek istiyorum. Engin şefkatiniz ve kurtarıcı lütfunuz için teşekkürler, Shifu!

Fa’yı Çalışmanın, İyi Xiulian Uygulamanın ve Kendini Geliştirmenin Önemi

Ben 70’li yaşlarında bir kadın uygulayıcıyım ve Falun Dafa’yı 26 yıldan fazla süredir uyguluyorum. Diğer uygulayıcılar gibi ben de sıkıntılardan ve sınavlardan geçtim; büyük küçük pek çok testle yüzleştim. Shifu’nun rehberliği ve koruması sayesinde inancımda hep kararlı kaldım, tökezleme ve düşmelerime rağmen xiulian uygulamama devam ettim.

Falun Dafa’yı uygulamaya başladığımdan beri Fa çalışmasına çok önem verdim. Shifu tüm derslerinde Fa’yı çalışmanın önemini vurguladığından, gevşemeye cesaret edemiyorum.

Bir gün öğleden sonra, zulüm hakkındaki gerçeği insanlara anlatmak için aceleyle dışarı çıktım ve kapıyı arkamdan çektim. Kapıyı kilitlediğimi fark etmemiştim. Kocam içerideydi. Sağlığı iyi değildi, felç geçirdiği için çok yavaş yürüyordu. Her gün dışarı çıkıp biraz yürüyüş yapardı. Saat 5’e kadar eve dönemedim. Döndüğümde komşum kapıyı kocamın üzerine kilitlediğimi söyledi. “Hayır, kapıyı kilitlemedim, sadece çektim,” dedim. Ama kalbim titriyordu, çünkü kocamın huysuz olduğunu biliyordum ve bana çok kızmış olacağını düşünüyordum.

Kendimi sakinleştirdim. Kendime, bir uygulayıcı olduğum için sarsılmamam gerektiğini söyledim. Bir Arhat’ın başına ne gelirse gelsin neşeli olduğunu kendime hatırlattım. Eğer kendimi daha yüksek bir seviyeye yükseltmek istiyorsam, Falun Dafa’nın ilkelerine göre davranmayı kendime şart koşmalıydım.

İçimden Shifu’ya şöyle söyledim: “Shifu, kendimi geliştirmek istiyorum. Daha yüksek bir seviyeye yükselmek istiyorum.” Kocam bana kükredi: “Niye beni içeri kilitledin? Bir de telefonunu da yanında götürmemişsin!” Ona yumuşak bir sesle cevap verdim: “Lütfen kızma. Bu daha önce hiç olmadı. Kapıyı dalgınlıkla kilitlemiş olmalıyım. Bunu bilerek yapmadım. Neredeyse 70 yaşındayım, dalgın olduğumda hata yapabiliyorum. Birbirimize karşı hoşgörülü olmalı ve birbirimizi desteklemeliyiz. Sağlığın iyi değil, kendini üzmemelisin.”

Bunu duyar duymaz yüzü hemen güldü ve “Hayır, kızgın değilim,” dedi. Bir anda böyle değişmesine çok şaşırdım. Az önce fırtına gibiydi, şimdi sakindi. Dafa mucizevi! Shifu yüce! Şunu fark ettim ki bir Falun Dafa uygulayıcısı olduğumu hatırladığım ve Fa’nın ilkelerine göre davrandığım sürece kendimi yükseltebilirim.

Birkaç yıl önce kayınvalidemin mezarını başka bir yere taşımamız gerekiyordu. Kocamın üç kız, iki erkek kardeşi vardı. En büyük kız kardeşi ve iki erkek kardeşi vefat etmişti. Çin geleneğine göre mezarı taşıma sorumluluğu erkek çocuğa aittir. Bu yüzden görev kocamın omuzlarına kaldı. Bunu anlayışla karşıladım ve her şeyle ilgilenmek için kendim gönüllü oldum. Taşımadan önceki gece, ertesi gün gelebilecek olanların isimlerini defterime yazdım ki bana para verdiklerinde işaretleyebileyim. O anda, bir uygulayıcı olarak böyle yapmamam gerektiğini fark etmemiştim; çok meşguldüm, düşünmeye bile vaktim yoktu. Ertesi gün her şey hallolduktan sonra bir otelde yemek yedik. Masamız doluydu. Ama sadece iki görümcem bana para verdi. Kişisel çıkara olan takıntımı fark ettim ve Shifu’nun bu olayla bana bu takıntımı hatırlattığını hissettim. Çok utandım. Bunu fark ettiğime göre, mutlaka bırakmalıydım.

Xiulian, sınavlardan geçme, zorluklardan geçme ve kendini her an gerçek zamanlı olarak geliştirme sürecidir. Bazen başarılı olunur, bazen olunmaz. Bazen xinxing'imi (ahlaki/zihinsel durum) korurum, bazen koruyamam. İşte xiulian budur. Bundan sonra daha azimle uygulayacak, Fa’yı iyi çalışacak ve kendimi gerçekten sağlam bir şekilde yükselteceğim. Kendini geliştirmek, xiulian’da her şeyden önce gelir.

Falun Dafa Mucizevi ve Olağanüstüdür

Bir gün üç kız kardeşimle birlikte annemle babamın evine gittik ve onların odun toplamalarına yardım ettik. Etrafta çok sivrisinek vardı. İki saat bile olmadan geri döndük. Annem neden bu kadar erken döndüğümüzü sordu. En büyük kız kardeşim, sivrisineklerin bizi mahvedeceğini söyledi. Kız kardeşlerimin sırtı kırmızı sivrisinek ısırıklarıyla kaplıydı. Annem tuzlu suyla sırtlarını sildi. Benim sırtımı da silmek istedi. “Gerek yok,” dedim. “Sivrisinekler beni ısırmadı. Bak istersen.” Sırtıma baktı. Bir tek kabarıklık bile yoktu. Çok şaşırdılar ve sivrisineklerin beni neden ısırmadığını sordular. Ben de şöyle dedim: “Ben bir Falun Dafa uygulayıcısıyım, üzerimde enerji var. Kötü şeyler bizim alanımıza giremez.” Ailem, “Falun Dafa gerçekten harika!” dedi.

Annemle babam hayattayken, biz dört kız kardeş ailelerimizle birlikte her yıl Çin Yeni Yılı’nda onların evine giderdik. Bu fırsatı onlara gerçeği açıklamak için kullanırdım. Babam dışında hepsi Falun Dafa’nın iyi olduğunu kabul etti. Babam Çin Komünist Partisi (ÇKP) üyesiydi. ÇKP’den ayrılmış olmasına rağmen Falun Dafa hakkında hala bazı soru işaretleri vardı.

Annemin ileri yaşlarında kalp sorunu vardı ve sık sık hastaneye yatırılırdı. Biz dört kız kardeş sırayla ona baktık. Ona Shifu’nun Guangzhou’daki Fa derslerini dinlettim. Babama, o gün anneme kim bakıyorsa mutlaka ona Shifu’nun Fa derslerini dinletmesi gerektiğini söyledim. Annem dinlemeyi çok severdi ve bana komik bir olayı anlatmıştı.

Mahjong oynamayı severdi. Bir gün Mahjong oynamaya giderken kapı koluna sıkıştırılmış bir broşür gördü. Kapağı dikkat çekiciydi, o da broşürü alıp Mahjong oynanan yere götürdü. Oranın sahibi anneme elindekinin ne olduğunu sordu. Annem, “Birisi kapı koluma bırakmış. Güzel görünüyor, ben de buraya getirdim,” dedi. Mekan sahibi broşürü eline aldı ve yüksek sesle “Bu yaşlı teyze Falun Dafa’yı tanıtıyor,” dedi. Annemin okuma yazması olmadığını bildikleri için herkes güldü. İçlerinden biri broşürü eline alıp sesli okudu.

Annem, Hong Yin II’den bir şiiri ezberden okuyabiliyordu. Ona bakma sırası bana geldiğinde, bu şiiri bana okudu:

Xiulian uygulamak zor değil
Zor olan takıntılardan kurtulmak
Ne zaman o çok sayıdaki takıntılardan ayrılacaksın
Dert denizinin kıyısız olduğunu herkes bilir
Eğer iraden sağlam değilse
Engeller dağ gibidir
Nasıl bu ölümlü hayatı aşacaksın?” 
(Hong Yin ll, Ayrılma)

Onu alkışladım. Babamın her gün annemin yanında olduğuna göre, az da olsa Fa’yı dinlemiş olması gerektiğini düşündüm.

Bir gün yine anneme bakma sırası bendeydi. Odaya girer girmez kız kardeşim, “Ablacığım, babam dün gece olan bir şeyi anlattı, hala çok korkuyor,” dedi. Sonra olayı bana anlattı.

Annemle babam birinci katta, yaklaşık 100 metrekarelik iki odalı bir dairede yaşıyordu. Güney tarafındaki odada iki yatak vardı. Annem büyük yatakta, babam tek kişilik yatakta yatardı. Biz kız kardeşler de kuzeye bakan odada kalırdık.

Gece yarısı, annem uyumuş, babam ise henüz uyumamıştı. Aniden siyahlar giymiş bir adam belirdi. Babam yüzünü seçemedi. Kapının açıldığını da görmedi. Siyah gölge babamın yatağına doğru geldi. Babam çok korktu ama ne konuşabildi ne de hareket edebildi. Siyah gölge bir süre onun yatağının başucunda dikildi, sonra annemin tarafına yöneldi. Gölge annemin yatağının yanına varmak üzereyken babam, yatağın dört bir yanından yükselen kıpkırmızı ışıkların gölgenin gözlerine doğru şiddetle parladığını gördü. Siyah gölge hemen kapıdan dışarı kaçıp gitti. Babam uzunca bir süre bu şoku atlatamadı.

Annem olayın farkında değildi. Kuzey odada yatan kız kardeşim de hiçbir şey duymamıştı.

Babamla şöyle konuştum:“Baba, sen bir hayalet gördün. ÇKP üyesisin ve ateizmle derin bir şekilde zehirlenmiş durumdasın. Bizim Shifu’muz şefkatli, bu ruhu senin ateist düşünceni parçalamak için kullandı. O anda konuşamamanın ve kıpırdayamamanın sebebi, hayaletin seni kontrol etmesiydi. Bak, o hayalet kapıyı açıp kapamaya bile ihtiyaç duymadı; her türlü engelden geçebiliyordu. Annem her gün Shifu’nun Fa’sını dinlediği için Shifu onu korudu. Bu olay sayesinde şunu anlamalısın: Cennet var, cehennem var, Budalar ve hayaletler var.”

Bu deneyimden sonra babam Dafa’ya karşı olumlu bir tutum almaya başladı.

Fa ile Uyumlanmak ve Canlıları Kurtarmak Çok Acil

Dafa uygulayıcıları, Fa-düzeltmesinin sona yaklaşmakta olduğunu biliyor.

Shifu bize şöyle hatırlatmıştır:

“Bekleyemezsiniz. Canlı varlıklar zulüm görüyor ve ahlak hızlı bir düşüş içinde. Kurtarabileceğiniz insan sayısı giderek azalacak, aynı zamanda giderek her şey daha da zorlaşacak, dolayısıyla bekleyemezsiniz.”  (2007 New York Fa Konferansında Fa'nın Öğretilmesi)

Shifu ayrıca şöyle demiştir:

“Netice itibarı ile umuyorum ki, azminizi düşürmezsiniz. Şafağın ışığını görür gibi olmadınız mı? Şeytan bitti ve sona doğru yaklaştıkça daha canlı olmalısınız. Dafa uygulayıcıları olarak yapmanız gereken şeyi yerine getirin ve daha fazla yaşamı kurtarın. Orada kudretli erdem yatmaktadır. ” 
(2009 Uluslararası Büyük New York Fa Konferansında Fa'nın Öğretilmesi)

Fa-düzeltmesi döneminde yaşayan bir Falun Dafa uygulayıcısı olarak, Shifu’ya Fa’yı düzeltmede yardımcı olmanın ağır sorumluluğunu ve aciliyetini derinden hissediyorum.

Sabah, ev işlerini bitirdikten sonra Fa’yı çalışıyorum. Sonra saat 11’de öğle ve akşam yemeğini pişiriyorum. Akşam yemeğini erken pişiriyorum ki ben dönene kadar kocam beklemek zorunda kalmasın. Saat 5’e kadar eve dönmüyorum. Öğle vakti doğru düşünceler göndermeyi bitirdikten sonra genellikle bir parka gidip insanlara gerçeği anlatıyorum. Karşılaştığım herkese gerçeği açıklıyorum. Bazen tek başıma, bazen diğer uygulayıcılarla birlikte dışarı çıkıyorum.

Daha önce başka bir projede yer almıştım ve yaklaşık on yıldır insanlara yüz yüze gerçekleri anlatıyorum. Başlangıçta insanlarla konuşmakta iyi değildim, söyleyecek söz bulamıyordum. Bu beni çok rahatsız ediyordu. Diğer uygulayıcılardan öğrenmeye çalıştım ama yine de kendi başıma iyi yapamıyordum. Zamanla, yavaş yavaş yolumu buldum; bu konuda pek çok paylaşım makalesi okudum. Gittikçe olgunlaştım. Diğer uygulayıcıların deneyimlerini okumak bana çok yardımcı oldu. İnsanlara yüz yüze gerçeği anlatmak, iyi bir xiulian fırsatıdır. Aynı zamanda kendimi geliştirme ve yükseltme sürecidir.

COVID salgınının en ağır olduğu dönemde, eskiden çok kalabalık olan bir alışveriş merkezine gitmiştim. Neredeyse kimse yoktu. Etrafta dolaşırken 70’li yaşlarında, uzun boylu ve maske takmayan bir adamla karşılaştım. Onu selamladım ve neden maske takmadığını sordum. Şöyle dedi:
“Ölecek kaderim varsa maske takmanın faydası yok. Ölmeyeceksem de zaten ölmeyeceğim.”

Ben de şöyle dedim:
“Söyledikleriniz kulağıma çok hoş geliyor. Halk arasında şöyle denir: ‘Vicdanına karşı bir şey yapmadıysan ölüm kapını çalmaz.’ ÇKP pek çok kötü şey yaptı. Gökyüzü onu cezalandıracak; bundan kaçamaz. ÇKP sayısız siyasi hareket başlattı, o kadar çok Çinliye ölümüne zulmetti ki… Kültür Devrimi, beş bin yıllık Çin geleneksel kültürünü harap etti. ÇKP insanların zihnini ateizmle yıkıyor. Oysa Çinliler eskiden Cennet ve Yeryüzüne saygı gösterirdi. İnsanlar evlenirken önce Cennet ve Yeryüzü’ne saygı sunardı. Şimdi Çin’e bir bakın: Kumar, fuhuş, uyuşturucu ve pornografi her yerde. Sahte mallar her yerde. Yolsuz yetkililer baştan aşağı çürümüş. ÇKP, kendini geliştiren Falun Dafa uygulayıcılarına zulmediyor. Gökyüzü buna kayıtsız kalır mı? COVID salgını bir uyarıdır. Eğer ÇKP insan eliyle cezalandırılmazsa, Cennet onu cezalandıracaktır. Siz Parti üyesi misiniz?”

“Evet, ben köklü bir Parti üyesiyim,” dedi.
“Lütfen ÇKP’den ayrılın,” dedim. “Cennet onu cezalandırdığında, siz onunla birlikte batmazsınız. Bugün karşılaşmamız kaderdir. Falun Dafa, insanları kurtarmak için burada. Bu fırsatı kaçırmayın. Lütfen içinizden ‘Falun Dafa iyi, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi’ sözlerini tekrarlayın. Felaketlerden uzak durur ve güven içinde olursunuz. İzin verirseniz ‘Ping An’ (Barış ve Güvenlik) takma adıyla sizi Partiden ayırayım. Size barış ve mutluluk diliyorum.”

Söylediklerimi memnuniyetle kabul etti ve “İyi, iyi, söylediklerinizi kabul ediyorum,” dedi.

Bu yılın başlarında yine her zamanki gibi gerçeği anlatmak için dışarı çıktım. Bir pastanenin önünden geçtim. Kocam için bir pasta almak istiyordum ama içerisi çok kalabalıktı. Yoluma devam ettim. İlerde müşterisi olmayan başka bir pastane gördüm. Dükkan sahibi beni görünce içeri davet etti.
“Oradaki pastanede bu kadar çok insan var, burada ise hiç kimse yok. Pasta pastadır, neden?” diye sordum.

Acı bir gülümsemeyle, “Ara sıra gelen olur,” dedi. Duvara baktım, büyük bir Mao portresi asılıydı. Kendisine, işinin neden iyi gitmediğini bildiğimi söyledim.

“Duvara o ölü adamın resmini asmışsınız,” dedim. “O, gökyüzüne ve yeryüzüne karşı mücadeleyi savunmuş, insanın gökyüzünü ve yeri alt edeceğini söylemiş biri. Size iyi talih getirmez. Çin halkına sayısız felaket ve sıkıntı getirdi. Şimdi Çin ne hale geldi? O; merhamet, doğruluk, edep, bilgelik ve sadakat gibi geleneksel Çin değerlerini yok etti. Günümüzde insanlar birbirine güvenmez oldu—hatta karı koca bile. Çinliler paraya tapar hale geldi. Çinliler, ‘Ölü biri toprağa gömüldüğünde huzur bulur,’ der. Mao’nun bedeni iç organları olmadan, öldükten sonra 50 yıldır halka sergileniyor. 9,6 milyon kilometrekarelik bu geniş topraklarda onu gömecek bir yer kalmadı.”

Bunu duyunca, dükkan sahibi diğer odaya gitti. Bir süre sonra, bir adam kafasını uzatıp bana baktı, sonra kayboldu. Dükkan sahibi geri geldi, Mao’nun fotoğrafına doğru yürüdü, portreyi yerinden söküp çöpe attı.

Ben de ona şöyle dedim:
“Günümüzde insanların ahlakı hızla aşağı kayıyor. Çok sayıda doğal afet ve insan kaynaklı felaket var. İnsanlığın önünde büyük bir felaket var. Lütfen içinizden ‘Falun Dafa iyi, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi’ deyin. Budalar ve Tanrılar insanların kalbine bakar. ÇKP’ye, Gençlik Birliği’ne ya da Genç Öncüler’e üye misiniz?”

Gençlik Birliği’ne üye olduğunu söyledi.
“Öyleyse ‘Xing Long’ (Uğur ve Gelişme) takma adıyla, hem Komünist Gençlik Birliği’nden hem Genç Öncüler’den ayrılmanıza yardımcı olayım. Size barış, mutluluk ve bol kazanç diliyorum!” dedim. Çok sevindi ve defalarca bana teşekkür etti.

İnsanların gerçeği anlayıp kurtulduğunu gördüğümde onlar için çok mutlu oluyorum. Shifu’nun bizden istediğini yerine getirmiş oluyorum. Shifu’ya insanları kurtarmasında yardım etmek, O’nun bizden istediği şeydir.

Başka bir sefer, bir uygulayıcıyla birlikte otobüse binip bir parkta gerçeği açıklamaya gittik. Yetmişli yaşlarında iki kadının arkasına oturduk. Onlardan biri yüksek sesle konuşuyordu. Coşkuyla şöyle diyordu:
“Çin çok güçlü ve zengin. Hiç kimse Çin’i durdurmaya cesaret edemez. Amerikalılar da edemez. Çin bu yıl mutlaka Tayvan’ı fethedecek.”

Konuşurken bana bakıyordu. Diğer uygulayıcı, bu kadına gerçeği açıklamamı istemediğini, onun kurtulamayacağını düşündüğünü belli etmek için ayağıma hafifçe vurdu.

Ben sarsılmadım ve kadınla konuşmak için uygun anı kolladım. Kadın tekrar tekrar, “Gerçekten de kimse Çin’i durduramaz. Çin dünyadaki en güçlü ülke. Amerika Çin’i durduramaz,” diyordu. Ona gülümseyerek şöyle sordum: “Peki Çin’in en birinci olduğu konu nedir sizce? Ben Çin’in dünyada sahte ürün üretiminde bir numara olduğunu biliyorum. Çin’in en güçlü tarafı bu.”

Bunu duyunca ses tonu bir anda 180 derece değişti. Kısık bir sesle, “Doğru,” dedi. “Bakın, o zehirli süt tozu ne kadar çok çocuğu zehirledi…” Diğer yolcular da bizi sessizce dinliyorlardı. Çok geçmeden otobüs bizim ineceğimiz durağa geldi.

İki kadın da bizimle birlikte indi. Öğretmen olduklarını öğrendim. Gerçekleri anlatmaya devam ettim. Konularım arasında Çin geleneği, ÇKP’nin nasıl iktidara geldiği, başlattığı acımasız siyasi hareketler ve Falun Gong’a yönelik zulüm vardı. Anlattıklarımı kabul ettiler. Yanımdaki uygulayıcı da diğer kadınla konuşup gerçeği açıkladı. En sonunda ikisi de gerçeği anlamış ve ÇKP’den ve ona bağlı örgütlerden ayrılmayı kabul etmiş oldu.

Uygulayıcılar gerçeği anlatırken her türden insanla karşılaşırlar. Kimileri bize küfreder, kimileri bizden para ister, kimileri bizi polise ihbar eder, hatta vuranlar bile olur. Kendi benliğimizi bırakmalı, kavramlarımızı değiştirmeli ve insanların bize ne yaptığı karşısında sarsılmamalıyız. Biz buraya Shifu’ya Fa’yı düzeltmede yardım etmeye ve canlıları kurtarmaya geldik; özgeci varlıklar olmaya doğru ilerliyoruz. Shifu’nun bizden istediği budur. Shifu’nun istediği şey, budur.

Kendi xiulian yoluma dönüp baktığımda, Shifu’nun her adımda benimle ilgilendiğini ve yükselişim için fedakarlıklar yaptığını görüyorum. Shifu’nun işaretleri, koruması ve rehberliği olmasaydı ben ne yapabilirdim ki? Shifu’nun kurtarıcı lütfu ve Dafa’nın sonsuz gücü, her evrenin kral ve lordlarını tesis ediyor. Daha gayretli xiulian yapmalı ve ileriye doğru azimle yürümeliyim.

Shifu’ya rapor etmek istediğim daha pek çok düşünce ve hikaye var. Ama burada duracağım.
Shifu, Fa’yı daha çok çalışarak sürekli Fa ile uyumlanacağım. Shifu’nun rehberliği ve güçlendirmesiyle xiulian yolculuğumun son kısmını da istikrarlı, doğru ve iyi bir şekilde yürüyeceğim. Üç işi iyi yapma konusunda çabamı ikiye katlayacağım. Bazı kavramlarım ve takıntılarım hala zaman zaman kendini gösterse de artık kökleri yok. Shifu şöyle demiştir:

“Hastalığınızın asıl nedeni ortadan kaldırıldı ve geriye kalan şey, birazcık zorluk ve acı çekmenizi sağlamak için kendi başına ortaya çıkacak olan bu bir parça siyah qi'dir…” (Zhuan Falun, İkinci Ders)

Şu anda kendimi böyle hissediyorum.

Shifu bize ayrıca şöyle söylemiştir:

“Başarmanız gereken şeyler, gerçekleri açıklamak ve canlıları kurtarmaktır. Sizin başarmanız gereken başka bir şey yoktur. Bu dünyada başarmanız gereken başka hiçbir şey yoktur.” (2015 New York Fa Konferansında Fa'nın Öğretilmesi)

Shifu, bunu aklımdan çıkarmayacağım!

Teşekkürler, Shifu!

(Minghui.org’daki 22. Çin Fahui Konferansı için seçilmiş makale) 

Orijinal Çince makale