(Minghui.org) 69 yaşındayım ve kırsalda yaşıyorum. 1998 yılında Falun Dafa (Falun Gong olarak da bilinir) uygulamaya başladım. Shifu’nun rehberliği altında, gerçek benliğime dönmemin aydınlık yolunu buldum. Uygulama yoluyla, son derece benmerkezci ve bencil biriyken, yavaş yavaş kendini bırakmaya ve canlıları kurtarmaya çabalayan biri hâline geldim.

Yirmi yılı aşkın süredir uygulama yapıyorum ve en derin fark edişim şu: Bir uygulayıcının doğru düşüncelerinin kaynağı Dafa’dır. Yalnızca Fa’yı iyi çalışarak sınavların ve zorlukların üstesinden gelebiliriz. Bu nedenle, Shifu’ya bildirmek ve uygulayıcı arkadaşlarla tecrübemi paylaşmak için uygulama sürecimin bir kısmını anlatmak istiyorum.

Dafa Beni İyi Bir İnsana Dönüştürdü

Eskiden çok öfkeli ve baskın bir karaktere sahiptim. Anne babamla, akrabalarımla ve komşularımla sık sık çatışırdım. Bir tartışmada içim soğuyana kadar karşımdakine bağırır çağırırdım; kendimi “kazandığıma” inanana kadar durmazdım. En ufak bir kayba tahammül edemezdim. Fiziksel kavgadan hiç çekinmezdim—bir keresinde aynı anda iki kişiyle kavga ettim. İnsanlar benden korkar ve benden uzak dururdu. O zamanlar kendimle gurur bile duyuyordum, “sert” olduğumu, herkesten güçlü olduğumu düşünüyordum.

1998 yılının Ağustos ayında, Falun Dafa kasabamıza tanıtıldı. Başkalarıyla birlikte Shifu’nun derslerini izledim ve egzersizleri öğrendim. Falun Dafa’nın temel kitabı olan Zhuan Falun’u okuduktan sonra aniden şunu kavradım: Evrenin belirli ilkeleri vardır ve bunların en temel olanı Doğruluk, Merhamet ve Hoşgörü’dür. Yalnızca bu ilkelere uyarak ve iyi bir insan olmaya çabalayarak aydınlık bir geleceğe sahip olunabilir. O andan itibaren kendimi değiştirmeye karar verdim.

Değişim sürecim başladı. Çatışmalar olduğunda, insanlara artık öfkeyle değil, nezaketle yaklaşıyordum. Tartışmıyor, kavga etmiyordum. Yaşlılara saygı gösteriyor, insanlara yardım ediyordum. Komşularımla olan ilişkim düzeldi ve aile içinde huzur oluştu. Bende olan bu değişimi gören insanlar şöyle dedi: “Falun Gong uygulamak gerçekten insanı değiştiriyor!”

Dafa’yı yaymak için aktif şekilde çaba gösterdim. Başkalarının daha kolay öğrenebilmesi için evimi grup Fa çalışmaları ve egzersiz uygulaması için açtım. Kapım her zaman açıktı ve gelen herkesi içtenlikle karşıladım. Yakın veya uzak yerlerden gelen uygulayıcıların rahat etmesi için onlara ücretsiz yemek bile hazırladım.

O dönemde insanlar Falun Dafa uygulamaya karşı çok hevesliydi. Birçok kişi sağlık açısından büyük iyileşmeler yaşadı. Benim kronik rahatsızlıklarım—orta kulak iltihabı, mide sorunları, romatizma, kansızlık ve kadın hastalıkları—çok kısa sürede iyileşti.

Artık insanlar benden korkmuyor ya da beni görmezden gelmiyordu. Aksine şöyle söylüyorlardı: “Sen tamamen değişmişsin—adeta yeni bir insan olmuşsun.” Gerçekten de Buda’nın ışığının her yeri aydınlattığını, huzur ve güzellik getirdiğini hissediyordum.

Yirmi yılı aşkın uygulama sürecimde, Shifu’nun şefkatli koruması altında, Fa’dan gelen doğru düşüncelerle tüm sınavlardan geçtim.

Zorla Çalıştırma Kampında ‘Dönüşüm’e Karşı Dayanmak

Kasım 2000’de, Falun Dafa’ya olan sarsılmaz inancım nedeniyle bir buçuk yıl süreyle kadınlar zorunlu çalışma kampına gönderildim. Oraya varır varmaz karşıma çıkan ilk sınav, “dönüşüm” adı verilen şeydi—yani inancımdan vazgeçmem için yapılan baskı.

Sözde “yardımcılar” beni kandırmaya çalışarak şöyle dediler: “Yüzlerce Falun Gong uygulayıcısı çoktan dönüşüm geçirdi. Hepsi pes etti. Sen de biran önce dönüşsen iyi olur. Bir kez dönüşürsen serbestçe sosyalleşebilir, Fa çalışabilir, tecrübe paylaşımı yapabilirsin.” Ayrıca Shifu’ya ve Dafa’ya iftira atan kötü niyetli sözler söylediler.

Kendi kendime şöyle düşündüm: Shifu bu kadar iyi, Dafa bu kadar harika… Bana nasıl ‘dönüşmemi’ söylerler? Neye dönüşmek? Eğer Shifu’yu ve Fa’yı inkâr edersem, Falun Gong’u zulmeden şeytani düzenin bir parçası olmaz mıyım? Bunu asla yapmam!

Doğru ile yanlışı açıkça ayırt edebiliyordum, iyinin ve kötünün özünü görüyordum ve bu “dönüşüm” denen şeyin kesinlikle kabul edilemez olduğunu biliyordum. Ancak önümde duran zulümle nasıl yüzleşecektim?

O anda Shifu’nun öğrettiklerini hatırladım:

“Her türden zorlu koşul altında, düşüncelerinizi daima dingin tutmalısınız.

Etkilenmeden kalabildiğiniz sürece tüm durumların üstesinden gelebilirsiniz.”

(ABD Ortabatı Fa Konferansı’ndaki Fa Öğretisi)

“Sizin uygulamanız ve Dafa içerisindeki kararlılığınız bir kaya gibi sert ve Dafa içerisinde güçlü bir şekilde sabitlenmiş durumda.” (Yeni Zelanda Konferansında Fa'nın Öğretilmesi) 

Shifu’nun öğretileri, gerçek bir Dafa öğrencisinin sahip olması gereken doğru düşünceleri içimde güçlendirdi. “Yardımcılar” ne kadar saldırgan konuşursa konuşsun, inancımı sarsamadılar. Tehditleri ve gözdağları beni etkilemedi. Bana çeşitli belgeler imzalatmak, garanti yazıları yazdırmak ve uygulamayı inkâr ettirmek istediler; ancak hiçbirini kabul etmedim. Aşağılanma ve dayak bile irademi kıramadı.

Sözde “yardımcı” beni tehdit ederek şöyle dedi: “Dönüşümü reddeden herkes ıssız Sincan’daki Gobi Çölü’ne gönderilecek. Son Falun Gong uygulayıcısına kadar hepinizi yok edeceğiz!”

Ben de şu karşılığı verdim: “Ben uyguladığım sürece Falun Gong asla yok edilemez.” Bu sözleri söyledikçe kararlılığım daha da güçlendi.

Zulüm giderek şiddetlendi.

Her gün on saatten fazla duvara dönük şekilde ayakta durmaya zorlandım. Kavurucu yaz sıcağında saatlerce tuvalete gitmeme izin verilmeden bekletildim. Bir seferinde dayanamayarak tuvalete gidince ceza olarak elektrikli coplarla şok verildi —avuçlarımda izleri hâlâ duruyor.

Defalarca hücre cezasına atıldım; on gün, hatta bir ay süren dönemlerde sivrisinek ve tahtakurusu sürülerinin arasında kalmak zorunda bırakıldım. Beyin yıkama videolarını izlemeyi reddettiğim için tokatlandım ve ağır işlerin gerekliliklerini yetiştiremediğim zamanlarda bütün gece uyumadan ayakta durmaya zorlandım.

O dönem şunu kavradım: Bir uygulayıcı her zaman doğru düşünceleri korumalıdır ve bu doğru düşünceler Fa’dan doğar. İşkencenin şiddeti ne olursa olsun, kandırmacanın dili ne kadar ustaca olursa olsun, kendimi sürekli Shifu’nun öğretileriyle cesaretlendirdim ve içimden sessizce şunları tekrar ettim:

“Dafa vücuttan çıkmıyor,

Kalp, Zhen-Shan-Ren'e demir atmış

Dünyada, Yüce bir Luohan

Ruhlar ve hortlaklar, korkudan titriyor.” (Hong Yin I, Kudretli Erdem)

“Sebatla Dafa uygulayın, yılmayan bir irade ile

Temel olan Seviyelerin yükselmesidir

Testlerin karşısında kişinin gerçek doğası açığa çıkarılır

Tamamlanmaya ulaşın, bir Buda, Tao veya Tanrı haline gelerek”

(Daha İleri Yükselmeler İçin Esaslar II, Açığa Çıkan Gerçek Doğa)

Fa’nın sınırsız gücünü hissettim. Shifu’nun şefkatli koruması ve güçlendirmesiyle inancımı korudum ve Mart 2002’de sağ salim eve döndüm.

“Falun Dafa Doğru Fa’dır” Yazılı Pankart

13 Mayıs 2001’de, zorunlu çalışma kampı “dönüşüm” geçirmemiş tüm Falun Gong uygulayıcılarına Falun Dafa’yı karalayan videolar izlettirmek istedi. İçimden şöyle düşündüm: Bugün Shifu’nun doğum günü; onu derinden andığımız ve en büyük minneti hissettiğimiz en kutsal gün. Böyle bir günde burada sessizce oturup şeytani güçlerin yönlendirmesine nasıl izin verebiliriz?

Bu doğru düşünce ortaya çıkar çıkmaz ayağa kalktım, altımdaki tabureyi ittim ve yüksek sesle şunu ilan ettim: “Bugün Shifu’nun doğum günü. Bunu izlemeyeceğim!”

Başka bir sefer, kamp Falun Gong’a karşı büyük bir imza kampanyası düzenledi ve herkesten Falun Gong’u karalayan dev bir pankarta imza atmasını istedi. Bir Dafa öğrencisi olarak Fa’yı koruma konusunda kutsal bir sorumluluk hissediyordum. Böyle bir şeye nasıl imza atabilirdim? Bunun yerine pankarta şu sözleri yazdım: “Falun Dafa doğru Fa’dır.”

Bu olay kamp içinde büyük yankı uyandırdı. Bir “yardımcı” şöyle dedi: “Bu pankart artık gönderilemez. Bu kelimeler karalanmazsa hepimiz başımızı belaya sokarız.”

Birisi durumu acımasızlığıyla bilinen hapishane müdürüne bildirdi. Bir süre sonra geldi, fakat beni cezalandırmak yerine başparmağını kaldırıp şöyle dedi: “Gerçekten cesur birisin.”

Dafa’yı Karalayan Videoları Yok Etmek

Yağmurlu bir gün, “dönüşüm”ü reddeden birkaç uygulayıcıyla birlikte saçak altında oturuyorduk; ayaklarımız neredeyse yağmur suyuyla dolmuş oluğa değiyordu. Yakındaki bir masanın üzerinde birkaç kutu video kaset vardı—hepsi Falun Dafa’yı karalayan beyin yıkama materyalleriydi. Gardiyanların oyalandığı bir anı fırsat bilip kasetleri kaptım ve doğrudan oluğa attım.

Daha sonra, merkez bu kasetlerin bedelini benden tazminat olarak kesmekle tehdit etti. Fakat içim rahattı; bir Dafa öğrencisinin yapması gerekeni yapmıştım. Korkuyu, tereddüdü ve hatta yaşama olan takıntımı bile bıraktım. Sonunda hiçbir şey olmadı ve o bölük bir daha asla böyle videoları açmadı.

Doğru Düşüncelerle Beyin Yıkama Merkezini Aşmak

Ağustos 2010’da bir gün işime gitmek üzere evden çıkarken, mahalle ofisinden kişiler ve kimliği belirsiz yedi-sekiz kişi beni durdurdu ve zorla bir araca bindirdi. Komşu ilçenin dağlarında, bir otelin içinde gizlenmiş bir beyin yıkama merkezine götürüldüm—yüz kilometreden fazla uzaklığa. Aynı anda iki uygulayıcı daha kaçırılmıştı.

Beyin yıkama merkezi otelin ikinci katındaydı ve demir kapıyla kilitliydi. Oraya vardığımızda tüm gücümle direndim ve içeri girmeyi reddettim. İlçe 610 Ofisi’nin başı arkadan gelip beni tekmeledi ve diğerlerine beni içeri sürüklemelerini işaret etti.

Kaçırılan her uygulayıcı ayrı bir odaya konuldu ve günün her saati “gözcüler” tarafından izletildi. Bize Falun Dafa’yı karalayan propaganda videoları izletildi, onların istediği şekilde “düşünce raporları” yazmamız zorlandı ve inancımızı inkâr eden belgeleri imzalamamız gerekti. Buna da “çalışma programı” adını verdiler.

Kasaba, ilçe, bölge ve şehir seviyesindeki yetkililer birer birer “eğitmen” rolüyle gelip beyin yıkama seanslarına katıldılar. Ben ise kararlıydım; doğru düşüncelerimi korudum. Bir Falun Gong uygulayıcısının görevinin gerçeği açıklamak ve insanları kurtarmak olduğunu biliyordum. Onlara Tiananmen kendini yakma olayının sahte olduğuna dair kanıtları anlattım ve Falun Dafa uygulamanın bana nasıl hem fiziksel hem zihinsel sağlık getirdiğini açıkladım.

Bir gün, ilin 610 Ofisi’nin başı geldi. Bu fırsatı değerlendirip ailemin yıllar boyunca zulüm nedeniyle yaşadığı acıları ve Parti’nin yalanlarıyla halka getirdiği sayısız felaketleri anlattım. Sessizce dinledi, tek kelime söylemedi ve bir daha asla geri gelmedi. Her gün, bu merkezin arkasındaki kötülüğün yok edilmesi için doğru düşünceler göndermeye devam ettim.

Biz uygulayıcılar birbirimizi göremesek de hepimiz güçlü doğru düşüncelerle zulme direniyorduk. Beyin yıkama girişimleri başarısız oldu ve 13 günlük yasadışı gözaltının ardından serbest bırakıldık ve evlerimize gönderildik.

Zorunlu Çalışma Kampının Beni Kabul Etmeyi Reddetmesi

2010 yılının Ekim ayında bir gün, ilçedeki “610 Ofisi”nden görevliler, temizlik görevlisi olarak çalıştığım bankadan beni zorla alıp kaçırdı. Beni zorla bir hastaneye götürüp tıbbi muayeneden geçirdiler. “Bu muayenenin amacı nedir? Organlarımı mı almak istiyorsunuz?” diye sordum. İçlerinden biri, “Bir buçuk yıl süreyle zorunlu çalışma kampına gönderiliyorsun,” dedi. Zulmü protesto etmek için derhal açlık grevine başladım.

Üç gün sonra beni zorunlu çalışma kampına götürdüler. Yol boyunca onlara gerçeği anlattım, iyi olmaları için onları teşvik ettim ve gelecekte başlarına gelecekleri düşünerek zulme katılmamaları için uyardım.

Kampa varınca bir kez daha tıbbi muayeneden geçirildim. Sonuçlar tamamen normaldi. Beni kabul bürosuna götürdüler; evrakları tamamlayıp beni orada bırakmayı planlıyorlardı.

O anda çok net bir şekilde biliyordum ki, zorunlu çalışma kampı bir Dafa öğrencisinin kalacağı yer değildi. Bu zulmü kabul etmiyordum; kararlılıkla direnecek ve eski güçlerin tüm ayarlamalarını tamamen reddedecektim. Yumruklarımı sıkarak hiçbir belgeyi imzalamadım, hiçbir parmak izi vermedim. Dört erkek ve bir kadın odaya girip beni yere bastırarak parmaklarımı açmaya çalıştı. Tüm gücümle direndim, mürekkep pedini tekmeyle ittim ve şöyle bağırdım: “Burası cehennemin yeryüzündeki hâli! O kadar çok uygulayıcı burada işkenceyle öldürüldü ki… 61 yaşındaki Bayan Zheng, zeki ve yetenekli biriydi; burada öldürüldü. Bayan Zhu da burada öldürüldü. Burada kalamam. Eve dönmeliyim!” Ne kadar uğraştılarsa da beni imzalamaya zorlayamadılar.

Hiç beklemedikleri bir şey oldu: Zorunlu çalışma kampı beni kabul etmeyi reddetti. Kabul bürosundaki birinin telefonda polise, “Bu kişiyi almayacağız. Geri götürün,” dediğini duydum. Yine de görevliler vazgeçmek istemedi. Kamp müdürünü ikna etmek için sırayla yalvardılar. Yoldan geçen bir kamp görevlisini görür görmez, “Lütfen bu kişiyi kabul edin,” dediler; ama görevli şöyle yanıt verdi: “Yukarıdan talimat geldi, onu alamayız. Kimse almaya cesaret edemez.”

Onlar saatlerce oradan oraya koşup kampı ikna etmeye çalışırken, ben araçta üç gündür bir yudum su bile içmemiş olmama rağmen güçlü doğru düşüncelerimi koruyarak oturdum. Çok iyi biliyordum ki, en ufak bir zayıflık anı bile eski güçlerin müdahalesine kapı açabilirdi.

Zorunlu çalışma kampına sabah 9 civarında vardım. Beni orada bırakmak için her türlü yolu denedikten sonra, memurlar sonunda pes ettiler. Saat 16:00-17:00 civarında beni eve göndermekten başka çareleri kalmadı.

Yağmur Çamur Demeden Canlıları Kurtarmak

Uygulama yolunda birçok sınavdan geçtikten sonra, Shifu’nun neden Fa çalışmanın önemini defalarca vurguladığını çok daha derinden anladım. Birisi bana bir gün şöyle sordu: “Bunca yıldır ne yaşarsan yaşa, insanları kurtarmayı hiç bırakmadın. Seni ayakta tutan nedir?” Ben de şöyle cevap verdim: “Fa çalıştığım için biliyorum ki Dafa öğrencilerinin misyonu insanları kurtarmaktır. Çin Komünist Partisi’nin çöküşü Cennet’in iradesidir. Parti ve bağlı tüm örgütlerin içinde olanlar onunla birlikte yok edilecek. Peki onları kim kurtaracak? Yalnızca Dafa öğrencileri.”

Daha fazla insanı kurtarmak için ulaşımın kolay olduğu bir şehirde çalışmaya başladım. Aynı zamanda uygulayıcı olan yengemle birlikte, gerçeği açıklayıcı materyal üretmeyi öğrendik. Her seferinde 170–180 broşür taşıyarak farklı pazarlara gidiyorduk. Tüm materyalleri dağıttıktan sonra, kalan zamanımızda insanlarla yüz yüze konuşuyor, gerçeği anlatıyor ve Parti’den ve onun gençlik örgütlerinden çıkmaları için onlara yardımcı oluyorduk. Son yıllarda kameralar her yerde yaygınlaşmasına rağmen, insanları kurtarma azmim hiç zayıflamadı. Dafa’yı doğrularken Shifu’ya yardım eden bir öğrenci olarak Shifu’nun beni koruduğunu biliyorum; gözetim beni durduramaz.

Dağıtım yaptığımız bölgeleri genişlettik; özellikle uzak yerlerde yardım gerektiğini duyduğumuzda oraya gittik. Bazı yerlere ulaşmak için iki ya da üç araç değiştirmek gerekiyordu. Kışın motosiklet taksilerde soğuk rüzgâr yüzümüzü kesiyor, kat kat giyinmiş olsak bile titriyorduk. Gelirimiz sınırlı olduğu için dışarıda yemek pek yemiyorduk. Acıkınca bir tane buharda pişmiş ekmek ve su bize yetiyordu.

Son iki yıldır yeniden kırsalda yaşıyoruz. Ulaşım çok geliştiği için, neredeyse her gün dışarı çıkıp gerçeği anlatabiliyoruz—yağmurda, güneşte, yaz-kış fark etmeksizin. Her dışarı çıktığımızda bir kişi gerçeği öğreniyor, bir kişi Parti’den çıkıyor ve bir hayat kurtuluyor. Günü bitirince eve dönüyor, tarla ve ev işlerine devam ediyoruz. Yıllar içinde doksanın üzerinde kasabayı ziyaret ettik.

Ara sıra şehirde temizlik işi yaptığım oldu. Yol kenarında, durakta, kimle karşılaşırsam karşılaşayım herkesle konuştum. Yeme içme ya da eğlence gibi dünyevî zevklerin hiçbiri insanları kurtarmanın getirdiği huzurla kıyaslanamaz. İnsanları kurtarmaya yönelik işler yaptığım sürece kalbim daima dingindi. COVID karantinaları döneminde bile insanlara ulaşmanın yollarını buldum.

Yıllar boyunca yengemle birlikte, merhametle gerçeği anlatarak ve diğer insanlara yardımcı olarak sayısız güzel bağ kurduk—özellikle yüz yüze konuşmalarda. Birçok insan gerçeği anladı ve samimiyetle teşekkür etti. Bazıları para, hediye veya yemek teklif etti; bazıları irtibat bilgilerini verip bağlantıda kalmak istedi. Ben her zaman şöyle söyledim: “Sizi kurtaran ben değilim, Shifu’dur. Lütfen Shifu’ya teşekkür edin.”

Beni aşırı bencil bir insanken, başkalarını ön sıraya koyan ve tüm canlıların kurtuluşunu önemseyen bir Dafa öğrencisine dönüştüren Shifu ve Dafa’dır. Bu kutsal yolda yürürken, kendimi dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyorum.

Yukarıda anlattıklarım kendi kişisel tecrübelerimdir. Uygunsuz gördüğünüz bir yer varsa uygulayıcı arkadaşların merhametle düzeltmesini rica ederim.

(Minghui.org’daki 22. Çin Fahui için seçilmiş bir paylaşım)

Orijinal Çince makale