(Minghui.org) Selamlar Shifu, Selamlar uygulayıcı arkadaşlar.

Dafa, yolumda ilerlerken bana rehberlik eden bir ışıktır. Görünüşte tesadüfen, 29 Kasım 2008’de Falun Dafa (Falun Gong) uygulamaya başladım. Bugüne kadar gelebildiysem, bunu ancak Shifu’nun merhametli koruması sayesinde başarabildim. Shifu Li, beni cahil ve kafası karışık sıradan bir insandan, Fa-düzeltmesi döneminin bir Falun Dafa uygulayıcısına dönüştürdü.

Uzak Geçmişte Yapılmış Ayarlamalar

Uygulamaya başladıktan sonra, Shifu’nun bana çok daha önce bakmaya başladığını fark ettim.

2004 yılında bir gece gözlerimi kapatır kapatmaz, bana doğru parlayan parlak ve göz kamaştırıcı bir ışık gördüm. Ne olduğunu bilmiyordum. Eşime anlattığımda, “Glokom mu oldun?” dedi. “Hayır,” dedim, “glokom ağrı yapar. Ben hiçbir şey hissetmiyorum.” Ertesi gün hastaneye gitmeyi önerdi ama ben, “İyiyim, gerek yok,” dedim.

Ertesi sabah tam olarak uyanmadan önce, alnımda desenlerin açıldığını gördüm; çocukken oynadığım kaleidoskop gibi, merkezden dışarı doğru katman katman yayılıyordu. İnanılmaz derecede güzeldi. Ne oluyordu? Gözlerimi kapatır kapatmaz bunu görebiliyordum. Daha sonra Fa’yı çalışırken, bunun Göksel Gözümle gördüğüm bir şey olduğunu anladım.

Birçok dini inanca mensup kişi beni kendi uygulamalarına ikna etmeye çalıştı, ancak ilgilenmedim. Bir Hristiyan, kendi mezhebini incelemem konusunda ısrar etti ve bana okumam için birkaç kitap getirdi. Vaktim olmadığını söyleyerek reddettim. Kitaplar iki hafta boyunca orada durdu ve sonunda geri götürdü.

O dönemde Budalara ya da Tao’ya hiç ilgim yoktu. Belki de kaderim bu şekilde ayarlanmıştı.

Eşim 2007 yılında felç geçirdi ve vefat etti. Sanki gökyüzü üzerime çökmüştü ve hayatımın geri kalanını nasıl yaşayacağımı bilmiyordum. Ara sıra yaşlı bir işçi bana Falun Dafa uygulamamı öneriyordu, ancak eşim yeni vefat ettiği ve ben hâlâ yas içinde olduğum için buna pek kulak asmadım. Kasım 2008’de bana çok sert düştüğünü, pantolonunun yırtıldığını ama bacaklarının hiç zarar görmediğini anlattı. Başka şeyler hakkında sohbet ettik, ardından birden, “Neden benimle Falun Dafa uygulamıyorsun?” dedi. Nedenini bilmiyorum ama hemen kabul ettim.

Onun evine gittim ve Zhuan Falun’un  bir nüshasını ödünç aldım. O gün kitabın yarısını okudum. Ertesi gün okumaya devam ettim ve bunun harika olduğunu düşündüm. Kısa sürede bitirdim. Bana, “Bir daha oku,” dedi. Bunun üzerine kitabı eve götürdüm ve tekrar okumaya başladım. İlk okumada görmediğim bir paragraf vardı, ama tekrar bakmak istediğimde ortadan kaybolmuştu. Bunu uygulayıcıya anlattım, o da, “Biz her gün okuyoruz ve ne kadar çok okursak, o kadar fazla içsel anlam ortaya çıkıyor,” dedi. Kendi kitabımı edindim ve birkaç yaşlı uygulayıcıyla birlikte her gün Fa çalıştım.

Birden dişim ağrımaya başladı. “Fa’yı elde ettim, bunu görmezden geleceğim,” diye düşündüm. Diş ağrısı gerçekten de durdu. Bu durum, Fa çalışmaya olan isteğimi ve egzersizleri yapma konusundaki kararlılığımı güçlendirdi ve egzersizleri her gün yaptım. Diğer uygulayıcıların gevşek davrandığını gördüğümde onlar için çok endişeleniyordum.

Bir gün bir uygulayıcı bana, “Birkaç uygulayıcıyla birlikte gözaltı merkezine doğru düşünceler göndermeye gideceğiz,” dedi. Ben de gitmek istediğimi söyledim. “Sen yeni bir uygulayıcısın, çok tehlikeli,” dedi. Israrım üzerine, daha sonra beni birkaç kez yanında götürdü. Uygulamaya ilk başladığımda, gayretli olma arzum çok güçlüydü ve hiçbir şeyin beni durdurmasına izin vermedim.

Zulme Üç Kez Karşı Koymak

Yılın sonuna doğru, takvimler ve DVD’ler de dâhil olmak üzere büyük bir çanta dolusu materyalle dışarı çıkacaktım. Bunları dağıtmak için başka bir uygulayıcıdan benimle gelmesini istedim, ancak kar yağdığı için gelmeyeceğini söyledi. Daha sonra diğerleri, polisin onu aradığını ama bunu bana söylemek istemediğini anlattı. “Yeni doğmuş buzağı kaplandan korkmaz,” diye düşündüm. “Sen gelmiyorsan, ben tek başıma giderim.” Çok fazla materyalim olduğu ve güvenliğe dikkat etmediğim için, bir şeyler yapma takıntım ortaya çıktı. Takip edildim ve polis karakoluna götürüldüm.

O sırada gerçeği nasıl açıklayacağımı bilmiyordum, sadece zulümle işbirliği yapamayacağımı biliyordum. Kızım, kefaletle serbest bırakılmam için çok para ödedi. “Kefaletle serbest bırakılma”nın ne anlama geldiğini bilmiyordum ve meselenin bittiğini sandım. Kızım sıradan bir insandır. Eve döndüğümüzde bana uygulamayı bırakmamı söyledi. “Hayır,” dedim, “Fa’yı elde ettim. Shifu’ya nasıl ihanet edebilirim?” Bana, “Bu iş bitmedi. Hukuki süreçlerden geçeceksin. Seni sadece benim senin adına bir garanti belgesi yazmam nedeniyle serbest bıraktılar. Uygulamaya devam edersen, beni de tutuklarlar,” dedi.

“Bunun seninle ne ilgisi var?” dedim. “Dâhil olmana gerek yok.” Öfkelendi ve uygulamayı bırakmamda ısrar etti. Bırakmazsam benimle tüm bağlarını koparacağını söyledi. “Bağlarını koparsan bile, yine de uygulamaya devam edeceğim,” dedim.

“Birini seç,” dedi. “Bu aileyi mi istiyorsun? Yoksa Dafa’nı mı?”

“Dafa’dan asla vazgeçmem,” diye cevap verdim, “ama ailemi de istiyorum ve Fa’yı da istiyorum.”

“Öyleyse polis karakoluna gidip ayrılık işlemlerini yapmalıyız. Baban hayatta olsaydı seni döve döve öldürürdü,” dedi ve beni karakola sürükledi. Kapıda ağlayarak, “Anne, gerçekten sadece Dafa’nı mı istiyorsun, beni istemiyor musun?” dedi.

“O benim inancım,” dedim.

“Baban öldü. Sen olmadan burası ev olmayacak. Hadi eve gidelim. Mahkemede tanıdık birini bulup sana daha hafif bir ceza aldırırım,” dedi. Sonunda, üç yıl denetimli olmak üzere üç yıl ceza aldım ve bunun en hafif ceza olduğunu söylediler. Cahilce, üç beyanı imzaladım.

Bunların “üç beyan” olduğunu bilmiyordum. Polis sadece üç formu yazmamı ve imzalamamı söyledi. Nasıl yazacağımı bilmediğimi söyledim; bana başkasınınkini gösterip aynısını yazmamı istediler. Artık DVD dağıtmayacağımı yazdım. Hiç bakmadılar bile; sadece imzalamamı ve parmak izi basmamı istediler ve “Önemli değil, sadece bir formalite,” dediler. Sonra hükmü açıkladılar ve Toplum Düzeltme Birimine rapor vermemi söylediler.

Toplum Düzeltme Birimindeki görevliler, ikamet ettiğim yerden ayrılamayacağımı ve her ay bir düşünce raporu sunmam gerektiğini söyledi. İşte o zaman uyandım: Kötülükle işbirliği yapmıyor muydum? Ben bir uygulayıcıyım ve benim için her şeye Shifu karar verir. Onlarla nasıl işbirliği yapabilirdim? Doğru düşüncelerim ortaya çıktı. Eve gittim ve bir daha geri dönmedim. Defalarca aradılar, ama görmezden geldim ve kızıma da görmezden gelmesini söyledim.

Onu arayıp benim adıma bir rapor yazmasını istediler. Benden etkilenerek onun da doğru düşünceleri güçlenmişti. Onlara, “İşleri böyle mi uyduruyorsunuz?” diye sordu. Öfkelendiler ve “İşbirliği yapmazsan anneni tutuklarız,” dediler. Telefonu kapattı ve bana, “Bana hep cevap vermememi söylüyordun. Şimdi seni tutuklayacaklarını söylüyorlar,” dedi. Korkum yoktu ve zulümle işbirliği yapmayı kararlılıkla reddettim.

İkinci seferinde, zulüm hakkında gerçeği açıklarken sivil kıyafetli bir polis beni fotoğrafladı. Polis birkaç gün evimin dışında bekledi, beni tutukladı ve evimi bastı. Onlara gerçeği açıkladım ve taleplerinin hiçbirine uymayı reddettim. Devlet Güvenliği, Kamu Güvenliği Bürosu ve Şehir Bürosu dâhil beş kişi getirdiler. Yine de işbirliği yapmadım ve hiçbir şeyi imzalamadım. Daha sonra beni karakola götürdüler ve Dafa kitaplarıma ve gerçeği açıklama materyallerime el koydular.

Karakolda kızım kulağıma şöyle fısıldadı: “Birini buldum ve müdür yardımcısına 2.000 yuan verdim. İmzalarsan gidebiliriz.” İmzalamayacağımı söyleyince, “O zaman o parayı boşuna harcamış oldum!” dedi. Saat 20.00’den sonra serbest bırakılana kadar polise gerçeği açıklamaya devam ettim.

Dışarıda damadım bekliyordu. Kızım, “Annem beni ödüm koparttı. Onlara Anayasa’dan, inançtan ve özgürlükten ders veriyordu. Ona bakışlar attım ama beni umursamadı ve konuşmaya devam etti. Müdür yardımcısı, Annemi Leshan Dev Buda’yı ya da bir kiliseyi ziyarete götürmem gerektiğini söyledi. ‘Devlet onun bunu uygulamasına izin vermiyor. Başka bir şeyi uygulamak da aynı değil mi?’ dedi. Annem, ‘Aynı değil. Falun Dafa gerçek bir xiulian yoludur. Dünyada yüzü aşkın ülke buna izin veriyor, yalnızca Çin izin vermiyor,’ dedi,” diye anlattı.

Damadıma, “Gerçeği açıklamak anahtardır,” dedim. Damadım gülümsedi ve doğru olanı yaptığımı kabul etti.

Üçüncü kez tutuklandığımda, deneyimlerden ders alarak aileme söylemedim; kimse bilmiyordu. 2024’te, emekli asker yurdunda materyal dağıtmaya gittiğimde, kapıdaki bir bisiklet tamircisi beni Şehir Devlet Güvenliği Birimine ihbar etti. Beni bulmaları altı ay sürdü. Eylül 2024’te evde Fa’yı çalışırken kapı çalındı, ama açmadım. Daha sonra kilidi açmak için birini getirdiler; bunun üzerine kapıyı açtım.

Birkaç kişi içeri daldı. Sakinliğimi korudum ve Shifu’nun şu şiirini düşündüm:

“Eğer korkuya sahipseniz,

sizden istifade edecektir.

Eğer düşünceler doğru ise,

şeytan çökecektir.

Bir uygulayıcının zihni,

Fa ile doludur.

Doğru düşünceler yollayın,

ve çürümüş şeytanlar dağılıp yok olsun.

Tanrılar dünyada yürüyor,

Fa'yı onaylatıyorlar. (Korkacak Ne Var?) 

Saldırgandılar. Yatakta Zhuan Falun’u ve Daha İleri Yükselmeler İçin Esaslar II’yi görünce, içlerinden biri kitapları kaptı. Hemen geri aldım ve, “Eşyalarıma dokunamazsınız. Ne yapıyorsunuz?” dedim.

Uzun boylu bir adam rozetini gösterip Şehir Bürosu’ndan olduğunu söyledi. Ben de, “Kim olduğunuz umurumda değil. Eve izinsiz girip eşyaları almak özel mülke tecavüzdür ve bu bir suçtur,” dedim. Kitapları alan kişi geri çekildi.

Onlara gerçeği açıkladım. Falun Dafa’nın, insanlara iyi olmayı öğreten yüksek seviyeli bir Buda xiulian yolu olduğunu söyledim. Daha fazla iyi insan olması kötü bir şey miydi? Telefonlarını çıkarıp, “karşı-devrimci” materyaller dağıttığıma dair fotoğrafları olduğunu söylediler. Bir gerçeği açıklama broşürü aldım ve onlara göstererek, “İçinde ne yazdığını okuyun. Biz insanları kurtarmak için materyal dağıtıyoruz,” dedim.

Bunun Parti’ye karşı olduğunu söylediler; ben de onlara birçok şeyi açıkladım:

— Zhongnanhai kuşatması, eski ÇKP lideri Jiang Zemin’in kişisel kıskançlığından uydurduğu bir yalandı. Falun Dafa uygulaması sağlık sorunlarını iyileştirebilir ve biz öldürmeyi kesinlikle reddederiz; bu nedenle Tiananmen’deki sözde kendini yakma olayında olduğu gibi, gerçek bir uygulayıcının intihar etmesi mümkün değildir. Tiananmen Meydanı’nda devriye gezen polislerin yanlarında yangın söndürücü ve yangın battaniyesi taşıdığını hiç gördünüz mü? Bunun baştan sona kurgulanmış olduğu açık değil mi? Ağır çekim görüntüler, Liu Chunling’in askerî mont giymiş bir adamın elindeki ağır bir cisimle vurularak yere yıkıldığını net biçimde göstermektedir. Ayrıca Liu Siying’in boğazından nefes alabilmesi için cerrahi bir delik açıldıktan sonra konuşabilmesi, hatta şarkı söylemesi tıbben nasıl açıklanabilir?

– Jiang Zemin iyi insanlara zulmetti ve gerçekleri çarpıttı. Biz insanlara gerçeği söylüyoruz: Parti Falun Dafa’ya zulmediyor. ÇKP Çin değildir. Çin ulusu 5.000 yıllık bir uygarlığa sahiptir. Biz iyilikseverlik, doğruluk, edep, bilgelik ve güvenilirlikten söz ederiz. Parti ise aldatma, kötülük ve mücadeleden söz eder. Onlarca yıllık iktidarında 80 milyon Çinlinin ölümüne yol açmıştır. Gerçek kötücül tarikat Parti’dir.

– Falun Gong, Parti’nin belirlediği 14 tarikat listesinde yer almaz. Neyin kötücül tarikat olduğuna herhangi bir kurum ya da birey karar veremez. Bu, Jiang Zemin’in Fransız gazetesi Le Figaro’ya verdiği—tamamen saçma bir röportajdan ibarettir.

– Çin Basın ve Yayın İdaresi, Zhuan Falun’un yayımlanmasına yönelik yasağı çoktan kaldırmıştır; dolayısıyla tüm Falun Gong kitapları yasaldır.

– Vatandaşların inanç özgürlüğü vardır.

Anayasa, Ceza Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu’ndan bahsettim. “Sorumluluk 20 ya da 30 yıl geriye doğru izlenir,” dedim. “Falun Gong’u siyasi bir hareket sanıyorsunuz, ama her hareketin bir sonu vardır. O gün geldiğinde suç kime yüklenecek? Sorumluluğu kim üstlenecek? Dosyayı kim yürüttüyse sorumlu tutulacaktır. Bunun sonuçlarını düşündünüz mü? Zulmü uygulamaya yönelik bu talimatlar neden hiç resmî belgelerle değil de sadece sözlü olarak iletiliyor? İyi düşünün. Siz eğitimli, aklı olan insanlarsınız. Kendiniz için olmasa bile ailenizi düşünmelisiniz.

“Parti, Buda ve Tao yolunu uygulayan insanlara zulmediyor. Gelecekte, Fa-düzeltmesi sona erdiğinde, kötülük yapanları ve Buda Yasası’na zulmedenleri Tanrılar ve Budalar affedecek mi? Tanrılar izliyor.”

4 Haziran Katliamı’ndan, Berlin Duvarı’nın yıkılışından ve daha pek çok şeyden de söz ettim.

Konuşmam bittiğinde, “Falun Dafa iyi! Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi!” dediler. Duyduklarını akıllarında tutacaklarını söylediler ve Li Shifu’dan “Shifu” diye bahsettiler. “Bize daha önce hiç duymadığımız pek çok şey anlattın,” dediler.

Karakolda yeni bir polis geldiğinde onu çağırıp, “Sana hukuku anlatayım,” dedim. Kapıdaki görevli bile içeri girip gerçeği dinledi.

Daha sonra bir polis, “Bu dosya şehirden gönderildi. Seni serbest bırakmaya cesaret edemiyoruz, ama elimizden geleni yapacağız,” dedi. Beni gözaltı merkezine götürürlerken, “Araştırdık, bu kişi ciddi şekilde hasta. Kabul etmeyi reddedebilir misiniz?” dediler. Resepsiyondaki kişi, “Amir burda değil. Hastaneden rapor almanız gerekecek,” dedi.

Muayene herhangi bir hastalık göstermedi, sadece tansiyon biraz yüksekti. “Elimizden geleni yaptık,” dediler. Ayrıca geçmişte sahip olduğum kalp rahatsızlığının da geçtiğini not ettiler. “Birkaç gün içinde serbest bırakılacağını düşünüyoruz,” dediler.

Ben de, “Kalp rahatsızlığım geçti; bu Dafa’nın gücü,” dedim. “Uygulamadan önce durumum çok ağırdı. Şimdi iyiyim; hepiniz görüyorsunuz.”

Hepsi bunu kabul etti ama tansiyon ilacı yazdılar. “Uygulayıcı olduğumdan beri tek bir hap bile almadım,” dedim.

“Emekli olunca seninle birlikte uygulayacağım. O zaman aynı ustanın öğrencileri oluruz,” dediler.

“Şimdi de uygulayabilirsiniz,” dedim. İçlerinden biri bana bir kitap bulmamı isteyince, “Karakolda hangi kitap yok? Gerçekten benim mi getirmem gerekiyor?” dedim. Üstlerinin kitabı okumalarına izin vermediğini söylediler.

Beni tekrar gözaltı merkezine götürdüler ve, “Sadece birkaç gün burada kal; elimizden geleni yapacağız,” dediler.

Onlar ayrıldıktan sonra şöyle düşündüm: “Burada olmam tesadüf değil. Gerçeği açıklamak ve insanları kurtarmak için buradayım.” Ölüm korkusunu bir kenara bıraktım ve her şeyi Shifu’ya bıraktım. Bu benim için de bir sınavdı. Zulümle kesinlikle işbirliği yapmayacak, bir uygulayıcının yapması gerekeni yapacaktım.

Ertesi sabah tüm egzersizleri yaptım. Ardından avuç içimi dik tutup doğru düşünceler gönderdim. Hücredeki diğerleri, yaptıklarım yüzünden cezalandırılacaklarını söyleyerek beni durdurmaya çalıştı. Baş mahkûma, “Ben Dafa uyguluyorum ve egzersizleri yapmak zorundayım. Haksız yere suçlandım; bana iftira attılar. Amirle görüşmek istiyorum,” dedim. Kısa süre sonra amir beni ofise götürdü. Aklıma gelen her şeyi söyleyerek gerçeği açıklamaya başladım. Amir baştan sona dinledi. Sonunda, “Yeter, konuşmayı bırak. Konuşmaya devam edersen hepimizin ‘beynini yıkarsın’. Hadi hücrene dönelim,” dedi.

Oraya vardığımızda amir, baş mahkûma, “Bu kadın yaşlı. Ona iyi bakın. Bir şey olursa sizi sorumlu tutarım,” dedi.

Diğer mahkûmlar bana, “Neden seni çömelterek başını tutturmadılar?” diye sordu.

“Ben sizden farklıyım,” dedim. “Falun Gong uyguladığım için tutuklandım. Hiçbir suç işlemedim.”

O günden sonra biri bana her konuda yardım etti. Yemek dağıtıldığında bana daha fazla verdiler ve yetip yetmediğini sordular. Diğerlerine yarım kâseden az düşerken, bana yarımdan fazlası veriliyordu. Fa’yı ezberledim ve her gün egzersizleri yaptım. Sekizinci gün biraz sabırsızlandım ve eve gidebilmem için Shifu’dan yardım istedim—hâlâ kurtarmam gereken birçok canlı varlık vardı.

Meditasyon yapıp Shifu’dan yardım isterken bir gardiyan içeri girdi ve hemen öfkelendi. Diğer mahkûmlar başlarını tutmuş durumdaydı; ben ise hâlâ meditasyondaydım. “Hepiniz bir bakın,” dedi, “hiçbiriniz teyze kadar iyi değilsiniz. Şimdi hepiniz, benim için bağdaş kurun!” Shifu’dan yardım istemek gerçekten işe yaramıştı.

Ertesi gün Şehir Bürosu’ndan insanlar gelip bir şey imzalamamı istediler; reddettim. “Hiçbir şey imzalamayacağım,” dedim ve gittiler. İki gün sonra mahkemeden biri geldi; ona da gerçeği açıklamaya başladım. Sözümü kesti ve, “Suçunu kabul ediyor musun, cezayı kabul ediyor musun?” diye sordu.

“Ne suçumu kabul ediyorum ne de cezayı kabul ediyorum. Suçum yok,” dedim.

“Son söz sende değil,” deyince, “Sende de değil,” dedim.

“Kimde son söz?” diye sordu.

“Shifu Li’de,” dedim. “Biz insanları kurtarıyoruz, siz ise yasayı çiğniyorsunuz.” Bitiremeden gözleri boşlaştı, konuşmayı kesti, ekipmanını topladı ve kaydediciyi bile beklemeden koşarak çıktı. Ertesi gün “yetersiz delil” gerekçesiyle tutuklama onaylanmadı ve serbest bırakıldım.

Dışarı çıktığımda karakoldan insanlar beni almaya geldi, sıkıca sarıldılar ve hatta beni yemeğe çıkarmak istediler. Ardından kızımı arayıp gelip beni almasını istediler.

Mucizelerin Tezahürü

Bu insan dünyasında, kişi bizzat deneyimlemedikçe inanması zor olan, aklın alamayacağı pek çok şey vardır.

Kırklı yaşlarında bir adama gerçeği açıklamaya başladığımda, “Ben Kamu Güvenliği Bürosu’ndanım,” dedi ve rozetini çıkarıp gösterdi. Ben de, “Ne yaparsan yap, önce kendi hayatını kurtarman gerekir,” dedim. Telefonunu çıkarıp bir numara çevirmeye yeltendiğini görünce, dikkatinin dağıldığı bir anda bisikletime binip uzaklaştım. Peşimden koştu. Arkama bakıp bir düşünce gönderdim: “Kötülük yapmasına izin verme.”

O sırada bir süpermarketin girişine ulaşmıştım. Hâlâ peşimde olduğunu görünce bir düşünce daha gönderdim: “Beni görmesine izin verme.” Bisikletimi kilitlemek için çömeldim; gerçekten de beni görmedi ve yoldan aşağı koşup geçti. Kavşakta etrafa bakınırken ben süpermarkete girdim ve gerçeği açıklamaya devam ettim.

Bir başka sefer, bir grubun ÇKP’nin kırmızı bayrağını astığını gördüm ve doğru bir düşünce gönderdim: “Buradaki canlı varlıkları zehirlemesine izin verme. Ortadan kaldırılsın.” İki gün sonra bayrak gerçekten yok olmuştu. Birkaç kez daha astılar. Her seferinde doğru düşünceler gönderdim ve ertesi gün bayrak kayboldu. Sonunda onun yerine sarı bir bayrak astılar.

Başka bir zaman, bir uygulayıcı arkadaşın evinin yakınındaki bir binada kırmızı bir bayrak gördüm. Neden onu ortadan kaldırmak için doğru düşünceler göndermediğini sordum. “Gönderdim ama işe yaramadı,” dedi ve bunu benim yapmamı istedi. Gönderdim; ancak o bayrağın asılmasına neden olan kötülük inatçıydı ve ortadan kalkması üç gün sürdü.

Evim yakınındaki bir kavşakta bulunan büyük bir saat, saat başı çok yüksek sesle ÇKP şarkıları çalıyordu. Ses çok uzağa gidiyordu, bu yüzden onu ortadan kaldırmak için doğru düşünceler gönderdim. Ertesi gün çalmayı bıraktı. Fakat birkaç gün sonra yeniden duydum. “Canlı varlıkları zehirlemesine kesinlikle izin veremem,” diye düşündüm.

Bu birkaç kez tekrarlandıktan sonra saat başka müzikler çalmaya başladı; ben de görmezden geldim. Birkaç gün sonra yeniden eski hâline döndü. Güçlü bir düşünce gönderdim: “Tamamen ortadan kaldırılsın!” Gerçekten de saat söküldü ve yerine büyük bir ekran yerleştirildi.

Fa’yı Ezberlemenin Kazandırdıkları

Shifu’nun bizden yapmamızı istediği üç işi yapıyorum ve Shifu’ya canlı varlıkları kurtarmasında yardımcı olmak için Fa-düzeltmesi sürecine ayak uyduruyorum. Fa’yı ezberleyerek pek çok Fa ilkesine aydınlandım ve daha gayretli oldum. Her gün dışarı çıkıp gerçeği açıklıyor ve insanları kurtarıyorum; Dafa’nın bana bahşettiği bilgelik ve doğaüstü yetenekleri kullanarak materyalleri bizzat dağıtıyorum. Komünizmin Nihai Amacı kitabını, yapışkan etiketleri dağıtıyor, pankartlar asıyor, insanlara radyo ve güvenlik duvarını aşma yazılımları veriyorum. Kısacası, elimde ne varsa dağıtıyorum.

Minghui’de son dönemde yayımlanan, Göksel Gözleri açık olan uygulayıcıların Shifu’yu ağlarken gördüklerine dair makaleleri okuduğumda, bunun kalbimde sürekli çalan sessiz bir alarm olduğuna inanıyorum. Shifu’nun lütfuna karşılık verebilmek için, üç işi iyi yapma konusunda çabalarımı iki katına çıkarmaya kararlıyım.

Söylediklerimden herhangi biri Fa’ya dayanmıyorsa, lütfen nazikçe belirtin.

(Minghui.org’daki 22. Çin Fahui’ye sunulan seçilmiş yazılar)

Orijinal Çince makale