(Minghui.org) Falun Dafa’ya yönelik zulme karşı çıkıp insanlara gerçeği anlatma sürecinde geçen 26 yıl boyunca, ister kamu güvenliği, savcılık ya da yargı personeli olsun, ister 610 Ofisi üyeleri olsun, hepsinin aslında gerçeği arayarak geldiğini derinden kavradım. İnsanlar Dafa’yı anladıklarında, içlerinde iyilik düşünceleri gelişir ve gelecekleri için doğru seçimi yaparlar. Onlarla yaşadığım birkaç olayı paylaşmak istiyorum.

Gerçeği Açıklamak İçin İyi Bir Fırsatın Kaçırılması

Teknoloji alanında üst düzey bir pozisyonda çalışıyordum ve aynı zamanda yerel bir Falun Gong (Falun Dafa olarak da bilinir) yardım merkezini yürütüyordum. Çin Komünist Partisi (ÇKP) 20 Temmuz 1999’da Falun Gong’a yönelik zulmü başlattıktan sonra, bölgemde kilit gözetim hedeflerinden biri olarak listelendim.

2002 yılında gerçekleşen toplu bir tutuklama sırasında gözaltına alındım ve sorumlu olduğum bilgi merkezi tahrip edildi. Gözaltı merkezine gönderildikten sonra, bu sürecin başlangıçtaki kötü niyetlerim ve doğru olmayan düşüncelerimden kaynaklandığını, bu düşüncelerin kötü güçlere bana zulmetmek için bir bahane verdiğini hızla fark ettim.

Bir yıl önce, şehrin 610 Ofisi’nin başındaki kişi, kamu güvenliği bürosu, savcılık ve mahkemeden bir grup yetkiliyle birlikte işyerime geldi ve bir kez daha inancımdan vazgeçmem için bana baskı yaptı. Bu, gerçeği açıklamak için nadir bir fırsattı, ancak Shifu’nun öğretilerini unuttum ve onlara karşı yoğun bir düşmanlık hissettim.

610 Ofisi lideri bana “Kararını verdin mi?” diye sorduğunda, onlara sakin bir şekilde gerçeği açıklamak yerine, bir Falun Gong uygulayıcısının sahip olması gereken merhamet ruhu olmadan konuştum ve şöyle dedim: “Ne tür bir zulümle karşılaşırsam karşılaşayım, benim geleceğim aydınlık; ama sizin kaderiniz trajik olacak!” Ardından arkamı dönüp gittim.

Öğleden sonra, işyerimdeki güvenlik departmanının başındaki kişi bana şunları söyledi: “Daha dikkatli olsan iyi olur! Bu sabah toplantı odasında söylediklerin onları çok öfkelendirdi. 610 Ofisi müdürü seni fazla kibirli bulmuş ve çevresindekilere seninle ilgilenmek için bir bahane bulmalarını söylemiş.”

Falun Dafa’nın İyiliğini Paylaşmak İçin Fırsatları Değerlendirmek

Tutuklanmam bir misilleme olsa da, aynı zamanda uygulama durumumda bulunan eksikliklerin ve doğru olmayan düşüncelerimin bir sonucuydu. Bunu fark ettikten sonra Shifu’ya içtenlikle tövbe edip hatalarımı kabul ettim ve Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ölçütlerine daha sıkı uymaya; kamu güvenliği, savcılık, mahkemeler ve 610 Ofisi dâhil herkese iyi niyetle yaklaşmaya karar verdim.

Ceza Soruşturma Ekibi Başkanı Zhuan Falun Okuyor

Gözaltı merkezinde yaşanan bir olay üzerimde derin bir iz bıraktı. Bir sabah, ilçe kamu güvenliği bürosunun ceza soruşturma ekibinin başı beni ofisine çağırdı ve cebinden bir Zhuan Falun çıkardı. “Bu kitabı neden anlayamıyorum?” dedi.

Gülümsedim ve şöyle dedim: “Eğitim seviyesi çok yüksek olmayan insanlar bile bu kitabı anlayabiliyor; polis akademisinden dereceyle mezun olmuş senin gibi birinin anlamaması nasıl mümkün olabilir? Çünkü bu sıradan bir kitap değil, bu Dafa’dır. Dili sade olsa da, karması ağır olanlar onu kavrayamaz.”

Şaşırdı ve, “Peki ne yapmalıyım?” diye sordu. Ben de, “Dafa uygulayıcılarına iyi davranmalısın,” dedim. Başını salladı. Ardından bana şunu söyledi: Polislerin bir kısmı Dafa kitaplarını gizlice okuyordu; onların da aradığı şey gerçeğin kendisiydi.

İyi Kalpli Bir Polis

Gözaltı merkezindeki uygulayıcılar zulmü protesto etmek için toplu açlık grevine başladıktan sonra, bir beyin yıkama sınıfına götürüldük. Uygulayıcılar ayrı ayrı tutuldu ve her birinin başında iki “yardımcı” yakından gözetim yapıyordu. Bana atanan “yardımcılar” polis memurları Song ve Zen’di. Song, orta yaşlı, iyi kalpli bir adamdı ve benimle tanıştığında oldukça sıcakkanlıydı.

Akşam yemeğinden sonra üçümüz sohbet ettik ve onlara Falun Dafa’yı anlattım. Gerçeği dinledikten sonra Song içtenlikle bana, “Ne istiyorsun?” diye sordu. Ben de düşünmeden, “Falun Gong uygulamak istiyorum!” dedim. Song hemen, “Tamam,” dedi. Ardından Zen’e dönerek, “Bu gece uyuyacağız, o da uygulamasını yapabilir!” dedi. Böylece, o ilk geceden itibaren düzenli uygulamama ve doğru düşünceler göndermeye yeniden başladım.

İki gün sonra Song sessizce bana, “Buradan çıkmanın bir yolunu bulman gerekiyor!” dedi. Nasıl olacağını sordum. “Hastalığını tedavi etmek için sağlık nedeniyle tahliye talep et!” dedi. Hastalıktan bahsettiğinde, uygulamaya başlamadan önce ağır koroner kalp hastalığım ve yüksek tansiyonum olduğunu, ancak uygulamaya başladıktan sonra hızla iyileştiğimi; buna karşılık bu kez tutulduktan sonra çarpıntı ve baş dönmesi yaşadığımı anlattım.

Bana, “Herhangi bir rahatsızlık hissedersen hemen bana söyle!” dedi. Nitekim kısa süre sonra birkaç anormal durum yaşadım. Song derhal bunu üstlerine bildirdi, hızla bir doktor çağırdı ve sağlık durumumla ilgili ayrıntılı kayıtlar tuttu.

Bir gün Song ciddi bir ifadeyle bana, “Derhal hastaneye yatış için başvurmalısın!” dedi. Hastaneye yatış talebinde bulunan bir rapor yazdım, ancak inceledikten sonra, “Hayır, bu çok kısa!” dedi. Song hemen kendi defterini çıkardı ve bana, “Bu kayda göre ayrıntılı yaz,” dedi. Defteri açtığımda, son birkaç gün içinde yaşadığım tüm belirtileri titizlikle kaydettiğini gördüm. Derinden etkilendim—gerçekten iyi kalpli bir insandı!

Song’la karşılaşmamın ve daha önceki hastalık belirtilerimin yeniden ortaya çıkmasının, Shifu’nun merhamet dolu koruması ve ayarlaması olduğunu fark ettim. Yıllar sonra Song beni evimde ziyaret etti ve ben de onun Çin Komünist Partisi (ÇKP) ve bağlı kuruluşlardan ayrılmasına yardımcı oldum.

610 Ofisi Müdürü Dafa’yı Anlamaya Başlıyor

Hastanede kaldığım üçüncü gün, şehrin 610 Ofisi müdürü Yu beni ziyarete geldi; ancak onun asıl amacının beni “dönüştürmeye” çalışmak olduğunu biliyordum. Madem gelmişti, bu fırsatı Dafa hakkında gerçeği ona açıklamak için kullanmaya karar verdim.

Bu yüzden daha o konuya girmeden önce ona şunu sordum: “Çin Komünist Partisi’nin 16. Ulusal Kongresi’nin siyasi raporunu okudunuz mu?” Okuduğunu söyledi. Ben de, “Raporda özellikle 4 Haziran Olayı ve Tayvan bağımsızlığı eleştiriliyor, ama Falun Gong’dan hiç söz edilmiyor…” dedim. Sözümü bitiremeden beni kesti: “Sadece Falun Gong’dan değil, tarikatlardan bile hiç bahsedilmiyor.” Bu sözleriyle, bu zulmün meşruiyetinden zaten şüphe duymaya başladığını anladım.

Devam ettim: “Falun Gong’a yönelik zulüm üç yıldır büyük bir gürültüyle sürdürülüyor; Parti ve devletin yıkımı, bir ölüm kalım mücadelesi gibi söylemlerle yok etme noktasına kadar abartıldı. Buna rağmen siyasi raporda tek bir satır bile yok. Bu tuhaf değil mi?” Çaresizce, “Belki de bir stratejidir?” dedi.

Gülümsedim ve, “Kesinlikle bir strateji değil! Bu, 15. Merkez Komitesi’nin Falun Gong’a yönelik baskıdan hiçbir sorumluluk taşımadığını tüm Parti’ye ve ülkeye ilan etmekle eşdeğerdir!” dedim. “Mantıklı,” dedi.

Ardından ona 25 Nisan’daki toplu başvuruya giden süreci, eski lider Jiang Zemin’in Falun Gong’u karalayan mektubu Politbüro Daimi Komitesi’ne nasıl yazdığını ve diğer altı Daimi Komite üyesinin itirazına rağmen Falun Gong’u bastırma kararını Jiang Zemin’in tek başına nasıl aldığını anlattım.

Sonra şöyle dedim: “Elbette Daimi Komite’nin diğer altı üyesi, Jiang Zemin’in anayasayı ayaklar altına alan ve yasaları ihlal eden suçlarının sorumluluğunu üstlenmek istemezdi. Falun Gong’un siyasi raporda yer almamasının nedeni de budur.” Sessizce başını salladı.

Gerçeği anladıktan sonra Yu bana çok yardımcı oldu. Hüküm giydikten sonra, sağlık nedeniyle tahliyemi sağlamak için büyük çaba gösterdi. Beni bizzat hapishaneden çıkardı ve kendimi korumam, yeniden hapsedilmekten kaçınmam konusunda incelikle uyardı. Daha sonra onun 610 Ofisi’nden ayrıldığını duydum.

Ulusal Güvenlik Tugayı Memuru Zhuan Falun Okumaya Başlıyor

2003’ün sonunda, sağlık nedeniyle tahliye edilip eve döndüğümün ertesi günü, ilçe kamu güvenliği bürosuna bağlı Ulusal Güvenlik Tugayı’ndan Memur Ding asık bir yüzle evime geldi. Doğrudan, “Nasıl bağlantıların var ki evine dönebildin? Biliyor musun, kamu güvenliğinde kimse senin dönmene onay vermiyor!” dedi.

İçimden, “Son sözü sen söylemiyorsun, son sözü Shifu söylüyor!” diye düşündüm. Hafifçe gülümseyip, “Lütfen oturun,” dedim. Büro tarafından beni izlemekle görevlendirildiğini anlattı ve ardından birkaç talepte bulundu.

Ding’le daha fazla vakit geçirdikçe ve beni daha iyi tanıdıkça, tavrı giderek yumuşadı; birçok soru sormaya başladı ve pek çok şeyden haberdar olmadığı açıkça görülüyordu.

Bunun üzerine, neden Falun Gong uyguladığımı, uygulamamdan vazgeçmek yerine hapis cezasını neden tercih ettiğimi anlattım; ardından 25 Nisan “başvurusu”nun ardındaki gerçekleri ve ÇKP’nin sahnelediği “Tiananmen Meydanı kendini yakma” olayının  iç yüzünü açıkladım. Dinlemeye çok isteklidir ve sık sık sorular sorardı. Evime her gelişinde, benimle uzun uzun sohbet ederdi.

Ertesi yıl bir gün, Memur Ding’le bahçecilik üzerine konuşuyorduk. “Sadece hayvanlar değil, bitkiler de canlı varlıklardır,” dedim. “Bunu biliyorum,” dedi. Bitkilerin de algıları, düşünceleri ve duyguları olduğunu söylediğimde şaşkınlıkla, “Bunu nereden biliyorsun?” diye sordu. “Shifu bunu Zhuan Falun’da açıklıyor,” dedim. “Hangi bölümde?” diye hevesle sordu. “Qi Toplama bölümünde,” diye cevap verdim.

Bir an durakladı ve, “Nasıl fark etmemişim? Geri dönüp…” dedi ve birden sustu; ağzından kaçırdığını fark edince yüzü kızardı ve bana mahcup bir gülümseme attı. Ben de hemen anlayışlı bir tebessümle karşılık verdim. Zhuan Falun okumuştu! Falun Gong kitabını okuduğunu bildiğim üçüncü polis memuruydu ve onun adına gerçekten çok sevindim!

Daha sonra, Komünist Parti Üzerine Dokuz Yorum kitabının yayımlanmasının ve Üç Ayrılma (ÇKP ve bağlı kuruluşlardan ayrılma) hareketinin yükselmesinin ardından, ona “Gizli Karakterli Taş”ın fotoğraflarını gösterdim. Cennet’in Çin Komünist Partisi’ni ortadan kaldırmasıyla ilgili ilkeyi ve Partiden ayrılmanın önemini anlattım. Bir takma ad kullanarak Partiden ayrıldığını ilan etti ve içten teşekkürlerini dile getirdi.

Yargı Personeliyle Dafa’nın Gerçeğini Konuşmak

Mayıs 2015’in sonlarında, birkaç uygulayıcı arkadaşımla birlikte Jiang Zemin hakkında Yüksek Halk Savcılığı’na dava açtık. Ardından, davayı açtıkları için bazı Dafa uygulayıcılarının zulme uğradığını duyduk. Sonbaharın sonlarına doğru bir gün, ondan fazla kişi aniden evime girdi. Aralarında polis üniforması giymiş beş kişi olduğu gibi, çalıştığım kurumun müdürü, güvenlik departmanının başı, emeklilik bürosunun başı ve mahalle komitesinden temsilciler de vardı.

Polislerden biri, yerel polis karakoluna yeni atanmış olan karakol amiriydi. Davayla ilgili geldiklerini anladım ve bunun, gerçeği duyması gereken kişilerle Falun Dafa’nın gerçeğini paylaşmak için iyi bir fırsat olduğunu düşündüm. Herkes oturduktan sonra karakol amiri, “Bugün sizi görmek ve tanışmak için geldik,” dedi. Ben de, “Hoş geldiniz,” diye karşılık verdim. Ardından, “Herhangi bir ihtiyacınız ya da düşünceniz varsa, çekinmeden paylaşabilirsiniz,” dedi.

Bunun üzerine, Falun Gong’un ne kadar yaygın olduğunu ve uyguladıktan sonra hem bedenen hem de zihnen yaşadığım faydaları anlatarak başladım. Daha sonra, 1998’in ikinci yarısında, dönemin Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi Başkanı olan Qiao Shi’nin, Falun Gong’u bağımsız olarak incelemek üzere bizzat bir heyete liderlik ettiğini söyledim. Yapılan incelemenin sonucunda, “Falun Gong ülke ve halk için her bakımdan faydalıdır ve hiçbir zararı yoktur” kanaatine varıldığını ve bu sonucun merkezi yönetime rapor edildiğini aktardım.

“25 Nisan olayı” etrafında gelişen süreci anlattım; Jiang Zemin’in, olayı kışkırtan He Zuoxiu ve Tianjin Kamu Güvenliği Bürosu’nu sorumlu tutmak yerine Falun Gong’u hedef aldığını ve anayasayı ve yasaları ihlal ederek zulmü başlattığını açıkladım. 20 Temmuz 1999’dan sonra medyada Falun Gong’a yönelik yayılan asılsız bilgilerden ve karalamalardan, özellikle de uydurma bağış toplama iddialarından bahsettim.

ÇKP tarafından sahnelenen Tiananmen Meydanı kendini yakma olayındaki sayısız çelişkiyi ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO), bunun “Falun Gong’u bastırmak amacıyla Çin hükümeti tarafından planlanan, devlet destekli bir terör eylemi” olduğunu belirten kamu açıklamasını da dile getirdim. Hepsi dikkatle dinledi.

Falun Gong uygulayıcılarının işkenceye maruz bırakıldığını, zulüm sonucu en az yaklaşık 4.000 uygulayıcının hayatını kaybettiğini ve on binlerce uygulayıcının canlıyken organlarının zorla alındığını söylediğimde, hepsi derin bir şok yaşadı. Özellikle bu şehirdeki dört hastanenin, canlı organ toplama suçuna karıştıkları için uluslararası alanda ifşa edildiğini duyduklarında, şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.

Ardından, benim de aralarında bulunduğum 210.000 Falun Gong uygulayıcısının, Jiang Zemin’i insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle Yüksek Halk Mahkemesi ve Yüksek Halk Savcılığı’na resmî şikâyette bulunduğunu anlattım. Ayrıca Falun Gong’un dünya çapında nasıl yayıldığından söz ettim. Son olarak da şunu söyledim: Adalet er ya da geç kötülüğe galip gelecektir; iyilik karşılığını bulacak, kötülük ise cezalandırılacaktır. Bu, kimsenin karşı koyamayacağı doğal bir yasadır.

Kırk dakikadan fazla konuştum; sessizce dinlediler, ne sözümü kestiler ne de yerlerinden kıpırdadılar. Sonunda müdür, “Tamam, bize unutulmaz bir ders verdiniz! Hoşça kalın,” dedi ve herkesi dışarı çıkardı. Bu, yirmi yılı aşkın süredir yaptığım en uzun ve en ayrıntılı gerçeği açıklama süreciydi ve şimdiye kadarki en kalabalık dinleyici grubuydu. Bunun, Shifu’nun merhamet dolu ayarlamaları ve Dafa uygulayıcılarına verdiği kutsamalar olduğunu derinden anladım.

Shifu’nun öğretilerini daima hatırlayacağım, merhametimi koruyacağım ve Falun Dafa’nın gerçeğini insanlarla paylaşmak, onları Çin Komünist Partisi’nden ayrılmaya teşvik etmek için iyilik ve merhametle yorulmadan çalışacağım.

Bir kez daha, yüce ve merhametli Shifu’ma en derin şükranlarımı sunuyorum!

Orijinal Çince makale