(Minghui.org) Shifu’ya sonsuz minnettarlık duyarak, kendi uygulama yolumda yaşadığım bazı şeyleri yazıyorum. Böylece Shifu’nun büyüklüğünü ve Falun Dafa’nın olağanüstü doğasını doğrulayarak, Shifu’ya merhamet dolu kurtarışı için teşekkür etmek istiyorum!

Fa’yı Elde Etme Fırsatım ve Fa Çalışma Grubum

Falun Dafa’yı uygulamaya 1998 yılının Temmuz ayında, elli yaşımdayken başladım.

O dönemde yakın bir arkadaşım, sürekli halsiz ve bitkin göründüğümü fark etti; bana Falun Gong’u anlattı ve bu uygulamanın sağlık üzerindeki mucizevi etkilerinden bahsetti. O vakit yalnızca hastalıklarımdan kurtulmak amacıyla da olsa Dafa uygulamasına adım attım ve bir Fa çalışma grubuna katıldım.

Gruba ilk katıldığım gün, Shifu’nun Jinan’daki Fa derslerinin video kaydını izledik. Shifu’yu ilk kez ekranda gördüğümde, içimi tarifsiz bir huzur ve sevinç kapladı. “Shifu ne kadar güzel anlatıyor!” diye düşündüm. Ne kadarını aklımda tutabildiğimi bilmiyorum ama anlatılanları dinlemeye bayılıyordum. Bir de Shifu’nun bedeninin etrafında, sanki ateş alevlerine benzeyen bir ışık kümesi gördüm; ellerinin etrafında da ateş gibi parıltılar vardı. Shifu konuştuğunda o alevler parıldıyor, kıpırdıyordu. İlk kez video izlediğim için bu duruma pek anlam veremedim, “Demek herkes böyle görüyor.” diye düşünmüştüm. Sonradan diğer uygulayıcılara sorduğumda, kimsenin böyle bir şey görmediğini öğrendim. Uygulayıcılar “Doğuş kaliten iyiymiş.” dediler. “Hayatımda böylesi bir Shifu’ya sahip olmak ne büyük şans!” diye içimden geçirdim. O anda kalben bir karar verdim: “Shifu’yu sonuna kadar takip edeceğim.”

Okuma-yazma düzeyim çok yüksek değildi, yerel lehçem de ağırdı. Dolayısıyla Fa’yı okurken oldukça zorlanıyordum. Uygulayıcı arkadaşlarım Fa’yı okurken ben sadece dinleyebiliyordum. Buna rağmen, kısa süre içinde yaşam ve dünya görüşüm tamamen değişti. Aslında “Nasıl gerçek anlamda uygulama yapılır?” henüz pek kavrayamıyordum ama “Shifu’nun iyi olduğunu, Dafa’nın iyi olduğunu” çok net biliyordum.

Fa’yı öğrenmeye başlayalı henüz bir ay olmuştu ki Shifu bedenimi arındırdı. Onca para harcamama rağmen şifa bulamadığım bir sürü hastalığım vardı; hepsi de yok oldu. Bedenim bir anda hafifledi, sınırsız bir enerji ve coşku hissettim. Sevinçten uçacak gibiydim; bunu kelimelerle ifade etmek olanaksız. Shifu’ya duyduğum minnettarlığımı da hiçbir şekilde tarif edemem. Uygulamadan önce sürekli somurtan, kimseyle konuşmak istemeyen biriydim. Uygulamaya başladıktan sonra yüzümde sürekli bir tebessüm belirdi; içimden yükselen saf bir mutluluk hissim vardı. Hatta bazen uykumda bile kendimi gülerken yakalıyordum. Beni tanıyan herkes “Bambaşka birine dönüştün.” diyordu. Dafa gerçekten olağanüstü!

Fakat uygulamaya başlayışım bir yıl olmadan, 1999’da Çin Komünist Partisi Falun Dafa’ya yönelik zulme başladı. Zulüm döneminde eski çalışma grubum dağılınca, ne yapacağımı bilemedim, içim çok acıdı. Shifu bu isteğimi gördü ve beni pek tanışıklığımın olmadığı “abla” dediğim iki uygulayıcıya yönlendirdi. Üçümüz yeniden bir çalışma grubu kurduk; bu duruma çok sevindim.

O iki uygulayıcı abla üniversite mezunu, iyi eğitimliydi. Onlar Fa’yı akıcı ve doğru şekilde okurdu, neredeyse hiç hata yapmazlardı. Ben ise sürekli kelimelerde hata yapıyor, eklemeler, eksiltmeler yapıyor, hatta satır atlayabiliyordum. Onlar sabırla hatalarımı düzeltiyorlardı. Ama ben o dönemde henüz Fa’nın ilkelerini derinden kavrayamadığımdan, bu durum için çok üzülüyor, strese giriyordum. Üstelik gurur ve itibar takıntım da işin içindeydi; “Hep yanlış okuyorum, rezil oluyorum.” diye bunalıyordum. Dayanamayacak hale gelip, ayrılmak istediğimi söyledim. İki abla beni vazgeçirmeye çalıştı; “Burada öğrenmekten vazgeçme, biz seni seve seve aramızda görmek istiyoruz, sakın bırakma. Yavaş yavaş düzelirsin. Kalbin samimi olsun, Shifu seni mutlaka destekler.” dediler. Onların bu hoşgörülü, samimi sözlerinden etkilenerek kalmaya karar verdim. O dönemler başka bir çalışma grubu bulmak çok zordu, aslında ben de ayrılmak istemiyordum.

İçimden dedim ki: “Kendimi toparlayacağım, Fa’yı düzgün okuyabilmek için elimden geleni yapacağım. Onların yardımlarına layık olmalıyım.” Çalışma grubumuz haftada bir kere toplanıyordu, geri kalan zamanda ben evde tek başıma tekrar tekrar Fa’yı okuyordum. Shifu’dan yardım istedim. Her seferinde, “Okumamı düzeltip, her kelimeyi dikkatle okuyayım, hız veya miktar önemli değil, yalnızca doğru ve anlaşılır şekilde okumak istiyorum.” diyerek kendimi motive ediyordum.

Bir süre sonra, Shifu’nun desteği ve uygulayıcı ablaların sabırlı yardımları sayesinde, okuma becerim iyice düzeldi; sonunda Fa’yı diğerleriyle benzer tempo ve doğrulukta okuyabilir hale geldim. Bugünlere gelmemde Shifu’nun bana verdiği güç ve uygulayıcı arkadaşların hoşgörüsü, özverili yardımları belirleyici oldu.

Kişisel Çıkar Takıntısını Bırakmak ve Fa’nın İçinde Yükselmek

2001 yılının Mart ayında manevi ablam olarak gördüğüm bir arkadaşımın annesi hastaneye kaldırıldı. Ablamın gözleri iyi görmediği için annesinin yanında refakatçi olarak kalmakta zorlanıyordu. Ben de işten çıkınca akşamları onunla birlikte annesine refakat etmeye başladım. Ablamın erkek kardeşi, zengin bir iş adamıydı ve birkaç defa beni annesine bakarken gördü. Bir gün 1000 yuan getirip bana vermek istedi, “Ulaşım masrafların olarak kabul et.” diyerek zorla elime sıkıştırdı. Israr edince, almak zorunda kaldım.

Ertesi gece, uykumun en derin yerinde şiddetli bir ağrı ile uyandım. Sanki göğsüme çelik iğneler saplanıyordu, nefes almakta zorlandım, yatakta uzanamadım. Durumun ciddiyetini fark edince hemen egzersizleri yapmaya başladım. Birinci, üçüncü ve dördüncü takım egzersizleri bitirince acı hafifledi. İkinci takım egzersize geçtiğimde kendi kendime şunu sordum: “Acaba bende yanlış giden ne var?” Dikkatle düşündüm. Aklıma o para geldi. “Ben bu parayı alarak hata mı yaptım yoksa? Uygulayıcı olarak, insanlara menfaat beklemeden karşılıksız yardım etmeliyim. Üstelik bu ablam bana zamanında çok iyilik yapmıştı. Ona annesine bakarak vefamı gösteriyorum. Kendimi böyle ödüllendirmek yanlış değil mi?” Aklıma bunlar gelirken, ikinci takım egzersizin “Elleri karnın önünde tutma” hareketine geçtim. Kollarımı aşağı doğru indirdiğim anda, sanki bir kase dolusu soğuk su sol göğsümden aşağıya doğru akıp gitti. “Oh!” diyerek bir ferahlık hissettim. “Ne kadar rahatlatıcı!” diye sevindim. O an anladım ki bu düşüncem Shifu tarafından onaylanmıştı; Shifu beni cesaretlendiriyordu.

Sonra beşinci takım meditasyona başladım. Zhuan Falun’da geçen “kendini yumurta kabuğunun içinde oturuyor gibi hissetme” benzeri bir deneyim yaşadım. Kollarım ve bacaklarım oradaydı ama sanki bedenim çok hafifti, bir enerji akışı beni sarmıştı; inanılmaz bir huzur ve rahatlama hissettim. Yine anladım ki doğru olana uymuştum; Shifu da bana güç vermişti.

Gerçeği kavradığımda yerine getirmem gerekiyordu. O parayı iade etmeliydim. Ertesi sabah kocama durumu anlattım, “Bu para bana ait değil. Sahiplerine geri vermeliyim” dedim. O da onayladı. Kahvaltıdan sonra hastaneye gittik, o 1000 yuanı arkadaşımın annesine iade ettik. Sol göğsümdeki ağrı tamamıyla geçti.

Karma Yok Olurken Fa İçinde Yükselmek

Bir sabah kahvaltıdan sonra saate baktım, henüz 06.30’du; işe gitmek için erkendi. Koltuğa oturup bacaklarımı birbirinin üzerine katlayıp çift lotus oturuşunda Fa’yı okumaya başladım. “07.30 gibi çıkarım.” diye düşünüyordum. Ancak okumaya dalmışım. Bir baktım ki saat neredeyse 08.00! Telaşla bacaklarımı indirip ayağa fırladım; kalkar kalkmaz bileğimden “kırt” diye bir ses duydum ve o anda yere yığıldım. Kendime geldiğimde sol ayağımın tabanı resmen yukarı dönmüştü. Manzara beni şoka uğrattı.

Tam o sırada, Shifu’nun Fa’daki sözleri aklıma geldi:

“Biz, iyi veya kötünün, kişinin o anki düşüncesinden geldiğini ve o anki düşüncenin, farklı sonuçlar doğurabileceğini söylüyoruz.”  (Zhuan Falun, Dördüncü Ders)

“Ben bir uygulayıcıyım. Shifu beni korur, bana bir şey olmaz.” dedim. Ayağımı iki elimle kavrayıp hızlıca döndürerek tekrar doğru konumuna getirdim. Kalkmaya çalıştım; ayağımla yere basabildiğimi fark ettim. Biraz uyuşukluk ve hafif acı olsa da hemen binadan inip işe gitmek üzere bisikletime bindim. İşe yaklaşık 10 dakikada vardım. Ama ofise varınca ayağım şişmeye başladı ve gittikçe şiddetlendi. Yürümek gittikçe zorlaştı. Sonunda “Bugün çalışamayacağım.” diyerek eve döndüm. Dairenin merdivenlerindeyken sol ayağımı kullanamadım, tırabzana tutunarak tek ayakla sıçraya sıçraya dördüncü kata çıktım.

“Acaba egzersiz yapmama engel olacak mı?” diye endişelenerek yatağa oturur oturmaz hemen çift lotus pozisyonuna geçtim. Şaşırtıcı biçimde, ayağımı çift lotus pozisyonuna getirdiğimde herhangi bir acı hissetmedim. Bir süre sonra, sol bacağımdan ayak ucuma dek bir enerji akışı hissettim. Ayak parmaklarımdan “şırıl şırıl” serin bir enerji dışarı akıyordu. Beşinci takım meditasyon egzersizi boyunca aynı his devam etti. “Bu bir karma atma süreci. Shifu bu biçimde beni arındırıyor.” diye düşünerek sevindim. Öğleden sonra kocam eve geldi, “Seni hastaneye götüreyim.” dedi. Kabul etmedim. Bu kez eczaneye gidip bir merhem aldı, “Çok etkili, günde birkaç kez sürünce iyileşirsin.” diyerek bıraktı ve işe döndü.

Evde bol bol Fa’yı okuyup egzersiz yaptım. Ne merhem ne de ilaç kullanmak istedim. Ayak bileğimin şişliği giderek artıyordu, üstü de morarmaya başlamıştı. Beşinci takım meditasyon egzersizini her bitirişimde, morluk biraz daha büyüyordu. Akşam kocam geldiğinde ayağımın iyice şiştiğini görünce çok kızdı. “Ne hastaneye gidiyorsun, ne ilaç sürüyorsun; kendine acımıyor musun?” diye bağırdı. Yemek yemeden yatak odasına geçip uzandı. Bir süre sonra biraz yatıştı, yanına gidip sakinleştirmeye çalıştım: “Beni anla, senin iyiliğin için söylüyorum, ben uygulayıcıyım, Dafa’nın nasıl bir gücü olduğunu biliyorum. Biraz zaman ver, bak göreceksin düzeleceğim.” dedim. Sonra da: “Üç gün içinde iyileşmezsem, o zaman nasıl istersen öyle yap.” diye söz verdim.

Tüm kalbimle Shifu’ya güvendim. Kendi varlığımı tamamen Shifu’ya emanet ettim. Bu süreçte ayağım şişmeye ve morluğu büyümeye devam etse de ben acı çekmiyordum; sanki Shifu acının büyük kısmını üstlenmişti. Üçüncü gün sabah kocam yine ayağımı kontrol etti, ama bir şey demeden işe gitti. Akşam döndüğünde ayağımda ne şişlik ne morluk kalmıştı; tamamen normale dönmüştü! Şaşkınlıktan ağzı açık kaldı. Gerçekten mucize gibiydi. Ben ise Fa çalışması ve egzersize odaklandığımdan, iyileşme anını bile fark etmemiştim. “Bu sabah hala mosmordu, şimdi hiç iz yok!” diyip gördüğüne inanamayarak baktı. “Bu gerçekten akıl alır gibi değil.” diye tekrar tekrar söylendi. “Bir anda nasıl iyileştin?” İşte Dafa’nın mucizevi gücü!

2003 yılında SARS salgını zirvedeyken, bir gün işte inanılmaz bir uyku hali yaşadım; sanki bayılacak gibi yorgundum ve çalışamaz haldeydim. Zorlukla işten çıkıp eve gittiğimde doğruca yatağa girip uyudum. Akşam 7 sularında kocam “Biraz yemek ye de tekrar uyu.” diyerek beni uyandırdı. Elimi tutunca “Of! Ateşin çok yüksek!” diye panikledi. Ölçtüğümüzde ateşim 39.8°C çıktı.

O zamanlar SARS yüzünden çok insan ölmüştü. Hastaneye gidersem kesinlikle karantinaya alacaklardı, işlerim aksayacaktı. Kocam, “Hastaneye gitmeyelim, sana biraz ilaç alayım. Onca yıldır ilaç kullanmadın, bir kere kullanınca hemen iyileşirsin.” dedi ve eczaneye gitti. İlaç kokusunu alır almaz midem bulandı, hepsini kusacak oldum. Bunun üzerine hap almaya karar verdi. O da işe yaramadı; dilimin üstüne hapı koyar koymaz bir koca bardak su içsem de hapı yutamadım. Dilime yapışıp kaldı, elimle kazıyarak çıkartmak zorunda kaldım. Kocam da “Su ile hemen yutabilirsin.” diyerek yanımda bekliyor, “Bu sefer tamam.” diyerek seviniyordu. Ama gerçekte ilacı hiç yutamıyordum. Yarım saatte bir ateşimi ölçtü, her seferinde 39.8 çıkıyordu; uyandıktan sonra her seferinde sersem gibi neredeyse bilinçsiz şekilde tekrar dalıyordum. Kocam korktu, bir şey olur diye endişelendi.

Gece saat 11.30 gibi kocam üniversite öğrencisi yeğenini çağırdı. Bütün gece ikisi de benimle ilgilendi, ben de yarı uykulu yarı uyanık yattım. Ertesi gün öğlen ateşim hala 39.8’i gösteriyordu. Öğlen kocam, “Akşama kadar düşmezse babanı arayacağım.” dedi. Babam 80 yaşını geçmişti, hiçbir faydası dokunamayacağı gibi, haberi duyunca da panikleyecekti. Bu düşünceyle, içimden Shifu’ya “Yaşlı babama haber verilmesine izin vermeyin Shifu, lütfen bana yardım edin.” diye seslendim. Bir anda içimi müthiş bir rahatlama kapladı. Yeğenim tekrar ateşimi ölçtü, 36.7 idi! Saat 18.00’e doğru tekrar ölçtüğümüzde 36.6’yı gördük. Bir anda iyileşivermiştim. Gerçek bir mucizeydi!

Ertesi sabah 03.50 gibi kalktım, ateşimi ölçtüm yine 36.6’ydı. Tüm egzersizleri bir kerede tamamladım. Sonra 06.00 gibi kahvaltımı yapıp, bir not yazarak kocamla yeğenime bıraktım: “Ateşim tamamen normale döndü. Termometre de masanın üstünde, bakabilirsiniz.” yazdım. Sonra işe gittim.

Akşam eve döndüğümde, mutfakta yemek hazırlamaya koyulmuştum. Onlar hala şaşkın şaşkın bakıp “Gerçekten iyi misin?” diye soruyorlardı. “Görmüyor musunuz? Ayakta duruyorum, yemek yapıyorum. Shifu’nun gözetiminde hastalığa benzeyen bu belirti aslında karmanın temizlenmesiydi. Mucizelere şaşmamak lazım” diye cevapladım.

Korkuyu Bırakıp Xinxing’i Yükseltmek

Karakter olarak biraz ürkek bir yapım vardı, birilerine bağımlı olma eğilimindeydim. İlk defa dışarı çıkıp Falun Dafa broşürlerini dağıttığım zaman bir uygulayıcı beni yanında götürmüştü. Hem heyecanlı hem gergindim. Bu korku hissimi “eski güçler” hemen kullanmaya çalıştı; evden çıkar çıkmaz bacağım ağrımaya başladı. O dönemde doğru düşünceler yollamayı tam öğrenmemiştim. Yanımdaki uygulayıcı arkadaş, “Bu ağrı bir yanılsama, önemli değil. Ne kadar ağrısa da gidiyoruz, Shifu seni korur.” diyerek beni yüreklendirdi. Gerçekten dağıtım işini bitirinceye kadar sorun çıkmadı, dönerken bacağım da ağrımadı.

Bir seferinde, 7 katlı bir binaya broşür bırakmak için girdik. En üst kattan başlayıp aşağıya doğru dağıtacaktık. Tam ikinci katı bitirip geri dönüyordum ki merdiven sahanlığında 40 yaşlarında bir erkek gördüm. Başını yukarıya kaldırmış, öylece duruyordu. Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu; aklımdan bin türlü ihtimal geçti. Ne yapacaktım? O an “O kişinin Dafa’ya karşı suç işlemesine izin vermeyeceğim!” diye içimden geçirdim. Çok paniklediğimden, fazla detaylı düşünemiyordum. “Bir an önce oradan uzaklaşmalıyım.” dedim ama adam tam sahanlıkta dikiliyordu. Biraz sakinleşince adamı tekrar süzdüm; boyu uzundu ama çok iri değildi. Korkumu bir kenara bırakarak yanından sıyrılıp geçtim. Beni ne durdurdu ne de konuştu. Kalbim hala küt küt atıyordu. Arkadaşımı buldum, başımdan geçeni anlatınca, “Onu ‘dondurdun’.” dedi. “Ben ‘don’ demedim ki ‘Dafa’ya karşı suç işlemesin’ dedim sadece.” diye itiraz ettim. “Sen onun iyiliğini istedin, bu düşüncen Fa ile uyumlu, Shifu’nun Fa bedenleri de seni korudu. Böylece o adam da yanlış bir şey yapmaktan kurtuldu. Artık serbest bıraksan iyi olur.” dedi. Ben de “Çözül” anlamında bir söz söyledim. Böylece oradan ayrıldık.

2016’da bir gün, Komünizmin Nihai Hedefi kitabını dağıtmak için başka bir uygulayıcıyla gittim. Bir lokantaya girdiğimizde henüz müşterilerinin olmadığını gördük; genç patronu çağırıp kitabı uzattım. Genç adam kitabı aldı, kollarını havaya kaldırıp “Falun Dafa iyi! Falun Gong’a selam!” diye coşkuyla bağırdı. Görüntü çok etkileyiciydi. Kısa bir bilgi verince hemen Çin Komünist Partisi ve bağlı örgütlerinden ayrılmayı (üç çekilmeyi) kabul etti. Gerçekten de bazı insanlar Dafa’yı bekliyor, kurtarılmayı istiyor gibiydi!

Başka bir seferinde bir bakkala girip yine Komünizmin Nihai Hedefi kitabından vermek istedim. Dükkanın içinde 40 yaşlarında bir kadın ve 8-9 yaşlarındaki kızı vardı. Kızın yüz hatlarından biraz zihinsel engelli olabileceğini düşündüm. Kitabı uzatıp amacımı anlattığımda, kadın henüz cevap vermeden, küçük kız koşarak geldi, kitabı iki eliyle kavradı ve göğsüne bastırdı. Sonra büyük bir saygı ifadesiyle öne eğilerek hiç konuşmadan selam verdi. O an annesi dahi gülümseyerek şaşkın şaşkın baktı. Gördüğüm manzara beni duygulandırdı: Aslında canlılar, zihinlerinin derinliklerinde kurtarılmayı bekliyorlardı.

Adım Adım Kendi Uygulama Yolumda Yürümek

Fa-düzeltmesinin gereği olarak Minghui.org, materyal hazırlama noktalarının Çin’de “her yere dağılması” talebinde bulunuyordu. 2009’da ben de diğer uygulayıcıların yardımıyla evimde küçük bir baskı noktası kurdum. Yaşlı uygulayıcı arkadaşlar için Haftalık Minghui bültenlerini ve yüz yüze dağıtılacak bazı materyalleri basıyordum. Hatta kırsal alanlara götürülecek miktarlar bile oldukça fazla oluyordu. Yoğun ama dolu dolu günlerdi.

Yüz yüze gerçekleri anlatma konusundaysa oldukça çekingendim. Bu konuda iyi olan uygulayıcılara hem saygı duyuyordum hem de gıpta ediyordum. Fakat zaman ilerliyordu, Shifu insanları doğrudan kurtarmamız, onlarla yüz yüze konuşmamız gerektiğini söylüyordu. Ben ise bu engeli aşamıyordum.

Shifu şöyle diyor:

“Başarmanız gereken şeyler, gerçekleri açıklamak ve canlıları kurtarmaktır. Sizin başarmanız gereken başka bir şey yoktur. Bu dünyada başarmanız gereken başka hiçbir şey yoktur.”  (2015 New York Fa Konferansında Fa'nın Öğretilmesi)

Bu sözleri okuduğumda içim kıpır kıpır oldu. 2018 Mart ayında Shifu beni iki tecrübeli uygulayıcıyla bir araya getirdi. Onların yüz yüze anlatma becerileri çok güçlüydü. O günden sonra sabahları Fa’yı okuyor, öğleden sonra her türlü hava koşulunda dışarı çıkıp gerçeği anlatıyorduk. Aramızda 80 yaşına yakın bir abla vardı, uzun yıllardır bu işi yapıyordu. İnsan seçmeden önüne gelenle konuşuyor, son derece samimi ve neşeli bir üslupla, esprilerle insanların gönüllerine giriyordu; çoğu onun ikna yeteneğiyle üç çekilmeyi kolayca kabul ediyordu. Ben de aynı şekilde denemek istedim ama beceremiyordum. Bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordum.

Fa’yı daha çok okudukça şunu anladım: O uygulayıcı ablanın seviyesi özveriyle uygulama yapması neticesinde elde ettiği bir mertebeydi. Onun güçlü doğru düşüncesi, Fa’dan geliyordu. Benim ise o seviyeye gelebilmem için sistemli şekilde Fa’yı çalışarak yükselmem gerekiyordu. Öyle “taklit” yapmak işe yaramıyordu. Bu nedenle Fa’yı daha çok, daha dikkatli okuma kararı aldım. “Fa her şeyin anahtarıdır.” diyerek kendimi sürekli motive ettim. Fa’daki prensipleri daha iyi anladıkça kendime güvenim de arttı; xinxing’im de adım adım yükseldi.

Zamanla ben de kendimce bir anlatma üslubu yakaladım. Her ne kadar o deneyimli abla kadar etkili olmasa da kendi yolumu keşfetmeye başladım. Elbette farklı insanlar farklı tepkiler veriyor: Kimisi çabucak ikna oluyor, sanki yalnızca “Ben hazırım, gel de beni kurtar.” diyor. Kimisi ise gerçekten inatçı, uzun uzun açıklama yapsam da kabul etmiyor ama yine de kötü tepki vermiyor. Bir de ağır hakaret eden, polisi aramakla tehdit eden, hatta gerçekten arayanlar oluyor. Her çeşit insan var. Ama Shifu’nun korumasıyla hep sorunsuz biçimde atlattım.

Elbette hala temizlenmesi gereken pek çok insani takıntım var. Mesela kendi oturduğum site sakinleriyle konuşmaya çekinmek, “Bu adamın yüzü pek hoşuma gitmedi, konuşmasam mı?” demek, kalabalık ortamlarda korkmak gibi tutumlarım oluyor. Tüm bunlar insani korkulardan ibaret. Hepsini süratle yok etmem gerek.

Tüm bu süreçte Shifu’nun merhametli korumasını ve yol göstermesini hissediyorum. Onun lütfu için sonsuz şükran duyuyorum.

Orijinal Çince makale