(Minghui.org) Lee Harvey Oswald, 1939 yılında New Orleans’ta doğdu ve 22 Kasım 1963’te John F. Kennedy’yi suikastla öldürdü. Suikasttan iki gün sonra, gece kulübü sahibi Jack Ruby, Oswald’ı 24 Kasım’da Dallas Polis Merkezi’nin bodrum katında vurdu.

Warren Komisyonu’nun Eylül 1964’te yayımlanan nihai raporuna göre, Oswald başkana üç el ateş etti. İkinci ve üçüncü atışları başkanı vurdu ve üçüncü kurşun başkanın ölümüne neden oldu.

Aradan 60 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, birçok insan Oswald’ın böyle bir şeyi neden yaptığını hâlâ anlamıyor. Bu makalede, Oswald üzerindeki komünizmin etkisini ve onun Sovyetler Birliği’ne sığınmasını inceleyeceğiz.

Komünizme Tutkusu

Normal bir aile hayatının olmaması nedeniyle, Oswald çocukluk döneminde sık sık okulu bıraktı. 1956’da deniz piyadelerine katıldığında, mükemmel notlar aldı ve yarı insan hedef testleri de dâhil olmak üzere 200 yardalık bir hedefi isabetle vurabiliyordu. Aynı zamanda sessiz bir kişiliğe sahipti ve belirgin bir şekilde Sovyet yanlısı ve komünist eğilimleri vardı.

Günlüğüne göre, Oswald çevresini değiştirmek istiyordu ve 1953 yılında sosyalist literatürle tanıştı. 16 yaşında Amerika Sosyalist Partisi’ne yazdığı bir mektupta, Genç Sosyalist Birliği hakkında bilgi sordu ve sosyalist prensipleri “on beş aydan fazla bir süredir” incelediğini belirtti.

Oswald, annesinin bakıma ihtiyacı olduğunu öne sürerek Eylül 1959’da erken emekli oldu. Ancak, annesiyle yalnızca iki gün kaldıktan sonra New Orleans’tan ayrıldı ve bir dizi dolambaçlı yolculuğun ardından bir ay sonra turist olarak Moskova’ya ulaştı.

Oswald, kendisinin bir komünist olduğunu ilan etti ve Sovyet vatandaşı olmaya istekli olduğunu söyledi, ancak bir Sovyet yetkilisinden red cevabı aldı ve bileğini yaralayarak intihar girişiminde bulundu. Hastaneden taburcu edildikten sonra, Moskova’daki ABD Büyükelçiliği’ne giderek Amerikan vatandaşlığından vazgeçti. Sovyet yetkilileri talebini onayladı ve Oswald’a Minsk’te elektrikçi olarak çalışması için ayda yaklaşık 700 ruble maaşla bir iş ayarladı.

Yine de Oswald, Sovyet yetkililerinin güvenini kazanamadı. Evi sıkı bir şekilde dinleniyor, yazışmaları sürekli kontrol ediliyordu. Sovyetler Birliği’ndeki her hareketi KGB tarafından izleniyordu. Kısa süre sonra Oswald, Belaruslu bir kadın olan Marina Prusakova ile evlendi.

Sovyetler Birliği’nde gerçek bir deneyim kazandıktan sonra Oswald, Haziran 1962’de eşi ve kızıyla birlikte Amerika Birleşik Devletleri’ne dönerek yerleşti. Ölümünden kısa bir süre önce çift, ikinci kızlarını yeni doğurmuştu. Oswald sık sık komünizmi teşvik eden broşürler basıp dağıtıyordu. Bu nedenle zaman zaman polisle ve gazetecilerle muhatap olmak zorunda kalıyordu.

Daha Acı Meyveler

Oswald, Sovyetler Birliği’ne sığınan tek Amerikalı değildi. Komünistlerin gözünde, tüm sığınmacılar—özellikle eski düşman ABD’den gelenler—bir değeri olsa bile şüpheyle karşılanmalıydı. Komünizme olan tutkularına rağmen, bu insanlar Sovyetler Birliği’ne sığındıktan sonra trajik hayatlar yaşadılar.

1957’de Indiana’da doğan Amerikalı bir denizci olan Glenn Michael Souther, genç yaşlardan itibaren Rus kültürüne hayranlık duyuyordu. Aynı zamanda Rus dili ve edebiyatı üzerine eğitim aldı. Zamanla Rusya’ya olan sevgisi, komünizme olan desteğe dönüştü. 1975’te ABD Altıncı Filosu’na bağlı USS Nimitz’de görev yaparken, Souther KGB’ye içeriden bilgi sağlama girişiminde bulundu. O andan itibaren ABD Donanması’nın sırlarını sürekli olarak Moskova’ya aktardı.

KGB’nin düzenlemesiyle, Souther Mayıs 1986’da “tatil” için İtalya’ya gitti ve oradan bir Sovyet uçağıyla Sovyetler Birliği’ne geçti. Oswald’dan farklı olarak, Souther Sovyet vatandaşlığını başarılı bir şekilde aldı. Ayrıca Binbaşı rütbesine terfi etti, KGB’de çalıştı ve Moskova Devlet Üniversitesi’nde profesör olan biriyle evlendi. Souther, bir dönem Sovyetler Birliği’nin ücretsiz eğitim sistemi, evrensel sağlık sistemi gibi özelliklerine içten bir hayranlık duyduğunu dile getirmişti. Ancak daha sonra, Sovyetler Birliği’nde ciddi malzeme kıtlıkları yaşandığını ve halkın bürokrasiden şikayetçi olduğunu fark etti.

Doğu Avrupa 1989'da komünizmi terk ederken, 32 yaşındaki Souther garajında karbon monoksit zehirlenmesiyle intihar etti.

Matematik geçmişi olan bir kriptolog olan William H. Martin, Japonya'daki ABD Donanması'nda kriptolog olarak çalıştı ve 1957'de Ulusal Güvenlik Ajansı'na (NSA) katıldı. NSA'ya katıldıktan sonra, yetkililerin bazı uygulamalarından memnun kalmadı ve sıkıntıya düştü. Haziran 1960'ta, 29 yaşındaki Martin'e üç haftalık bir tatil verildi. NSA'dan bir diğer kriptolog olan Bernon F. Mitchell ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri'nden ayrıldı ve bir Sovyet kargo gemisine bindi. Bir ay sonra Martin, Moskova'da bir basın toplantısında göründü ve sığınma ve Sovyet vatandaşlığı aramak için Sovyetler Birliği'ne kaçtığını söyledi.

Martin akıcı bir şekilde Rusça konuşabiliyordu ve yakın zamanda kendisine bir Rus adı koyarak bir Sovyet kadınıyla evlendi, ancak bu evlilik sadece üç yıl sürdü. Çıkışının “akılsızca” olduğunu halka açık bir şekilde itiraf etti. Sovyetler Birliği'nin Martin'e duyduğu şüphe nedeniyle yalnızca garip işler bulabildi, bu da onu hayal kırıklığına uğrattı. Ayrıca başkalarına, komünist propagandalı yayınlar olan USSR ve Soviet Life gibi yayınlar tarafından kandırıldığı için Sovyetler Birliği'ne sığındığını söyledi.

Sonrasında Martin, Sovyetler Birliği'ni terk etmeyi başardı. Ocak 1987'de Meksika'da kanserden öldü. Sonunda, terk ettiği memleketinde gömülmesine izin verildi.

Nefret ve Aşırılık: Komünizmin Getirdiği Zehirler

Oswald’ın hikayesini, kendilerini “TikTok mültecileri” olarak adlandıran bazı Amerikalı gençlerin çevrimiçi paylaşımlarını okuduktan sonra hatırladım. Bunlardan biri bir videoda komünizmi sevdiğini ve Çin Komünist Partisi’ni (ÇKP) sevdiğini haykırarak, komünist Çin’in “dünyanın en şeffaf ülkesi” olduğunu iddia ediyordu. Diğer biri ise tereddüt etmeden ÇKP’yi seçeceğini ve ÇKP’nin her Amerikan savaş gemisini yok etmesine izin vereceğini söyledi. Bu, onlarca yıl Amerika'ya göç etmeyi bekleyen bazı Çinliler için mantıklı değildi. Bunlardan biri, ona Çin'e mümkün olan en kısa sürede gitmesini söyledi.

Hayatımızdaki sahip olduklarımızı takdir etmek, ailede ve okulda doğru eğitim almayı gerektirir. Ancak, genç nesillerin birçoğu tüm hayatları boyunca dijital medya ve akıllı telefonlarla çevrilmiş durumda. Bazıları normal bir aile eğitimi almadı, bazıları geleneklerin güzelliklerini öğrenme ve takdir etme fırsatı bulamadı, bazıları ise gerçek dünyayı pek fazla deneyimlemedi. Konuşma özgürlüğünün olduğu bir ülkede büyüdüler, ancak komünizmin aldatmasını, kontrolünü ve demir yumruğunu hiç tatmadılar.

Anaokulundan üniversiteye kadar "uyanıklık kültürü"nden etkilenen bazı çocuklar, ebeveynleriyle gergin ilişkiler geliştirmeye ve geleneksel değerlere karşı bir küçümseme duygusu beslemeye yönlendirilmiştir. Bazı çocukların, cinsiyet değiştirme ameliyatı olmalarını desteklemeyen ebeveynlerini kamuya açık şekilde kınadıkları videolar, ayrıca temelde bir casus yazılım olan bir uygulama uygulama mağazasından kaldırıldığı için kendi ülkelerine karşı nefretlerini dile getiren aşırı solcu gençlerin videoları bulunmaktadır. Bu tür nefret ve şiddet, Çin’in öfkeli gençlerinin, ÇKP yanlısı "pembe"lerin, 50 Cent Partisi’nin ve diğer komünizm ürünlerinin ortak özelliklerindendir.

Sovyetler Birliği'ne sığınanlar daha sonra yaptıkları seçimden pişman olmuş ve komünizm altındaki gerçek hayatın, propaganda aracılığıyla nasıl sunulduğundan farklı olduğunu fark etmişlerdir, ancak onlar için çok geçti. Aynı zorluklarla karşılaşan bu genç nesiller için belki de ihtiyaçları olan şey, onları her kaprisine boyun eğmeden gözeten bir toplum ve sağlıklı aile ortamlarını ve geleneksel ahlaki değerleri teşvik eden bir toplumdur, komünizmin zehirli tohumu değil.

Orijinal Çince makale