(Minghui.org) Bugün Minghui radyosunda yayınlanan “Özel Yorum | Shifu’muz” başlıklı programı dinledim. Dinlerken gözyaşlarımı tutamadım. Shifu’nun merhameti, sesindeki şefkatli tını ve ifadeleri, bizler için ödediği bedel ve üstlendiği yükler beni derinden etkiledi. Aynı anda, yirmi yılı aşkın uygulama yolumdaki sahneler teker teker gözümün önüne geldi; kalbim Shifu’ya minnettarlıkla doldu.

Programı bitirdikten sonra, gözyaşlarımı silip kendimi toparladım, kalemi elime aldım ve kendi uygulama sürecimde yaşadığım birkaç küçük anıyı not etmeye başladım. Amacım, Shifu’nun merhamet ve yüceliğini, Falun Dafa’nın olağanüstü doğasını doğrulamaktı.

Ben yaşlı bir kadın Falun Dafa uygulayıcısıyım. 1998 yılının sonunda, Falun Dafa ile şans eseri karşılaştım. Zhuan Falun’u ilk okuduğumda, iç dünyamda büyük bir değişim yaşadım. Bu kitabın sıradan bir kitap olmadığını anladım. Derin ve geniş içeriği, hayat boyu taşıdığım pek çok şüphe ve soruma aydınlık getirdi. “Dünyada böyle bir kitap varmış demek! Tüm arayışlarıma, özlemlerime cevap veriyor.” diyerek sevindim. “Dafa gerçekten de harika, Shifu gerçekten doğru ve üstün nitelikli, ben de bu Dafa’yı uygulayacağım!” dedim.

O dönemde, diğer uygulayıcılarla sabah akşam Fa’yı çalışıyor, egzersizleri birlikte yapıyor ve aramızda uygulama deneyimlerimizi paylaşıyorduk. Çok mutluydum, çok huzurluydum.

1999 Temmuz ayında, Çin Komünist Partisi (ÇKP) Falun Dafa’ya zulmetmeye başladı: Dafa’yı karalayıcı propaganda, uygulayıcıların tutuklanması, dövülmesi, kitapların aranıp yok edilmesi başladı… Oysa ben Dafa’nın iyi ve doğru olduğundan emindim. Bu Komünist rejimin başlattığı baskı politikası uzun sürmez,” diye düşünüyordum. Fakat kitaplar ellerimizden alınırsa, okumaya devam edemeyecektik. Bu yüzden evdeki Dafa kitaplarını sakladım.

Ne var ki uzun süre kitap okuyamayıp Fa’yı çalışamayınca, uygulamam giderek yavaşladı, hatta durakladı. Yine de Shifu merhametliydi, geride kalan bu öğrencisinden vazgeçmedi. 2003’te bir uygulayıcı arkadaş aracılığıyla beni tekrar uyandırdı. Böylece Dafa yoluna yeniden döndüm. Kendi kendime “Fazla zaman kaybettim.” diyerek üzüldüm; arayı kapatmaya niyet ettim. Fa’yı daha fazla okuyor, egzersizleri yapıyor, aynı zamanda insanlara Falun Gong’un gerçeğini açıklıyordum. Nereye gitsem, kimle karşılaşsam, uygun bir fırsat varsa Dafa’dan söz ediyordum. Shifu’nun bahsettiği “üç işi” (Fa’yı çalışmak, gerçekleri anlatmak, doğru düşünceler yollamak) gayretle yerine getiriyordum.

Uygulamaya geri döndükten sonra, pek çok mucizevi deneyim yaşadım. Burada yalnızca üç örnek paylaşacağım.

Işık Saçan İki El

2004 yılında bir sabah, pazar yerine sebze almaya gidiyordum. Bisikletimle dört yol ağzından yeni geçmiştim ki karşıdan bir ortaokul öğrencisi son hızla sürdüğü bisikletiyle bana doğru geldi. Daha tepki veremeden bana çarptı. Direksiyonu bıraktım, sanki havada süzülmeye

başladım. Baktım ki bedenim bir balon gibi havada, çok yavaş ve yumuşak bir şekilde yere doğru iniyor. Başımın etrafında parlak ışık saçan iki el, beni nazikçe koruyormuş gibi hissettim. Bedenim havada süzülürken, adeta kalın, yemyeşil kadife benzeri bir çimenlik alana iniyormuş gibi hissettim.

Gözlerimi açtığımda ise asfalt yolda yatıyordum. Etrafımda insanlar toplanmış, şaşkın ve endişeli bakışlarla beni izliyorlardı. Bazıları çocuğu paylıyordu, “Dikkatsizsin.” diyerek söyleniyorlardı. Çocuksa başını eğmiş, korkuyla bekliyordu. Ben bir hamlede kalktım. Vücudumda tek bir çizik yoktu, ağrım sızım bile yoktu. Hatta düştüğümde oluşabilecek çarpma etkisini dahi hissetmedim.

Çocuğun yanına giderek, “Korkma yavrum, iyiyim ben, sorun yok. Ama bir dahaki sefere lütfen daha yavaş sür. Başkalarına çarpabilirsin, kötü sonuçlar doğabilir.” diye sakinleştirdim. Çevredeki kalabalık şaşkınlıkla “Sende gerçekten hiç mi sorun yok?” diye sordu. “Ben Falun Gong uygulayıcısıyım, bir şeyim yok.” dedim. Onlar da rahatlayarak “Az önce çok fena düştüğünü gördük, büyük bir kaza olduğunu sanmıştık!” diyerek rahatladılar.

Shifu’nun yine beni koruduğunu anlamıştım. Yoksa bu çarpışmadan her türlü sakatlıkla çıkabilirdim.

Derin Çukura Düşen Üç tekerlekli Elektrikli Bisiklet

Başka bir gün, üç tekerlekli elektrikli bisikletimle yolcu götürüyordum. Gideceğimiz yerde altyapı kazısı yapılıyordu; boru döşemek için yollarda derin çukurlar kazılmıştı, yol bozuk ve engebeliydi. Yolculara durumu anlattım. Onlar da “Sorun değil, gidebildiğimiz kadar gidelim, olmazsa ineriz.” dediler. Böylece devam ettik.

Kazı yapılan bölgeye vardığımızda, yol daha da dar ve düzensizdi. Bir yerde inip yürümeleri mümkündü, ama ben Shifu’nun Fa’daki sözlerini hatırladım: Shifu “her konuda önce başkalarını düşünmemizi” söylüyordu. “Onları burada indirmek istemiyorum, biraz daha ileriye kadar götüreyim.” diye düşündüm. Ne var ki ilerisi iyice dar ve çukur doluydu. Onlar inince, ben de aracın yönünü çevirmeye çalıştım. Yol çok dardı, çukurlar ile toprak yığınları arasından manevra yapmak zordu. Bir an kontrolümü kaybettim; araç hızla yokuştan aşağı derin bir çukura doğru kaydı. Frenlere bastım ama durduramadım. Direksiyonu tamamen bıraktım, araç hızla uçar gibi dibi görünmeyen çukura gidiyordu; ben orada öylece kalakaldım.

Haziran sıcağında bir öğle vaktiydi; güneş tepede, etraf toprak ve çukur doluydu, kimsecikler yoktu. O zamanlar cep telefonumuz da yoktu. Böyle bir durumda ne yapabilirdim ki? Aklıma Shifu’nun sözleri geldi: “Tehlikede kaldığınızda Shifu’yu yardıma çağırabilirsiniz.” Hemen kuzeye doğru döndüm, ellerimi saygıyla birleştirdim ve sessizce “Shifu, çok zor durumdayım, aracım çukura düştü. Lütfen yardım edin.” diye yalvardım.

Gözlerimi açıp arkamı dönünce, iki metre kadar ötede üç genç adam belirdi: Yaklaşık 27-28 yaşlarında, 1.80 - 1.90 boylarında, gayet güçlü kuvvetli tiplerdi. Nasıl mutlu oldum anlatamam! Hemen koştum, “Arkadaşlar, aracım çukura düştü, yardım edebilir misiniz?” diye rica ettim.

Hiçbir şey söylemeden, üçü birden koşa koşa çukura indiler. Biri direksiyondan, diğer ikisi arka kısmın sol ve sağ tarafından yakaladılar. Tek hamlede sanki bir civcivi kaldırır gibi aracı yukarı çektiler ve düzgün zemine çıkardılar.

İçlerinden biri, “Bir bak bakalım, araç çalışıyor mu?” dedi. Oturup denedim, gaza bastım, ne direksiyon yamulmuştu ne de fren bozulmuştu. “Hiçbir arıza yok, çok şükür!” dedim. Kendilerine teşekkür ettim, onlar da kuzeye doğru yürümeye başladılar.

Tam yola koyulacakken, “Bu üç adam nereden çıktı? Bu sıcakta, bu kazı alanında kimse olmaz. Hem böylesi ağır bir aracı tek elleriyle kaldırıp çıkarttılar, inanılmaz!” diye düşünerek dönüp baktığımda, ortalıkta kimsenin olmadığını gördüm, gözden kaybolmuşlardı. O an anladım ki: “Shifu beni bir kez daha korudu, bana yardım gönderdi!” Kalbim tarif edilemez duygularla doldu, gözlerim yaşla doldu: “Shifu siz hep yanımdasınız, bana bir kez daha el uzattınız.”

Arabanın Çarpacağı Sırada Hafızam Dondu

Bir gün öğleden sonra saat 13.00 gibi bisikletle yola çıktım. Bir kavşakta durup, direğe Falun Dafa’nın gerçekleriyle ilgili bir afiş yapıştırdım. Henüz yeni yapıştırmıştım ki birden yanımda insanlar toplanmaya başladı. Korktum, “Hemen buradan uzaklaşayım.” diyerek bisiklete atladım ve ayrıldım.

Trafik ışığı olan ana caddeye vardım, yeşil ışık çok kısa yanmıştı, göz kırpma süresi içinde sarı ışık olmuştu. İçimdeki korku hala geçmediğinden durmak istemedim. “Hemen geçeyim, bekleyemem.” diyerek gaza bastım. Fakat ben geçemeden ışık kırmızıya döndü. Tam o anda doğudan batıya doğru hızla gelen siyah bir araba belirdi. Ben kuzeyden güneye geçiyordum, yani tam çarpışma rotasındaydık. Araba uzak mesafeden beni son anda fark edemeyebilirdi ve zaten fren de yapmamıştı. Yolun ortasında buluşacak gibiydik. “Tamam, bu sefer kesin vuracak!” diye düşündüm, beynimde “vın” diye bir ses çaldı, “Kurtuluş yok!” dedim içimden.

Fakat bir baktım ki elinde bisikleti tutan ben, araçların yavaşladığı karşı kaldırımın şeridindeyim. Çevrem sakindi, kimsecikler yoktu, araba falan da yoktu. “Ne oldu? Hani o siyah araba? Çarpma sesi bile duymadım. Nasıl hayatta kaldım? Trafik polisi geldi mi? Ben nasıl bu tarafa geçtim?” Hiçbir fikrim yoktu. Sanki o çarpma anıyla buraya gelişim arasında bir hafıza kaybı yaşamıştım. Ama bir şekilde sapasağlam karşı tarafa gelmiştim.

Eve döndüğümde bu olayı uygulayıcı arkadaşlara anlattım. Kimi “Belki Shifu seni başka bir boyuttan geçirdi.” dedi, kimiyse “Belki Shifu seni doğrudan oraya ‘taşıdı’.” dedi. Neticede ne şekilde olursa olsun, yine Shifu’nun koruması sayesinde felaketten kurtulduğum çok açıktı.

Üzerinden yirmi yıl geçti. Shifu her bir Dafa uygulayıcısını merhametle kollamaya devam ediyor. Acaba kaç defa yardımıma koştu, hangi acıları çekmemi engelledi? Bildiklerim var, bilmediklerim var. Shifu’nun bizim için ödediği bedel gerçekten çok büyük.

Biz Dafa uygulayıcılarının misyonu, Shifu’ya Fa-düzeltmesi sürecinde yardımcı olmak ve canlıları kurtarmaktır. Bu yolda kararlı durmalı, Fa’yı savunmalı, olaylara kayıtsız kalmamalıyız. Hep birlikte, güçlü doğru düşüncelerle karanlık unsurları tamamen dağıtalım, enerjimizi gerçeği anlatmaya daha çok verelim, daha fazla insanı kurtaralım ve yolumuzun son kısmını iyi yürüyelim.

Sınırlı seviyemde yazdım; yanlışlarım varsa lütfen düzeltiniz.

Orijinal Çince makale