(Minghui.org) Küçüklüğümden beri sağlığım iyi değildi. Tansiyonum çok düşüktü, kansızlığım ağırdı. El ve ayaklarıma kramp girerdi. Özellikle sinüzitim çok ciddiydi. Daha üç dört yaşımdayken burnumda iki polip vardı. Yaşım ilerledikçe bu polipler büyüdü ve burnumdan nefes almam iyice zorlaştı, ağzımı da kapatamaz oldum. Yürürken hızlanınca gözlerim kararıyordu, uyurken ağzım açık uyumak zorundaydım. Baş ağrıma çare bulmak için burnumdan 3-4 kez ponksiyon yaptırdım; yani dört köşeli büyük bir gümüş iğne burun deliklerimden geçirilip beynime kadar sokuldu. Sonraları Falun Dafa’yı uygulamasaydım, bu işlemin sonucu muhtemelen bunama veya sakat kalma olurdu.
Üniversiteden mezun olduktan sonra bir çimento fabrikasında çalışmaya başladım; her gün çimentoyla uğraşıyordum. Birkaç yıl içinde akciğerlerime çok toz doldu. Ağır sinüzit ve buna ek olarak tozlu ortamdan kaynaklı akciğer sıkıntıları nedeniyle nefes almakta zorlanıyordum. Ellerim, ayaklarım her daim buz gibiydi.
O dönemde kocam şehir dışında çalışıyordu; ben de çocuğumla evde kalıyordum. Haftada 3-4 defa bayılıyordum. Kansızlığım da vardı, hastalıklardan dolayı tek bir iyi günüm bile olmuyordu, sürekli acı çekiyordum. Sık sık, “Hiçbir tanrı veya Buda benimle ilgilenmeyecek mi? Neden bu kadar işkence çekiyorum?” diye düşünüyordum.
1996 yılında, beş yaşındaki kızım bana, “Bizim burada ‘Büyük bir Dafa’nın Shifu’su’ varmış, sarı giysi giyip insanları iyileştiriyormuş,” dedi. O sırada evde yatağımda uzanıyordum. Kızım, “Anne kalksana, bak, o Shifu hasta olanları iyileştiriyormuş. Sen de iyileşirsen benimle oynayabilirsin,” diye ısrar etti ve minderini alıp kolumdan tutarak “Dafa’nın Shifu’su”nu görmeye götürdü. Oraya vardığımızda öyle “büyük bir Shifu” göremedim; yeni inşa edilmiş bir binada birkaç kişi oturmuş bir kitap okuyordu. Ben ise hala baygın gibiydim, uzun bir sıraya uzandım ve onların okuduğu kitabı kulak misafiri olarak dinledim. Dinledikçe zihnim netleşti, oturabilecek hale geldim. Bana “Bu Falun Gong’dur, öğrenmek istersen yarın sabah saat beşte okula gel, bizimle egzersiz yap,” dediler. “Tamam,” dedim.
Ertesi sabah dedikleri saatte oraya gittim. Egzersiz yapmaya başlar başlamaz, başka boyutların manzaralarını görüyormuş gibi oldum: Müthiş güzel saraylar, rengarenk ve muhteşem şeylerdi... Shifu’nun (Falun Dafa’nın kurucusu Li Hongzhi) o sarayın üstünde, lotus çiçeğinin üstünde oturduğunu gördüm. Saraydan aşağı süzülen, kafalarında çiçek vazosu gibi süslerle uçan periler gördüm; hepsi capcanlı renkteydi, çok güzeldi. Onları dikkatlice izliyor, bir süre sonra kaybediyor, sonra yeniden görüyordum. Bunu üç gün üst üste yaşadım; her seferinde uzunca süre izleyebilecek kadar görüyordum. Egzersizi bitirip eve dönerken kendimi sanki havada yürüyormuş gibi hafif hissediyordum, inanılmaz rahatlıyordum.
Daha sonra başka bir yerde düzenlenen bir Fa konferansına katıldım. Yaklaşık iki saatlik bir otobüs yolculuğu sonrasında vardık. Toplantıya binlerce kişi gelmişti, enerji alanı çok güçlüydü. Orada Shifu’nun bedenimi ayarladığını hissettim. Dönüş yolunda bolca kan kustum; koyu siyah şeyler geldi. Neredeyse safra kesemi çıkaracak kadar şiddetli kusuyordum. Ama hiç korkmadım, zihnim sakindi. Bu kustuklarımdan sonra akciğerlerim çok hafifledi.
Daha sonra bir gün Shifu’nun video dersini izlerken bedenim yine temizlendi. O günden sonra hiç nefes darlığı çekmedim. Bir süreliğine Fa’yı okuyup egzersizleri yaptıktan sonra, tüm o amansız hastalıklarım birer birer ortadan kayboldu. Gerçekten “vücudun tamamen hastalıksız ve hafif olması” hissini tattım. O an anladım ki doğduğum günden beri Shifu’nun gözetimindeydim; yoksa çoktan hayatımı kaybetmiş olabilirdim. Dafa bana tamamen yeni bir hayat verdi.
İnsanların Gerçekleri Öğrenmesine Yardımcı Olmak
1999’un 20 Temmuz’unda, Jiang Zemin yönetimi Falun Dafa’ya çılgınca zulmetmeye başladı. Her tarafta yalanlar üretiliyordu, insanları kandırıyorlardı. Gerçekleri bilmeyen birçok kişi “Siz Falun Gong uygulayıcıları Çin Komünist Partisi’ne karşısınız, ÇKP’den para alıp geri de onlarla çatışıyorsunuz,” gibi sözlerle bizi suçluyordu. Duyunca çok üzüldüm. Çalıştığım yerin çalışanlarına gerçeği anlatmaya başladım, Falun Gong’un insanları iyi olmaya, hatta daha da iyi olmaya yönlendirdiğini, kalbi iyiliğe açmayı ve her durumda başkalarını düşünmeyi öğrettiğini anlattım. “Bir hatamız olduğunda içimize bakıyoruz, bir dahaki sefere daha iyi nasıl yapabiliriz diye kendimize bakıyoruz. Kavga, çekişme yok, herkese iyi davranıyoruz,” dedim.
Bir keresinde biri, “Madem Falun Gong bu kadar iyi, bak biz burada ekipman tamir ediyoruz, susadık. Bize dağdan su getirmeye gider misin?” dedi. Fabrikanın arka tarafında bir dağ kaynağı vardı. Ben de “Getireyim tabii,” dedim; iki tane 10 litrelik kova aldım, su doldurdum, onlara getirdim. İçtiler ve “Falun Gong uygulayıcıları gerçekten iyi kalplilermiş,” dediler. “Keşke herkes onlar gibi olsa, memleket güllük gülistanlık olurdu,” diye eklediler. O günden sonra beni her gördüklerinde, “Falun Dafa iyi!” diye bağırıyorlardı. Ben de onlar adına seviniyordum.
Daha sonra başka birime geçtim. Günlük olarak her ekibin üretim miktarını hesaplayıp rapor etmem gerekiyordu. Birkaç yıl sonra fabrika bir reform yaptı; 30’dan fazla olan personel sayısı 5-6’ya indi. Aynı iş yükü bu sefer çok az kişiye kaldı. Amir, rapor işini ekip şefine devretti; ama şef rahatsızlandığı için yine bana rica ettiler, “Yine bir süre bu işi yapsan, sonra biri bakar,” dediler.
Kabul ettim. O “bir süre” altı ayı geçti, kimseye devredilmedi. Ben içimden, “Ben bir Dafa uygulayıcısıyım, iyi bir insan olmalıyım,” diyerek gücenmeden devam ettim. Sonra bir gün benim acil bir işim çıktı, şefe “Bugün üretim sayılarını siz kaydeder misiniz?” dedim. Ertesi gün şef benden yemek ısmarlamamı istedi. Konuşmama fırsat vermeden başka bir iş arkadaşımız araya girdi: “Ya sen nankör müsün, bu arkadaşa yarım yıldır yükleniyor, bir kez olsun yemeğe davet etmedin. Şimdi bir gün sana rica etti diye yemek mi istiyorsun? Eğer memnun değilsen git amirle görüş.” Bunu duyan şef gidip amire şikâyet etti.
Kısa süre sonra amir beni çağırdı: “Yarın itibariyle artık üretim raporu senin işin değil, sen dinlen. Bu işi şef yapsın. Bunca zamandır hiç yakınmadın, sessizce işi götürdün. Falun Gong uygulaman sayesinde sabırlı oluyorsun, kavgaya girmiyorsun. Sana gerçekten saygı duyuyorum,” dedi ve onaylamak için baş parmaklarını kaldırarak, “Teşekkür ederim,” diye ekledi.
Fabrikada bakım-tamir işleri olduğunda en önde ben koşuyordum, ne kadar pis veya ağır olsa da gönüllü olarak yapıyordum, örnek olmaya çalışıyordum. İş arkadaşlarım “Falun Gong gerçekten iyi, neden yasaklanıyor?” diyorlardı. Fabrikadaki iş arkadaşlarımın çoğu gerçeği öğrenmişti, birçoğu Çin Komünist Partisi ve yan örgütlerinden (Gençlik Birliği, Kızıl Genç Öncüler vb.’den) istifa etmişti.
Yüz yüze gerçeği anlatmanın yanı sıra, çevre köylere gidip broşürler dağıtıyor, karşılaştığımız insanlara doğrudan gerçeği açıklıyorduk. Çoğu kişi iyi karşılıyordu, ama bazen bize kötü niyetle yaklaşanlar peşimizden gelebiliyordu. Fakat Shifu’nun korumasıyla hep sorun yaşamadan atlatıyorduk. Ne zaman insanları kurtarmak için yola çıksam, önce doğru düşünceler (FZN) gönderiyor, “Lütfen Shifu, beni destekleyin, gittiğim her yerdeki kötü unsurları temizleyin,” diye düşünüyordum, sonuçta her seferinde sağ salim dönüyordum. Shifu bize hep en iyisini veriyordu.
Shifu’nun önünde saygıyla eğiliyor, şükranlarımı sunuyorum. Öğrenci olarak ben de üç işi iyi bir şekilde yapmaya (Fa’yı çalışmak, gerçeği anlatmak, doğru düşünceler göndermek) devam ederek Shifu’nun merhametli kurtarışına layık olmaya çalışacağım; Shifu’nun daha az zahmet çekmesi için çaba göstereceğim.
Telif Hakkı © 2025 Minghui.org'a aittir. Her hakkı saklıdır.
Kategori: Uygulama Yolculuğu