(Minghui.org) Ben 60’lı yaşlarında, kırsal kesimden gelen biriyim. Genelde işçi olarak başka bölgelere gidip çalışıyorum. 20 yıldan uzun süredir Dafa’yı uyguluyorum. Merhametli ve yüce Shifu’nun koruması ve Falun Dafa’nın Doğruluk, Merhamet, Hoşgörü ilkelerinin rehberliği sayesinde, tüm hastalıklarım kendiliğinden iyileşti—gerçekten tek bir hastalığım dahi kalmadı. Ahlâkî anlayışım da büyük ölçüde yükseldi. Burada, bu yıllar boyunca uygulamam esnasında dekorasyon işinde yaşadığım bazı tecrübeleri paylaşmak istiyorum. Aynı zamanda, Dafa’nın büyüklüğü ve güzelliğine tanıklık etmek amacıyla bu satırları yazıyorum.
10 Yıl Boyunca İşten Çıkarılmadım
Dekorasyon işi, sabit bir iş değildir; patron iş oldukça arar, iş bitti mi başka yere geçersiniz. Bazen de sadece patron size ihtiyaç duyarsa çalışırsınız, istemezse sizi bırakır. 2004 yılında, bir tanıdığım aracılığıyla demiryollarının dekorasyon işlerini yapan Patron Zhao’nun yanında işe girdim. Genellikle biz işçiler, “parça başı” (işin metrekare hacmine göre ödeme) usulü çalışmayı tercih ederiz, çünkü böyle daha esnektir. Ama Patron Zhao, işçileri gündelik ücret usulüyle çalıştırıyordu.
Çalışırken hiçbir detayı göz ardı etmemem ve ne kadar iş düşse de sabırla yerine getirmem gerektiğini biliyordum. Kendimi Falun Dafa’nın “Doğruluk, Merhamet, Hoşgörü” ilkelerine göre disipline ediyordum. Örneğin, sabah daima diğerlerinden önce işe başlar, asla paydos saatinden önce de işleri bırakmazdım.
Bir süre sonra Patron Zhao, ekibe iş dağıtmaktan sorumlu kişiye dedi ki:
“Usta Song (beni kastederek), işini dürüstçe yapıyor; onda kurnazlık, yan çizme yok. Onu gözetmekle uğraşmamıza gerek kalmıyor. Buradaki işi ona devredelim, sen başka yerlere bak.”
O andan itibaren, iş az olduğunda sadece beni tutar, iş artınca da bana “birkaç kişi bul, kalabalık çalışalım” derdi. İş azalmaya yüz tutunca, başka işçilerin ücretini ödeyip gönderir, geriye kalan kısımları bana yaptırırdı.
Bir defasında Patron Zhao’un arabasıyla birlikte başka bir şantiyeye giderken yolda benimle konuşmaya başladı:
“Usta Song, şuraya bakın: Bu işçilerin çoğu öğle vakti olunca, kaldırım kenarında iki lokma bir şeyler yiyorlar, çok zor durumdalar; bu duruma üzülüyorum.”
Ben de dedim ki:
“Patron, böyle düşünmeniz iyi kalpli olduğunuzu gösteriyor.”
Hemen arkasından devam etti:
“Ama bazıları da var ki gerçekten acınası değiller. Çoğu, gün boyu oyalanır, paydos vaktinden önce de ortadan kaybolurlar. Ben onlara ödeme yapıyorum ama yaptıklarına değmiyor. Sense bambaşka birisin, seni denetlemeye asla gerek yok, işi sana bırakıyorum, içim rahat.”
Ben:
“Patron, çünkü ben Falun Dafa uygulayıcısıyım. Shifu bize Doğruluk, Merhamet, Hoşgörüyü özümsememizi, böylece iyi bir insan olmamızı öğretiyor. Yoksa ben de belki böyle titiz çalışmazdım.”
Bu sözlerim onu epey şaşırttı:
“Ne dedin? Sen Falun Gong’u mu öğreniyorsun?”
Ben de:
“Evet, ben Falun Gong uygulayıcısıyım. Falun Gong bana nasıl iyi bir insan olunacağını öğretti ve üstelik uygulamaya başladıktan sonra tüm hastalıklarım iyileşti.”
O da:
“Haa, tamam… O zaman iyiymiş. İyi insan olmak güzeldir.”
Böylece, her sene ne zaman dekorasyon işi çıksa beni arardı.
2014’e dek bu şekilde devam ettik. Sonra demiryolu idaresinin müdürü değiştirdi, kazançlı işleri kendi akrabalarına devredince, Patron Zhao’ya da iş gelmedi. O yıl sonu yaklaşırken, Zhao bana telefon etti:
“Bu sene hesapları çıkarmadık. Gel de hesabı kapatalım.”
Ben de dedim:
“Zaten yıl sonu, ben de gelirken size biraz köy ürünleri getiririm.”
O da:
“Tamam, ben organik şeyleri severim.”
O esnada aklıma, Zhao’yla 10 yıldır birlikte çalıştığım hâlde, gerçeği (Falun Gong’un gerçeğini) tam anlatamadığım geldi. İleride belki hiç görüşemeyecektik. Bu yüzden ona “Köylü Hemşehrilere Mektup” adıyla yazdığım bir materyali vermeyi düşündüm. Gittiğimde çoktan beni beklediğini gördüm. Önce bana yıl sonu alacaklarımı ödedi, sonra “Bunları da al,” diyerek çeşitli balık, karides vb. yiyecekler uzattı. Ben de:
“Bunları alamam, bunlar pahalı şeyler, siz kendinize saklayın.” O ise: “O zaman sen de getirdiğin ürünleri alıp götür, bu kadar yıl benim için çalıştın, bu sana ufak bir jestim, sen de kabul et.”
O kadar ısrar etti ki reddedemedim. Sonra ben de getirdiğim köy ürünlerini arabasına koydum. Ardından hazırladığım o mektubu uzattım:
“Bu mektupta, benim Dafa’dan nasıl yarar gördüğüm yazıyor, vakit bulduğunuzda okuyun.”
Zhao:
“Biliyorum, sen büyük bir iyiliksever insansın. Tamam, okuyacağım.”
Böylece arabasına binip gitti. Kalbimden, “Umarım mektubu okur ve içeriğindeki hakikati anlar, umarım güvende olur,” diye geçirdim.
Eve dönerken, “Eğer Falun Dafa uygulayıcısı olmasaydım, belki menfaat hesabı yapan, az çalışıp çok kazanmak isteyen, işverenini kandırmaya çalışan biri olurdum. Burada 10 yıl çalışıp hâlâ çıkarılmamam, Dafa’nın bana ‘insanları zarara uğratmadan iyi işler yapmayı’ öğretmesi sayesinde mümkün oldu,” diye düşündüm. Bütün bunlar, Falun Dafa’nın mucizeleridir!
Başkalarını Düşünerek İş Yapmak
2019’da Xiao Sui adlı biri, dört katlı bir villa almıştı ve beni dekorasyon için çağırdı. Aslında daha önce ona ait iki daireyi dekore etmiştim. 200 metrekarelik o daireyi dekore ederken kendisi dışarıda çalıştığı için daha çok karısı ilgileniyordu. Bir defasında karısına, “Benimle beraber çimento karacak birini bulalım, iş biraz hafiflesin,” dedim. O da kocasına sordu, kocası “Ben başkasına güvenmem. O tek başına yavaş yavaş yapsın,” demiş. O zaman içimden “Vay canına, parası var ama kimseye güvenmiyor,” diye geçirmiştim. Tam da Qingming bayramı sıralarıydı, Xiao Sui ve karısı memleketlerine gittiler. Bu arada ben tek başıma yetişemeyince, geçici bir işçi tuttum. Döndüklerinde yabancı bir adam görünce şaşırdılar:
“Bu kim? Ne yapıyor?” “Benim getirdiğim işçi, yer döşemesi için çimento harcı lazım, tek başıma yetişemiyorum.” “Sen de biliyorsun ki ben kimseye güvenmem, ama sen Falun Gong uygulayıcısısın, senin nasıl biri olduğunu biliyoruz, sende hırsızlık vs. olmaz.”
Bu şekilde güvenerek şimdi bu dört katlı villayı bana emanet etmişlerdi. Dedim ki:
“Böyle büyük bir evi tek başına yapmak uzun sürer, bir büyük usta daha lazım.”
O ise:
“Hayır, olmaz. Sadece sen yapacaksın. Zaten acele etmiyorum. Ayrıca, burada başka işçilere geceleme izni vermiyorum, sadece sana kal diyorum; sana güveniyorum, sen evi gözetirsin.”
Doğrusu, bu koşullarda sıkıntıdaydım: Yemek ve yatacak yer yoktu, tek başıma nasıl idare edecektim? Dedim ki:
“O zaman karım gelsin, o hem yemek yapar hem ufak tefek yardımlar eder. Kendisi de Dafa uygulayıcısıdır.”
O da gülerek:
“Tamam, gelsin. İki ayrı yatak daha alırım. Sizde hırsızlık olmaz, size güveniyorum.”
Karım gelince, Xiao Sui evin tüm anahtarlarını ona teslim etti: sabah akşam kapıları, pencereleri kontrol etmek, evi süpürmek karıma kaldı. Gerçekten bize çok güveniyordu.
Bir gün akşamüstü, karımla “Bugünden sonra yarım güne sığacak kadar az harç hazırlayalım. Fazla harç artarsa boşa gider,” diye konuştuk. Ama karım yine biraz fazla hazırlamıştı, bitirene kadar bayağı zaman gerekeceğini fark ettim. Xiao Sui de oradaydı, “Boşver, fazla kalanını at gitsin,” dedi. Gitti. Ama ben karıma söylendim:
“Az hazırlamak için anlaşmıştık. Bu büyük alanla küçük alan aynı mı? Fazla harç israf olacak.”
Karım üzülerek “Şimdi ne yapacağız, bir torba çimentoyu çöpe mi atacağız?” dedi.
“Hayır, biz Dafa uygulayıcıları başkası gibi davranamayız. Xiao Sui’nin parası olabilir ama o da bu çimentoyu satın alıyor. Nasıl israf ederiz? Akşam geç saatlere kadar çalışırım, bitiririm,” dedim.
Sonuçta harcı gece 10 civarına kadar ancak bitirebildim. Ertesi sabah Xiao Sui geldi,
“Dün gece ne kadar sürdü bu artan harcı yapmak? İyi ki atmamışsın. Ama çok geç çıkmışsındır,” dedi. Ben: “Malzemeyi atamadım, sizin paranızla alındı. Biz Dafa uygulayıcıları başkasının parasını heba edemeyiz.”
Xiao Sui güldü:
“İnançlı insan başka oluyor.”
O memnun görünüyordu, ben ondan daha memnundum, çünkü o, Dafa’nın mucizesine bizzat şahit olmuştu.
Bir defasında, yer karosu döşerken yine konuşma fırsatı buldum. Ona “Üç Ayrılmayı (Çin Komünist Partisi, Gençlik Birliği, Genç Öncüler) yaparak huzurlu ve güvende kalmak” konusunu anlattım. Dikkatle dinledi ama hemen onaylamadı. Tam cevap verecekken geri, “Hava karardı, bugünlük bu kadar olsun,” dedi. Karım onu uğurlamaya indi. Yolda karım şöyle dedi:
“Siz Budizm’e inanıyorsunuz, Tanrıların varlığını kabul ediyorsunuz. Ama Çin Komünist Partisi ateist. Eğer partiden ayrılırsanız, gerçek anlamda tanrılara inanan biri olursunuz, öyle değil mi?”
Böylece Xiao Sui, sonunda Evet, tamam, lisede Gençlik Birliği’ne girmiştim, ondan ayrılmak istiyorum,” dedi.
Karım geri gelip anlattığında çok sevindim: “Harika! Shifu sayesinde, bu varlıklı adam da kurtulmuş oldu, şükürler olsun.”
Bu villa büyük olduğu için birçok farklı iş kolundan kişi aynı anda çalışıyordu. Bir gün iki marangoz tavan çalışması yapıyordu. Xiao Sui, “Bazı yerler hatalı olmuş,” diyerek uyardı. Marangozların morali bozuldu ve yakınarak “Bu kadar ince işten kazanılan paraya değmez, biz bırakıyoruz,” dediler. Xiao Sui de “Ben evimi mükemmel istiyorum,” dedi. Marangozlar “Bu kadar titizlikle çalışırsak kazancımız azalır,” diyerek işi bırakmak istediler. Bu konuşmalara kulak misafiri oldum. Normalde “İşi bırakmak istiyorsanız, bırakın,” deyip geçebilirdim. Ama ben uygulayıcıydım, onlara yardımcı olmak istedim:
“Bakın, epeydir birlikte çalışıyoruz. Şimdi giderseniz, bunca günün emeği boşa gider. Ev sahibi sonuçta çok para verip böyle büyük bir ev satın almış, elbette kusursuz istiyor. Hangi işte %100 kusursuzluk var ki? Müşteri uyarırsa düzeltiriz. Ayrıca siz işi tamamladığınızda iyi para kazanacaksınız; her gün başka iş aramak zorunda da kalmazsınız. Xiao Sui parası olan biridir, sizin ücretinizi ödemekte cimrilik yapmaz. Şimdi sabredin.”
Onlar yine de “Yok, zor iş, devamlı eleştiriliyoruz,” diye söylenerek akşam eşyalarını toplayıp gittiler. Akşam Xiao Sui gelip:
“Marangozlar gitti galiba, aletleri götürmüşler, ne yapayım?” dedi. “Onlardan memnun muydunuz, gitmelerini istemiyor muydunuz?” dedim. “Elbette devam etmelerini isterdim, ama dönmezler ki,” dedi. “Onlara, ‘Usta Song bana; lütfen dönsünler, ben onlarla iyi çalışıyorum, dedi. Ayrıca ben dürüst biriyim, sizi mağdur etmem, paranızı vereceğim. Kazançsız kalmanızı istemiyorum. Ev sahibi olarak param var, yeter ki işinizi iyi yapın.’ diyin.”
Ertesi sabah marangozların döndüklerini fark ettim. Hemen karımla birlikte onlara “hoş geldiniz,” dedik. Onlar da:
“Xiao Sui bize dedi ki, ‘Ben sizi mağdur etmem; yeter ki iyi çalışın. O yüzden bu iş bitene dek kalın, yok yere sıkıntıya girmeyin.’”
Sonuçta işi bitirdiler ve güzel kazanç elde ettiler. Ben de onlara Falun Gong hakkındaki gerçeği anlattım; üç ayrılmayı kabul ettiler. Bu duruma çok sevindim.
“Onu Göndermeyin, Bırakın Kalsın”
Bir gün tarla sahibi biri beni aradı, dedi ki: “Arkadaşım bir dağ aldı, seralar kuruyor ve iki ev yaptırdı. Arkadaşım, oradaki işleri yapması Usta Yang diye birini getirdiğini ve onun
tuvalet, mutfak fayanslarını yaptığını ama beğenmeyip hepsini söktürdüğünü söyledi. Her yer fayans kırıklarıyla doluymuş. Arkadaşım şimdi Usta Yang’ı gönderip tüm işi senin yapmanı istiyor.” Tarla sahibi benden yardım istedi. Oraya geldiğimde sordu:
“Ne dersin, Lao Yang’ı gönderelim mi?” Usta Yang’ın aslında orada epey çalışmış olduğunu gördüm, sırf bu yüzden işten atılırsa emekleri boşa gidecekti. Dedim ki: “Onu göndermeyin, kalsın. Temel işleri ben yaparım, ufak işleri o yapsın. Ona göz kulak olurum. Siz de arkadaşınıza böyle anlatın. Sonuçta Usta Yang’ı siz buldunuz, o da ekmek parasını kazanmalı. Biz elimizden geleni yaparız, merak etmeyin.”
Tarla sahibi de “Tamam, sen nasıl diyorsan öyle olsun,” dedi. Sonra Usta Yang’ı çağırdı, benimle tanıştırdı. Ben:
“Gelin, birlikte çalışalım, siz çekip giderseniz şimdiye kadar yaptıklarınız boşa gider. Öyle değil mi?” O: “Ama seninle kalırsam kazancın düşecek?” Ben: “Siz giderseniz, şimdiye dek uğraştığınız iş için de ödeme alamazsınız. Burada kalın, ben zaten işimi bitirdikten sonra başka yere gideceğim, kaybım olmaz. Siz de buradan bir şeyler kazanırsınız, aynı zamanda el emeğiniz boşa gitmez.”
Benim için birkaç gün fazla veya eksik kazanmak sorun değildi; önemli olan Usta Yang’ın gerçeği anlaması, kurtulabilmesiydi. Neticede beraber tamamladık. Tabii kazancım biraz azalmış oldu ama önemli değildi. Sonra ona Falun Dafa’nın gerçeğini anlattım, onu üç ayrılmaya ikna ettim. “Falun Dafa iyi, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi” cümlelerini öğrettim. Usta Yang,
“Gerçekten iyi insanlarla karşılaştım, emeklerim de tamamen boşa gitmemiş oldu. Bundan sonra nerede çalışırsanız sizi ziyaret etmek isterim,” dedi. Ben de kabul ettim.
İşi bitirince, tarla sahibi beni arabayla otobüs durağına bıraktı. Yolda dedi ki:
“Bugün insanlar para için her şeyi yapıyor. Bu sefer Usta Yang çok şanslıymış, sana denk geldi. Onu kovdurmadın, yoksa büyük bir kayıp yaşardı. Ayrıca arkadaşım da memnun oldu,” dedi. Ben: “Bunlar Falun Dafa’nın bana öğrettiği şeyler. Falun Dafa benim Doğruluk, Merhamet, Hoşgörü temelinde iyi bir insan olmamı sağladı.” O da gülerek:
“Sen gerçekten harika bir adamsın! Yakında çiftliğimdeki büyük kirazlar olgunlaşınca, ailece gelip yiyin.” Ben: “Uygun zamanda elbette gelirim.”
İki Kere Gelen Teklifi Reddetmek
Şehirde dekorasyon işi yaparken, ev sahipleri fayans almak isterse bana danışıyorlar. Fayans satan bir dükkân sahibiyle de bu şekilde tanıştım. Bana sordu:
“Şimdi piyasada şu kural geçerli: Müşteri getiren ustalara ‘komisyon’ verilir. İstersen, sana da verelim.” Ben: “Hayır, bir kuruş dahi istemem. Ben Falun Dafa uygulayıcısıyım, Shifu bize Doğruluk, Merhamet, Hoşgörü ilkeleri temelinde yaşamamız gerektiğini öğretti.” O: “Sen hiç kar elde etmiyor musun yani? Başka ustalar can atıyor, sen reddediyorsun?” Ben: “Beni sadece ev sahibinin uygun fiyata alması mutlu eder, böylece siz de kazanırsınız, ben de mutlu olurum. Daha ne olsun?” O: “Peki o zaman, yine de ben sana haksızlık etmiş olmuyor muyum?” Ben: “Hayır, siz ev sahibine dürüstçe fiyat verin, karşılıklı memnun ayrılın. Dafa uygulayıcısı olmam bana yeter. ‘Falun Dafa iyi, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi’ sözlerini tekrarlarsanız sizin işleriniz de daha iyi gider.” O: “Tamam, tamam, anladım.”
Böylece birileri fayans alacaksa onu tavsiye ediyorum, o da ev sahiplerine dürüst davranıyor. Böylece herkes memnun oluyor. 2023 Güz Ortası Bayramı’ndan iki gün önce, bu satıcı bana telefon açıp “Bayram hediyesi olarak sana ay çöreği göndereceğim, lütfen kabul et,” dedi. Ama telefonu karım açtı, “Usta Song (beni kastederek) kabul etmez, boşuna uğraşmayın,” dedi. O da “Lütfen telefonu ona ver,” dedi. Ben aldım:
“Ben inançlı biriyim, hediye kabul etmem,” dedim. O ısrarla “Bize çok yardımın oldu, en azından bu küçük hediyeyi al,” dedi. “Teşekkür ederim, ancak almayacağım,” diye yanıtladım. Böylece nazikçe reddettim.
Yeni yıl yaklaşırken yine arayıp “Sana hediye getireyim,” dedi.
“Ben köyde yaşıyorum, buradan 140 km kadar uzaktasınız, zahmet etmeyin. Benim inançlı biri olduğumu unuttunuz mu, ben menfaat gözetmem,” dedim. “Hiçbir şey değil, arabayla gelirim,” diye ısrar etti. “Gerçekten gerek yok. İnanın bana, ben Falun Dafa’yı uyguluyorum, karşılığında siz de söylediğim sözleri hatırlayın, işlerinizi böyle yürütün,” dedim. O telefonda “Tamam, tamam, söylediklerini hatırlayacağım,” dedi.
Kapatınca çok mutlu oldum. Onun “Falun Dafa iyi, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi” sözlerini benimsediğini hissedebiliyordum. İnancım sayesinde olmasa şu yozlaşmış çağda kim kapısına gelen hediyeyi geri çevirirdi ki? Fakat Dafa benim kendimi bulmamı sağladı ve “bir şeyler vermek isteyenlerin olabileceğini ama bu şekilde ‘kazanç’ olarak görülen şeyin karmaya sebep olabileceğini, almamamız” gerektiği gerçeğini anlamamı sağladı. Shifu’ya, bana iyi insan olmayı öğrettiği için minnettarım.
Dekorasyon işlerimde özellikle “büyük” bir olay yaşamış sayılmam, bunlar sadece sıradan insan dünyasında yaşadığım ufak ama gerçek örnekler. Bu dünyada ahlâkî çöküş hızlanırken, Falun Dafa sayesinde düşüncelerimi düzeltmeyi ve akıntıya karşı koymayı başardım. O olmasaydı, kim bilir ben de sürüklenerek nerelere savrulurdum.
Teşekkürler Shifu! Merhametli, yüce Shifu’ya koruma ve kurtarışı için minnettarım.
Telif Hakkı © 2025 Minghui.org'a aittir. Her hakkı saklıdır.
Kategori: Uygulama Yolculuğu