(Minghui.org) Otuz yılı aşkın süredir hekimim. 1999 yılında Falun Dafa’yı uygulamaya başladım; Falun Dafa beni başkalarını düşünen birine dönüştürdü.
Dürüst çiftçi bir ailenin yoksul bir çocuğu olarak doğdum. İyi huylu ve aklı başında bir çocuktum, bu yüzden ailem bana hiç vurmadı ya da beni azarlamadı. Ders çalışmayı çok severdim ve hep çok iyi notlar alırdım. Okulun ciddi görünümlü müdürü bile annemi her gördüğünde gülümseyerek karşılar ve akademik başarımı överdi. Böyle büyümek, kendini fazlasıyla üstün gören ve kibirli bir kişilik geliştirmeme neden oldu.
1996’da oğlum doğduktan sonra, kayınvalidem ve kayınpederimle ilişkilerim bozuldu ve her türlü sağlık sorunu yaşamaya başladım. Çok mutsuzdum ve derin bir acı içindeydim. Kocaman bir kayıp duygusu uykusuzluk çekmeme yol açtı; geceleri ağlayarak sabahlıyor, oğlumun annesiz kalmasından korkuyordum. Hatta kaçıp rahibe olmayı bile düşünüyordum.
1999 yılında bir arkadaşım beni Falun Dafa ile tanıştırdı. Telefonda şöyle dedi: “Bu uygulama insanın karakterini geliştirmesini gerektiriyor.” Hiç tereddüt etmeden cevap verdim: “Öğrenmek istiyorum. Lütfen bir an önce bana bir kitap bul.”
Zhuan Falun’u okuduktan sonra, çektiğim acıların ve yaşadığım haksızlıkların hepsinin karmadan kaynaklandığını anladım. Fa’yı çalışmaya henüz yeni başlamıştım ve egzersizleri pek yapma fırsatı bulamamış olmama rağmen, rahatsızlıklarım kayboldu. Moral buldum ve kayınvalidem ve kayınpederimle iyi geçinmeye başladım. Kendimi onların yerine koydum, daha düşünceli davranmaya başladım.
İşyerinde Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü’yü Uygulamak
Bu mutlu günler kısa sürdü. Çin Komünist Partisi (ÇKP), 20 Temmuz 1999’da Falun Dafa ve uygulayıcılarına zulmetmeye başladı. Uygulamaya devam etmeye ve dünyaya Falun Dafa’nın doğru olduğunu kanıtlamaya kararlıydım. Olumlu davranışlarım, zulmü anlatırken canlıların beni dinlemesine yardımcı olacaktı.
Hastanemizde sürekli yatan hastalardan biri, ana bakımını kızı yapan, bitkisel hayatta 80 yaşında bir kadındı. Kadına her ay 10 gün damar yoluyla ilaç veriliyordu. Ne yazık ki bilinci kapalı olduğu için kolundaki iğneyi sık sık oynatıp çıkarıyordu; bu da serum bitene kadar birkaç kez yeniden iğne takılmasına neden oluyordu. Endişeli kızı hemşireye sordu: “Kalıcı bir damar yolu takamaz mısınız?” Hemşire şakayla karışık, “O küçük iğneyle damar bulmak zaten zor, daha büyük bir kanül takmak imkansız olur,” diye cevapladı.
Daha sonra hasta kadının kızı bana yaklaştı: “Annemin koluna kanül takabilir misiniz?” Bitkisel hayattaki birinin hiçbir şey hissetmediği yaygın bir görüştür, ama ben tam tersini düşünüyordum ve işlemi olabildiğince acısız yapmaya kararlıydım. Yatağının yanına oturdum, koluna turnike taktım ve uygun bir damar aramaya başladım. Aynı zamanda ona seslendim: “Lütfen bana yardım et. Sana serum vermem gerekiyor.”
Uygun bir damar bulunca, boyunu gözle tahmin ettim, esnekliğini parmaklarımla yokladım ve kanülü nasıl takıp sabitleyeceğimi düşündüm. Sonunda kanülü takınca hemen girdi. Bundan sonra kanül sadece ayda iki kez değiştirildi ve hastanın ailesi büyük minnettarlık duydu.
İşyerinde karşılaştığım herkese, kendi ailemden biriymiş gibi yaklaşıyor, onları gerçekten önemsiyor ve acılarını göz önünde bulunduruyorum. Pek çok hasta ve yakını ellerimi tutup “Neden bu kadar iyisiniz?” diye sordu. Ben de “Çünkü ben bir Falun Dafa uygulayıcısıyım,” diye cevapladım.
Bir meslektaşım bir gün şöyle demişti: “Falun Gong’u uygulamaya başladıktan sonra karakteri çok değişti, şimdi herkese iyi davranıyor. Ben Falun Gong’un iyiliğine inanıyorum.”
Hemen hemen tüm hastalarıma ve yakınlarına gerçeği açıkladım ve birçoğu ÇKP, Gençlik Birliği ve Genç Öncüler’den ayrıldı. Benzer şekilde, aynı bölümdeki bir uygulayıcı arkadaşımla birlikte ortak çabalarımız sayesinde meslektaşlarım ve aileleri de ÇKP ve bağlı kuruluşlardan ayrıldılar.
Ablamın Tıbbi Sınavı
Ablam, Mayıs 2006’da ameliyat geçirdikten sekiz ay sonra vücudunda tekrar safra taşı oluştu. Ateşi çıktı, tüm bedenini sarardı, neredeyse şoka girmişti. Bir cumartesi günü, hastanede hiç uzman yokken yere yığıldı. Nihayet bölüm başkanı ile saat dördü geçtikten sonra iletişim kurabildik. BT taramaları safra kanalının tıkalı olduğunu doğruladı; acil ameliyat gerekiyordu ama ateşi olduğu için ameliyata uygun değildi. Biraz tartıştıktan sonra, ateşinin düşmesini beklemenin artık mümkün olmadığına karar verip ameliyatı yapmaya karar verdik.
Ablam saat 17:00’de ameliyata alındı. İçeri girmeden önce kulağına fısıldadım: “Ablacığım, içinden ‘Falun Dafa iyi’ diye içtenlikle tekrar et ve Shifu Li’den seni kurtarmasını dile.” Bana baktı ve güçsüzce başını salladı.
Ben, bir uygulayıcı arkadaşım, eniştem ve yeğenim ameliyathane kapısında bekledik. İki saat geçtikten sonra kaygım artıyordu ama sessizce “Falun Dafa iyi” diye tekrarlamaya devam ettim. Saat 21:00’de bir doktor gelip bana, “Ablanızın ameliyat sırasında nefesi durdu. Onu hayata döndürmeyi başardık, ancak solunum cihazına bağlanması ve yoğun bakıma alınması gerekiyor,” dedi. Gece yarısına kadar bekledim; ablam nihayet solunum cihazıyla ameliyathaneden çıkarıldı. Yoğun bakımda boş yatak olmadığından, geçici olarak bir serviste yatak ayarlandı.
Ertesi gün, ablamla ilgilenen hemşire, solunum cihazına bağlı oksijen tüpünü değiştiriyordu. Hemşire yeniydi ve oksijen hortumunu düzgün takmadı. Gazın sızma sesi gelmesine rağmen bir gariplik fark etmedi. O sabah dört-beş tüp oksijen bitirdi, sonunda oksijen taşımaktan sorumlu görevli şüphelenip sinirli şekilde “Neden bu kadar çabuk bitiyor?” diye sordu. Ben ise ablamın hastaneye yatışı için para toplamaya çalışıyordum ve yakınlarda değildim.
Sorun, akşam saat dörtte gece nöbetçi doktorun servise gelmesiyle anlaşıldı. Doktor solunum cihazı hortumuyla uğraşınca sızan oksijen sesi aniden kesildi. Meğer ablam hiç oksijen alamamıştı, bu yüzden kanın oksijen doygunluğu sürekli düşük kalmıştı. Bunu duyunca şok oldum. Solunum yetmezliği olan biri için solunum cihazı hayati önemdedir. Bu hata neredeyse ablamı öldürecekti.
Kısa sürede sakinleştim ve kendime “Ablam iyi. Hemşire oksijeni bilerek çıkarmadı. Burada yeni işe başladı, bu hastanede iş bulmak da kolay değil. Hesap sormaya kalkarsak işi, hatta hayatı bile etkilenebilir,” dedim. Sessiz kalmaya karar verdim.
Gece doktoru servisten ayrıldıktan sonra hemşire istasyonuna gidip ablamın hemşiresine bilgi verdi. Ablamın yatağının başında onları izlerken, hemşirenin yüz ifadesinin değiştiğini gördüm. Sonra serviste dolanıp ne yapacağımı bilemedim. Mağdur olan kendi ablamdı ama genç hemşirenin hatası gerçekti. Ayrıca bir ailenin kızlarını okutup mezun edip işe yerleştirmesinin de kolay olmadığını biliyordum.
Shifu şöyle diyor:
“Arkadaşlarınız veya aileniz acı çektiğinde etkilenecek misiniz? Onları nasıl değerlendireceksiniz? Bir uygulayıcı olmak işte bu kadar zordur!” (Zhuan Falun, Sekizinci Ders)
Şöhrete, maddi çıkara ve aile bağlarına olan takıntılarımın sınandığı bir durumla karşı karşıyaydım. Önceki tecrübelerime göre, ailemin hemşireye hesap sormak isteyeceğini biliyordum. Ablam nihayet ameliyathaneden çıkınca, yeğenim ona yedi saat boyunca müdahale eden doktorlara teşekkür etmek yerine doğrudan, “Annemin nefesi neden durdu?” diye sordu. Doktorlar ifadesizce bana bakıp sessiz kaldılar.
Oksijenle ilgili hata ortaya çıktığında, yeğenim dışarıda bir işiyle meşguldü. Hemşireye veya hastaneye sorumluluk yüklememeye kararlıydım. Sonuçta herkesin kaderi önceden belirlenmiştir. Ablamın ölmesi kaderinde yoksa, bu hata da onu öldüremezdi. Kararımı verdikten sonra genç hemşireyi buldum. Bana korkuyla baktı ve boğazı düğümlendi. Hemen “Korkma, sorun yok. Bugün yoğun bir gün geçirdin, eve gidince iyi dinlen,” diye teselli ettim. “Teşekkür ederim,” dedi. Böylece bu mesele sessizce kapanmış oldu.
Ertesi gün ablam yoğun bakıma alındı ve orada iki gün kaldı. Sonra bir meslektaşım bana, “Artık depozito ödemenize gerek yok,” dedi. Bunun üzerine ablamın tehlikeyi atlattığını düşünmeye başladım. Üçüncü gün, doktor bana “Ablanız yarın servise alınacak,” dedi. Sonra ablam, “Ne olup bittiğinin her zaman farkındaydım. Hatta kızına söylediklerini de hatırlıyorum,” dedi.
Ayrıca, “Yatağımın ucunda takım elbiseli bir adam gördüm,” dedi. Ben de “O, seni kurtaran Shifu Li’ydi,” diye cevapladım. Şaşırtıcı bir şekilde, ablam o kadar çabuk iyileşti ki bir hafta içinde taburcu edildi. Hastaneden ayrılırken yanında Zhuan Falun kitabını götürdü ve Falun Dafa’yı uygulamaya başladı.
O günden bu yana on sekiz yıl geçti. Ablam gelecek yıl yetmiş yaşına girecek, ama olduğundan çok daha genç görünüyor. Küçüklüğünden beri sağlığı hep kötüydü, ama artık o kadar sağlıklı ki pazarda satmak için bisikletle 100 kilo sebzeyi taşıyabiliyor. Hatta dağda odun bile kesiyor. 2023’te eşi COVID-19’a yakalandı, ama ablam ona bakmasına rağmen sağlığını korudu.
Shifu’ya karşılaştığım sorunlarda başkalarını düşünmeyi, kimseye zarar vermemeyi ve başkalarını önemseyen bir hayat sürmeyi bana öğrettiği için minnettarım.
Telif Hakkı © 2025 Minghui.org'a aittir. Her hakkı saklıdır.
Dünya’nın Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü'ye ihtiyacı var. Bağışlarınız daha fazla insanın Falun Dafa'yı öğrenmesine yardımcı olabilir. Minghui, desteğiniz için minnettardır. Minghui'yi Destekleyin
Kategori: Uygulama Yolculuğu