(Minghui.org) Son zamanlarda birçok olağan dışı değişiklik fark ettim. Örneğin, uygulama yapmayan bir aile üyem ne zamandan beri olduğunu bilmediğim bir şekilde aniden Shifu’ya olağanüstü derecede saygı göstermeye başladı. Shifu’nun portresine kendi isteğiyle meyve sunmanın yanı sıra, hayat ve toplumla ilgili konularda konuşurken Shifu’nun öğretilerinden alıntılar yapmaya bile başladı. Arabayla dışarı çıktığımızda, konuşacak özel bir konumuz yoksa Guangzhou’daki Shifu’nun derslerini açıyordum ve o büyük bir ilgiyle dinliyor, bu süreçten keyif alıyordu.

Benzer şeyler komşularımla da oldu. Hepimiz genelde kendi hayatımızla meşgulüz ve karşılaştığımızda bile çoğu zaman aceleyle uzaklaşıyoruz. Kısa bir süre önce, yoldan geçerken bir komşum bana seslendi. Kendi isteğiyle, büyük bir coşkuyla bana Minghui International gibi verdiğim tüm materyalleri sabit bir yerde sakladığını ve bunların çok değerli olduğu için eşinin dokunmasına izin vermediğini söyledi. Ona, eşiyle de paylaşabileceğini ve eğer materyaller çok eskiyse yenilerini verebileceğimi söyledim. Sanki bana çok önemli bir şey söylemek istiyordu, sözlerine şöyle devam etti: “Falun Dafa çok değerli. Seni gördüğümde Falun Dafa aklıma geliyor. Hatta buraya hangi yıl ve hangi gün taşındığını bile hatırlıyorum… Sen benim ailem gibisin.” Bu, bir komşumun bana, ben ona gerçeği açıklamadan önce, kendi isteğiyle Falun Dafa’ya sevgisini dile getirdiği ilk seferdi.

Yıllar önce, dünyanın dört bir yanından Falun Dafa uygulayıcıları gerçeği açıklamak için New York Manhattan’da toplandığında, yoğun proje çalışmalarımın arasında birkaç kez buna katılmak için zaman ayırmıştım. Evim Manhattan’a oldukça uzak olduğundan önce arabayla gitmem, ardından otobüse binmem ve yürümem gerekiyordu. Bu komşum, soğuk havada arabamda gerçeği açıklayan panoları yerleştirdiğimi görmüş ve koşarak yanıma gelip “Gerçekten çok harikasınız biliyor musunuz? Hepiniz dünyayı değiştiriyorsunuz. Dünyayı değiştireceksiniz.” demişti. Bu, zulmün yeni başladığı, bizim için çok zor ve karanlık bir dönemdi. O zaman nasıl böyle bir anlayışa vardığını bilmiyorum. Göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçti.

Aslında biraz suçluluk hissediyorum çünkü proje işlerimle o kadar meşguldüm ki, daha fazla komşuma gerçeği açıklamaya zaman bulamadım. Sadece ara sıra onlar için doğru düşünceler gönderebiliyor, bazılarına gerçeği açıklayan materyaller verebiliyor veya yanlarından geçerken içimden “Falun Dafa iyi” sözlerini tekrarlıyordum. Bir gün kütüphaneye gittiğimde Falun Dafa hakkında sohbet etmeye başladım ve oradaki insanlar aniden büyük ilgi gösterdi. Hemen arabaya gidip her birine birer Minghui International kopyası verdim. Onlar da sevinçle kabul edip sayfalarını çevirmeye başladılar. Bu, beni Falun Dafa ve Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerinden daha fazla kişinin nasıl faydalanabileceğini düşünmeye daha çok yöneltti.

Yakın zamanda ise başka bir komşum, kapılarının önündeki çimlerde serin havanın tadını çıkarırken beni eve dönerken gördü ve yeni doğan bebeğini bana göstermek için coşkuyla havaya kaldırdı. Hatta bebeğine bana yüksek sesle selam vermesini söyledi. Aslında isimlerini bile bilmiyordum ama onların neşesi ve samimiyeti, birkaç evin çimleri arasından bana net bir şekilde ulaştı. Son zamanlardaki bu tür karşılaşmalar, komşularımla o kadar da uzak olmadığımı hissettirdi. Birbirimizle konuşma ya da etkileşim fırsatımız nadiren olsa da onlar bana çok aşinaymış gibi hissediyorum.

Dünyadaki insanların maneviyatı sanki uyanmış gibi. Falun Dafa ile ilgili bir konu gündeme gelir gelmez çok hassas ve gönüllü hale geliyorlar. Geçmişte böyle değildi.

Bir uygulayıcı, Cennet ile Dünya dergisinin 303. sayısına dair bazı okuyucuların geri bildirimlerini paylaştı. Bu okuyucular, Çin’in küçük bir şehrinde görev yapan ortaokul öğretmenleriydi. Uygulayıcıya göre geri bildirim veren ilk kişi emekli bir kıdemli öğretmendi. 40 yılı aşkın süre Çince öğretmiş, klasik edebiyat üzerine derin araştırmalar yapmış ve birçok kitap yayımlamıştı. Yaklaşık 80 yaşındaydı ve Cennet ile Dünyanın bu sayısını okuduktan sonra dergi hakkında çok olumlu yorumlarda bulundu. Özellikle “Kavga Bir Mutluluk Şekli Değildir” başlıklı makaleyi çok beğendiğini, hikâyenin çok gerçekçi ve dokunaklı olduğunu söyledi.

İkinci kişi, aynı zamanda yerel olarak tanınmış bir fotoğrafçı olan yaklaşık 50 yaşında bir resim öğretmeniydi. Cennet ile Dünyanın 303. sayısını okuduktan sonra öncelikle derginin kalitesini övdü; kâğıdın iki yüzü kaplamalı olduğunu, baskı kalitesinin çok iyi olduğunu, yüksek sınıf bir his verdiğini, fotoğrafların çok net olduğunu söyledi. İçeriğe kısaca göz attıktan sonra, derginin içeriğinin çok yüksek düzeyde olduğunu, Çin’deki gerçek makaleler ve geleneksel kültürden yurtdışındaki sanatlara kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsadığını, okunabilirliğinin çok yüksek olduğunu belirtti. Biraz düşündükten sonra, yurtdışındaki uygulayıcılardan gelen etkileyici hikâyeler olsa daha iyi olacağını ekledi. Uygulayıcı ona bu tür hikâyelerin çok olduğunu, sadece bu sayıda fazla yer verilmediğini söyledi. Dergiye çok yüksek puan verdi.

Üçüncü kişi, kırsaldaki bir kasabada ilkokulda görev yapan bir Çince öğretmeniydi. Cennet ile Dünyanın içeriğini ayrıntılı olarak henüz okumamıştı. Dergiye sadece başkası sayfalarını çevirirken göz ucuyla bakmıştı. Dergideki fotoğrafları görünce övgüler yağdırdı. Paris’teki Notre Dame’ı ve oradaki yağlı boya tablolarını gördüğünde, bunun en iyi yayın olduğunu ve başka hiçbir yayının bununla kıyaslanamayacağını söyledi.

Bana göre, bunlar, insanların maneviyatı artık dünyevi tozla körlenmediğinde Falun Dafa hakkındaki gerçek hisleridir. Çünkü bu olayların ortak bir yanı var: İnsanların maneviyatı ve Fa’ya dair anlayışları geçmişe göre büyük ölçüde farklı. Dafa gerçeği konusunda, sanki fazla açıklama olmadan çok şey öğrenebiliyorlar. Fazla açıklamaya gerek kalmadan anlıyorlar.

Tüm uygulayıcı dostlar, eğer aramızda hâlâ aydınlanma kalitesi açısından geri kalanlar varsa, Fa-düzeltme sürecinde geride kalmamak için kalan zamanı iyi değerlendirmeliyiz.

Orijinal Çince makale