(Minghui.org) Bulunduğum bölgede Falun Dafa uygulayıcıları birkaç yıl önce bir grup oluşturdu. Bu grup, esas olarak yüz yüze konuşmalar yoluyla gerçeği açıklamaya odaklanıyordu. Birkaç gruba ayrıldık ve yağmur çamur demeden farklı bölgelere giderek insanlarla Dafa ve zulüm hakkında konuştuk.

Pandemiden sonra, insanları kurtarmanın ne denli acil olduğunu derinden idrak ettik. Ancak, sadece bu yönteme dayanmanın, gerek kapsayabildiğimiz alan gerekse ilerleyebildiğimiz hız açısından ciddi sınırlamalar getirdiğini fark ettik. Ayrıca, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) insanların zihinlerine aşıladığı zehir, bazen kısa bir konuşma ile temizlenemiyordu ve yüz yüze görüşmeler için ayırabileceğimiz zaman da kısıtlıydı. Pek çok insan gerçeği tam olarak anlayamıyordu. Bu yüzden, bilgilendirici kitapçıkların eksikleri tamamlamaya yardımcı olabileceğini düşündük. Haftada bir kez dağıtmaya başladık.

Çatışmalar Ortaya Çıktığında Kendimi Geliştirmek

Birden fazla uygulayıcı aynı siteye gideceğinden, önceden keşif yapmaya karar verdik. Böylece sitenin düzenini ve güvenlik kameralarının yerlerini belirledik. Daha sonra hangi uygulayıcının hangi binaya ve hangi dairelere dağıtım yapacağını planladık.

Her hafta farklı uygulayıcıları yanıma alıyor ve kitapçıkları hangi binalara ve dairelere dağıtacağımızı belirliyordum. Herkesin aile ve iş programı farklı olduğundan, farklı uygulayıcılarla farklı zamanlarda randevulaşıp keşif yapmak zorunda kalıyordum. Bu süreç hem zaman alıcı hem de emek yoğundu.

Birbirimizi daha iyi tanıyıp iş birliğimiz geliştikçe, artık her detayı önceden incelememize gerek kalmadı. Önceki hafta, bir sonraki hafta dağıtım yapılacak yeri kararlaştırıyor, uygulayıcılar da kendiliğinden koordineli davranıyordu. Dağıtıma başlamadan önce bir buluşma noktası belirliyor, herkesin güvenle dönmesini sağlıyorduk.

Kitapçıkları dağıtırken insani takıntılarım defalarca açığa çıktı.

Bir defasında, başka bir uygulayıcı daha önce o bölgeye dağıttığını söyledi. Bu beni oldukça rahatsız etti. İçime bakarak bu rahatsızlığa hangi takıntımın sebep olduğunu sordum. Şöhrete ve övgüye olan güçlü bir takıntım olduğunu fark ettim. Onu gösteriş yapıyor gibi gördüm, bu da beni öfkelendirdi, huzursuz etti ve sabırsız kıldı. Özellikle de o bölgeyi az önce ben belirlemiş olduğumu düşündüğüm için bu hislerim daha da arttı.

Sonradan öğrendim ki, o uygulayıcı yıllar önce orada dağıtım yapmış. Bu sefer başka bir insani zihniyetim açığa çıktı: Onu küçümsemeye başladım ve, “Sen buraya yıllar önce gelmişsin, bunu şimdi neden söylüyorsun ki? Gösteriş yapmaya mı çalışıyorsun?” diye düşündüm.

Dağıtım yapılacak bölgeleri incelerken, bazen bir uygulayıcı beni anlamıyor ya da adresi karıştırıyordu. Ya da biri geç kaldığında kendi kendime şikâyet ediyordum: “Bu uygulayıcı ne kadar yavaş, hiçbir şeyin farkında değil.” Daha sonra anladım ki aslında ben net konuşmadığım için diğer uygulayıcılar karışıklık yaşıyordu.

Diğer uygulayıcılarla iş birliği yaparken, düzeltilmek istememe, gösteriş yapma, kıskançlık, kibir, benmerkezcilik ve gösteriş merakı gibi takıntılarımı da keşfettim. Bu takıntılar beni sabırsız kılıyor, şikâyetlere ve huzursuzluğa sürüklüyordu. Sıklıkla duygusal davranıyor, sürekli sorular soruyor, bazen de alaycı oluyordum. Bunların hepsi köklü ÇKP kültürünün tezahürleriydi.

Daha iyi iş birliği yapmak ve insanları kurtarmak için gururumu bir kenara bırakıp grupla dürüstçe paylaşımda bulundum. O zaman fark ettim ki, aslında baskın davranıyor ve bilinçsizce başkalarının beni dinlemesini bekliyordum. Çoğu zaman saldırgan, merhametten yoksun, tartışmalarda kibirli, sert ve buyurgan oluyordum. Çoğunlukla söylemek istediğimin sadece yarısını söylüyor, gerisini başkalarının tahmin etmesini bekliyordum.

Bu makaleyi yazarken, ÇKP kültürünün beni ne kadar derinden zehirlediğini fark ettim. Bu zehirli unsur, uygulayıcıların Fa ile özdeşleşmesini ciddi şekilde engelliyor. İçtenlikle Shifu’dan bu takıntılarımı yok etmek için yardım diledim.

O zamandan beri, Minghui Radyosu’nun “ÇKP Kültürünü Yok Etmek” derlemesini dikkatle dinliyor ve sözlerimi ve davranışlarımı Dafa’nın prensiplerine göre düzeltmeye özen gösteriyorum.

Zor Hava Şartlarında Zorlukları Mutluluk Olarak Kabullenmek

Birkaç yıldır her hafta kitapçık dağıtıyoruz. Bir defasında, tam dışarı çıkmaya hazırlanırken sağanak yağmur başladı. Diğer uygulayıcıların yanlarında şemsiye getirmemiş olabileceğinden endişelenerek evdeki tüm şemsiyeleri alıp buluşma noktasına gittim.

Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor, rüzgâr sert esiyordu. Yol boyunca yaprak ve dallar savrulmuş, su birikintileri ayak bileklerime kadar yükselmişti. Buluşma noktasına vardığımda diğerlerinin hepsi oradaydı. Bir binanın saçaklarının altında bekliyorlardı. O an çok etkilendim. Yalnızca Dafa uygulayıcıları, insanları kurtarmak uğruna böyle hava koşullarında yılmadan, zorluğu mutluluk olarak görebilirdi.

Dağıtımı bitirdikten sonra, en uzakta oturan ve 70’li yaşlarında olan bir uygulayıcı son otobüsünü kaçırmamak için erkenden yağmurun içine çıktı. Sokaklarda su neredeyse dizlerine kadar yükselmişti. Ona verdiğim şemsiye için defalarca teşekkür etti ve fırtınanın içinde hızla kaybolarak otobüsüne yetişmeye çalıştı.

Onu yağmurlu gecede gözden kaybolurken izlerken gözlerim doldu. Yıllar boyunca Dafa uygulayıcılarının insanları kurtarmak için sebatla çabalamalarının sayısız sahnesi gözlerimin önünden geçti. Bu yaşlı uygulayıcı ev geçimine katkı sağlamak için bakıcılık yapıyordu, yine de yoğun programına rağmen insanları kurtarmak için zaman ayırabiliyordu.

Yön duygusu zayıftı. Bir defasında bir sitede kitapçıkları dağıttıktan sonra yolunu kaybetmiş ve çıkışı bulamamıştı. Biz uzun süre bekledik ve ardından aramaya çıktık. O ise bütün bu süreç boyunca ne panikledi ne de şikâyet etti. Böyle küçük olaylar sık sık yaşanıyordu ve bize xiulian uygulamasının neşesini hissettiriyor, yolumuzda değerli anılar bırakıyordu.

2024 yılının Nisan ayı başlarında bir gece, o bölgenin en büyük kum fırtınası sırasında kitapçık dağıttık. Hava tozla dolmuş, kıyafetlerimize, yüzümüze, kaşımıza yapışmıştı. Bir uygulayıcı dağıtım bitince buluşma noktasını unutmuştu. Ben uzun süre belirlenen yerde bekledim. Geç olduğunu görünce, eve dönüp dönmediğini öğrenmek için telefon ettim. Onun güvenle eve döndüğünü teyit ettikten sonra ben de ayrıldım. Eve vardığımda saat 10’u geçmişti, ağzım tamamen tozla dolmuştu, fakat içimde büyük bir mutluluk vardı.

Yıllar boyunca yazın uzak semtlere, kışın ise daha yakın yerlere kitapçık dağıtmaya gittik. Çok kar yağdığında ve toplu taşıma olmadığında yürüyerek ulaştık. Sebat etmek, xiulian uygulamamızda istikrarlı şekilde ilerlememize yardımcı oldu. Bu süreçte pek çok takıntı açığa çıktı ve yok edildi. Hepimiz daha hoşgörülü, daha anlayışlı olduk ve uyum içinde daha kolay koordinasyon sağlayabildik.

Aramızdan biri dağıtım sırasında zorluk yaşadığında, ona doğru düşünceler göndermesini ve Fa’yı sakinlikle çalışmasını hatırlatıyorduk. Daha sonra grup Fa çalışmasında birlikte doğru düşünceler gönderiyor ve birbirimizi destekliyorduk. Sebat ederek tembelliği aştık, irademizi ve dayanıklılığımızı birer uygulayıcı olarak çelikleştirdik.

Mayıs 2024’te, bizim için kitapçıkları hazırlayan uygulayıcı yazıcısının bozulduğunu ve haftalık kitapçıkları sağlayamayacağını söyledi. Bunun üzerine uzun süredir kullanılmayan eski yazıcımı çıkardım ve materyalleri basma sorumluluğunu üstlendim. Bu, programımı daha da yoğunlaştırdı. Her günü saat gibi planlamak zorundaydım: kâğıt ve kartuş almak, basmak, ciltlemek ve kitapçıkları her uygulayıcıya dağıtmak. Başka işlerim olduğunda zaman daha da daralıyor, gece geç saatlere kadar baskı yapmam gerekiyordu. Dışarı çıktığımda birkaç işi aynı anda halletmeye çalışıyordum. Günlük yaşamım dopdoluydu ama çok tatmin ediciydi.

Yaz yağmurları, kış karları ve bahar rüzgârları boyunca, değerli Çin halkını kurtarma yolunda ayak izlerimizi bıraktık. İnsanları kurtarmanın neşesini ve xiulian uygulamasının kutsallığını deneyimledik.

Orijinal Çince makale