Tarih boyunca, Himalayalar birçok uygulayıcının var olduğu bir bölge olmuştur. Oradaki insanlar basit ve sade bir hayat sürmüştür. Şarkılar söyler, dans eder ve Buda-Fa'ya (Yasa) saygı duyarlardı. Yaklaşık bin yıl önce Milarepa adında bir uygulayıcı o bölgede yaşıyordu. Bir çok Buda ve Pusa, birkaç yaşam süresinde uygulama yaparak birçok acı ve zorluk çekerek aydınlanmaya ulaşmıştır. Fakat Milarepa sadece tek bir yaşamda eşit derece kudretli erdem elde etmiş ve tamamlanmaya ulaşmıştır. Daha sonra Tibet Budizminin Beyaz Mezhebinin kurucusu olarak ün kazanmıştır.


6. Bölümün devamı : Altıncı Bölüm İçin tıklayınız

Rechungpa saygıdeğer Milarepa'ya şöyle seslendi: "Usta Marpa'nın tavsiyesini takip ederek ve birkaç yıl orada yaşadınız mı?"

Saygıdeğer Milarepa: "O kadar uzun kalmadım. Bir süre orada yaşadıktan sonra memleketime döndüm. Sana neden eve gittiğimi söyleyeyim," dedi.

Yalnızlık içerisinde meditasyon yaparken, özenle sessizce uygulama yaptım ve büyük ilerleme kaydettim. Bu süreçte hiç uyumamıştım, ama bir sabah uykum geldi ve uyuyakaldım. Sonra rüyamda, Kyangatsa'daki memleketime döndüğümü gördüm. Evimin dört büyük ve sekiz küçük sütünü vardı. Evimizin, yaşlı bir eşeğin kulağı gibi yıpranmış olduğunu gördüm. Ailenin en değerli yadigarı, Maharatnakuta Sutrası (kutsal yazıt), sızan yağmur suyuyla ıslanıp parçalanmıştı. Toprağımız Orma Üçgeni, böğürtlen çalıları ve yabani otlarla kaplıydı. Annem ölmüştü ve kız kardeşim uzak bir bölgede dolaşan bir dilenci olmuştu. Çocukluğumdan beri yaşadığım trajediler ve annemi çok uzun zamandır görmediğim gerçeğini düşündüğümde, kalbim derinden etkilendi. Ağladım ve:"Anne! Kız kardeşim Peta!" diye bağırdım ve ağlayarak uyandım. Elbiselerim gözyaşlarımla ıslanmıştı. Annemi düşündüğümde gözyaşlarımı tutamadım ve onu ziyaret etmeye karar verdim.

Şafakta mağara girişini kararlı bir şekilde açtım ve Usta'nın yatak odasına gittim. Memleketime dönme izni almak istemiştim. Usta uyumuştu, ben de ona durumu açıklamak için yatağının önünde diz çöktüm.

Bunun üzerine Usta uyandı.

O anda, sabah ışığı pencerede parlıyordu ve yastığın üzerinde Usta Marpa'nın kafasına vuruyordu. Bu sırada eşi kahvaltıya geldi. Usta Marpa: "Oğlum, meditasyonu neden durdurdun? Seni bir şeytan mı rahatsız etti. Çalışmaya devam et ve hemen mağaraya geri dön!" dedi.

Usta'ya rüyamdan ve annemi ne kadar düşündüğümden bahsettim.

Usta: "Oğlum, buraya ilk geldiğinde, artık ailen ve köylüler için endişelenmeyeceğini söylemiştin. Ayrıca, yıllar önce memleketini terk ettin. Geri dönmen gerekse bile anneni göremeyebilirsin. Diğer insanlara gelince, onlarla buluşup tanışacağından emin değilim. Uzun yıllar Ü-Tsang'da yaşadın ve sonra benimle birkaç seneni evde geçirdin. Eğer yine de geri dönmeye kararlıysan, gitmene izin vereceğim. Köyüne geri dönmek ve daha sonra geri gelmek istediğinden bahsediyorsun. Öyle düşünebilirsin, ancak muhtemelen öyle olmayacak. Sen içeri girdiğinde ben uyuyordum. Bu, bu hayatta birbirimizi bir daha görmeyeceğimize dair bir işarettir!

Fakat buna rağmen güneş ışığı tüm odamı aydınlatıyor, bu da senin Dharma'nın sabah güneşi gibi on yönde parlayacağın anlamına geliyor. Kafamın üst kısmında da güneş vardı, bu da senin Dharma'nın yayılıp gelişeceği anlamına geliyor. Tesadüf eseri, Dakmema yiyecekler ile içeri geldi ve bu, samaya (yemin ve yasa) ile beslenme yeteneğine sahip olman gerektiği ile ilgili bir işaret.

Çok üzücü, fakat öyle görünüyor ki, gitmene izin vermekten başka seçeneğim yok. Dakmema, lütfen tanrılara adak için gereken her şeyi hazırla!

Usta'nın karısı adakları hazırladıktan sonra, Usta bir mandala dikti ve Abhisheka'yı ve Dakinis'ler tarafından sözlü olarak öğretilen arınma yolunu gerçekleştirdi. Ayrıca bana, kurtuluş ve aydınlanma ile ilgili tüm gizli ayetleri de öğretti.

Usta: "Bu ayetler, Saygıdeğer Naropa'nın kehanetiydi ve benden sana aktarmamı istedi. Dakini'lerin öngörülerini takip etmeli ve 13. nesle kadar, bu ayetleri en iyi doğuş kalitesine sahip öğrenciye aktarmalısın.

Biri bu Dharma'yı para, şöhret, itibar veya kişisel kazanç için öğretirse, Dakini'lerin isteklerini ihlal etmiş olur. Özellikle sözlü öğretilen ayetlerinin kıymetini bilmeli ve onlar doğrultusunda uygulama yapmalısın. Eğer çok iyi doğuş kalitesine sahip bir öğrenciyle tanışırsan, sana sunacağı adağı olmasa ve maddi yönden fakir biri olsa bile, ona Abhisheka ve ayetleri vermeli ve Dharma'yı yayması için ona yardım etmelisin. Usta Tilopa'nın, Usta Naropa'ya ve benim sana çektirdiğim acılara gelince, bu yöntemler zayıf doğuş kalitelisine sahip kişiler için uygun değildir. Lütfen artık bu yöntemi kullanma. Şimdi, Hindistan'da bile, Dharma uygulaması zayıfladı. Bu yüzden bu çok katı yöntemler artık Tibet'te de uygun değil.

Toplam dokuz set Dakini Dharma var ve ben sana dördünü öğrettim. Kalan beş Dharma'ya gelince, öğrencilerimden biri daha sonra Hindistan'a seyahat edecek ve Naropa'nın öğrencisinden onları öğrenecek. Onlar canlılara büyük ölçekte fayda sağlayacaklar ve bu Dharma'yı aramak ve bulmak için çaba göstermelisin.

Belki: "Çok fakirim ve sunacak adağım yok. Usta bana tüm ayetleri öğretecek mi?" diye düşünüyor olabilirsin. Lütfen böyle bir şüphe besleme. Bilmelisin ki, maddi konuları önemsemiyorum. Eğer titiz ve azimli bir şekilde uygulama yaparsan ve bunu bana adak olarak sunarsan, bu beni fazlasıyla memnun eder ve benim istediğim adak tam olarak budur. Sen daima ilerlemeli ve başarılı olmalısın!

Sana Usta Naropa'nın eşsiz Dharma'sını ve Dakini'nin sözlü ayetlerini öğrettim. Usta Naropa sadece bana ve başka hiç kimseye bu ayetleri öğretmedi. Onları sana, suyu bir şişeden diğer bir şişeye bir damla bile dökmeden aktarıldığı gibi aktardım. Söylediklerimin doğru olduğunu ve abartmadığımı göstermek için şimdi tüm Ustalar, Budalar ve tanrılar önünde söz veriyorum.

Bu sözlerle elini kafama koydu ve: "Oğlum, bu sefer gidersen, kalbimin derinliklerinde büyük üzüntü duyacağım. Ancak tüm koşullu Dharmalar geçicidir. Yapabileceğim hiçbir şey yok. Lütfen ayrılmak için acele etme. Tüm ayetleri tekrar gözden geçir ve tekrar incelemek için birkaç gün daha burada kal. Soruların varsa, bana sor ve ben sana bu konular hakkında yardımcı olayım."

Usta'nın isteği doğrultusunda, birkaç gün daha kaldım ve kafamda soru işareti oluşturan konuları çözüme kavuşturdum. Usta: "Dakmema, lütfen Mila'nın ayrılışı için en iyi adakları hazırla." dedi. Ustanın eşi, Ustalar, Budalar, Boddhisattva'lar, Dakini'ler ve İlahi Muhafızlar için en iyi adakları ve Vajra kardeşler için en iyi kutlama yemeklerini ve ziyafetini hazırladı. Usta yeteneklerini tamamen gösterdi. Bazen Hevajra tanrısı, Chakrasamvara tanrısı ve de Guhyasamaja tanrısı olarak göründü. Ayrıca ayin sırasında, Usta'nın gösterişli ve değerli eşyaları vardı, bunlar vajra zili, vajra havaneli, tekerlek, mücevherler, lotus çiçekleri ve bir kılıçtı. Ayrıca Kırmızı, beyaz ve mavi, Om, Ah ve Hum tonları. (Om, Ah, Hum kelimeleri: Om kırmızı, Ah Beyaz ve Hum Mavi renklerinde bulunan tüm gizli ayetler için temel idi.) Bu üç kelime, her türlü tezahür ile yoğun bir ışık yayıyordu. Usta: "Bunların hepsi bedenin olağanüstü yetenekleridir. Büyük ölçekte gösterilebilse de, hala az yarar sağlayan yaratılmış yanılsamalardır. Milarepa, bugün sana veda edeceğimiz için sana gösterdim.

Usta'yı bir Buda'nınkine benzer bir erdemle gördüğümde çok mutlu oldum ve şöyle düşündüm: "Kesinlikle çok çalışacağım ve Usta gibi olağanüstü yetenekler kazanacağım."

Usta şöyle dedi: "Gördün değil mi? Kararlığın güçlenmiştir umarım?"

Ben ise: "Gördüm Usta! Uygulama için çok çalışmak istiyorum ve gelecekte de Usta gibi olağanüstü yetenekler kazanmak için elimden gelenin en iyisini yapacağım," dedim.

Usta: "Evet, kendini iyi geliştirmelisin. Lütfen yanılsama gibi olan bu öğretilerimi unutma. Bu seviyeye gelene kadar uygulama yapmalısın. Uygulama yapılacak yerlere gelince, mağaraları, karla kaplı dağlarda, sarp vadilerde ve ormanların derinliklerinde tercih etmelisin. Hintli ustaların kendini geliştirdiği mağaraları tercih etmelisin. Yirmi dört kutsal ülkeden biri olan Lapchi Gangra'ya gidebilirsin. Yolmo Gangra gidebilirsin, Avatamsaka Sutra ve Drin Chubar'da orayla ilgili kehanetler bulunmakta ve orada Dakiniler bir araya gelirler. Bu yerler meditasyon yapmak için çok uygun. Karmik ilişkili olduğu sürece, insanların bulunmadığı farklı ıssız yerleri de tercih edebilirsin. Bu yerlerde uygulama yapmalı ve başarılı olmalısın.

Doğuda da kutsal yerler var, ancak önceden belirlenmiş kader bağı oralarda henüz olgunlaşmadı. Dharma'yı gelecekte yaydığında, o yerlerdeki bazı insanlar da büyüyecek ve gelişecektir.

Sözü edilen kutsal yerlere gidip, kehanetlerde öngörüldüğü gibi uygulama yapmalısın. Başarılara imza attığında, bu Usta için adak, ebeveynler için kutsama ve tüm yaşamlar için avantajdır. Budalığa ulaşmak en yüksek adaktır, bunun dışında hiçbir şey gerçek minnettarlık göstergesi sayılmamaktır. Eğer birisi bunu başaramazsa, yüz yıldan fazla yaşadığı halde, sadece daha uzun yaşayacak ve yaşamında ise, sadece daha fazla günah işleyecektir. Bu nedenle, yaşam içinde tüm açgözlülükten ve bu dünyaya duyulan özlemden vazgeçmelisin. Dünyevi kaygılarla dolu veya anlamsız şeyler hakkında boş konuşmayı seven insanlardan uzak dur. Bunun yerine, uygulamanda tüm kalbinle ilerlemek için çaba göster!"

Usta bunu söylediğinde, gözyaşları döktü. Merhametle bana baktı ve sonra devam ederek "Evlat, baban olarak seni bu dünyada bir daha göremem. Seni asla unutmayacağım. Beni de unutma. Eğer sözlerimi takip etmeyi başarırsan, gelecekte kesinlikle Dhagpa Khadro'da (kutsal topraklardan biri) buluşacağız. Evlat, mutlu olmalısın!"

"Gelecekte uygulama yaptığında, enerji akışında ciddi bir engelle karşılaşacaksın. Bu noktaya ulaştığında, bunu açıp okumalısın. Lütfen daha önce açma," dedi. Bu sözlerden sonra Usta bana, mum ile mühürlenmiş bir mektup verdi. Ustanın bu değerli sözlerini ezberledim ve tarif edilemez faydalarını hissettim. Her ne zaman Ustamın öğretilerini hatırladığımda, içimdeki merhamet büyüdü ve uygulamada ilerleme kaydettim. Usta'nın merhameti gerçekten tarif edilemezdi!

Usta eşine: "Dakmema, lütfen yarın güçlü adam Mila'nın yolculuğu için gerekli her şeyi hazırla! Çok üzgün olmama rağmen, evladımı uğurlamaya ben de katılacağım. Oğlum, bu geceyi birlikte geçirelim, böylece baba ve oğul birlikte sohbet edebiliriz.” dedi.

O geceyi Usta ve eşiyle birlikte, Usta'nın odasında geçirdim. Eşi çok üzgündü ve durmadan ağlıyordu. Usta: "Dakmema, neden ağlıyorsun? O, Dakini'nin en temel ayetlerini Usta'dan çoktan öğrendi ve yakında bir mağarada meditasyon yapacak. Ağlayacak ne var? Canlılar içsel olarak Buda-doğasına sahipler. Fakat cehaletlerinden dolayı onlar bunun farkında olmazlar ve acı içinde ölürler. Aslında, insan dünyasında yaşayıp Dharma'yı takip etmeyenler en acınası varlıklardır. Onlar adına üzülmeliyiz, fakat eğer onların adına üzüleceksen, tüm gün ağlamalısın."

Ustanın eşi ise: "Sözlerin doğru. Ama kim böyle bir merhamete sahip olabilir? Kendi oğlum çok zekiydi, dünya ve dünya dışı Dharma konusunda başarılıydı. Kendisine ve başkalarına fayda sağlayacak büyük başarılar elde etmişti, fakat öldü ve bu beni çok üzdü. Şimdi, her zaman çok ağırbaşlı bir şekilde sözümüzden çıkmayan ve inanç, bilgelik ve iyilik ile yaşayan bu öğrenci gidiyor. Daha önce hiç bu kadar iyi bir öğrencim olmamıştı. Bu yüzden hüznümü durduramıyorum..." Konuşmasını bitirmeden daha fazla gözyaşı dökülmeye başladı ve Ustanın eşi tekrar ağlamaya başladı.

Bunun üzere gözyaşlarımı tutamadım ve Usta da gözyaşlarını eliyle sildi. Birbirimizden kopmak istemedik, bu yüzden hepimiz acı çektik ve çok az konuştuk.

Ertesi sabah, on üç kişi, Usta ve öğrenciler ile birlikte bir kaç mil uzağa, yiyecek adağı sunmaya gittik. Herkes bir veda havası içerisindeydi. Her yönü görebildiğimiz Dharma uçurumuna vardığımızda, oturduk ve adak için ritüel kurduk.

Usta ellerimi tuttu ve: "Evlat, şimdi Ü-Tsang'a gidiyorsun. Tsang'da birçok hırsız ve eşkıya var ve seninle birlikte birisini göndermeyi düşündüm. Fakat karmik nedenlerden dolayı, yalnız seyahat etmek zorundasın. Yalnız olsan da, Usta Dakini'lerin, Muhafızların, tanrıların ve Ustaların seni koruması için dua edeceğim. Endişelenmene gerek yok, yol boyunca her şey iyi olacak. Yine de dikkatli olmalısın.

Evine doğru yola koyulmadan, bir de Ngokton Lama'ya gidebilir ve öğrendiğin Dharma'da farklılıklar olup olmadığını görmek için kutsal ayetleri onunla karşılaştırabilirsin. Oradan memleketine gidebilirsin. Memleketinde sadece yedi gün kalabilirsin ve sonra meditasyon yapmak için dağlara gitmelisin ki, bu şekilde sana ve başkalarına faydan dokunur.

Usta'nın eşi yolculuğum için kıyafet, şapka, ayakkabı ve yolluk hazırlamıştı. Bana onları verdi ve gözyaşları içinde dedi ki: "Oğlum, bunlar sadece maddi varlıklar. Ben senin annenim ve bir daha seni göremeyeceğim. Sana güvenli bir yolculuk ve mutluluk diliyorum. Lütfen Oddiyana'da (Dakinilerin ülkesi) buluşacağımıza söz ver!

Konuşmasını bitirdikten sonra Ustanın eşi tekrardan hıçkırarak ağladı. Hoşça kal demeye gelen birçok insan gözyaşı döktü. Usta ve eşine ciddiyetle secde ederek alnımla ayaklarına dokundum. Sonra ayrıldık.

Yola çıktığımda, ara sıra geriye bakıyordum ve herkesin hala ağladığını gördüğümde bakmaya dayanamıyordum. Yol ilerledikçe yavaş yavaş kıvrılıyordu ve zamanla Usta ve eşini göremez oluyordum.

Bir süre yürüdükten ve bir dereyi geçtikten sonra geriye baktım. Net bir şekilde bir şey göremeyecek kadar uzaktı, fakat Usta ve diğerlerini hala o yöne bakarken görebiliyordum. Perişan bir vaziyetteydim ve neredeyse geri dönecektim. Öte yandan aydınlanma için gerekli kutsal yazıtları elde ettiğimi biliyordum. O anda düşündüm ki: "Kötü karma üreten herhangi bir eylemde bulunmadığım, daima Usta'yı düşündüğüm ve Ustaya saygı duyduğum sürece, ona yakın olabilirim ve sanki yanındaymışım gibi olurum. Kesinlikle Usta ve eşi ile Dhagpa Khadro'da buluşacağım. Şimdi önce annemi ziyarete eve gidebilirim. Daha sonra Usta'yı ziyaret için tekrar döneceğim, değil mi?" Bu şekilde kalbimdeki üzüntüyü bastırdım ve Ngokton Lama'ya gittim.

Ngokton Lama ile buluştuktan sonra, kutsal yazıtları onunla karşılaştırdım. Tantrayı ve Dharma'yı benden daha iyi açıklayabildi, ancak uygulama ile ilgili ayetlerinde ondan zayıf değildim. Hatta Dakini'lerin sözlü öğretileri hakkında ondan daha fazla bilgiye sahiptim. Sonunda ona da secde ettim ve kalbimde bir şeyler diledim ve eve gittim.

On beş günlük bir yolu üç gün içinde tamamladım. Kendi kendime: "Meditasyonun etkisi gerçekten harika!" diye düşündüm.

Rechungpa şöyle sordu: “Usta, memleketinize döndükten sonra her şey rüyanızda gördüğünüz gibi miydi?"

Usta: "Evimdeki durum rüyamdaki ile aynıydı. Annemi görmedim."

Rechungpa şöyle seslendi: “Eve geldiğinizde nasıldı? Şehirde biriyle tanıştınız mı?"

"Memleketimin yakınındayken, evimin göründüğü yerden şehrin yukarısında bir nehirde durdum. Bazı çocuklar koyunlarla oradaydı. Onlara sordum: "Arkadaşlar, bu büyük evde kimin yaşadığını sorabilir miyim?"

Yaşça büyük bir çocuk cevap verdi: "Orası dört direkli ve sekiz kirişli ev olarak adlandırılıyor. Orada hayaletler dışında kimse yaşamıyor," dedi.

"Ev sahipleri öldü mü, yoksa taşındılar mı?"

"Bu aile köyün en zenginleriydi ve sadece bir oğulları vardı. Babası erken öldü ve akrabaları vaziyeti gerektiği gibi idare etmediler, akrabalar ailenin bütün mal varlığını ellerinden aldı. Oğul büyüyüp mülkünün iade edilmesini istediğinde, akrabalar bunu yapmayı reddettiler. Bu nedenle evin oğlu, büyü teknikleri öğrenmeye yemin etti. Büyüler ve dolu fırtınası ile birçok kişiyi öldürdü ve köye ağır hasar verdi. Köyümüzdeki herkes onun cennet koruyucularından korkuyordu. Eve bakmaya cesaret edemiyoruz, onun içine girmeyi ise hiç düşünmüyoruz. Bence bu ev sadece annesinin vücudunun kalıntılarını ve hayaletleri barındırıyor. Evin tek oğlunun çok fakir ve annesinin cesedini geride bırakan küçük bir kız kardeşi vardı. Dilenmek için uzak yerlere gitti. Oğluna gelince, ondan uzun zamandır haber alamıyoruz. Hala hayatta olup olmadığını bilmiyoruz. Birisi evde pek çok kutsal yazıt olduğunu söyledi. Cesursan içeri girip bakabilirsin."

Çobanlık yapan çocuğa: "Bu şeyler kaç yıl önce oldu?" diye sordum.

Çocuk şöyle cevap verdi: "Annesi yaklaşık sekiz yıl önce öldü. Büyüleri ve dolu fırtınasını hala hatırlıyorum. Çok küçükken yetişkinlerden diğer şeyler de duydum. Onların hepsini iyi hatırlayamıyorum."

"Köylüler ilahi koruculardan korkuyorlar ve beni incitmeye cesaret edemezler." diye düşündüm. Annemin öldüğünü ve kız kardeşimin dilenci olduğunu biliyordum artık. Kalbimi derin bir üzüntü kaplamıştı.

Gecenin karanlığında, kimse olmadığında, nehre gittim ve uzun süre ağladım. Hava karardıktan sonra köye gittim ve her şey rüyamdaki gibiydi. Dış alan yabani otlar ve böğürtlenlerle kaplanmıştı. Bir zamanlar görkemli olan ev ve Buda'ya ibadet edilen aile salonu çoktan harap olmuş durumda idi. İçeri girdiğimde, Maharatnakuta'nın yazıtlarını yağmur suyundan zarar görmüş ve duvar ve kuş pisliğiyle kaplanmış buldum. Yazıtlar neredeyse fareler ve kuşlar için bir yuva haline gelmişti.

Bunları gördüğümde ve geçmişte olanları hatırladığımda, içimde güçlü bir hüzün duygusu belirdi. Kapının yanına yürüdüm ve yabani otlarla kaplı ve düzensiz giysilerle sarılmış büyük bir kir yığını gördüm. Elimle bir miktar kiri uzaklaştırdım ve altında bir miktar insan kemiği fark ettim. İlk başta kafam karışmıştı ve daha sonra bunun annemin kemikleri olduğunu fark ettim. Acı boğazımı düğümlemişti ve bunun üzerine bayıldım. Kısa bir süre sonra uyandım ve Usta'nın kutsal ayetlerini hatırladım. Görselleştirme sayesinde annemin ruhuna kalbimle ve Ustaların sözlü bilgeliği ile bağlandım. Kafamı annemin kemiklerinin üzerine koydum ve vücudumu, konuşmamı ve ruhumu tamamen mahamudra samadhi'ye odakladım ve bu şekilde konsantrasyonumu biraz bile gevşetmeden yedi gün ve gece odaklandım. Sonra annemle babamın daha düşük seviyelerden ve acı düzeylerinden ayrıldığını ve saf alanlara geçiş yaptığını gördüm.

Yedi gün sonra Samadhi'den çıktım ve düşündüm. Reenkarnasyonla ilgili tüm Dharma'ların anlamsız olduğunu fark ettim, çünkü bu dünyadaki her şey anlamsız. Annemin kemikleriyle bir Buda heykeli yapmayı ve onları Maharatnakuta Sutrası'ndan önce bir armağan olarak sunmayı düşündüm. Sonra sıkı bir şekilde uygulama yapmak için Drakar Taso Mağarası'na (Beyaz-Taş-At-Dişi-Mağarası) gittim. İradeli olmayıp dünyasal rüzgarlardan (üzüntü ve neşe, kayıp ve kazanç, suçlama ve övgü, başarı ve başarısızlık) etkilenir ve başarılı olamamaktansa ölmeyi tercih ederdim. Eğer kalbim rahatlık ya da neşe için çaba sarf edecekse, Dakini'lerin ve ilahi varlıkların canımı almasını umarım. Kararlı bir şekilde kendi kendime defalarca bu yemini ettim.

Sonunda annemin kalıntılarını topladım ve Maharatnakuta kutsal yazıtlarını tüm kuş pisliğinden temizledikten sonra, yağmur suyunun hasarının çok şiddetli olmadığını ve metnin hala okunabilir olduğunu gördüm. Annemin kemiklerini ve Maharatnakuta sutralarını sırtımda taşıyordum, kalbim üzüntü ile kaplıydı ve bu bende reenkarnasyon dünyasını terk etmek için güçlü bir kararlılık hissi uyandırmıştı. Dharma'yı özenle geliştirmeye kararlıydım. Kapıdan çıkarken kalbim üzüntüyle doluydu. Giderken, bu dünyayı daha net anlamak ilgili bir şarkı söyledim.

Bana okumayı öğreten öğretmenin evine ulaşana kadar yürüdüm ve şarkı söyledim. Ancak öğretmen çoktan ölmüştü. Tüm Maharatnakuta Sutralarını oğluna bir adak olarak sundum ve "Bu yazılar size adağım. Lütfen annemin kemiklerinden bir Buda heykeli yapabilir misiniz?" dedim.

Öğretmenin oğlu ise: "Hayır! Kutsal yazıtlarınızı kabul edemem, çünkü onların arkasında ilahi varlıklar yoktur. Ama sizin için Buda heykelini yapabilirim," dedi.

Ona: "Lütfen endişelenme. Şahsım size bunları bir adak olarak verdi, ilahi varlıkların size zarar vermeyeceğinden emin olabilirsiniz," dedim.

Sonra o: "Bu beni gerçekten rahatlattı," dedi. Sonra annemin kemiklerinden ve kilden bir Buda heykeli yarattı. Işık açma ritüelinden sonra, onları bir kuleye koydu. Bütün bunlar yapıldıktan sonra: “Lütfen birkaç gün burada kalın, biraz muhabbet edebiliriz,” dedi.

Ona: "Sizinle uzun süre sohbet etmek için zamanım yok. Acilen gitmek ve uygulamamda kendimi geliştirmek istiyorum,"dedim.

"Sizi bir gece benimle kalmaya davet etmeme ne dersiniz? Yarın uygulamanız için hala size yiyecek vermem gerekiyor," dedi. Böylece orada bir gece kalmayı kabul ettim. O: "Gençken, büyüler ve büyü formüllerini öğrendiniz. Şimdi doğru Dharma'yı öğreniyorsunuz. Bu çok iyi. Gelecekte kesinlikle büyük başarılar elde edeceksiniz. Bana ne tür ustalarla tanıştığınızı ve ne öğrendiğinizi söyler misiniz?"

Ona önce Kırmızı Tarikat Lama'sını nasıl takip ettiğimi ve Dzogchen (Büyük Mükemmeliyetçilik) Dharma'yı nasıl aldığımı ve daha sonra Usta Marpa'dan nasıl öğrendiğimi ayrıntılı olarak anlattım.

Bunun üzerine: "Bu inanılmaz. Öyleyse, Usta Marpa'nın öğretisini takip edebilir, bir ev bulabilir ve nişanlınız Dzese'yi eşiniz yapabilirsiniz, böylece Ustanın geleneğini takip etmiş olursunuz, bu iyi bir şey değil mi?" dedi.

Benim cevabım ise: "Usta Marpa evlendi çünkü canlılara bu şekilde fayda sağlamak istiyordu. Benim öyle bir yeteneğim yok. Bir aslanın atladığı bir yerde, bir tavşan yeteneklerini abarttığında ve zıplamaya çalıştığında, kesinlikle ölümüne atlayacaktır. Ayrıca, bu reenkarnasyon dünyası bana derinden itici geliyor. Usta'nın ayetleri ve Dharma dışında, bu dünyadan hiçbir şey istemiyorum. Meditasyon yapmak için bir mağaraya girmek, Usta'ya verebileceğim en iyi adak. Bu şekilde geleneği devralıyorum. Aynı zamanda bu, Usta'yı mutlu etmenin en iyi yolu. Eğer birisi başkalarına fayda sağlamak ve Buda Dharma’yı yaymak istiyorsa, bu ancak uygulama yoluyla elde edilebilir - ebeveynlere kurtuluş sunmak ya da kendine yardım etmek, ikisi de aynı şeydir.

Bu kez geri döndüğümde, terk edilmiş evimi ve parçalanmış ailemi gördüm. Bu yaşamın geçici ve öngörülemez olduğunu anlamamı sağladı. İnsanlar para kazanmak veya servet biriktirmek için çok çalışıyorlar. Ama sonunda, bu sadece bir rüya. Bu yüzden bu dünyadan ayrılmaya her zamankinden daha fazla hazırım.

Bir yuva yanan bir ev gibidir. Henüz acı çekmemiş olanlar ya da daha sonra öleceğimizi ve daha düşük reenkarnasyon seviyelerinde sıkıntı çekeceğini unutanlar, bu dünyevi dünyada neşe arayacaklar. Fakat ben öyle değilim. Yoksulluğa, açlığa veya başkalarının alayına bakmadan, hayatımı uygulama için, kendim için ve canlılar için kullanacağım."

Evimin çürümesi, annemin ölümü ve kız kardeşimin ayrılması bana öngörülmez dünya hakkında unutulmaz derin bir ders verdi. Tekrar tekrar kendime: "Git, derin dağlarda meditasyon yap," demekten kendimi alıkoyamadım. Kalbimin en derinliklerinden başlayarak, zevkleri bırakmaya, hayatımı en elverişli şekilde kullanmaya ve zamanımı Dharma uygulamak için kullanmaya karalıydım.

Devam edecek...


Çince Metin İçin tıklayınız