(Minghui.org) Qinghai Eyaleti, Golmud Şehrinden bir Falun Gong uygulayıcısı olan Bayan Kang Jinying, Mart 2017'de tutuklanmasının ardından inancından dolayı iki buçuk yıl hapis yattı. Eylül 2019'da serbest bırakıldı ve Aralık 2020'de Golmud Şehri Sosyal Güvenlik Bürosu'ndan (SSB) hapiste kaldığı süre boyunca kendisine verilen emekli maaşlarını iade etmesini isteyen bir bildirim aldı.

60'lı yaşlarındaki Bayan Kang, SSB ile temasa geçti ve taleplerinin yasa dışı olduğu konusunda onları uyardı.

Daha sonra, 20 Nisan 2021'de SSB'nin kendisine haksız zenginleşmesi nedeniyle dava açıldığını söyleyen bir mahkeme celbi aldı. Daha spesifik olarak, SSB toplam 127.999 yuan tutarındaki emeklilik maaşının iadesini talep ediyordu.

14 Mayıs'ta yapılan duruşma sırasında, Bayan Kang, yasal dayanağı olmadığı için davanın düşürülmesini talep ederek kendisini savundu (savunması aşağıya eklenmiştir.) Yargıç o gün bir karar açıklamadı.

31 Mayıs'ta Bayan Kan, mahkeme kararını aldı ("2021 - Qinghai Hukuk Davası 2801, Dava 1083 ile ilgili olarak"). "Mahkememiz, Golmud Sosyal Güvenlik Bürosu (SSB) tarafından Kang Jinying aleyhine haksız zenginleşme ile ilgili olarak açılan davayı 12 Nisan 2021'de kabul etti. Davacı 31 Mayıs'ta mahkememize davanın geri çekilmesi talebiyle bir talepte bulunmuştur” diyen kararda, “Çin Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunu'nun 154. maddesinin 1. fıkrasına dayanarak mahkememiz davacı Golmud Sosyal Güvenlik Bürosu'nun davayı geri çekme talebini kabul etmiştir.” dendi.

İçeridekilere göre, yargıç davayı değerlendirmek için çok zaman harcamış ve hatta eyalet mahkemesiyle görüşmek için eyalet başkentine gitmişti. Toplantıda varılan sonuç, Golmud Şehir Mahkemesi'nin bu davaya bakmaması gerektiği yönenündeydi.

Bayan Kang'ın Savunma Açıklaması

Aşağıda Bayan Kang'ın “Davalıdan Davayı Hukuka Dayalı Reddetme Talebi” başlıklı savunmasının tam metni yer almaktadır.

Gerçekler ve nedenler:

1. Bu dava medeni hukuk davası kapsamına girmez.

Haksız zenginleşme, özel bir tarafın haksız bir durumda diğer taraf pahasına menfaat sağlaması ve bu da iki özel taraf arasındaki normal hak-yükümlülük ilişkisini bozması durumunda ortaya çıkar. Davacının davası, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın (2001-44 Nolu) bir politikasına dayandırılmıştır ve bu politikada hapis yatanların emekli maaşı alma hakkı olmadığı belirtilmektedir. Davacı, bu nedenle tutukluluğu sırasında davalıya ödenen emekli maaşlarının iadesini talep etmiştir. Bu itibarla, davacının talebi yetkisine göre yapılmış ve bu da davalıya karşı haksız bir avantaj oluşturmuştur. Başka bir deyişle, davacı ve davalı hukuk davalarında eşit özel taraflar olmadığı gibi, iki taraf arasında da herhangi bir hukuki uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalının da davacıya borcu yoktur. Bu nedenle, bu dava medeni hukuk davası kapsamına girmez.

2. Emeklilik bir devlet varlığı değil, özel bir varlıktır. Hiçbir kurum veya kişi ona el koyma yetkisine sahip değildir.

Emeklilik sistemi bir iş sözleşmesi ilişkisine dayanır ve hem işverenin hem de çalışanların katkı payı ödemesini gerektirir. Emeklilik yardımları, çalışanların toplam ücretinin ve yasal varlıklarının bir parçasıdır. Gerekli yaşa ulaştıklarında, çalışanlar emeklilik maaşı almaya hak kazanırlar. Emeklilik hakları, her ikisi de özel varlık olan işveren katkısı ve çalışan katkısı ile finanse edildiğinden, Anayasa tarafından korunmaktadır. Kanunen aksi belirtilmedikçe, hiçbir kurum veya kişi, nitelikli çalışanları emeklilik haklarından mahrum bırakma hakkına sahip değildir.

Çin'de, çalışanlar ve işverenleri tarafından yapılan katkılar, daha sonra çalışanlar emeklilik yaşına geldiğinde emeklilik yardımlarını dağıtan Sosyal Güvenlik Bürosu (SSB) tarafından yönetilmektedir. Bu nedenle SSB, yalnızca hiçbir şekilde devlet malı olmayan emeklilik fonlarını yönetme rolünü oynar. Emekli maaşı ödemeleri SSB'nin yaptığı bir hayır işi değil, SSB'nin emeklilere karşı yasal bir yükümlülüğüdür. İdari sorumluluk açısından bakıldığında, SSB'nin yetkisi, işveren ve çalışanlardan emeklilik katkı paylarının zorunlu olarak toplanması ve yönetilmesi ile sınırlıdır. Emeklilik mülkiyetini devralma veya durdurma konusunda yasal hakka sahip değildir. Bu nedenle, emeklilik fonu davalının yasal özel mülkü olduğundan, davacının, halihazırda verilmiş olan emeklilik yardımlarını kesintiye uğratma, dağıtımını durdurma veya iade talep etme yetkisi yoktur.

Cezai sorumluluk açısından bakıldığında, ceza kanunumuzda, hapis yatanların emekli maaşlarının askıya alınmasını zorunlu kılan hükümler bulunmamaktadır. Bireylerin fiziksel özgürlüğünü kısıtlamak için verilen cezalar arasında ölüm cezası, müebbet hapis, hapis cezası, gözaltı ve ev hapsi yer alır. Diğer cezalar arasında siyasi haklardan yoksun bırakma, para cezası ve özel mülkiyete el konulması sayılabilir. Ancak bu cezaların mahkemelerce verilecek cezai hükümlerle belirlenmesi gerekir ve kanuni yollardan kolluk kuvvetleri tarafından yerine getirilir. Davacının emeklilik fonlarının davalıdan iptali ve geri alınmasının hiçbir hukuki dayanağı veya mahkeme kararı yoktur. Ayrıca, emeklilik fonlarının iptali için yasal bir dayanak bulunsa bile, mahkeme aynı anda hem para cezası hem de emekli maaşı iptali veremez; aksi takdirde ceza kanunundaki çifte tehlikeye karşı korumayı ihlal etmiş olur. Ayrıca, emeklilik fonu yasa dışı kişisel gelir değildir ve haczedilmeye tabi değildir.

3. Tutukluluk sırasında emekli maaşının kesilmesi Anayasa'yı ve diğer kanunları ihlal ediyor

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (2001-44 Nolu) ve bazı yerel SSB ofislerinin politikası Anayasa, İş Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanunu ve diğer kanunları ihlal etmiştir. Hukuki açıdan bakıldığında bu politika idari bir kural olarak kabul edilemez. Bazı yerel politikalar, yalnızca Anayasa ve diğer yasaların yasal yetkisinden çok daha az olan hükümet düzenlemeleridir.

Öte yandan, bir vatandaşın emekli maaşı Anayasa, İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu ile korunmaktadır. Hukuki açıdan bakıldığında, Anayasa'ya ve diğer kanunlara aykırı her türlü hukuki belge geçersizdir. Ne Anayasa ne de diğer kanunlar bir emeklinin tutukluluğu sırasında emekli maaşının kesilmesine izin vermez. Ayrıca, Yasama Kanunu'na göre, hükümet düzenlemeleri veya departman kuralları bir vatandaşın özgürlüğünü baltalayamaz. Bu nedenle, SSB'den gelen yukarıdaki politika ve diğer yasalar geçersizdir. Aşağıda detaylı bir analiz bulunmaktadır.

Birincisi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın (2001-44 sayılı) politikası Anayasa'yı, İş Kanunu'nu ve Sosyal Sigortalar Kanunu'nu ihlal etmektedir. Örneğin, Anayasa'nın 44. Maddesi şöyle der: “Devlet, emeklilik sistemini işletme ve kurumların işçi ve personeli ile Devlet organlarının görevlileri için yasalara göre uygular. Emeklilerin geçimi Devlet ve toplum tarafından sağlanır.”

İş Kanunu'nun 72'nci maddesinde “Sosyal sigorta fonlarının kaynakları, sigortalılık sınıflarına göre belirlenir ve sigorta fonlarının birleşik birikim uygulamasına geçilir. İşveren ve bireysel işçiler, yasalara uygun olarak sosyal sigortaya katılır ve sosyal sigorta masraflarını öder.” denir.

İş Kanunu'nun 73. maddesinde “Sosyal sigorta düzeyi, sosyal ve ekonomik kalkınma ve sosyal sürdürülebilirlik düzeyine getirilir” denilmektedir.

Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 16. maddesinde “Her çalışan temel yaşlılık sigortası sistemine kaydolur; ve işveren ve işçi, temel yaşlılık sigortası primlerini birlikte öder.” denmektedir.

Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 16. Maddesi'nde şöyle denilmektedir: “Temel yaşlılık sigortalısına, kanuni emeklilik yaşına ulaştıktan sonra kümülatif katkı payı ödeme süresi on beş yıldan az olmamak kaydıyla, aylık olarak temel yaşlılık aylığı bağlanır. Üyenin yasal emeklilik yaşına ulaştığında temel yaşlılık sigortalısının katkı payı ödeme süresi kümülatif on beş yıldan az ise, üye emekli olduğu tarihten itibaren on beş yıl için gerekli olan katkı payı ödemesini yaptıktan sonra aylık olarak temel yaşlılık sigortası alabilir.” Bu yasa istisnalardan bahsetmez. Bu, çalışanların gözaltı sırasında emekli maaşı alabilecekleri anlamına gelir.

İkinci olarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın (2001-44 sayılı) politikası, üst düzey mevzuata aykırı olduğu için geçersizdir.

Mevzuat Kanunu'nun 80. Maddesi'nde, “Yerel düzenlemelerin etkisi, mahalli idarelerin kurallarına göre daha yüksek veya buna karşılık gelen düzeyde veya daha düşüktür. İllerin veya özerk bölgelerin halk yönetimleri tarafından oluşturulan kuralların etkisi, illerin ve özerk bölgelerin idari alanları içinde nispeten daha büyük şehirlerin halk yönetimleri tarafından oluşturulan kurallara göre daha yüksektir.” denmektedir.

Mevzuat Kanunu'nun 82. Maddesi'nde, “Farklı dairelerin kurallarının etkisi daireler arasında, dairelerin kurallarının ve yerel yönetimlerin kurallarının etkisi, daireler ile yerel yönetimler arasında eşittir; başvuruları, kendi yetki sınırlarıyla sınırlı olacaktır.” denmektedir.

Dolayısıyla tutukluluk halinde emekli maaşının kesilmesi İş Kanunu'nun 73. maddesi ile Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 16. maddesine aykırıdır. Dolayısıyla Mevzuat Kanunu'na göre geçersizdir.

Yukarıdaki analize dayanarak, Çin Halk Cumhuriyeti Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunu'nun Uygulanabilirliğine Dair Yüksek Halk Mahkemesi Yorumlarının 208. maddesine göre, mahkeme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124. maddesinde belirtilen davaları reddetmelidir.

Gücü Kötüye Kullanmak

Mahkemedeki son görüşmede davacı, Danıştay'ın bir politikasına atıfta bulunmuştur (Doküman 2000 – 42), “Davalı hapis yattığı ve Cezaevi Kanunu'na göre cezaevi idaresi tarafından günlük masrafı karşılandığı için emekli maaşı için artık uygun değildir.”

Bayan Kang, "Devlet sanığın hapisteyken kendi yaşam giderlerini ödemesi gerektiğini söylüyorsa, bu SSB'den değil, hükümetin bir finans kurumundan gelmelidir. Ayrıca, emekli maaşı bir geçim gideri veya “asgari yaşam garantisi” değildir; daha ziyade, yaşlılara hizmet etme ve gençleri yetiştirme maliyeti de dahil olmak üzere davalının ailesine aittir. Tutukluluk süresinde sağlanan günlük yaşam giderleri bahane edilerek bundan mahrum bırakılırsa, sanık, temel yaşam, çocuk eğitimi ve yaşlı bakımı haklarından zorla mahrum edilir. Bu, temel insanlığa aykırıdır.” dedi.

Bayan Kang, hakime ve mahkeme başkanına yazdığı bir mektupta, tutukluların emekli maaşından yoksun bırakılmasının görevi kötüye kullanma şüphesi olabileceğini yazdı.

Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 7. Maddesi'nde, “Yerel Halk Yönetimi'nin ilçe düzeyinde veya üzerindeki sosyal sigorta idari dairesi, kendi idari bölgesindeki sosyal sigorta idaresini üstlenir. Yerel Halk Yönetimi'nin ilçe düzeyindeki veya üzerindeki diğer ilgili daireleri, kendi sorumluluk alanı dahilindeki sosyal sigorta işlerinden sorumlu olur.” denmektedir.

Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 89. maddesinde şöyle denmektedir: “Bir sosyal sigorta kurumu ve personeli aşağıdaki listede yer alan bir suçu işlediğinde, sosyal sigortalar idari dairesi düzeltilmesini emreder. Sosyal sigorta fonlarına, bir işverene veya bireye zarar verildiğinde, zarardan sorumlu kişi veya kişiler kanuna göre sorumlu olur. Doğrudan sorumluluk taşıyan müdürler ve doğrudan sorumluluğu olan diğer kişiler kanunla cezalandırılır.

(1) Sosyal sigortanın yasal görevlerini yerine getirmemek;

(2) Sosyal sigorta fonlarının tahsisli mali hesaplara yatırılmaması;

(3) Sosyal sigorta yardım yükümlülüklerini eksik ödemek veya zamanında ödemeyi reddetmek;

Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 93 üncü maddesinde, “Yetkilerini kötüye kullanan, görevlerini ihmal eden veya şahsi çıkarları için dolandırıcılık yapan kamu görevlileri kanuna göre cezalandırılır” denilmektedir.

1 Haziran 2019 tarihinden itibaren yürürlüğe giren yeni Devlet Memurları Kanunu'nun 60. Maddesi, kanunları ihlal eden emirlere uyan kamu çalışanlarının sorumlu tutulacağını belirtmektedir. O zaman, polis, mahkeme, SSB veya diğer memurlar olsun, bir emeklilik fonunun bu iptali ile bağlantılı herkesin yetkisini kötüye kullandığından şüphelenilebilir.

Daha İyi Bir İnsan Olmak

Bayan Kang, savunmasının sonunda, alıcıdan emeklilik fonlarının iptali ve geri alınmasının yasa dışı olduğunu yineledi. Ayrıca, ilk etapta neden gözaltına alındığını açıkladı.

O, daha iyi bir insan olmak ve çocukları için tıbbi masraflardan tasarruf etmek için Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerine dayalı bir meditasyon sistemi olan Falun Gong'u uygulamaya başladı. Geçmişte hastalıklardan acı çekiyor, çocuklarıyla tartışıyor, iş arkadaşlarıyla kavga ediyor ve sefil bir hayat yaşıyordu.

Ama Falun Gong tüm bunları değiştirerek onu sağlıklı bir insan, ailesinde iyi bir anne, işyerinde rahat bir iş arkadaşı ve toplumda bir yardımsever bir kişi yaptı. “Hayatın amacının Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerine göre daha iyi bir insan olmak olduğunu öğrendim” diye yazdı. “Kötü alışkanlıkları bırakarak ahlaki değerleri sürekli geliştirebiliyorum.”

Ancak inancından dolayı gözaltına alındı. Bu yetmezmiş gibi, komünist rejim ona mali zulüm de uyguladı. Gözaltında tutulması sırasında gördüğü fiziksel işkenceyle birlikte kendisi ve ailesi çok büyük acılar çekti. Bu suiistimaller, eski Çin Komünist Partisi (ÇKP) lideri Jiang Zemin'in uygulayıcılara yönelik direktifleri ile uyumludur: "İtibarlarını karalayın, finansal olarak iflas ettirin ve fiziksel olarak yok edin."

Bayan Kang, Falun Gong'a zulmetmeye devam eden yetkililerin, sadece ÇKP'nin politikasını izlediklerini düşündüklerini, ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın (No. 2001-44) politikasının Anayasa'yı ve diğer yasaları ihlal ettiğini anlamadıklarını ne de yeni Devlet Memurları Kanunu'nun devlet memurlarının sorumluluğunu belirlediğini fark etmeklerini söyledi.

Minghui.org'da yayınlanan tüm makaleler, grafikler ve içerikler telif hakkıyla korunmaktadır. Ticari olmayan çoğaltmaya izin verilir, ancak makale başlığı ve orijinal makaleye bağlantı ile atıf yapılmasını gerektirir.

Çince versiyonu