(Minghui.org) Hayat nasıl başladı? Bu, insanların zamanın başlangıcından beri üzerinde düşündükleri bir sorudur. Bazıları, kültürler arası eski efsanelerde açıklandığı gibi, yaratılışçılığa inanıyor. Bazıları ise büyük patlama teorisi gibi bilimsel teorileri öne sürerek yaratılışçılığı reddediyor.

Bununla birlikte, bu konuya daha yakından bakıldığında, yaratılışçılık ve büyük patlama teorisinin birçok benzerliği paylaştığı görülebilir.

Evrenin Kökeni

1900'lerden önce bilim adamları evrenin sonsuza dek var olduğuna inanıyorlardı. Daha sonra, daha yeni bilimsel keşifleri açıklamak için büyük patlama teorisi önerildi. 1989'da NASA, kozmik mikrodalga arka plan radyasyonunun (CMB) yanı sıra küçük dalgalanmasını doğrulayan Kozmik Arka Plan Gezgini (COBE) uydusunu fırlattı. [1]

MIT'den George Smoot, bu alandaki katkılarından dolayı 2006 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü kazandı. Bu keşifle ilgili kozmoloji üzerine bir kitap olan Wrinkles in Time'da (Zamanda Kıvrılmalar) şöyle yazmıştı: "Bir olay olarak büyük patlama ile Hristiyanların yoktan var olması arasında bir paralellik olduğuna şüphe yok." [2]

Papa Pius XII'nin 1951'deki bir sözüne atıfta bulunarak, "Bilim adamları evrenin yaratılmasında Tanrı'nın parmaklarını bulmaya başlıyorlar" diye ekledi.

Göz Korkutucu Bir Görev

Bir dereceye kadar büyük patlama, batı kültüründeki Tanrı'dan Çin kültüründeki Pan Gu'ya (dünyanın yaratıcısı) ve Nuwa'ya (insanlığın yaratıcısı) kadar uzanan yaratılışçılığı çürüten bir teori olarak yorumlanabilir.

Ama Büyük Patlama teorisinin doğru olması ve yaşam yaratması için her şeyin mükemmel bir şekilde hizalanmış olması gerekiyordu. Daha spesifik olarak, model, tüm evrenimizin, 10-43 saniyelik bir zaman diliminde, yaklaşık 1032 derecelik bir sıcaklıkta, yaklaşık 1,6x10-35 metre boyutunda yoğun bir maddeden başlamış olması gerektiğini öne sürüyor. Dört temel kuvvetin - elektromanyetik kuvvet, güçlü nükleer kuvvet, zayıf nükleer kuvvet ve yerçekimi kuvvetinin – bir bütün olarak birleştiğini iddia etmektedir.

Bu, en gelişmiş modern fizikten o kadar farklıdır ki, bunu dini bir inançla kabul etmek gerekir. Aslında, sürecin o kadar hassas bir şekilde tasarlanması gerekiyordu ki, Stephen Hawking Zamanın Resimli Kısa Tarihi kitabında [3], "Büyük patlamadan bir saniye sonra genişleme hızı yüz bin milyonda bir parça bile küçülseydi, evren şimdiki boyutuna ulaşmadan çökerdi" diye yazdı.

Yaşam yaratmak için güneş sisteminin ve gezegenlerin koşulları mükemmel olmalıdır. Örneğin, oksijen olmadan, insan nefes alamazdı. The Creator and the Cosmos kitabında Hugh Ross'un açıklamasına göre hidrojen, azot, sodyum, karbon, kalsiyum ve fosfor gibi diğer elementler de yaşam için önemlidir. [4] Ek olarak, Dünya'nın, güneşin ve ayın büyüklüğü, göreli mesafesi ve kimyasal bileşimi de mükemmel olmalıdır. Ayrıca, diğer parametrelerin de en uygun durumda olması gerekir; yoksa hayat var olamaz.

Hawking, A Brief History of Time (Zamanın Kısa Tarihi) kitabında; “Bilim yasaları, şu anda bildiğimiz şekliyle, elektronun elektrik yükü ve proton ile elektronun kütlelerinin oranı gibi birçok temel sayı içerir." diye yazdı. [5] "Dikkat çekici gerçek şu ki, bu sayıların değerleri yaşamın gelişimini mümkün kılmak için çok ince ayarlanmış gibi görünüyor."

"Örneğin, elektronun elektrik yükü biraz farklı olsaydı, yıldızlar ya hidrojen ve helyumu yakamazlar ya da patlamazlardı" diye ekledi.

Gökbilimci Ross'a göre, bu kadar çok belirsizlik varken, rastgele yaşanabilir bir gezegen yaratma şansı son derece düşüktür. Aslında ihtimal yaklaşık 10144'te bir (trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyondur). [6]

Albert Einstein bile kabul etti. Evrenin arkasındaki dehayı "Onunla karşılaştırıldığında, insanın tüm sistematik düşünce ve eylemlerinin tamamen önemsiz bir yansıma olduğu üstün bir zekâ" olarak nitelendirdi. [7]

DNA'nın Doğal Olmayan Karmaşıklığı

Büyük bir biyolojik molekül olarak DNA, genetik bilgiyi iletir, biyolojik gelişimi yönlendirir ve yaşam fonksiyonlarını sürdürür.

Bir bilgisayar bilgileri yalnızca 0 ve 1 rakamlarıyla ikili bir sistemde depolarken, DNA molekülü dört temel çifte (A, T, G ve C) sahiptir ve bu da son derece yüksek bir depolama yoğunluğuna yol açmaktadır. Aslında, bir parça şeker büyüklüğünde ki DNA dünyadaki tüm filmleri saklayabilir. Önümüzdeki Yol kitabında Bill Gates, "DNA bir bilgisayar programı gibidir, ancak şimdiye kadar oluşturulmuş herhangi bir yazılımdan çok çok daha gelişmiştir", diye yazdı. [8]

En sadık evrimciler bile DNA'nın karmaşıklığının açıklanamayacağına inanırlar. DNA'nın yapısını ortaya çıkaran Nobel ödüllülerden Francis Crick, "Şu anda elimizdeki tüm bilgilerle donanmış dürüst bir adam, sadece bazı anlamlarda, hayatın başlangıcının şu anda neredeyse bir mucize gibi göründüğünü, onu devam ettirmek için yerine getirilmesi gereken koşulların bir o kadar çok olduğunu ifade edebilir" diye yazdı. Hayatın Kendisinde. [9]

İngiliz filozof ve ateizmin tanınmış bir savunucusu olan Antony Flew, dini ve ölümden sonra yaşam fikrini açıkça eleştirmişti. Ancak çok sayıda bilimsel kanıta tanık olduktan sonra, fikrini değiştirdi ve evrenin akıllı bir Yaratıcısının varlığına inanmaya başladı.

"Artık bir Tanrı olduğuna inanıyorum... Şimdi bunun [kanıtların] neredeyse tamamen DNA araştırmaları nedeniyle yaratıcı bir Zekâya işaret ettiğini düşünüyorum" dedi. "DNA materyalinin yaptığı şey, yaşamı üretmek için gerekli olan düzenlemelerin neredeyse inanılmaz karmaşıklığıyla, bu olağanüstü çeşitli öğelerin birlikte çalışmasını sağlamak için zekânın dâhil olması gerektiğini göstermesidir."

Son sözler

Bu makale, astronomi ve moleküler biyolojideki basit bir bilimsel açıklamanın ötesindeki keşifleri gözden geçirdi.

Bilimin açıklayamadığı daha nice mucizeler var. Örneğin, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerine dayalı bir meditasyon sistemi olan Falun Dafa'nın birçok uygulayıcısı, hastalıklarının herhangi bir tıbbi müdahale olmaksızın ortadan kalktığını gördü. Uygulayıcı olmayan birçok kişi de sadece Falun Dafa'nın ilkeleriyle özdeşleşerek kutsandı. Pandemi ortasında “Falun Dafa iyi” sözlerini okumak birçok hastanın koronavirüs enfeksiyonundan kurtulmasını sağladı.

Hayat nereden geldi ve nereye gidiyoruz? Bu, insanlığın binlerce yıldır üzerinde düşündüğü bir sorudur. Ancak günümüzde cevap düşündüğümüzden daha yakın olabilir.

Referanslar:

[1] George Smoot ve Keay Davidson, Wrinkles in Time (New York: Avon, 1993), 241. Sayfa.

[2] George Smoot ve Keay Davidson, Wrinkles in Time (New York: Avon, 1993), 17. Sayfa.

[3] Stephen Hawking, The Illustrated A Brief History of Time (New York: Bantam, 1996), 156. Sayfa.

[4] Hugh Ross, The Creator and the Cosmos (3. baskı) (Colorado Springs, CO: NavPress, 2001), 224. Sayfa.

[5] Stephen Hawking, Zamanın Kısa Tarihi (New York: Bantam, 1990), 125. Sayfa.

[6] Hugh Ross, The Creator and the Cosmos (Colorado Springs, CO: NavPress, 2001), 198. Sayfa.

[7] Albert Einstein, Fikirler ve Görüşler - Gördüğüm Gibi Dünya (New York: Bonanza, 1931), 40. Sayfa.

[8] Bill Gates, The Road Ahead (New York: Viking, 1995), 188. Sayfa.

[9] Francis Crick, Hayatın Kendisi (New York: Simon & Schuster, 1981), 88. Sayfa.

[10] Gary Habermas'tan alıntı, “Ateizmden Teizme Yolculuğum”: Antony Flew ile Söyleşi, Philosophia Christi, (Kış, 2005).

Bu makalede ifade edilen görüşler, yazarın kendi görüşlerini veya anlayışlarını temsil eder. Bu web sitesinde yayınlanan tüm içeriğin telif hakkı Minghui.org'a aittir. Minghui, çevrimiçi içeriğinin derlemelerini düzenli olarak ve özel günlerde yayınlamaktadır.

Çince versiyonu mevcut