(Minghui.org) Bir Falun Dafa uygulayıcısı olarak, 2023 Dünya Falun Dafa Günü'nü kutlamak için, zulme katılmayı reddettiklerinden her biri kutsanan üç iş amirimle ilgili kişisel deneyimimi paylaşmak istiyorum.

Birinci Amir Beni İnancımdan Vazgeçmeye Zorlamayı Reddetti

Falun Dafa, Çin Komünist Partisi (ÇKP) tarafından 1999 yılından beri zulüm gören geleneksel bir Çin spritüel zihin ve beden disiplinidir. ÇKP'nin berbat gücünden korktuğu için, kayınpederim özel olarak amirime inancımdan vazgeçmem için baskı yapma girişiminde bulundu. Ama amirim sert bir şekilde reddetti. Yüksek makamlar benim Falun Dafa'yı uyguladığımı öğrendiğinde de, amirimin bana baskı yapmasını istediler. Ve o bunu da reddetti.

"Onun Falun Dafa'yı uygulayıp uygulamaması kendi kişisel inanç özgürlüğü ve ben, amiri olarak, onun sadece işyerindeki işlerinden sorumluyum. Kendisi iyi bir kişi ve işini mükemmel bir şekilde yapıyor ve meslektaşları ile iyi geçiniyor. Onun inancına karışmaya hakkım yok.” dedi.

O zamandan beri, zulmün en çılgın dönemlerinde bile, ailem veya işyerim tarafından daha fazla baskı veya tacize uğramadım.

Amirim beş yıl sonra emeklilik yaşına geldiğinde Pekin'e taşındı. Oğlu ve kızının her birinin Pekin'de iyi maaşlı işleri var ve mutlu hayatlar yaşıyorlar.

Emekli olalı uzun yıllar oldu, ama yine de iki yılda bir kısa bir süreliğine memleketine döndüğünde, onu ziyaret ediyorum. O ve karısı beni görmekten her zaman mutlu oluyorlar.

İkinci Amir, Siyasi ve Hukuki İşler Komisyonu'ndan Gelen Tehditlere Direniyor

İlk amirim emekli olduktan sonra yerine yardımcısı geçti. Kendisi çok yetenekli bir insandı ve göreve gelmesinden üç yıl sonra bölümümüz mükemmel birim olarak ödüllendirildi.

Ancak iş yerimde zulme katılarak siyasi ilerleme elde etmek isteyen birkaç kişi vardı. Onlar, "işyerindeki tüm Falun Dafa uygulayıcılarını üç yıl içinde dönüştürmekle" tehdit ettiler. Üst düzey Siyasi ve Hukuki İşler Komitesi sekreteri, amirimden inancımdan vazgeçtiğimi bildiren bir bildiri yazmamı istedi.

Bu müdür öncekiyle aynı şekilde hareket etti. “Benim görevim çalışanlarımı ciddiyetle çalıştırmak. Başka birinin inancını değiştirme gücünü bana kim veriyor? Ayrıca inancının işe herhangi bir olumsuz etkisi yok. Bunun yerine, yıllarca şikayet etmeden en önemli yerde çok çalışıyor. İstediğiniz şeyi yapamam!” diyerek talebi reddetti.

Ama sekreter, “Sorun değil. Bunu yapmanıza gerek yok, sadece onunla konuşmama izin verin” dedi.

Ciddi bir şekilde, "Ne hakkında konuşmak istiyorsunuz?" diye sordu.

"Hiçbir şey, sadece onunla buluşacak ve söz vermesi için teminat alacağız."

"Size ne sözü verebilir? Size yetkiyi kim veriyor?”

Amirimi atlatamayacağını gören sekreter daha sonra işyerime verilen il düzeyindeki ödülü geri almakla tehdit etti. Ancak amirim, bırakın beni herhangi bir ifade yazmaya zorlamayı, sekreterin benimle görüşmesine bile izin vermeyeceği konusunda ısrar etti. Sekreter, seçim yapmadan, "Tutumunuz geleceğinizi etkileyecek" diye tehdit etti. "Onu korumak terfinizi etkileyecek."

Amirim hemen cevap verdi, “Beni hiç etkilemeyecek!”

Sözleri sonraki on yılda kanıtlandı. Daha yüksek bir iş yerine terfi etti.

Amirim sadece terfi etmekle kalmadı, aynı zamanda ölümcül bir hastalıktan ameliyat olmadan kurtuldu. O zamandan beri sağlığı yerinde. Pandemi döneminde sık sık toplantılar için şehir dışına çıkmasına rağmen hastalığa yakalanmadı.

Üçüncü Amir Zulme Katılmayı Reddetti

İkinci amir terfi ettikten sonra işyerime yeni bir amirin gelişini sıcak karşıladık. Genç ve yetenekliydi. Daha sonra onun Falun Dafa'nın iyi olduğunu ve ÇKP'nin zulmünün hiçbir yasal dayanağı olmadığını bildiğini öğrendim.

ÇKP, o sırada, çoğu uygulayıcının taciz edildiği ve inançlarından vazgeçtiklerini belirten bir bildiri imzalamaları emredildiği sözde "sıfırlama kampanyası" adlı başka bir zulüm seferi başlatmıştı. İstisnasız bir şekilde amirim, Siyasi ve Hukuki İşler Komitesi'nden bir bildirim aldı.

Amirim düşüncelerimi duymak ve tavrımı görmek istediğini söyleyerek kendisiyle görüşmemi istedi. Toplantıda iki arkadaşım da vardı.

Amirime, "Falun Dafa'nın iyi olduğunu zaten bildiğinizi biliyorum. Her insan, Falun Dafa'ya yapılan zulümde nasıl davrandığı konusunda baskıyla yüzleşmek zorunda. Zulmün hiçbir hukuki dayanağı olmadığını bilmelisiniz. ÇKP'nin propaganda sistemi, Falun Dafa hakkında yalanlardan başka bir şey yaymıyor. Eğer ana kitap olanZhuan Falun'u okursanız, bunun insanlara Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerine göre iyi olmayı öğreten bir kitap olduğunu anlayacaksınız. Falun Dafa'yı uygulayan birçok insan iyi eğitimli ve çok zekiler." dedim.

Beni dinledi ve gülümsedi, “Söylediğiniz doğru. Sadece düşüncelerinizi öğrenmek istedim. Siyasi ve Hukuki İşler Komitesi benden sürekli sizin fotoğraflarınızı istiyor. Ne yapmalıyım?"

"Fotoğrafımı çekmek isterseniz, benim için sorun yok. Ama bu sizin için iyi olmaz çünkü bu zulme ortak olduğunuz anlamına gelir. Faillerin tarafını tutmanızı istemiyorum. Böyle bir şey olursa, Falun Dafa'yı tam olarak anlamanıza yardım edemediğim için benim hatam olduğu için suçlu olurum."

“Pekala, fotoğraflarınızı çekmeyeceğiz. Ama bildiriyi imzalar mısınız?”

“İmzalamayacağım. Boş bir kağıt, imzalarsam ne isterlerse doldururlar.”

Rahatlamış gibi güldü. Aradığı cevabı almışa benziyordu. Sonunda beni aşağı kata kendisi bıraktı.

O zamandan beri kimse beni bir daha rahatsız etmedi. Ve son zamanlarda o da terfi etti. Yeni amirin Falun Dafa ile önceden belirlenmiş iyi bir ilişkisi olacağına inanıyorum.

Shifu, Zhuan Falun'da şöyle diyor:

“İnsanlar, Dafa'nın bu dünyada kendini gösterdiği şekle gereken hürmeti ve saygıyı gösterdikleri zaman, onlar, ırkları veya milletleri mutluluk, şan ve şereften yararlanacaklardır.”