(Minghui.org) Eski Çin Komünist Partisi (ÇKP) lideri Jiang Zemin, Temmuz 1999’da Falun Gong’u bastırma kampanyasını başlattı ve bu zulüm hâlâ devam ediyor. Rejim, hukukun adına hareket ederek uygulayıcıları keyfi şekilde tutukladı, gözaltına aldı ve zorunlu çalışma kamplarına ve hapishanelere gönderdi.

Daha yakından bakıldığında, bu zulmün birçok açıdan yasadışı olduğu görülmektedir. Zulüm, Çin Anayasası’na, ulusal yasalara ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır.

Anayasanın İhlali

Anayasa, bir Çin vatandaşının temel haklarını korur. Bu baskı, 33., 35. ve 36. maddelere aykırıdır:

Madde 33: “Devlet insan haklarına saygı duyar ve bunları korur.” Uygulayıcıların keyfi tutuklanması, işkence görmesi ve beyin yıkama süreçlerine tabi tutulması, temel insan haklarını ihlal etmiştir.

Madde 35: “Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşları ifade, basın, toplanma, dernek kurma, yürüyüş ve gösteri özgürlüklerine sahiptir.” Uygulayıcıların toplu uygulama yapmalarının, uygulama hakkında başkalarına bilgi vermelerinin ve Falun Gong materyalleri dağıtmalarının yasaklanması bu maddeye aykırıdır.

Madde 36: “Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşları dinî inanç özgürlüğüne sahiptir.” Falun Gong uygulayıcıları, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerini takip eder. Bu uygulamanın bastırılması ve uygulayıcılara kötü muamele edilmesi bu maddeyi ihlal etmektedir.

Kanunların İhlali

Zulüm, Çin’in yasalarını birçok yönden ihlal etmektedir:

1. 1999 yılında Falun Gong’un bastırılacağına dair yapılan duyuru, ÇKP’nin iç belgesiydi ve bir yasa değildi. Yasama Kanunu’na göre, bir organizasyon yalnızca Ulusal Halk Kongresi veya Daimi Komitesi tarafından yasaklanabilir. ÇKP’nin kendi başına aldığı bir kararın yasal yetkisi yoktur.

2. ÇKP, çok sayıda uygulayıcıyı keyfi şekilde tutukladı, zorla çalışma kamplarına gönderdi veya yargı sürecini adil ve şeffaf bir şekilde işletmeden hapse mahkûm etti. Bu durum, Ceza Muhakemesi Kanunu’nu ve vatandaşların savunma haklarını ihlal etmiştir.

3. ÇKP, Falun Gong uygulayıcılarını sıklıkla Ceza Kanunu’nun 300. Maddesi’ni kullanarak mahkûm etmektedir: “Her kim batıl tarikatlar, gizli cemiyetler veya tuhaf dinî organizasyonlar kurar veya kullanırsa ve bu şekilde Devlet’in yasa ve yönetmeliklerinin uygulanmasını baltalarsa…” Ancak Falun Gong’u bir “batıl tarikat” veya “gizli cemiyet” olarak belirleyen bir yasa yoktur. Devlet Konseyi Genel Ofisi ve Kamu Güvenliği Bakanlığı tarafından yapılan duyurular ise idari belgelerdir ve yasal yetkiye sahip değildir.

Yargı Dışı Güç

Zulmün resmen başlamasından bir ay önce, Jiang Zemin, Falun Gong’a yönelik ulusal çapta sistematik zulmü denetlemek için yargı dışı bir yapı olan 610 Ofisi’ni kurdu. Hükümetin tüm seviyelerine sızarak, bu ofis yasaların üstünde bir gizli polis gibi hareket ederek zulmü yönlendirme yetkisine sahip oldu.

610 Ofisi dışında, polis ve diğer devlet kurumları da “istikrarı koruma” gerekçesiyle uygulayıcıları keyfi şekilde tutuklamaktadır. Uygulayıcılar genellikle yargılanmaksızın cezaevine atılmakta, para cezalarına çarptırılmakta, çalışma kamplarına gönderilmekte veya başka şekillerde kötü muameleye maruz bırakılmaktadır.

Kamuoyu ve Adaletin İhlali

Zulüm boyunca ÇKP’ye bağlı medya organları, Falun Gong’u iftiralarla karalayarak zulmü haklı çıkarmaya çalışmıştır. Bu, masumiyet karinesi ilkesini ve yargı bağımsızlığı ilkesini ihlal etmiştir.

Falun Gong’la ilgili davalarda, yargı kararları genellikle siyasi talimatlara dayanarak verilmiş, bağımsız yargılama ve hukuki süreç ilkeleri çiğnenmiştir.

Sonuç

ÇKP’nin Falun Gong’a yönelik zulmü yasadışıdır; çünkü bu zulüm, Çin Anayasası’na, ulusal yasalara, uluslararası sözleşmelere ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Hukuk sistemi vatandaşların temel haklarını korumak için var olmasına rağmen, şu anda ÇKP’nin muhalifleri hedef almak ve inanç ve ifade özgürlüklerini bastırmak için kullandığı bir araç haline gelmiştir.

Son 25 yıldır, Falun Gong’a yönelik zulüm, Çin’deki en ciddi insan hakları sorunu olmuştur. Ekonomik çıkarlar ve ÇKP’ye dair naif umutlar nedeniyle, uluslararası toplum bu konuyu büyük ölçüde görmezden gelmiş ve bu zulmün modern zamanlarda inanca dayalı en yaygın ve ciddi zulüm olduğunu fark edememiştir. Bazı hükümet yetkilileri ve bireyler bu zulme karşı çıkmaktadır, ancak haber medyası ve birçok hükümetin gerçeği görmezden gelmesi nedeniyle sayıları sınırlıdır.

ÇKP’nin nihai hedefinin sadece iç baskı olmadığı önemle anlaşılmalıdır. Somut kanıtlar, rejimin komünist ideolojisini dünya çapında yaymaya ve dünyayı kontrol etmeye çalıştığını göstermektedir. Dünya genelindeki hükümet yetkililerinin ve sıradan vatandaşların bu gerçeği fark etmeleri ve harekete geçmeleri kritik önem taşımaktadır. Aksi takdirde çok geç olabilir.

Orijinal Çince makale