(Minghui.org) Dünya’nın iki zıt tarafında yer alan ABD ve komünist Çin arasındaki fark gece ile gündüz gibidir. Bu farklılığın bir örneği ise siyasi ve adalet sistemleridir.

Demokrasi ve vatandaş haklarını korumak için ABD hükümeti yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç ayrı dala ayrılmıştır. Federal ve eyalet düzeylerindeki bu denge ve denetim sistemi, güç suiistimallerini etkili bir şekilde önler.

Çin Anayasası ise 1. Maddede Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) liderliğini garanti altına alır. Dahası, ÇKP siyasi gerekçelerle yasaları istediği gibi yorumlayabilir ve kötüye kullanabilir. Bu durum, rejimin çeşitli siyasi kampanyalarında, 1989 Tiananmen Meydanı Katliamı’nda ve 1999’dan beri devam eden Falun Gong zulmünde defalarca yaşanmıştır. ÇKP, Çin'in yargı sistemini gerektiğinde vatandaşları kontrol etmek için bir araç olarak görmektedir.

Komünist ideolojiye dayanan ÇKP, ABD’deki gibi demokrasiyi veya güçler ayrılığını benimsemeyi planlamamaktadır. Komünist Manifesto’yu takip ederek, dünyayı “özgürleştirmeyi” misyon edinmiştir. Bu durum, ABD’yi ve yargı sistemini ÇKP için büyük bir engel haline getirmektedir.

Ne yazık ki, soğuk savaş sırasında ve sonrasında sistematik beyin yıkama, sızma ve siyasi baskı yoluyla ÇKP, hedefine doğru önemli ilerleme kaydetmiştir. Aşağıda bunun bazı örnekleri verilmiştir.

1950’lerde Stockholm Sendromu

Mao Zedong, 1955 yılında ÇKP’nin Xinhua Haber Ajansı başkanı olan Wu Lengxi’ye, “Tüm dünya bizim sesimizi duyabilsin diye yeryüzünü kontrol etmelisiniz,” talimatını vermiştir. Bu politika, ÇKP’nin haber medyasının çok ötesine geçmiştir.

Çinli sahne ve sinema oyuncusu ve aynı zamanda çevirmen olan Ying Ruocheng, Voices Carry adlı otobiyografisinde kendisinin ve eşinin, bilgi toplamak amacıyla yabancılarla dostluk kurmak için devlet güvenlik ajanı olarak çalıştıklarını yazmıştır. Ying, misafir öğretim üyesi W. Allyn Rickett ve eşi Adele’in casus olduklarını rapor ettikten sonra, Pekin Belediye Başkanı Peng Zhen, Ying’den kanıt toplamasını istemiştir.

Wu, evinde bir parti düzenleyip Rickett çiftinin de aralarında bulunduğu birçok misafiri davet etmiştir. Misafirlerin güncel olaylarla ilgili özgürce yorum yapmalarını teşvik ederken, çiftin söylediklerini gizlice not alıp güvenlik makamlarına teslim etmiştir. Bu, çiftin Temmuz 1951’de tutuklanmasına yol açmıştır.

O dönemde ÇKP, Düşünce Reformu kampanyasını başlatmıştı. Gelişmiş beyin yıkama yöntemleri kullanan ÇKP yetkilileri, çiftin ÇKP ile iş birliği yapmaları için yargı sistemine hem baskı hem de teşvik uygulamaları talimatı vermiştir. Çifte sıradan mahkumların sahip olmadığı bazı rahatlıklar sağlanmış, bu da Stockholm sendromuna benzer bir şekilde (terim 1970’lerde ortaya çıkmış olsa da) çiftin minnetle komünizme yönelmesine neden olmuştur.

1955’te serbest bırakılıp ABD’ye döndüklerinde çift, 1957 yılında Kurtuluş Tutsakları adlı kitabı yayımlamış ve sosyalizmin özellikle yargı sisteminin üstünlüğünü övgüyle anlatmıştır. O sırada McCarthycilik (diğer adıyla İkinci Kızıl Korku) yeni sona ermişti ve kitap, Mao’nun beklediği gibi komünist propagandayı yaymaya yardımcı olmuştur.

Geniş Kapsamlı Etki

1995 yılında ABD Enerji Bakanlığı (DOE), Çinlilerin son derece sofistike bir nükleer savaş başlığı olan W88’in tasarımını çaldığından ve bunu kullanarak 1988’de başarılı bir şekilde bir nötron bombası test ettiğinden şüphelendi. DOE, ABD nükleer laboratuvarlarının güvenliğiyle ilgili bir idari soruşturma başlattı ve FBI, 1996 yılında soruşturmaya katıldı.

Hem FBI hem de DOE, Los Alamos’ta çalışan Tayvanlı bilim insanı Wen Ho Lee’ye odaklandı. Bunun sebebi, Lee’nin yıllar boyunca sergilediği şüpheli davranışlardı. Lee, ilk olarak 1982’de “Kaplan Tuzağı” adlı bir soruşturma sırasında FBI’ın radarına takılmıştı. Daha sonra, Lee’nin “NOFORN” (yabancı dağıtımı yasak) damgası taşıyan belgeleri Tayvan’a gönderdiği ve bir Çinli bilim insanıyla yaptığı toplantıyı (gerektiği halde) on yıl sonrasına kadar rapor etmediği ortaya çıktı. Ayrıca, silah tasarım dosyalarını sınıflandırılmamış bir ağa taşıyarak bunların laboratuvar dışından erişilebilir hale gelmesine neden oldu. Bu deliller ışığında, FBI, Aralık 1999’da Lee’yi tutukladı.

Lee’nin tutuklanmasının ardından ÇKP, Amerikan yargısını etkilemek için kapsamlı bir girişimde bulundu. Yurtdışı Çinliler Federasyonu, Çinli Öğrenci ve Akademisyenler Derneği, ABD’deki Çin asıllı Amerikalılar ve medya kamuoyu aracılığıyla Lee’nin tutuklanmasını ırk ayrımcılığı ve ırksal zulüm olarak nitelendirdi. O dönemde Başkan Bill Clinton, Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) katılımı için Kongre ve uluslararası toplulukta aktif bir şekilde lobi yapıyordu.

Sonunda Lee, hakkında hazırlanan 59 suçlamadan sadece sınırlı verileri yanlış şekilde ele alma suçundan yargılandı. Lee, savunma anlaşmasının bir parçası olarak suçunu kabul etti.

Derinlere Sızma

2013 yılında ÇKP liderliği, “insanlık için ortak bir kader topluluğu” oluşturmayı önerdi. Bu ifade, daha yumuşak bir ton vermek için daha sonra “insanlık için ortak bir gelecek topluluğu” olarak çevrildi. Ancak özünde bu, ÇKP liderliğinde yeni bir dünya düzeni kurmayı amaçlıyordu.

Sözde yasal savaş yoluyla ABD’ye sızmak, bu stratejinin kritik bir adımı ve uzun vadeli bir planıdır. Ekonomi araştırmacısı ve üniversite profesörü Antonio Graceffo,  Kuşak ve Yol’un Ötesinde: Çin’in Küresel Ekonomik Yayılımı adlı kitabında bu stratejiden bahsetmiştir. Özellikle ÇKP, bazı sadık destekçilerini ABD’ye getirip hukuk eğitimi için tam burs ve finansman sağlayarak avukatlık lisansı almalarını ve hukuk firmaları kurmalarını sağlamaktadır. ÇKP daha sonra bu hukuk firmalarına daha fazla insan gönderebilir.

Bununla birlikte, bu ÇKP ajanları Amerikan yasalarına ve politikalarına son derece hakim olsalar da, zihinleri ÇKP’nin ideolojisi ve Çin milliyetçiliğiyle şekillendirilmiştir. ÇKP, onları kendi çıkarları için kullanabilir ve Çin’deki akrabalarını bir pazarlık unsuru olarak kullanarak onlara baskı yapabilir. Bu nedenle, bu kişiler ÇKP’ye hizmet etmek zorunda kalır.

ÇKP ayrıca bu ajanları, tanınmış Amerikan hukuk firmalarında sınır ötesi iş birimi kurmak için kullanabilir ve bu birimler ÇKP’nin istediği görevleri tamamlayabilir. Bu kişiler, dolaylı ya da doğrudan ABD çıkarlarına zarar veren ve Çin devletine ait işletmelerin, askeri-sivil entegrasyon şirketlerinin veya ÇKP elitlerinin sınır ötesi ticari faaliyetlerine fayda sağlayan yasal hizmetler sunabilir. Ayrıca, Çin şirketlerinin ABD’de satın alma, halka arz olma, piyasayı tekelleştirme gibi faaliyetlerini destekleyebilir ve ABD yaptırımlarını aşmalarına yardımcı olabilirler.

ÇKP’nin Sızmasını Durdurmak

ÇKP, 1999’dan beri Çin’de Falun Gong’a zulmetmektedir ve şimdi bu zulmü ABD’ye ihraç ederek Falun Gong ve Shen Yun’a karşı bir “hukuki savaş” başlatmıştır.

ÇKP’nin Falun Gong’u bastırmak için bu kadar çaba harcamasının sebebi, Falun Gong uygulayıcılarının ÇKP’nin hedeflerini gerçekleştirmek için rüşvetle satın alınamaması ya da korkutulup sindirilememesidir. Aksine, Falun Gong uygulayıcıları, yalnızca Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerini takip ederek spiritüel olarak kendilerini geliştirmek istemektedir. Ancak inanç ve bağımsız düşünce, ÇKP’nin totaliter yönetimi için kabul edilemez unsurlardır. ÇKP’nin iktidarı, insanları zihinsel olarak kontrol etmeye dayanır. Eğer herkes özgürce düşünürse, Parti’nin ideolojik hakimiyeti kaybolur.

Falun Gong’un düşmanı yoktur. Ancak Shen Yun ve Falun Gong uygulayıcılarına karşı hukuki savaş yürütenler, ÇKP’nin bu hedeflerine, bilerek ya da bilmeyerek, hizmet etmiş olmaktadır.

Orijinal Çince makale