(Minghui.org) Merhametli ve Saygıdeğer Shifu’ya selamlar! Tüm uygulayıcı arkadaşlara selamlar!
1996’dan bu yana Falun Dafa’yı uyguluyorum. Yıllar boyunca yurt dışında tek başıma Dafa’yı “yarı uygulayıp yarı uygulamama” halinde olduğum bir dönem geçirdim. Daha sonra Shifu’nun merhametli ayarlamalarıyla diğer uygulayıcılarla tanışıp bütünün parçası oldum ve yeniden gerçek anlamda uygulama hayatıma başladım. Eğer Shifu’nun her an gözetmesi ve güçlendirmesi olmasaydı, bugünlere gelemezdim. Kurtarılacak insanları bulma fırsatlarının hepsi, Shifu’nun bize bahşettiği “binlerce yılda bir gelen fırsat”tır. Shifu’nun merhametli ayarlamalarını, insanları kurtarma projelerinde çalışırken daha derinden hissediyorum. Bugün, son bir yıl içinde online taksiciliği kullandığım (internet tabanlı araç çağırma) yolculuklarımda gerçeği anlatma ve insanları kurtarma deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.
Gerçeği Açıklamak
Her gün işe gidip gelirken veya müşterilerle görüşmeye giderken çoğu zaman internet tabanlı taksileri kullanıyorum. Bazen günde birkaç kez bu araçlara biniyorum. Bu ortam, benim için her gün gerçeği açıklamanın temel bölgesi haline geldi.
Bindiğim araçlardaki sürücüler çok farklı geçmişlere sahip olabiliyor: Çince veya İngilizce konuşanlar, yaşlılar veya çok genç olanlar, Singapurlular ve Çinliler… Üstelik bu sürücülerin çoğu sadece yarı zamanlı olarak araç kullanıyor, kimisi benim gibi mesaiden çıktıktan sonra biraz ek gelir kazanmak için, kimisi sıkıldığı için “yolda giderken bir yolcu alayım” diyor. Dolayısıyla gerçek anlamda toplumsal yelpazenin her kesiminden insanla karşılaşıyorum. Böylece sanki küçücük bir araç kabininde, tüm Singapur toplumuna gerçeği anlatıyormuşum gibi hissediyorum.
En büyük avantaj, aracın kapalı bir ortam olması; çünkü iki kişi de sessiz dursa tuhaf kaçıyor, o yüzden sürücüler genellikle sohbetten kaçınmaz. Bu da bana karşımdakinin geçmişini çabucak anlayıp uygun bir giriş noktası bularak Dafa’nın gerçeğini anlatma imkanı veriyor.
Başlangıçta konuşma tarzım biraz tutuktu, çekinerek ağzımı açıyordum. Gurur, kendini koruma ve kendini yüceltme gibi insani takıntılar engel oluyordu, anlatımım etkili olmuyordu. Bunun yanlış olduğunu biliyordum ve her seferinde yolculuk bitince durumu değerlendiriyor, nerede eksik yaptığımı, hangi takıntılarımı fark edemediğimi sorguluyordum; anlattıklarımda kendimi öne çıkarma ya da mücadeleci olma gibi bir zihniyet var mı diye bakıyordum. Yıllar boyunca sürekli bu şekilde kendimi düzeltip pratik yapınca, zamanla hem Çince hem de İngilizce’de kendime ait bir anlatım yolu oluşturdum. Artık araca biner binmez birkaç cümlelik selamlaşmayla karşımdakinin karakterini, konuşma tarzını kavrayıp gerçeği nasıl gündeme getireceğimi hissedebiliyorum.
Eğer yol kısaysa, “ısıtma” dediğim başlangıç sohbetine pek zaman ayırmadan birkaç cümleyle Çin’le bağlantılı bir konuyu gündeme getiriyorum. Son yıllarda Singapur’a göç eden Çinli sayısı çok arttığı için yerel sürücüler bu konuya genellikle meraklı oluyorlar. Ben de pandemide Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) insan haklarını nasıl çiğnediğinden, insanları nasıl baskıladığından bahsediyorum. “Çin’i seven insanlar bile kaçıp gitmek zorunda kalıyorlar” diyorum ve ardından Falun Gong’un gerçekte ne olduğunu, neden hedef alındığını anlatıyorum. Yol bitmeden de sürücüye bir gerçeği açıklama materyali veriyorum. Çoğunlukla bunu memnuniyetle kabul edip okuyacaklarını söylüyorlar.
Eğer yol biraz uzunsa, konuyu biraz daha ayrıntılı anlatıyorum. Singapurlular, ülkeye yoğun Çin göçmen akınıyla ilgili çok meraklılar fakat büyük çoğunluğu “Neden Çinliler durmadan buraya geliyorlar?” diye merak edip nedenini derinlemesine bilmiyor. Konuya, insanların Çin’den kaçmalarının asıl sebebini sorgulatarak giriyorum: “Fark ettiniz mi, şu sıralar birçok zengin Çinli mesela Ma Yun’un eşi, ‘Haidilao’ restoran zincirinin kurucusu gibi şahısların hepsi Singapur’a geliyor; lüks mahallelerde, zengin bölgelerde artık çok fazla Çinli var. Sizce neden bu kadar göç oluyor?” Sürücüler de farkındalar ama sebebini bilmedikleri için merak ediyorlar. Ben de ÇKP’nin COVID sırasındaki karantina politikalarının yol açtığı acıların insanları nasıl bezdirdiğini anlatıyorum. Sonra kısaca Kültür Devrimi, 4 Haziran Tiananmen katliamı gibi olaylara geçiyor, en sonunda da Falun Dafa’nın temel gerçeğini anlatıp 1999’da başlayan zulmü, neden Falun Gong uygulayıcılarının hedef alındığını ve canlı organ toplama suçlarını aktarıyorum. Böyle anlatınca birçok sürücü hem duygusal hem de mantıksal olarak gerçeği daha iyi kavrıyor. Eskiden “Çin’de her şey yolunda, oradakiler mutlu yaşıyor” diye düşünenler, medyanın nasıl yalan haber ürettiğini veya ÇKP’nin propagandalarıyla gerçeği çarpıttığını anlıyor. Bazıları “Ama etrafımdaki Çinli arkadaşlarım hep ‘Çin iyi’ diyorlar.” gibi sorularla cevap veriyor. Ben de ÇKP’nin medya manipülasyonundan, Çin ile Çin Komünist Partisi’nin aynı şey olmadığından ve vatanseverliğin partiyi sevmekle karıştırılmaması gerektiğinden bahsediyorum: “Madem Çin çok iyi, öyleyse niye Çinliler akın akın Singapur’a göç ediyor? Öyleyse orada kalsalardı.”
Okurken çok uzun gibi görünebilir, ancak ben genellikle 10-15 dakikada tüm konuları aktarmaya çalışıyorum, arada sürücülerin sorularını yanıtlıyorum, yüz ifadelerini izliyorum. Kendi düşünceme göre, Singapurluların çoğunun çevresinde Çinli arkadaşları var. Bu Çinlilerin bir kısmı ÇKP yalanlarıyla kandırıldığı için onlara da aynı yalanları aktarıyor. Singapurlular gerçeğe dair ufak bir kısım duysalar bile, bazen net bir mantıksal çerçeveye sahip olmadıkları için medyanın veya çevredeki arkadaşlarının sözlerine yeniden kanabilirler. Ama eğer insanlara olayın hem mantıksal hem de gerçek boyutuyla “bütününü” anlatırsanız, onların iyi yönünü uyandırmış olursunuz ve bu içsel anlayış sabitlenir, kolayca değişmez. Birçok sürücü, ayrılırken defalarca teşekkür ediyor; o yüzlerde kurtarıldıkları zamanki sevinci görüyorum. Kimisi bu sayede yaşamı, değerlerini yeniden sorgulamaya başlıyor. “Şimdiye kadar hiç duymadığım bilgileri benimle paylaştın, teşekkür ederim.” diyen çok oluyor. Hatta bir polis memuru, “Eskiden Falun Gong hakkında duyduklarım çok olumsuz şeylerdi. Şimdi gerçekleri anladım.” diye mutlu bir şekilde ayrıldı. Bir kamu görevlisi ise “Nasıl egzersiz yapabilirim?” diyerek Dafa’yı çevrimiçi ücretsiz öğrenme imkanlarıyla ilgilenmeye başladı.
Yerli Halkı Hızla Kurtarmak
Bazen tartışmacı yapıya sahip sürücüler denk geliyor, özellikle Çin kökenli olan yaşça büyük kişilerde bu durum oluyor. Eskiden böyle durumlarda kalbim hoplar ve mücadeleci bir ruhla yaklaşırdım. Düşüncem “Şimdi sorularına cevap vereceğim, onlarla tartışacağım, beni haksız çıkaramazlar.” şeklinde olurdu. Sonuçta konuşma tartışmaya dönüşürdü. Ama sonra fark ettim ki bu hal, bende hala “mücadele” ve “kendini gösterme” takıntısı olduğunu gösteriyordu. Gerçeği anlatırken “Merhamet, Cennet'i ve Dünya'yı ahenkli hale getirip, baharı müjdeleyebilir” (Fa Kozmosu Düzeltir, Hong Yin II) Fa ilkesini hatırlamalıyız. Burası kendimizi ispat edeceğimiz bir arena değil; biz, insanları kurtarmak için gerçeği dile getiriyoruz.
Şimdi, bir sürücü itiraz ya da soru yönelttiğinde, gülümseyerek sakince sözünü bitirmesini bekliyorum. İçimdeki duygu dalgalanmalarını kontrol ederek, huzurla dinliyorum, zihnimden bilgece cevaplar geçiyor. Karşıdakinin düğümünü nasıl çözeceğimi, o anda hissedebiliyorum. Birçok yaşça büyük Çinli, yıllarca okuduğu gazetelerin veya ana akım medyasının etkisinde kalıyor. Örneğin “Çin’i karalamak isteyenler var, ama ben Çin’i çok beğeniyorum. Yakında buradaki evimi satıp orada emekli olacağım” diyen bir sürücüye, “Peki” diyorum, “sence son yıllarda Singapur’a kaçan Çinli sayısı fazla mı?” Cevap genelde “Evet, fazlalaştı.” oluyor. “Ama sen diyorsun ki ‘Ben evimi satıp Çin’e yerleşeceğim.’ Şimdi şöyle düşünelim: Madem Çin bu kadar iyi, o zaman hepsi akıllarını mı kaçırdı ki ‘kötü’ sandıkları Singapur’a akın ediyorlar? Yoksa onlar, senin bilmediğin bir şey biliyor olabilirler mi? Yani onlar, senin bilmediğin çok kritik şeyleri biliyor olabilirler. Hakikati öğrenmeden sakın evini satma, medyanın başka açılarını da incele, farklı kaynaklardan da dinle.” dediğimde o kişi genellikle ikna oluyor. “Vay canına! Haklısın, yoksa ben kandırılacaktım.” diyerek kabul ediyor.
Bazı sürücülerse gerçeği zaten iyi biliyor. Örneğin Çin’den gelen benden büyük bir beyefendiyle karşılaştım. Arabaya bindim, biraz sohbet edince öfkeyle ÇKP’ye veryansın etmeye başladı. Ben Falun Gong zulmünü ve canlı organ toplama konusunu anlatınca o da bana kısa süre önce Singapurlu bir yaşlı yolcu taşıdığını; o yolcunun Çin, Tianjin’de organ nakli ameliyatı olup yeni döndüğünü söyledi. O yaşlı kişiye hastanedekiler, “Her an gelebilirsin, yeterince organ var, istediğin zaman nakil yaparız.” demişler. Ameliyat başarılı geçmiş, bu yaşlı adam da sevine sevine Singapur’a dönüp o Çinli sürücüye anlatmış. O sürücü de o anda orada dönen karanlık işlerin farkında olduğunu söyledi. Ayrıca, ÇKP’nin ilk kez Falun Gong’u karalamaya başladığı dönemde televizyon kanallarında “belli bir merkezde” yalan programlar hazırlandığını; bu hazırlıkları yapan insanların kendi tanıdığı kimseler olduğunu anlattı. Kendisine “iyilik ve kötülüğün karşılık görmesi, evrensel bir kuraldır” ilkesini ve “Üç Çekilmenin” (ÇKP, Komünist Gençlik Kolu, Genç Öncüler üyeliklerini iptal etmenin) önemini açıkladım, hemen kabul edip ayrıldığını belirtti. Ben bu duruma hem sevindim hem de omuzlarımdaki sorumluluğu hissettim. Çünkü asıl amacımız Falun Dafa’nın güzelliğini insanlara iletmek; Çin’deki zulmü de Singapurlulara çabucak anlatmazsak onlar da yanıltılarak bu suçlara ortak edilmiş oluyorlar. Yapmam gereken şey, elimden geleni daha hızlı ve daha sağlam şekilde yapmak. Singapur’da yaşıyorsak, buradaki insanları kurtarmalıyız.
Zorluğa Rağmen İlerlemek
Benim gerçeği anlatmada karşılaştığım bir engel vardı. Tek bir kişiye anlatırken sıkıntı çekmeden, rahatça konuşuyordum. Fakat karşımda birden çok kişi olduğu zaman içimde hafif bir rahatsızlık oluşuyordu; “Hepsine birden anlatmaya nasıl başlayacağım?” diye düşünüyordum. Ben internet tabanlı araçlarda konuşmaya iyice alıştığım anda, fark ettim ki arabadaki sürücüye ek olarak başka insanlar da araca binmeye başladılar. Örneğin sürücünün ailesi de arabada oluyordu, ya da aniden arkadaşı da arabaya katılıyordu, sürücü “Gel seni de bırakayım” diyordu. Üstelik kimin, nerede ineceğini kestiremiyordum. Yani kısa sürede anlatmazsam, içlerinden biri yolda inip gidiyordu. Önceleri bunu birkaç kez yaşayınca tesadüf olduğunu sandım, ama sonra bunun Shifu’nun bir ayarlaması olduğunu anladım.
Shifu, Zhuan Falun, Altıncı Ders’te şöyle diyor:
“Örneğin, Changchun'daki dersimde, mükemmel doğuş kalitesine sahip olan bir kişi vardı ve çok da umut vericiydi. Birden ilgimi çekti ve zorluklarını arttırdım, böylece karmasını ödemesi hızlanacak ve Gong Kilidi Açılacaktı -planım buydu.”(Zhuan Falun, Altıncı Ders)
Ben de düşündüm ki: “Shifu belki benim takside anlatma yolumun iyi gittiğini görüp daha kısa zamanda daha fazla insanı kurtarmamı istiyor. Dolayısıyla zorluğu biraz artırarak aynı anda birden çok kişiye anlatmamı sağlıyor.” Yoksa kısa kısa bir kişiye anlatınca bu, çok yavaş oluyor. Birden fazla kişiye anlatmak verimi yükseltir; belki de Shifu beni hızla geliştiriyor.
Bu gerçeği kabul edip rahatladıktan sonra, kendi “sohbete giriş” cümlelerimi kalabalık ortama uyarladım. Arabada bir kişi yerine 2-3 kişi varsa, onlar da birbirlerini tanımıyor olabilirler. İnsanların dikkatini nasıl çekeceğimi, “garip” duruma düşmeden konuyu nasıl açacağımı, neler hakkında konuşarak ilgi uyandırabileceğimi gözden geçirdim. Örneğin Singapurluların ortak dertlerinden, geçim masraflarından, şu an gündemde olan konulardan bahsederek giriş yapıyorum. Anahtar nokta, araca ek olarak binen yabancılar da olsa, samimi bir selam verip “Merhaba, aynı aracı paylaşıyoruz, tanıştığımıza memnun oldum” demekti. Genelde insanlar kibar oldukları için karşılık veriyorlardı.
Batı toplumunda ve Singapur’da da insanlar mahremiyetlerine önem verirler, rahatsız edilmek istemezler. Başta ben de “Sürekli ‘yüzsüzce’ konuşmaya başlasam, uygun olur mu?” diye tereddüt ettim. Fakat Shifu’nun şu sözleri aklıma geldi:
“Başarmanız gereken şeyler, gerçekleri açıklamak ve canlıları kurtarmaktır. Sizin başarmanız gereken başka bir şey yoktur. Bu dünyada başarmanız gereken başka hiçbir şey yoktur.” (2015 New York Fa Konferansında Fa'nın Öğretilmesi)
Dünyada karşılaştığımız insanlar, belki de Dafa uygulayıcıları gerçeği onlara aktarsın diye sonsuz zaman içinde bizi beklemişlerdi. Benim “mahcubiyet” hissetmem veya dünyevi görgü kuralları, bu kutsal görevi bırakmama sebep olamazdı. Görevim; bu gerçeği, insanların kabul edebileceği şekilde sunmaktı, ama hiçbir şey yapmadan vazgeçmek doğru değildi.
Bir defasında benimle aynı araca binen genç bir kız vardı, kulaklığını takmış, müzik dinliyordu, telefonuna bakıp kıkırdıyordu. Araç epey yol aldı, “Belki o hemen iner, şimdilik konuşmayayım, sürücüyle konuşurum.” dedim içimden. Ama kalbimde “tık” diye bir his uyandı: “Bu düşünce bana mı ait?” Bir Dafa uygulayıcısında “Nasıl olsa o dinlemez” düşüncesi olmaz. Tam o sırada kız kulaklığı çıkardı. Hemen “Ben Çinliyim, sana Çin’de olan bir şeyi anlatmak istiyorum” diyerek lafa girdim. Kız çok ilgili çıktı, birkaç soru sordu. Sadece birkaç dakikada kendisine temel gerçeği aktarabildim ve inerken memnuniyetle teşekkür etti. Sonra sürücüye döndüm, “Ona anlattıklarını ben de kenardan dinliyordum. Dünyada böyle korkunç şeylerin olması ne kadar feci” diyerek hayretini belirtti.
Bazen de işim çok yoğun oluyor, gün içinde zaten çok konuşmuş oluyorum, arabaya binince gözlerimi kapatıp dinlenmek istiyorum. “Bugünlük yeter, gerçeği anlatmayayım” deyip iç sesimle rahatlamaya çalışıyorum. Ama o an tekrar sorumluluğumu hatırlıyorum, “Yoruldum” diyip susarsam, o günkü misyonumu yerine getirmemiş olurum. Rahatlama ve tembellik duygumu aşıyorum. Bazı sürücüler de hiç konuşmak istemiyor. Ne desem çok kısa cevaplar veriyor, sohbet etmek istemiyor. İşte o zaman içimden doğru düşünceler yolluyorum: “Ben bir Tanrısal elçiyim, Shifu bizleri insanları kurtarmak için gönderdi. Karanlık güçler ve kötü faktörler onlara ‘dinleme’ diye vesvese veriyorsa, ben bunu bozuyorum. Bugün seni kurtaracağım.” Mesela bir seferinde doğru düşünceler gönderdiğimde bir adam birden fikrini değiştirdi, çok ilgilenerek sorular sormaya başladı, “Bu dünyada böyle şeyler varmış demek, çok şaşırtıcı!” dedi. Böyle örnekler çok oldu. Yorgunluk hissim veya karşımdakinin ilgisizliği birer “yanıltıcı görüntüydü”. Bu tip yanılsamalar karşısında doğru düşüncem güçlü olduğunda bir anda yok oluyorlardı.
Sonsuz Minnettar Olmak ve Shifu’nun Engin Merhameti
Arada Çinli yolcularla karşılaştığım da oluyordu, çoğu gerçeği kabul ediyor ve “Üç Çekilmeyi” (Komünist Parti, Gençlik Kolu, Genç Öncüler’den ayrılmayı) yapıyor. Geçenlerde sabah medyayla ilgili bir aktiviteye gitmem gerekiyordu. Araç çağırırken birden içimden “Son zamanlarda pek Çinliyle karşılaşmadım Shifu” diye bir düşünce belirdi ama çok da üzerinde durmadım. Araca binince şoförün Çin kökenli olduğunu öğrendim, Singapur’a 20 yıldan fazla zaman önce gelmiş, hemen gerçeği kabul edip üç çekilmeyi yaptı. İçimden “Shifu, dileğimi duymuşsunuz” diyerek minnettarlık duydum.
Bu yıllarda, internetten çağırdığım taksilerde pek çok mucizevi olay yaşadım, anlatmakla bitiremem. Araç, benim kendi uygulama yolumu ve Fa’da gelişimimi görebildiğim küçük bir ayna gibi oldu. Günlük hayatta gerçeği anlatmanın sadece belirli bir “proje” biçimi yok; “Geçip giderken” bile, insanlara merhametle yaklaşma durumu var. Her an, “Ağzını açacak mısın yoksa susacak mısın?” sınavıyla karşılaşıyoruz. Bu süreçte en önemlisi, uygulamadaki temel görevlerimizi yerine getirmek — yani üç işi düzenli yapmak, Fa’yı iyi çalışmak ve sürekli kendimizi düzeltmektir. Bazen bakınca dışarıdan büyük bir değişiklik yok gibi geliyor, “gürültülü” bir gelişim gibi görünmüyor, ama Fa’yı sürekli çalışıp sabırla devam ettikçe, her adımın Shifu’nun merhametli planı dahilinde olduğunu daha net hissediyorum. İyi yapamadığımda Shifu beni azarlamıyor, sadece beni yüreklendiriyor. İyi yaptığımda, Shifu işlerimi daha da kolaylaştırıyor, daha fazla insanı kurtarmama yardım ediyor. Ne kadar çok istersem, o kadar çok yapabiliyorum. Shifu, biz uygulayıcıların çekemeyeceği kadar büyük zorlukları üstlenip bize en iyi olanı veriyor.
Bu sayısız fırsat içerisinde, asıl belirleyici olan benim kişisel uygulama seviyem, yani o anda doğru düşünceleri mi yoksa insani bir kalbi mi seçeceğim. Diğer boyutları görememe rağmen, Dafa’nın muhteşem gücünü, Shifu’nun büyük merhametini gerçekten hissedebiliyorum.
Shifu’nun dediği gibi:
“Cesaretiniz varsa istediğiniz spiritüel (tanrısal) yüksekliğe ulaşmayı başarabilirsiniz!” (2019 New York Fa Konferasında Fa'nın Öğretilmesi)
Uygulamada zorluklar veya sağlık görünümündeki yanıltıcı acılar veya gerçeği anlatma fırsatları karşıma çıktığında, bazen kendime “Cesaretin var mı?” diye sorarım. Kendimi aşamadığım zamanlar oldu ama düşe kalka, Fa’yı okuyup gayretli uygulayıcı arkadaşlardan ilham aldıkça, doğru düşüncelerim gitgide güçlendi. “Uygulama aslında nedir, nasıl yükseleceğim?” sorularını daha iyi anlıyorum. Elbette hala daha öğreneceğim ve aşmam gereken çok şey, kurtarılması gereken de çok insan var. Ama ben kararlıyım: Zamanı bekleyerek değil, onu değerlendirerek geçirecek, bana düşen sorumluluğu yerine getireceğim; zamanı takıntı yapmadan, kendimi ve insani kalıplarımı cesaretle aşmaya devam edeceğim. Shifu’yla birlikte eve dönmek için daha fazla canlıyı kurtaracağım.
Teşekkürler Shifu! Teşekkürler tüm uygulayıcı arkadaşlar!
(2024 yılı Aralık ayında Singapur’da düzenlenen Falun Dafa Uygulama Deneyimi Paylaşım Konferansı’nda sunulmuştur.)
Telif Hakkı © 2025 Minghui.org'a aittir. Her hakkı saklıdır.