(Minghui.org) Hızla ek binanın basamaklarından yukarı sıçradım ve asıl binaya doğru koştum. Çatıya çıktım, oradan yan taraftaki terk edilmiş depoya atladım… sonra tek katlı iki evin ve iki duvarın üzerinden atlayarak başarılı bir şekilde kaçtım. O sırada 70 yaşın üzerindeydim. Evlerin üzerine tırmanırken, çatıların üzerinden geçerken ve engelleri aşarken içimde güçlü bir enerji desteği hissettim. Shifu’nun beni tehlikeden koruduğunu biliyordum.
Memurlar duvarın üzerinden atlayıp avluya girdiler—sanki orada saklandığımı düşünüyorlardı. Her yeri aradılar ama beni bulamadılar. Birbirlerine baktılar ve neler olduğunu anlayamadılar. İçlerinden biri, “Bu yaşlı kadın uçtu mu, yoksa yer yarıldı da içine mi girdi? dedi.
— Makaleden alıntı
* * * * *
Fa-düzeltmesi sona yaklaşmış durumda ve her bir uygulayıcı kendi kadim yeminlerini yerine getiriyor. Bu makaleyi, Shifu’ya ve uygulayıcı arkadaşlara uygulama sürecimdeki ilerlememi bildirmek için yazıyorum.
1. Fa’yı Kazanmak ve Mucizelere Tanık Olmak
Sayısız çağ boyunca bekleyip bir hayattan diğerine reenkarnasyon geçirdikten sonra, nihayet 13 Mart 1996’da Falun Dafa’nın öğretilerini öğrenmeye başladım. O gün hava ışıl ışıldı.
Çalışma hayatımın ilk yıllarından emekliliğime kadar 1958’deki “Büyük İleri Atılım” dönemini ve 1960’taki doğal afetleri yaşadım. Hem yaşlı ebeveynlerime hem de küçük çocuklarıma bakmak zorundaydım ve çoğu zaman aç kalırdık. Buna ek olarak işyerim beni üretim hattına verdi ve eski makinelerle ürün yapmak zorundaydım. Günde iki vardiyada toplam 12 saat çalışıyordum. Makine bozulursa, tamir edilene kadar beklemek zorunda olduğum için bazen 16 saat çalıştığım oluyordu. Yüksek tansiyon, kalp hastalığı, anksiyete, ağrılı sinüzit, artrit ve mide sarkması geliştirdim. Kemikten farksız bir hâle gelmiştim ve her yıl birçok kez hastaneye kaldırılıyordum. Hayatta kalmak için mücadele ediyordum.
Mart 1996’da bir sabah eşim benimle yürümemi istedi. Ona tutunarak yavaşça bir meydana doğru yürüdüm. Hoş bir müzik duyduk ve sesin geldiği yöne doğru gidince, uygulayıcıların müziğin komutlarını takip ederek düzenli bir şekilde egzersiz yaptığını gördük. Onların arkasında durduk ve hareketlerini taklit ettik. Neredeyse anında bedenimden sıcak bir akım geçtiğini hissettim; yıllardır beni zincir gibi bağlayan bir şey sanki bedenimden sökülüp gitmişti. Egzersizleri bitirince eşime, “Bu egzersiz harika! Yarın yine gelelim.” dedim.
Ertesi gün meydana erken gittik ve bir uygulayıcı hareketleri bize adım adım öğretti. Egzersizleri öğrenince içim sevinçle doldu ve Shifu Li Hongzhi’ye duyduğum saygı tarif edilemezdi. Zhuan Falun’un iki kopyasını aldım ve Shifu’nun bir portresini satın aldım. Her gün, ne zaman fırsat bulsam Fa çalıştım ve egzersiz yaptım.
Bir gün beşinci egzersizi yaparken, dingin hâle geçer geçmez beyaz bir bulutun bedenime doğru süzülerek girdiğini açıkça hissettim. Sonra kalbimin öyle hızlı attığını duydum ki sanki göğsümden fırlayacak gibiydi, ama hiçbir acı ya da rahatsızlık yoktu. Ardından o beyaz bulutun bedenimden tekrar süzülüp çıktığını hissettim. Eşim, bedenin küçük bir evren gibi olduğunu ve o beyaz bulutun başka bir boyutta Shifu’nun Fashen’inin bedenimi temizliyor olabileceğini söyledi.
Bir başka sefer, ilk dört egzersizi bitirip yatağa uzandıktan sonra yine beyaz bir bulutun bedenime süzüldüğünü hissettim. Kıpırdayamıyordum; sadece bacaklarımı sağa sola hareket ettirebiliyor ve parmaklarımı oynatabiliyordum. Bu büyüleyici anı yaşarken beyaz bulut yeniden uzaklaştı. Eşime, “Shifu yine bedenimi temizledi. Bu defa beynimi temizledi. Şimdi çok rahat yürüyebiliyorum—sanki biri beni arkadan itiyor gibi.” dedim. Eşim de bana kendi mucizevi deneyimini anlattı: “Zhuan Falun’u okurken her karakterin üzerinde küçük insanlar görüyorum. Kimileri açık yeşil, kimileri açık kırmızı, kimileri açık mavi, kimileri de açık sarı.” Eşim, “İnanılmaz! Gerçekten inanılmaz!” diye haykırdı. İkimiz de heyecan ve sevinçten adeta coşmuştuk. Shifu’ya karşı büyük bir minnet ve derin bir saygı duyuyorduk.
Her hafta sonu yüzlerce uygulayıcıyla birlikte egzersiz yapmak için meydana gidiyorduk. Ön taraftaki hoparlör egzersiz için hazırlanmamızı söylüyordu. Ben hazırlandıktan sonra başımı kaldırdım ve Shifu’nun Fashen’ini, yerde onlarca metre yüksekte, görkemli bir şekilde bağdaş kurmuş otururken gördüm. Shifu’ya baktım ve bana gülümsedi, başıyla onayladı. Sevinçle dolup taştım; boğazım düğümlendi ve mutluluk gözyaşları yüzümden aktı. Gözyaşlarımı silip tekrar yukarı baktım; Shifu yine başıyla bana işaret etti. “Shifu! Shifu!” diye seslendim, o da bir kez daha başıyla karşılık verdi.
Tam o anda hoparlör egzersiz müziğini çalmaya başladı ve hepimiz egzersizlere başladık. Gözlerimi kapattığımda Shifu’nun Fashen’inin havada oturduğunu ve bizi izlediğini gördüm. Shifu’nun bir cümlesini hatırladım: “Shifu'nun elbette ki onları sessizce koruyan Fa Bedenleri (Fashen) vardır.” (Daha İleri Yükselmeler İçin Esaslar I, Shifu'dan Öğrenci Olma İzni Almanın Peşinde Olmak)
Shifu’nun engin merhametini hissederken gözlerim yeniden heyecanla doldu. O anda bütün bedenimde bir genişleme duygusu hissettim; sanki varlığım büyüyor, güçleniyor ve bu boyut dar gelmeye başlıyordu. Başımı öne eğmek zorunda kaldım. Egzersizleri yaparken ellerim, Shifu’nun bedenime yerleştirdiği mekanizmalara göre kendiliğinden hareket ediyordu. Egzersizler sona erdiğinde Shifu’nun Fashen’inin sessizce uzaklaştığını hissettim. Bu, Falun Dafa’nın mucizesini ve kudretini bizzat deneyimlediğim andı.
2. 25 Nisan’daki Barışçıl Protesto ve 20 Temmuz Sonrası Başvuru
11 Nisan 1999’da Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) Siyasi ve Hukuki İşler Komisyonu sekreteri olan He Zuoxiu, Tianjin Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından yayımlanan ulusal bir dergide Falun Gong’u (Falun Dafa) karalayan bir makale yayımladı. Uygulayıcılar kendisiyle görüşmek için Tianjin’e gitti ve kırktan fazla uygulayıcı tutuklandı. Yetkililer geriye kalanlara, sorunun ancak Pekin’e giderlerse çözülebileceğini söyledi. 25 Nisan’da ülkenin dört bir yanından Falun Gong uygulayıcıları tutuklamalara itiraz etmek için Pekin’deki Ulusal Dilekçe Bürosu’na gitti. Birçok kişi büro önünde sessizce bekledi. Sessizce durdular; polis düzeni sağlamak zorunda bile kalmadı. Dönemin başbakanı birkaç uygulayıcıyla görüştü ve Tianjin Emniyet Müdürlüğü’ne tutuklanan uygulayıcıları serbest bırakma talimatı verdi. O akşam uygulayıcılar sessizce ayrıldılar; geride tek bir çöp bile bırakmadılar.
25 Nisan başvurusu, uluslararası toplum tarafından Çin’in yakın tarihinde görülmüş en barışçıl ve en akılcı dilekçe eylemi olarak övüldü. Ancak dönemin Çin lideri Jiang Zemin bu olayı “Zhongnanhai’ye (merkez hükümete) saldırı” olarak nitelendirerek 20 Temmuz’da Falun Gong’a karşı kapsamlı bir zulüm başlattı. O andan itibaren polis ve yetkililer, ülke genelindeki egzersiz alanlarında uygulayıcıları izlemeye ve sorgulamaya başladı; hatta bazıları onları evlerine kadar takip etti.
25 Nisan 1999’dan önce şehrimde onlarca egzersiz alanı vardı. Şehir içinde ve dışında egzersiz müziği her yerde duyulurdu. Sonra 20 Temmuz 1999 geldi. Televizyon, radyo ve diğer medya kuruluşları dahil ÇKP’nin tüm propaganda organları gece gündüz Falun Gong hakkında yalanlar yayıp halkı yanıltıyordu. Zulüm o kadar yoğundu ki, büyük ulaşım merkezlerinde ve istasyonlarda yolcular sıkı denetimden geçiriliyordu.
22 Temmuz 1999’da eşimle birlikte başvuruda bulunmak için eyalet başkentine gittik. Yolun yarısında otobüs polis tarafından durduruldu; herkesin sorgu için aşağı inmesi emredildi. Eşime, “Niyetleri kötü, aşağı inmeyelim.” dedim. Tam o anda bir ses duydum: “Siz ikiniz rahat olun ve yerinizde oturun.”
Hiç kimse bizi otobüsten inmemiz için zorlamadı. Daha sonra fark ettim ki Shifu bizi görünmez kılan bir koruma kalkanıyla örtmüş, görüş alanlarından uzak tutmuştu. Camı açıp baktığımda polislerin Shifu’nun portresini yere serdiğini ve otobüse binmek isteyen yolculara, ancak portreye basıp ona küfür ederlerse binebileceklerini söylediğini gördüm. Yaklaşık on kişi bunu reddettiği için otobüse binmedi.
Eşimle birlikte eyalet hükümet binasına vardık. Girişin iki tarafında silahlı polisler nöbet tutuyor ve içeri girmemize izin vermiyordu. Eşim polis memuruna Falun Gong’un ne olduğunu anlattı. Polis, “Hemen buradan ayrılın. Benim önümden bir adım bile atarsanız tutuklanırsınız. Emirleri uyguluyoruz.” dedi. Eyalet hükümet yerleşkesinin en yüksek noktasındaki üç hoparlör, Sivil İşler Bakanlığı’nın Falun Dafa’nın yasaklandığını duyuran bildirisini tekrar tekrar yayınlıyordu. Çok sayıda silahlı polis, kalkanlarıyla koşarak gelip uygulayıcıları dağıtmaya başladı. Polis sirenleri çalıyor, ortamı dehşet verici bir hâle getiriyordu. O gün eşimle birlikte evimize döndük.
Eyalet başkentindeki başvurumuz sonuçsuz kalınca, yerel polis ve yetkililer bizi yakından izlemeye başladı. Eşime, “Sen evde kal, ben Pekin’e gideceğim—uygulayıcılar arasında senin sözün benden daha çok geçiyor ve polis seni evde görünce daha rahat eder.” dedim. O da kabul etti.
17 Ekim 1999’da birkaç uygulayıcı arkadaşımla birlikte Pekin’e trenle gittik. Pekin’deki Ulusal Dilekçe Bürosu’na vardığımızda nöbetçi personelin polislerle değiştirildiğini gördük. Hangi eyaletten geldiğimizi sordular ve, “Arabaya binin, sizi bu meseleyi çözebilecek bir yere götüreceğiz.” dediler. Bizi eyaletimizin Pekin’deki irtibat ofisine götürdüler ve yerel polisimiz bizi oradan alıp geri götürerek iki haftalığına gözaltı merkezine kapattı.
İrtibat ofisinde çalışanlardan biri şöyle dedi: “Neden Pekin’e geldiniz? Bunca para ve zaman harcayıp acı çekmek için mi? Sizin Shifu’nuz kitap satarak para kazandı, sonra da hayatını rahatça yaşamak için yurtdışına gitti; sizi burada böyle bıraktı.” Ben de şöyle dedim: “Shifu’m uygulamayı yaymak ve daha fazla insanın xiulian uygulamasına yardımcı olmak için davet üzerine yurtdışına gitti. Eğer zengin olmak isteseydi, kitap satmasına bile gerek yoktu; herkesten sadece bir yuan istese, yüz milyondan fazla uygulayıcıyla bir anda çok zengin olurdu. Benden hiçbir para almadı; sadece zihnimi geliştirmemi ve daha iyi bir insan olmamı öğretiyor.”
3. Fa’yı Doğrulamak
Başka İnsanları Kurtarmak
1 Ekim 2000’de tekrar Pekin’e başvurmaya gittim. Bu kez on dört kişiydik. Birbirimize daha iyi destek olabilmek için ikişerli gruplar hâlinde kaldık. Tiananmen Meydanı’nın güneybatı köşesine geldiğimizde, güneydoğu köşesinden ellerinde elektrikli coplarla gelen yüzü aşkın polis memuru gördük.
Adımlarımızı hızlandırıp Tiananmen Meydanı’na koştuk; ülkenin dört bir yanından gelen binlerce uygulayıcı zaten oradaydı. Silahlı polis, sivil polis ve üniformalı polisler de vardı. Meydan iyilikle kötülüğün çarpıştığı bir savaşa dönüşmüştü. Uygulayıcıların arasına katıldık ve şu sloganları haykırdık: “Falun Dafa iyi, Falun Dafa doğru, xiulian ortamımızı geri verin, Shifu Li Hongzhi’nin itibarını geri verin!”
Polis uygulayıcıları elektrikli coplarla dövüyor, şok veriyordu. Bazı uygulayıcıların yüzleri morarıp şişti, gözleri göremez hâle geldiği için kaçamadılar. Kalabalığı yararak polise doğru ilerledim ve onlara şiddeti durdurmalarını söyleyerek bağırdım. Cümlemi bitiremeden içlerinden biri yüzüme yumruk attı, görüşüm karardı. Elektrikli copların ve yumrukların başıma ve sırtıma acımasızca indiğini hissediyordum.
Artık dayanamayacak gibi olduğum bir anda, genç bir uygulayıcı kolumdan tuttu ve, “Ayakta kal, sakın düşme, yoksa çiğnenip ölürsün!” dedi. Kendisi sloganları haykırmaya devam ediyordu. Polis daha da şiddetli vurmaya başladı. Bir süre bilincimi kaybettim; ruhum bedenimden ayrıldı ve havada süzüldü. Tiananmen Meydanı’na yukarıdan baktım; insan seli vardı. Uygulayıcılar dalgalar hâlinde ileri atılıyor, slogan atmayı durdurmuyordu. Sesleri kulakları sağır edecek kadar güçlüydü ve gökyüzüne yükseliyordu. Polis gözaltı hızını artırdı. Uygulayıcılar birbirlerine sıkıca tutunuyor, polisin insanları tek tek almasını engelliyordu. İyilik ile kötülük arasındaki bu savaş gerçekten görkemliydi ve tarif edilemezdi.
Genç uygulayıcı tüm bu süre boyunca kolumu sıkıca tutuyordu; polisler onu coplarla acımasızca dövüyordu. Çektiği acıyı görünce ruhum bedenime geri döndü ve sloganları tekrar haykırmaya başladım.
Polis bizi yakındaki bir avluya götürdü; avlu dilekçe vermek için gelenlerle doluydu. Herkes dimdik ayakta duruyor, yüksek sesle slogan atıyordu. Bir memur beni araçtan indirirken, başka bir memurun ona fısıldadığını duydum: “Avlunun resmini çeken biri var.” Memur hemen dışarı koştu. Ben de yanımdaki uygulayıcıya hızla haber verdim: “Polis fotoğraf çeken kişinin peşine düşüyor.” Uygulayıcı yüksek sesle fotoğraf çeken kişiye bağırdı: “Polis sana doğru geliyor, koş!” Fotoğraf çeken kişi polis ulaşamadan ortadan kayboldu.
Polisler neden fotoğraf çekilmesinden korkuyor? Çünkü yaptıkları karanlık şeyler gün yüzüne çıkamazdı. İnsanların gerçeği bilmesinden korkuyorlardı.
Avluya büyük bir otobüs geldi ve kısa sürede uygulayıcılarla doldu. Bizi çevredeki gözaltı merkezlerine ve hapishanelere götürdüler. Her vardığımız yerde “dolu” tabelası vardı. Sabah 11.00’den akşam 18.00’e kadar birçok yere götürüldük ama hepsi doluydu, bu yüzden otobüs tekrar Pekin’e döndü. Genç uygulayıcıyla ben Xicheng Bölgesi Gözaltı Merkezi’ne kapatıldık.
Başka İnsanlara Yardım Etmekten Mutluluk Duymak
Gözaltı merkezinde, Pekin’de yaşayan uygulayıcı Zhang bana bazı hikâyeler anlattı. Pekin’de yaşlı bir çift, oğulları, gelinleri ve torunlarından oluşan beş kişilik bir aile vardı—hepsi Falun Gong uyguluyordu. Bir akşam yaşlı çift gerçeği açıklamaya çıkmıştı ve Pekin’e başvurmaya gelen şehir dışındaki uygulayıcıların kaldırımda ya da menfezlerde yattığını gördüler. Bu manzara onları çok üzdü. Ertesi gün oğullarını ve gelinlerini arayıp şehir dışından gelen uygulayıcılara yardım etmek için dairelerinden birini satmayı görüştüler. Gelin kendi istekleriyle yeni dairelerini satabileceklerini söyledi, çünkü en değerlisi oydu. Yaşlı çift satıştan elde edilen paranın bir kısmını aldı ve uygulayıcıları bulmak için oraya buraya giderek onlara yiyecek ve kalacak yer sağladı.
Bir başka hikâye, başka bir eyaletten gelen kadın bir uygulayıcıyla ilgiliydi; kocası Pekin’de çalışıyordu. Kadın eşini ziyarete geldiğinde şehir dışından gelen uygulayıcıların bayat ekmek yiyip musluk suyu içtiğini gördü. Bunun üzerine işinden istifa edip Pekin’de bir restoran açtı. Gündüzleri uygulayıcılara ücretsiz sıcak çorba ve ekmek veriyordu. Akşam olunca masaları ve sıraları kenara çekerek uygulayıcıların dinlenebilmesi için yer açıyordu. Kaldığı odanın, polisin 200’den fazla uygulayıcıyı tuttuğu konferans salonunun yanında olduğunu öğrendiğinde ise hemen onlara şişe su ve yiyecek götürdü.
Zhang bana ayrıca yedi kez gözaltına alındığını anlattı. On beş gün tutuluyor, ardından şehir dışından gelen uygulayıcıların oraya konmaması için başka bir uygulayıcı onun yerine içeri alınıyordu. Gözaltı merkezindeki görevliler sahte metinler dağıtıyor ve Fa’yı baltalamak için uygulayıcı gibi davranan kişiler yerleştiriyordu. Pekin’deki uygulayıcılar şehir dışından gelenlerin kandırılmasını istemedikleri için sırayla gözaltına girmeyi kabul ediyorlardı.
Bu hikâyeleri dinledikten sonra çok duygulandım. O gece bir rüya gördüm: Shifu gökten indi ve önümde durdu. Shifu bana, “Buda nedir?” diye sordu. “Evrenin koruyucusu.” diye yanıtladım. Shifu başını salladı ve bana katlanmış bir sınav kâğıdı uzattı. Onu aldım ama açmaya fırsat bulamadan uyandım.
Birkaç gün sonra polis beni ve diğer uygulayıcıyı yaşadığımız bölgedeki gözaltı merkezine geri götürdü. Bir yıl zorunlu çalışma cezası aldım ama çalışma kampı, sağlık muayenesinden geçemediğim için beni kabul etmedi. Beni eve göndermek yerine, inancımdan vazgeçmeyi reddettiğim için polis beni gözaltı merkezinde tutmaya devam etti.
Falun Dafa’ya Sarsılmaz İnanç
Gözaltı merkezindeyken Pekin’de duyduğum hikâyeleri yereldeki uygulayıcılara anlattım. Uygulayıcılardan biri gözyaşlarına boğuldu ve “Pekin’deki uygulayıcılar ne kadar iyi yapmış. Biz de serbest kalınca onların seviyesine ulaşmalıyız.” dedi.
Bir gün bir düzine kadarımız egzersiz yapıyorduk; bir gardiyan bunu müdüre bildirdi ve müdür çılgına döndü. Kışın en soğuk günleriydi, dışarıda su anında donuyordu. Müdür bize kalın montlarımızı ve ayakkabılarımızı çıkarmamızı, iç çamaşırlarımızla ve çıplak ayakla avluda durmamızı emretti. Üç saat boyunca ayakta durduk ve hiçbirimiz üşümedik—gardiyanlar şaşkına döndü. Hepimiz, acıyı bizim için merhametli Shifu’nun taşıdığını ve bizi koruduğunu anladık.
Gardiyanlar beni Falun Gong’dan vazgeçirmek için her yolu denediler. Bir gün müdür bana, “Oğlunun amiri hâlâ Falun Gong uygulayıp uygulamadığını araştırıyor; eğer uyguluyorsan oğlun terfi alamayacak.” dedi.
Onu umursamadım ve Falun Gong uygulamanın beni sağlıklı tuttuğunu, hiç hastalanmadığımı, hastaneye gitmediğimi ve iş arkadaşlarıma ya da aileme yük olmadığımı söyledim. Müdür ısrar ederek oğlumun kariyerini düşünmem gerektiğini söyledi. İçimden şöyle düşündüm: “ÇKP’nin başkanları ve sekreterleri, ÇKP’nin yozlaşmış işlerine yardım ediyor. Oğlumun o pozisyonlara terfi etmemesi daha iyi.” Kalbim Falun Dafa ile doluydu ve tüm hileleri boşa çıkıyordu.
Uygulayıcılara Elimden Gelenin En İyisini Yapmak
Pekin’deki gözaltı merkezinde duyduğum özverili hikâyeler beni derinden etkiledi ve bana ilham verdi. Kendi kendime, bir gün ben de tereddüt etmeden başkalarına özveriyle yardım etmek için öne çıkacağım, diye düşündüm.
Ocak 2003’te yerel gözaltı merkezinden serbest bırakıldım. Mart ayında, polisin birkaç büyük bilgi materyali üretim alanını yok ettiğini duydum. Uygulayıcılar artık Haftalık Minghui Dergisi okuyamaz hâle gelmişti.
Uygulayıcıların endişelendiğini görünce bir materyal üretim alanı kurmaya karar verdim. Uygulamayı iyi yapan genç bir kadın uygulayıcı tanıyordum; evi de oldukça uygun bir konumdaydı. Fikrimi onunla paylaştım. Şirketi iflas ettiği için parasının olmadığını söyledi. Ona, “Sen evini aç, finansmanı ben karşılarım.” dedim. Bir fotokopi makinesi ve gerekli diğer malzemeleri satın aldık. Bazı kaynaklar bulup çoğalttık ve bunları yerel uygulayıcılara ulaştırmaya başladık. Daha sonra ikinci bir fotokopi makinesi aldık. Güvenlik nedeniyle malzemeleri şehir dışından temin ediyorduk. Başka bir uygulayıcıyla birlikte 70.000 yuan bir araya getirip bir araç aldık ve materyalleri dağıtmak üzere ehliyeti olan bir uygulayıcıyla anlaştık.
2004 yılında, evimin tenha bir odasında bir materyal üretim alanı tasarlayıp kurdum. Bir uygulayıcı bana bilgisayar kullanmayı öğretti; böylece dışarı çıkıp materyal ödünç almama gerek kalmadı. Küçük üretim alanı zamanla gerekli tüm ekipmanlara sahip hâle geldi ve çeşitli üretim tekniklerinde ustalaştım. Artık Dafa kitapları, Haftalık Minghui, kitapçıklar, uğurluklar, kartlar, CD’ler ve oyma yeşim taşından uğurluklar üretebiliyorum. Ürettiğim materyallerin kalitesi olağanüstü, profesyonel standartlarla kıyaslanabilir düzeyde. Uygulayıcılar canlıları kurtarmak için nerede olurlarsa olsunlar neye ihtiyaç duyuyorlarsa tüm zorlukları aşarak işleri zamanında ve yüksek kalitede tamamladım. Bazen sabaha kadar çalıştığım oluyordu ama ertesi gün yine enerji dolu oluyordum.
Materyal üretimi sırasında mucizeler yaşandı. Shifu bana bilgelik verdi ve yalnızca ilkokul mezunu olan, 70’li yaşlarındaki bir kadın olarak bilgisayara ilişkin becerileri hızlıca öğrenip ustalaşmama imkân sağladı. Sıcak yaz günlerinde, havalandırması zayıf, serinletici hiçbir ekipmanın olmadığı boğucu bir odada çalışırken hiç bunalmıyordum; yüzümü hafif bir esinti okşuyordu. Bir gün 100 sayfa materyal basmayı planlamıştım; rastgele bir kâğıt destesi alıp fotokopi makinesine koydum. Baskıdan sonra saydığımda tam 100 sayfa vardı. Bu tür mucizeler sık sık yaşanıyordu. Shifu benim çalışma yüküyle dolup taştığımı görüp verimliliğimi artırmama yardım etti. Uzak bölgelerde yaşayan uygulayıcılara üretim alanı kurmalarında yardımcı oldum ve onlara maddi destek sağladım.
Bir uygulayıcının eşi, inancından vazgeçmediği için tutuklanmıştı. Uygulayıcı ve iki çocuğu evlerinde kalmaya korkmuş ve benden yardım istemişti. Onlara yardım etmem gerektiğini biliyordum. İki dönümlük çiftlik arazisi ve birkaç evi olan bir uygulayıcıyı hatırladım; uygulayıcıyı ve iki çocuğunu geçici olarak çiftlik evlerinden birine yerleştirdim. Dışarı çıkmamaları için ihtiyaç duyabilecekleri her şeyi onlar için hazırladım.
Bir uygulayıcı, polislerden kaçarken eşiyle birlikte koştuğu sırada bacağını kırmıştı. Çift bizim kasabaya geldi ve yerel bir uygulayıcı onların barınma ve günlük ihtiyaçlarıyla ilgilendi. Şehir dışından gelen genç ve orta yaşlı bazı kadın uygulayıcıları, bir uygulayıcıya ait gıda işleme fabrikasında çalışmaları için yerleştirdik. Genç erkek uygulayıcılar ise yine bir uygulayıcı tarafından işletilen bir un işleme fabrikasına yerleştirildi. Ayrıca birkaç kadın uygulayıcıya da kalacak yer ve iş bulmalarında yardımcı olduk.
4. Zulüm Ortasında Sağlam Uygulama Yapmak
Yoksulluk İçindeyken Bile İnsanları Kurtarmak
2013 yılının Ekim ayında bir gün, kadın bir uygulayıcı bir yazıcıyı evime getirdi, birkaç söz söyledi ve gitti. Yazıcıyı yerine koymak üzereyken üç dakika sonra birkaç sivil polis aniden evime daldı. Memurlardan biri yanıma gelip kendinden emin bir şekilde, sanki beni suçüstü yakalamış gibi, “Şimdi ne diyeceksin?” dedi.
Gülümsedim, yazıcıyı göğsümün hizasına kaldırdım ve, “Herkes için daha iyi bir gelecek adına, bu benim görevim.” dedim. Siyasi ve Hukuki İşler Komisyonu’ndan, 610 Ofisi’nden, Ulusal Güvenlik Birimi’nden ve yerel polis merkezinden bir grup insan avluya girdi; beni tutuklamak istiyorlardı. Hepsini avlunun dışına kadar götürdüm, kapının eşiğinde bir ayağım içerde bir ayağım dışarıda durdum, kapıya tutunarak onlara, komşulara ve yoldan geçenlere Falun Gong’a yönelik zulmün gerçeğini yüksek sesle anlattım.
Konuşurken kapıyı hızla çekip kapattım ve sürgüyü çektim; memurları dışarıda bırakarak titreyen eşime, “Buradan çıkmam gerekiyor.” dedim.
Hızla ek binanın basamaklarından yukarı sıçradım ve asıl binaya doğru koştum. Çatıya çıktım, oradan yan taraftaki terk edilmiş depoya atladım… sonra tek katlı iki evin ve iki duvarın üzerinden atlayarak başarılı bir şekilde kaçtım. O sırada 70 yaşın üzerindeydim. Evlerin üzerine tırmanırken, çatıların üzerinden geçerken ve engelleri aşarken içimde güçlü bir enerji desteği hissettim. Shifu’nun beni tehlikeden koruduğunu biliyordum.
Memurlar duvarın üzerinden atlayıp avluya girdiler—sanki orada saklandığımı düşünüyorlardı. Her yeri aradılar ama beni bulamadılar. Birbirlerine baktılar ve neler olduğunu anlayamadılar. İçlerinden biri, “Bu yaşlı kadın uçtu mu, yoksa yer yarıldı da içine mi girdi? dedi.
Evden ayrıldıktan sonra bir uygulayıcıyla iki gün kaldım. Polis beni aradığı ve çeşitli internet sitelerinde hakkımda yakalama kararı yayımladığı için uygulayıcının evinden ayrılıp şehir dışına gitmek zorunda kaldım.
Bir uygulayıcı benim için güvenli bir materyal üretim alanında iş buldu; bu alan yeraltındaydı. Kullanılabilir parçaları bozuk makinelerden toplanarak bir araya getirilmiş yedi renkli yazıcı ve üç eski dizüstü bilgisayar vardı. Bu uygulayıcı çok yetenekliydi. Ay Ekim’di ve gelecek yıl için Minghui takvimlerini hazırlama zamanıydı. Her gün Fa çalıştım, egzersizleri yaptım, takvimleri hazırladım, bilgilendirici materyaller bastım ve uygulayıcıyla fikir alışverişinde bulundum.
Renkli yazıcılar yavaş çalışıyordu ama çıktılar net ve canlıydı. Her gün ilk yazıcıyı açıyor, baskıyı başlatıyor, sonra sıradaki yazıcıya geçip aynı işlemi yapıyordum. Yedinci yazıcının baskısını ayarladığımda ilk yazıcı baskıyı bitirmiş oluyordu. Sonra yine baştan başlıyordum. Tüm çıktılar hazır olduğunda uygulayıcı, takvimleri birleştirip dağıtmak için diğer uygulayıcıları çağırıyordu.
Aralık ayına geldiğimizde takvim üretimini durdurduk. Uygulayıcılar, memleketimi özlediğimi bildikleri için, beni memleketime geri döndürebilmek adına bir uygulayıcı tarafından inşa edilmiş iki katlı bir ev buldular. Eve döndüğümde, evin pankart yapacak kadar geniş olduğunu fark ettim. Sekiz çeşit pankart şablonu vardı; uzun olanlar yaklaşık 1,6 metre uzunluğunda ve 30 santimetre genişliğindeydi; daha kısa olanlar yaklaşık 1,2 metreydi. Bir uygulayıcı kumaş satın aldı ve pankartları bastı. Hazırlanan pankartlar ağaçlara ve elektrik direklerine asıldı. Ayrıca yerel uygulayıcılar için başka tür gerçeği açıklayan materyaller üretmek üzere yazıcılar, bilgisayarlar ve yeşim taşına uğurluk oyan makineler ekledik.
Jiang Zemin’e Dava Açmak
2015 yılında uygulayıcılar, eski ÇKP lideri Jiang Zemin’e karşı, yetkisini kötüye kullanması ve Çin’de Falun Gong’a yönelik zulmü başlatması nedeniyle dava açmaya başladı. Jiang, Falun Gong’u üç ay içinde yok etmeyi hedeflemiş ve, “İtibarlarını lekeleyin, mali açıdan mahvedin ve fiziksel olarak yok edin.” talimatını vermişti. Gözaltındaki uygulayıcıların muamelesine dair örtülü kurallar şunlardı: “Ölümler intihar sayılacak, cesetler soruşturma yapılmadan yakılacak.”
Çok sayıda uygulayıcı öldü, yaralandı veya sakat kaldı; hapse atıldı, çalışma kamplarına gönderildi; tutuklandı ve uzun süre gözaltında tutuldu. Daha da fazlası evini terk etmek zorunda kaldı, işini kaybetti; aileleri parçalandı. Daha da kötüsü, sayısı bilinmeyen uygulayıcının organları nakil için zorla alındı ve süreçte hayatlarını kaybettiler.
O dönemde yoksulluk içinde olduğum ve aranıyor olduğum için dilekçelerimi başka bir uygulayıcıya teslim ettirdim. Altı şikâyet dilekçemin hiçbiri Yüksek Halk Mahkemesi’ne veya Yüksek Halk Savcılığı’na ulaşmadı—bazıları postanede kayboldu, bazıları havaalanında. İçime dönüp Fa’yı çalıştıktan sonra şunu fark ettim: Sorumluluğumu kendim yerine getirmeliydim; başkalarının benim adıma çalışması benim uygulamam olmazdı. Bir kopya daha bastım ve en yakın postaneye kendim götürüp teslim ettim. Birkaç saat sonra bilgisayarıma baktığımda yerel dağıtım merkezine ulaştığını gördüm. Birkaç saat sonra tekrar baktım, başka bir merkeze ulaşmıştı. Ertesi gün saat 16.00’da Pekin’e ulaştı. Saat 17.00 civarında Li soyadlı bir postacı dilekçeyi Yüksek Halk Savcılığı’na teslim etti. İçim rahatladı.
Oldukça fazla uygulayıcı da defalarca denemesine rağmen dilekçelerini ulaştıramamıştı. Daha sonra, dilekçelerin fiziksel olarak teslim edilmesi yerine e-posta yoluyla da gönderilebildiğini öğrendik. Bir uygulayıcıyla birlikte genç bir uygulayıcıya danışarak nasıl e-posta gönderileceğini öğrendik. Sonra çevremizdeki uygulayıcıların mektuplarını yazmalarına ve bilgisayara geçirmelerine yardım ettik ve bunları e-posta ile gönderdik. Bu yöntem postaneye gitmekten çok daha güvenliydi. Sonuç olarak, her yerel uygulayıcı Jiang’a ve gerçek isimlerini, ev adreslerini ve telefon numaralarını Yüksek Halk Savcılığı’na ve Yüksek Halk Mahkemesi’ne sunan uygulayıcıları keyfi şekilde basıp gözaltına alan yetkililere dava açtı.
Ben de Merkez Disiplin Denetleme Komisyonu’na bir şikâyet mektubu gönderdim. İçeriği şöyleydi:
“Falun Gong’u hastalıklarımı iyileştirmek için uygulamaya başladım ve gerçekten de sağlığıma kavuştum. Doğruluk, Merhamet ve Hoşgörü ilkelerini takip ederek iyi bir insan olmaya çalışıyorum; çatışmalar ortaya çıktığında başkalarını öne koyuyor ve davranışlarımı gözden geçiriyorum. Sonuç olarak tıbbi masraflardan tasarruf ediyorum, mutlu bir aileye sahibim ve komşularımla iyi geçiniyorum. Ne yazık ki Jiang Zemin bu harika uygulamayı yok etmeye kararlı.
“Falun Gong’a yönelik zulüm başladıktan sonra inancımı korudum, şiddetten yılmadım ve çevremdeki insanlara zulmün gerçeğini açıkladım. Doğruyu yanlıştan ayırabilsinler, Falun Gong uygulayıcılarına iyi niyetle yaklaşsınlar ve böylece kutsanmış bir geleceğe sahip olsunlar istedim. Tüm söz ve eylemlerim, konuşma, yayın ve inanç özgürlüğünü garanti eden Anayasa’nın 35 ve 36. maddeleri kapsamındadır. Hiçbir yasayı ihlal etmiyor ve iyi niyetle yapılmıştır.
“Jiang’ın zulmü başlatması nedeniyle, yaşlılığımda yoksulluk içinde kaldım ve tarif edilemez acılar çektim. 80 yaşındaki eşim yıllarca korku içinde yaşadı, defalarca dehşet verici sahneler gördü. Zihinsel olarak çökmeye başladı ve bağırsak kontrolünü kaybetti; bu durum beni derinden kaygılandırıyor.
“Merkez Disiplin Denetleme Komisyonu’nun konuma dikkat etmesini ve Anayasa’ya uygun olarak hakkımdaki haksız mahkûmiyeti ve yakalama kararını kaldırarak evime dönmeme, ailemle yeniden birleşmeme ve eşime bakmama izin vermesini talep ediyorum. Uygulamanın itibarının iade edilmesini, Falun Dafa’nın ve Shifu Li Hongzhi’nin masumiyetinin geri verilmesini, inanç özgürlüğünün yeniden tesis edilmesini ve Jiang Zemin’in adalet karşısına çıkarılmasını istiyorum.”
Merkez Disiplin Denetleme Komisyonu mektubumu yerel bölge komisyonuna gönderdi. Bir komiser iki çocuğuma, “Onu eve getirmezseniz işlerinizi kaybedersiniz.” dedi.
Aileye bağlılık takıntısı nedeniyle, çocuklarım için eve gittim. Yetkililer beni Xinxiang Hapishanesi’ne koydu. Beyin yıkama konuşmalarını dinlemeyi reddettim ve beni sözlü olarak hakaret edip karalamaya başladılar. Aile ziyaretimi üç kez reddettiler.
5. Dafa’yı Korumak
Sıradan Bir İnsan Değilim
Temmuz 1999’da zulüm başladığında yüz milyondan fazla uygulayıcı inanmakta zorlanıyordu. O dönemde vilayet başkentine ve Pekin’e başvurmaya gittiğimde, mücadele etme takıntım çok güçlüydü. On altı yıl sonra, 2015’te Jiang’a dava açtığımda, uygulayıcıları yok etmeyi ve onları iflasa sürüklemeyi amaçlayan zalim emirleri neden verdiğini sorguladım. İçimde yoğun bir nefret duygusu taşıyordum.
Zulmü sona erdirmek için 26 yıldır üç işi iyi yapmaya çalışırken, beni ayakta tutanın sarsılmaz inanç, Fa, doğru düşünceler ile Fa’dan gelen mantık ve bilgelik olduğunu anladım. İnsan düşüncelerimi ortadan kaldırmalı, böylece uygulama ile elde edilmiş benliğim, doğru düşüncelerle eski güçleri, kötü varlıkları ve evrendeki çürümüş unsurları yok edebilmelidir.
Bir Beden Olup Kötülüğü Yok Etmek
İyilik ile kötülük arasındaki bu büyük savaş son aşamasına gelmiş durumda ve kötülük şimdi Amerika Birleşik Devletleri’nde Shifu’yu hedef alıyor. Ancak artık zulmün başladığı günlerdeki gibi değiliz; kalbimizde nefret taşımıyor, devrim dönemindeki komünistler gibi mücadele arayışında değiliz. Bunun yerine merhameti ve doğru düşünceleri koruyor, Dafa uygulayıcıları olduğumuzu hatırlıyoruz.
20 Temmuz’da zulüm başladığında Çin dışındaki uygulayıcıları hatırlıyorum: Yabancı siyasetçilerle ve liderlerle konuşuyor, Çin Büyükelçilikleri önünde barışçıl protestolar yapıyorlardı. Hava koşulları ne olursa olsun yıllarca sarsılmaz ruhları, Dafa’yı koruma konusundaki kararlılıkları ve Çin’deki uygulayıcılar üzerindeki zulüm baskısını hafifletme çabaları gerçekten takdire şayandır.
Çin dışındaki bu iyilik-kötülük savaşı sürerken, Çin’deki uygulayıcıların çok daha büyük bir sorumluluğu var: doğru düşünceleri tüm gücümüzle göndermek. Çünkü bu zulmün kökü Pekin’dedir. Kötülük, Pekin’den Amerika’ya sürekli karanlık enerji aktarmaktadır. Bu nedenle sadece insan takıntılarımızı aşmamız ve iyi yapmamız yeterli değildir; diğer uygulayıcılarla bir beden oluşturmamız gerekir.
Fa çalışma grubumuzda üç ila beş uygulayıcı bulunuyor. Fa çalışmadan önce mutlaka doğru düşünceler gönderiyoruz. Günde dört kez doğru düşünce gönderiyor, düşüncelerimizi denizaşırı ülkelerde açılan davalar üzerinde yoğunlaştırıyoruz. Buna ek olarak her gün bir saat daha doğru düşünceler gönderiyoruz. Kötülüğü yok etmek insanları kurtarmaktır. ÇKP ajanlarının Dafa’ya kasıtlı saldırıları, diğer boyutlarda iyilik ile kötülük arasındaki şiddetli savaş olarak tezahür eder.
Shifu’nun “Spiritüel Disiplinimizin Karşılaştığı Zorluklar” makalesini okuduktan sonra, her şeye gücü yeten Shifu’nun neden böylesine büyük bir baskıyla yüzleşmek zorunda kaldığını düşündüm. Shifu bizim için ve evrendeki tüm canlı varlıklar için acı çekiyor. Shifu’nun bize verdiği lütuf sınırsızdır. Shifu bize Dafa’yı öğretmiş, Fa’ya uyum sağlayarak kendimizi arındırıp yükselmemize izin vermiştir. Biz Shifu’ya nasıl karşılık verebiliriz?
İnsan takıntılarını tamamen bırakmalı, tüm insan düşüncelerini ortadan kaldırmalı ve rahatlık takıntısından vazgeçmeliyiz; böylece Fa-düzeltmesi sürecindeki savaşları kazanmak ve Fa’yı doğrulamak için daha fazla zaman ve enerji ayırabiliriz. Böylece Fa’nın parçacıkları olduğumuzu kanıtlayacak ve evrendeki olumlu unsurların koruyucuları hâline geleceğiz.
Kalan zaman sınırlı, ancak üç işi iyi yapmaya devam edeceğiz. Ailelerimize, iş arkadaşlarımıza, dostlarımıza ve yoldan geçenlere gerçeği açıklamak için zamanı değerlendireceğiz. Fa’yı gayretle çalışacak, Shifu’nun bizim için düzenlediği yolda yürüyecek ve onunla birlikte eve döneceğiz.
(Minghui.org’un 22. Çin Fahui için seçilmiş bir gönderi)
Telif Hakkı © 2025 Minghui.org'a aittir. Her hakkı saklıdır.