(Minghui.org) Eskiden sakin, uysal ve çekingen bir kızdım. Ancak çok kaba ve vahşi bir aileye gelin gittim. Kayınvalidem, kayınpederim ve kocam hemen öfkelenir, evde kimse birbirine ilgi veya şefkat göstermezdi, herkes sürekli bir çekişme içerisindeydi. Ben de kayınvalidemle kayınpederimin hakaretlerine, kocamın şiddetine maruz kalıyordum ve sık sık gözyaşlarına boğuluyordum. Zamanla ağır bir depresyona girdim. Arkadaşlarımla her buluştuğumda saatlerce dertlerimi anlatır sürekli şikâyet eder, içimdeki isyanı boşaltmaya çalışırdım.

Bunca sene süren bu aşırı baskı altında birçok hastalığa yakalandım: Vertigo, nefrit, eklem iltihabı, mastit ve lohusalık döneminden kalma rahatsızlıklarla mücadele ediyordum. Özellikle vertigo çok ciddiydi; cebimde daima ilaç taşır, kriz gelirse hemen içerdim. Ayrıca regl dönemimde ağır işler yaptığım için fazla kan kaybetmiştim; bir ay boyunca kanamam durmamıştı, sonucunda enerji ve kan kaybı, beyin damarlarıma yetersiz kan akışı meydana gelmişti. Yıllarca ilaç, iğne, serum, akupunktur ve hatta hacamat tedavisi denedim, ama hiçbiri fayda etmedi.

Dafa’yla Karşılaşmak – Acının Yerini Tatlı Bir Huzur Aldı

Ağustos 1998'de bir arkadaşım aracılığıyla Falun Dafa uygulamasına adım attım. Arkadaşımın evinde Shifu Li Hongzhi’nin Dalian'deki derslerini izledim ve izlerken şaşırtıcı bir şekilde Shifu'nun bedeninden ve ellerinden ışık saçıldığını gördüm. Shifu’yu dinledikçe Falun Gong’un bir Budist uygulaması, “Budalığa ve Tao’ya doğru yükselme yolu” olduğunu kavradım. İçimden “Bunu uygulamalıyım; insanın tanrısal bir mertebeye yükselebilmesi ne kadar harika!” diye geçirdim.

Shifu’nun dokuz derslik videosunu bitirdikten sonra eski uygulayıcılardan egzersizleri öğrenmeye başladım. İlk gün ikinci egzersizi yaparken aniden yere yığıldım ve başım taşların üzerine çarptı. O an bilincimi kaybettim. Orada bulunan uygulayıcılar paniklemedi, Shifu’nun vücudumu temizlediğini ve hastalıklarımı ortadan kaldırdığını biliyorlardı. Çok geçmeden uyandım ve şaşırtıcı şekilde başımda veya yüzümde tek bir çizik bile yoktu. Bu olaydan sonra ağır baş dönmesi rahatsızlığım tamamen ortadan kalktı ve diğer hastalıklarım da birer birer iyileşti. Çocukluğumdan beri süregelen ellerimdeki ve ayaklarımdaki donma yaraları bile tamamen iyileşti.

Falun Dafa bana sağlığımı geri verdi; iç dünyam aydınlandı. Shifu, Fa’nın içinde bizlere evrenin “Doğruluk, Merhamet, Hoşgörü” standardına göre iyi insanlar olmayı, hatta sıradanın ötesinde daha yüksek ahlaklı insanlar olmayı öğretiyor. Bunu kalbime kazıdım ve davranışlarıma yansıtmaya çalıştım.

Eskiden kayınpederimle kayınvalidemi görünce öfkeden çılgına dönerdim; çünkü beni gerçekten çok incitmişlerdi. İçimde onlara karşı nefret vardı, yüzlerini görünce sanki midem bulanırdı. Kocama karşı da derin bir nefret duyardım ; kumar bağımlısıydı; gece gündüz mahjong oynar, ailemizi hiç önemsemezdi. Ev işleri hep bana kalırdı. Üstelik kazandığı parayı kumarda kaybedince, sinirini benden çıkarırdı. Bir keresinde bana öyle şiddetli vurdu ki kulak zarım kanadı, neredeyse deliniyordu ve hafif beyin sarsıntısı geçirdim. Kendi kendime “Çocuğum biraz daha büyüsün, bu adamdan kesinlikle boşanacağım,” diye plan yaptım.

Ancak Falun Dafa bana doğru yolu gösterdi ve yaşamdaki gerçek yönümü bulmamı sağladı. Önceki yaşamlarımda muhtemelen kayınvalidem, kayınpederim ve kocama kötü davranmıştım, bu yüzden bu yaşamda acı çekiyor, borcumu ödüyordum. Shifu, başkalarına merhametle davranmanın iyiliği geliştirmek olduğunu öğretti. Bir uygulayıcı olarak Shifu’nun öğrettiği "Doğruluk, Merhamet ve Hoşgörü" ilkelerine uymam gerekiyordu.

Artık kayınvalideme ve kayınpederime iyi davranıyor, kocama anlayış gösteriyordum. Kocamın bir abisi vardı ama şehir dışında yaşıyordu, kayınvalidem ve kayınpederimin tüm sorumluluğunu ben üstlendim. Tarla işlerini yapıyor, hastaneye götürüyor, onları mutlu etmek için kendi işlerimi hep ikinci plana atıyordum. Kayınvalidem ve kayınpederim bana karşı çok minnet duymaya başladılar. Kayınpederim 82, kayınvalidem 86 yaşında vefat etti. Yaşarken ikisi de Falun Gong’un iyi olduğunu biliyordu; onlara gösterdiğim sevgi ve ilgiden bizzat Falun Dafa’nın gerçekten iyi olduğunu gördüler. Kayınpederim Zhuan Falun kitabını iki kez okumuştu; kayınvalidem de gittiği her yerde “Gelinim öz kızlarımdan bile iyi,” diye beni över ve Falun Dafa’nın insanları kurtardığını çevreye anlatırdı.

Kocamla ilişkimiz de epey düzeldi. Bana vurup hakaret ettiğinde ben “...Karşılık olarak ona vurmadınız ya da küfretmediniz."  Sidney Fa Konferansı  ilkesine uydum; sonuçta bu, Shifu’nun bir uygulayıcı için asgari şart olarak belirttiği şeydi. Yalnızca iyi niyetle onu uyarmaya çalıştım, Dafa’nın ilkeleriyle ailemizi, evliliğimizi uyumlu kılmaya gayret ettim. Uygulamamın ilk dönemindeki kocamdan boşanma fikrini tamamen sildim. Sonunda Dafa’nın merhameti onu da etkiledi; zamanla öfkesi büyük ölçüde yatıştı. O da Falun Dafa’ya içtenlikle saygı duydu. Yanında biri Falun Gong hakkında kötü söz söylerse, “Hayır, siz yanılıyorsunuz,” diye savunurdu.

Falun Dafa uygulamasında kararlı olduğum için, Çin Komünist Partisi’nin zulmüne uğradım ve haksız yere üç yıla yakın hapsedildim. Bu süre zarfında kocam sadece iki defa beni görmeye gelebildi; gardiyanlar “dönüşmedi, inancından vazgeçmedi” diye görüşme izni vermediler. Kocam ve çocuğum birkaç kez daha hapishaneye geldiler ama beni göremeden geri döndüler. Kocam, “Artık geri gelmeyecek,” diye düşünüp umudunu kaybetti, hayattan soğudu. Evde “kaybedecek bir şeyim yok” dercesine yaşadı.

Üç yıllık hapis bittiğinde eve döndüm; harap olmuş, damı akan, soğuk bir ev buldum. Damdan gökyüzü görünüyordu, mutfak eşyası bile kalmamıştı, avlu tamamen otla kaplıydı. Kocam, “Bu perişan eve bakıp benden ayrılacaktır,” diye düşündü. Ben, “Ben koskoca evrenin Dafa’sını uyguluyorum, hayat ne kadar zor olursa olsun gitmem,” dedim. “Ben içeride çile çektiysem, sen de burada hem anne hem baba oldun; senin de yükün ağırdı. Benden daha çok acı çekmişsin,” diyerek durumu anladığımı gösterdim. O bunları duyunca ağlamaya başladı, “Sana çok haksızlık ettim,” dedi. Ben de teselli ettim: “Üzülme, genç sayılırız, yeni baştan kurarız.”

Bu sözler üzerine kocam yeniden çabaladı. O ve oğlumuz dışarıda çalıştı, ben tarlayla uğraştım. Birkaç yıl sonra evin durumu günden güne düzeldi. Hele oğlumuz bir meslek öğrenip gelir kazanmaya başlayınca, yılda hatırı sayılır bir kazanç elde etmeye başladık. Oğlum evlendi, torunumuz oldu. Şimdi torunumuz ilkokulu bitirmek üzere. Kendisi de yıllardır Dafa’yı uyguluyor; Shifu zekasını ve kavrayışını güçlendirdi, okulda sınıfın hep ilk üçü içinde yer alıyor. Torunum, bir yerlerde çöpe atılmış Dafa broşürleri veya Dafa uğurları görürse, ziyan olmasın diye toplar, yıpranmamışsa ben de başkalarına dağıtırım. O da sınıf arkadaşlarına “Falun Dafa iyi, bu bir Buda Fa’dır” diyerek gerçeği anlatıyor.

Böylece Falun Dafa uygulamasında 26 yılı geride bıraktım. 26 yıldır son derece mutluyum; bedenim sapasağlam, tek bir ilaç bile kullanmadım. Hep neşeli ve sevinçliyim; çünkü tüm evrenin tanrılarının imrendiği yüksek bir Fa’ya kavuşmuştum. Shifu bana bilgelik verdi; araba kullanmayı öğrendim, üç tekerlekli aracı sürüp torunumu okula götürüp getirebiliyorum, market alışverişini vs. rahatça yapabiliyorum.

60 yaşına bastım, ama beni tanıyanlar 40’lı yaşlarda göründüğümü söylüyor. Çünkü Falun Dafa “hem zihinsel hem de bedensel olarak” bütünsel bir arınma sağlıyor; o yüzden bu kadar genç kalabildim.

Abimin Başına Gelen İki Mucize 

2005 yılında abim, madenden kömür çıkarırken bir kaza geçirdi; iki bacağına taş düştü ve kemikleri kırıldı. Bir yıldan uzun süre tedavi gördü, ama hala iki koltuk değneğiyle yürüyor, destek olmadan ayakta duramıyordu. 2006’da hapisten çıktığımda onun sakatlandığından habersizdim.

2007’de bir gün, ablamdan telefon geldi: Abim, ablamın evine uğramış, sakatlığının ne kadar ciddi olduğunu anlatmış. Durumu öğrenince elimde Dafa kitabı ve egzersiz müzikleriyle ablamın evine gittim. Orada abimi o hâlde görmek beni çok üzdü: İki bacağı fena hâlde şişmiş ve morarmıştı, ameliyat yarası iyileşmemişti, sürekli irin ve kan akıyordu. Büyük bir torba dolusu ilaç taşıyordu. Dahası kalp hastası olmuştu, yanında kalp krizinde kullanılan ilaçlar da vardı.

Bu talihsiz olayı yaşayan abime birlikte Dafa’yı uygulamayı teklif ettim. Fakat Çin Komünist Partisi tarafından zulmedilip 3 yıl “yeniden eğitim” adı altında hapiste kaldığım için, o Dafa’yı pek inandırıcı bulmuyordu. Ona samimi bir şekilde şöyle anlattım:

“Abi, Çin Komünist Partisi’nin karşı çıktığı her şey kötü olacak diye bir şey yok, desteklediği her şey de mutlaka doğru olacak diye bir kural yok. Şu anki Parti kadrolarının yolsuzluğunu biliyoruz, toplumda kumar, fuhuş, uyuşturucunun kol gezdiğini hepimiz biliyoruz. Ama Falun Gong uygulayıcıları bunun tam tersi, ‘Doğruluk, Merhamet, Hoşgörü’ ilkelerini benimsiyorlar. Topluma, ülkeye hiçbir zararı yok. Tersine faydaları saymakla bitmez. Böyle insanlara ‘kötü’ demek akıl kârı mı? Eğer herkes bu ilkeleri benimserse kötü insan kalır mı?”

Bu sözler abime mantıklı geldi, duygulandı ve “Haklısın, iyi insan olmakta yanlış yok. Zaten bizim atalarımızda dürüstlük ve iyilik vardır. Ver bana şu Falun Gong kitabını, bakmak istiyorum,” dedi. Zhuan Falun’u verdim, okudukça “Bu kitap çok iyi, seninle Falun Gong’u öğrenmek istiyorum,” deyince ben de sevindim ve cesaret verdim: “Bir hafta sonra kol değneklerinden birini atabileceksin.” O ise “Bu biraz abartılı değil mi?” diye şüphelendi. Ona kendi deneyimlerimdeki mucizeleri anlattım, o da dinleyip ikna oldu.

Gerçekten de yedinci günün sonunda abimin iki bacağı normale döndü, şişlikler indi ve değneklerden birini atabildi. Bir hafta sonra diğer değneği de bıraktı. Üçüncü haftada onu evime davet ettim. Beraber gitmek için “Sen de bisiklete bin, yola birlikte çıkalım,” dedim. Kabul etti. Böylece ikimiz de bisikletle yola koyulduk. O, yorulunca mola verdi, sonra tekrar devam etti. Yaklaşık 30 kilometrelik yolu 3 saatte katettik; hiçbir sorun yaşamadan vardık.

Evde birlikte Dafa kitaplarını okuyor, Falun Gong’un beş takım egzersizini yapıyorduk. Sadece bir ay içinde abimin bacakları tamamen iyileşti. Tıbben “ömür boyu sakat” teşhisi konmuş birinin normal yaşamına dönmesi tam bir mucize. Dahası, ciddi kalp hastalığı da aynı anda kayboldu.

Şu anda abim 75 yaşında olmasına rağmen hâlâ çalışıp ailesine katkıda bulunuyor. Cildi pembe, enerjisi yerinde, vücudu gayet dinç; akranlarından 10 yaş daha genç gösteriyor.

Daha sonra kuzenim ve eşi de benim vesilemle Dafa uygulamasına başladılar. Kuzenimin kocası aşırı alkol alır, masadan kalkmaz, sigarayı da çok içerdi. Öfkeli biriydi, kuzenime sık sık vururdu; anne babası bile ondan çekinirdi. Uygulamaya başladıktan sonra “Doğruluk, Merhamet, Hoşgörü” ilkelerini ciddiye aldı, iç ve dış arınmayı önemsedi; sigarayı da alkolü de tamamen bıraktı; öfke patlamaları da kalmadı.

Bir keresinde kuzenimin evine gittiğimde, kayınpederi yüzünde bir gülümsemeyle yanıma gelip “Falun Gong oğlumu çok değiştirdi, Falun Gong gerçekten harika. Sizi kutlarım, oğlumu bu yola sevk ettiniz,” dedi. Ben de “Bana değil, Falun Gong’un kurucusu Shifu’ya teşekkür edin,” diye cevap verdim. Kuzenimin kayınpederi, 96 yaşına geldiğini, Zhuan Falun kitabını okuduğunu, sağlığının gayet iyi olduğunu anlattı.

Kendi yaşadıklarımdan akrabalarımın Falun Dafa’yı uygulamadan önce ve sonraki yaşamlarındaki farklılıkları paylaşarak, Shifu’nun yüceliğini ve Falun Dafa’nın muhteşemliğini gösteriyorum. Bu sayede “Doğruluk, Merhamet, Hoşgörü” ilkelerinin evrensel değerini öne çıkararak Çin Komünist Partisi’nin ateist yalanlarını çürütmeyi; daha da önemlisi, hala arayışta olan insanların gerçeği anlamasını ve Falun Dafa’nın merhametli kurtarışını bulmasını istiyorum.