(Minghui.org) 25 Nisan 1999’da Pekin’de Falun Gong (Falun Dafa olarak da bilinir) uygulayıcılarının adalet için gerçekleştirdiği tarihi barışçıl başvurunun üzerinden 27 yıl geçti. Polis üniformamla birlikte on bin diğer uygulayıcıyla bu barışçıl protestoya katıldım. Zhongnanhai’de, yani merkezi hükümet yerleşkesinde yaşananlara bizzat tanıklık ettim ve gördüm ki bu olay, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) Falun Gong’u karalamak için anlattığı propagandadaki gibi değildi. 

1994 yılında, yerel adalet sisteminde çalışırken Falun Dafa uygulamaya başladım. Dafa’yı öğrendikten sonra işimi özveriyle yaptım ve yıllarca bölgesel sistemde performans açısından hep birinci sırada yer aldım. Shifu bizden olabildiğince çok öğrenmemizi istediği için iki üniversiteye kaydoldum ve dersler aldım.

Kendimi Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü standardına göre ölçtüm ve kimseden rüşvet kabul etmedim. Elimden geldiğince insanlara yardım ettim. Fırsat buldukça Dafa’yı tanıttım. Onlarca meslektaşım Dafa kitaplarını okuyordu. Hatta emniyet müdürüne bile Dafa’yı tanıttım. Mesai sonrası sık sık diğer devlet dairelerindeki personele de Dafa’dan bahsederdim.

24 Nisan 1999 sabahı bir uygulayıcı, Tianjin merkezli bir derginin Falun Gong’u karalayan bir makale yayımladığını söyledi. Tianjin’deki uygulayıcılar durumu açıklamak için yayınevine gittiklerinde, Tianjin Kamu Güvenliği Bürosu yüzlerce polisi, bazıları silahlı olmak üzere, sevk etti ve 45 Dafa uygulayıcısını döverek tutukladı.

Bu habere şaşırmadım çünkü son yıllarda buna benzer birçok olay yaşanmıştı ve biz de uygulama alanımızda sürekli müdahaleler ve rahatsızlıklarla karşı karşıya kalıyorduk.

1996 yılında hükümet, Dafa kitaplarının yayımlanmasını yasakladı. Ardından Guangming Daily, Dafa’yı karalayan bir makale yayımladı. Daha sonra polislerin bizi gizlice soruşturduğunu duydum. Ardından Pekin Radyo ve Televizyonu (BRTV), Dafa’yı karalayan bir program yayımladı. Bu kez Pekin, baskıcı davranışlarını daha da artırdı ve Tianjin’deki uygulayıcıları açıkça tutukladı.

Kendi aramızda durumu değerlendirdik ve bazı kötü niyetli kişilerin uygulamaya zarar vermek için gizlice ortalığı karıştırdığı sonucuna vardık. Aksi halde, insanlara sağlık kazandıran, ahlaki seviyelerini yükselten ve aile içi uyumu sağlayan; dolayısıyla toplumsal istikrarı koruyan ve sağlık harcamalarından tasarruf edilmesini sağlayan böyle iyi bir uygulama hükümet tarafından nasıl yasaklanabilirdi?

Falun Dafa hakkındaki anlayışlarımızı hükümetin en üst kademelerine iletmeye karar verdik. Ülkenin liderlerinin gerçeği öğrendiklerinde bizi destekleyeceklerine inandık ve Pekin’e gitmeye karar verdik.

O gece trene binerek Pekin’e doğru yola çıktık. Toplumun her kesiminden geldiğimizi göstermek için yepyeni bir polis üniforması giydim. O gece tren çok kalabalıktı ama oldukça sessizdi. O trende ülkenin dört bir yanından birçok Dafa uygulayıcısının olduğunu düşündüm.

Ertesi sabah Pekin Tren İstasyonu’nda indik ve Zhongnanhai’ye, yani merkezi hükümet yerleşkesine gitmek üzere otobüse bindik. Otobüste neredeyse herkes bizimle aynı durakta indi. Onlar da dilekçe vermek için ülkenin dört bir yanından gelmiş uygulayıcılardı. Zhongnanhai’ye doğru ilerlerken kalabalık olmamıza rağmen ortam sessizdi.

Vardığımızda, herkesin Zhongnanhai’nin kırmızı duvarının karşısındaki kaldırımda durduğunu gördük. Herkes dikkatlice kaldırımda yaklaşık üç metre (yaklaşık 10 feet) boşluk bırakarak insanların geçişine engel olmamaya özen gösteriyordu. Biz de duracak bir yer ararken, polis veya asker üniforması giymiş birkaç uygulayıcıyı fark ettim. Birbirimize başımızı eğerek selam verdik.

Bir süre sonra duracak bir yer bulduk. Artık gün ağarmıştı ve bazı yerel halk yanımızdan geçiyordu. Birinin, “Bu insanlar Falun Gong için dilekçe veriyor,” dediğini duydum. Bazı uygulayıcıların iş kıyafetleri içinde olduğunu gören başka biri, “Neden polis memurları, askerler ve yargıçlar var?” dedi. Bir başkası da şöyle dedi: “O kadar çok insan Falun Gong uyguluyor ki, tabii ki her meslekten insan var.”

Ülkenin dört bir yanından uygulayıcılar gelmeye devam ediyordu. Mavi gökyüzü, beyaz bulutlar, yeşil ağaçlar ve sabah güneşinde parlayan kırmızı duvarlar arka planında, binlerce Dafa uygulayıcısının sessizce dilekçe vermesi etkileyici bir manzara oluşturuyordu.

Saat yaklaşık 10 civarında, uzaktan kalabalık arasında aniden alkış koptu. O zamanlar Devlet Konseyi Başbakanı olan Zhu Rongji, bizi görmeye gelmişti. Birkaç dakika sonra, iki kadın uygulayıcı telaşla yaklaştı ve içimizde hukuk bilen biri olup olmadığını sordu çünkü Başbakan, birkaç temsilcinin Devlet Dilekçe ve Ziyaretler Bürosu’nun liderleriyle görüşmesini istemişti. Polis üniforması giydiğim için benim gitmemi umuyorlardı.

Tereddüt ettim. Ben sadece bir polistim ve Zhongnanhai’deki ulusal liderlerle görüşmek gerçekten büyük bir psikolojik zorluktu. Bu ağır sorumluluğu bana vermeleri üzerimde büyük bir baskı yarattı. Üstelik yalnızca ceza hukukuna aşinaydım ve diğer yasal konular hakkında emin değildim.

Dilekçeyi mahvederim diye endişelendim ve kabul etmeye cesaret edemedim. Arkamda duran ve bir yargıç olan başka bir uygulayıcıyı önerdim. Bu yargıç, ekonomik sözleşme anlaşmazlıkları konusunda uzmandı. Ancak medeni haklar yasaları hakkında emin olmadığı için o da kabul etmedi.

Zaman daralıyordu ve iki Pekinli uygulayıcı çok endişeliydi. Aniden bir telefon aldılar; ilgili yasaları bilen bir uygulayıcının birkaç kişiyle birlikte çoktan Zhongnanhai’ye girdiği bildirildi.

Kısa bir süre sonra birçok polis arabası geldi. Çok sayıda polis memuru araçlardan indi, etrafa dağıldılar ve önümüzde durdular. Biz pankart taşımıyor, slogan atmıyor, sadece sessizce duruyorduk. Bu yüzden polis memurları üçlü beşli gruplar halinde sadece sohbet ediyorlardı. Bize karşı herhangi bir kötü niyetleri de yoktu. Başlangıçtaki gergin atmosfer hızla dağıldı.

Bu sırada, siyah ya da beyaz minibüslerin zaman zaman yavaşça önümüzden geçtiğini fark ettik. Uygulayıcılar, bu minibüslerin içinden video kameralarla bizi kaydettiklerini fark ettiler.

Hükümetin ne yapacağını kimse bilmiyordu ama Tiananmen Meydanı’nda dilekçe veren üniversite öğrencilerinin öldürülmesi gibi suçları işleyebileceğini biliyorduk. Gerilim artarken, yakınımızdaki bir uygulayıcı şöyle dedi: “Polis bizi kaydediyor olabilir ama gökyüzü bizi izliyor.” Bu sözlerden sonra herkesin doğru düşünceleri hemen güçlendi ve ön sıradakiler başlarını dimdik tutarak orada durmaya devam etti.

Kısa bir süre sonra polis emir aldı: Oradan ayrılmamız gerekiyordu. Eğer ayrılmazsak, sonuçlarına katlanmamız gerekecekti.

Ama temsilcilerimiz Devlet Konseyi Dilekçe Ofisi'nde liderlerle görüşüyordu ve biz öylece ayrılamazdık, bu yüzden polis bize söylemiş olmasına rağmen hiç kimse yerinden kıpırdamadı. Daha sonra Devlet Dilekçe Bürosu'nun, Pekin Falun Dafa Araştırma Derneği’nden birkaç uygulayıcıyı görüşmeye davet ettiğini duydum. Bu da kalıp sonucu beklemek için ayrı bir neden oldu.

Hava kararmaya başlıyordu ve hâlâ bir haber yoktu. Meselenin çözülüp çözülmeyeceğini ya da ne kadar daha beklememiz gerekeceğini bilmiyorduk. İçimde bir ağırlık hissettim.

Bu sırada, Falun Gong uygulayıcılarının Devlet Bürosu’na dilekçe vermeye gittiği haberi tüm Pekin’e yayılmıştı ve iyi kalpli Pekinli vatandaşlar bizi ayrılmamız konusunda uyarıyordu. “Parti acımasızdır. Onlarla mantıkla konuşamazsınız. Hava karardığında burayı ‘boşaltabilirler.’ 4 Haziran 1989’da yaptıkları buydu,” diyorlardı.

Bunu söylediklerinde içim çöktü ve bir parça korku hissettim. Kurumumuzda, 4 Haziran Tiananmen Katliamı’na bizzat katılmış birkaç memur vardı. Bana, gerektiğinde ÇKP’nin ne kadar korkunç olabileceğini anlatmışlardı.

Ama başımı kaldırıp baktığımda, diğer uygulayıcıların hâlâ dimdik ayakta durduğunu gördüm. Bu doğru enerji alanı içinde korkum yatıştı. Kalbimi toparladım: Madem buraya geldim, artık endişelenmeyeceğim. Her şeyi cennetin iradesine bırakacağım.

Pekin’e gelirken trende bütün gece uyumamıştım ve tüm gün ayakta durduktan sonra birden yorgunluk çöktü. Boş bir yer bulup oturdum ve farkında olmadan uyuyakaldım.

Saat 21.00 civarında, diğer uygulayıcılar beni uyandırdı ve toplantının sona erdiğini söylediler. Ulusal liderler, Tianjin polisine Falun Gong uygulayıcılarını serbest bırakmaları talimatını vermişti. Ancak diğer taleplerimizin daha fazla görüşülmesi gerektiği bildirildi. Zhongnanhai’den derhal ayrılmamız istendi. Barışçıl müzakere sona ermişti ve bizler de gece boyunca evlerimize döndük.

Eve döndükten sonra polis beni çağırdı. Pekin’e gittiğimi nasıl öğrendiklerini bilmiyordum. Birimimin yöneticileri beni, Falun Gong için dilekçe vermek üzere Pekin’e polis üniformasıyla gittiğim için siyasi hassasiyetten yoksun olmakla eleştirdi. Ancak bana karşı herhangi bir disiplin cezası uygulanmadı.

Dafa saldırıya uğradığında, ben bir Fa uygulayıcısı olarak onu korumalıyım. Bu, her gerçek Dafa uygulayıcısının kaçınılmaz sorumluluğudur. Yargı organının bir üyesi olarak, halk haksızlığa uğradığında, onların sesini duyurmak benim görevim ve sorumluluğumdur.

Orijinal Çince makale