(Minghui.org) 1990’lı yılların başlarında, Pekin’de üniversiteye gidiyordum. O dönemdeki hayatım çoğu genç erkek gibi, pek de sağlıklı değildi: İçki içiyor ve günde bir paket sigara tüketiyordum. Sigaradan dolayı işaret ve orta parmaklarım sararmıştı ve üstüm başım sigara kokuyordu. Hafta sonları, yakın bir üniversitede okuyan hemşehrilerimle buluşuyor, birlikte içip eğleniyorduk. Çok fazla ders çalışmıyordum ama dersleri de kaçırmadığımdan notlarım ortalamanın biraz üstündeydi.

Sağlığım Kötüleşti

Zamanla bazı rahatsızlıklar ortaya çıktı. Yurt odam nemli olduğu için eklemlerim ağrımaya başladı, ibuprofen almazsam dayanamaz duruma geldim. Ağrılar can sıkıcıydı ama genç olduğum için pek önemsemiyordum.

1992 baharında durum daha da ağırlaştı. Beş katlı bir binanın üçüncü katında kalıyordum ve merdivenleri çıkmak iyice zorlaşmıştı. Bir gün merdivenleri çıkıp odaya varınca göğsümde bir ağrı hissettim ve bayıldım. Uyandığımda sırılsıklam ter içindeydim, ne olduğunu anlayamadım.

Ertesi gün okul revirine gidip EKG çektirdim. Ciddi sayılabilecek bir atriyal erken atım (aritmi) teşhisi kondu. Doktor bazı ilaçlar yazdı ve ağır fiziksel aktivitelerden uzak durmamı söyledi. İlaçları kullandım ama fayda etmedi. Eskiden her akşam koşuya çıkardım, artık bırakmıştım. Hafta sonları arkadaşlarımla buluştuğumda da daha az içiyor, kalp ritmimi kontrol ediyordum. Ancak sigaranın zararlı olabileceğine pek ihtimal vermediğim için içmeye devam ettim.

Kalp krizi geçirmemek için ilaç alıyordum ama kalp atışlarımdaki düzensizlik hâlâ devam ediyordu. Stres ve kaygı içindeydim, uykusuzluk çekiyordum. Hayatımda ilk kez, yaşım genç olsa da ölümün çok yakın olabileceğini ve her an gerçekleşebileceğini hissediyordum. Sanki bütün hücrelerim korkuyla doluydu. Kendime durmadan soruyordum: Nereden geldim, neden bu kadar acı çekiyorum? Bu yaşta böyle ciddi bir hastalığımın olması normal mi? Ya kalp krizi geçirip ölürsem, sonum ne olacak?

Bu sorulara cevap aramak için Pekin’deki Wangfujing Xinhua Kitabevi’ne gittim; Budist metinler, Tao Te Ching ve İncil satın aldım. Bu kitapları okumak bana kısa süreli bir rahatlama verse de tam olarak aradığımı bulamadım.

Umutsuzluktan ne bulduysam denedim. İlaçların yanı sıra akupunktur da yaptırdım. Bir sınıf arkadaşımla Tai Chi yapmayı denedim, Budist metinleri de okudum. Açıklayamadığım bazı olaylar yaşayınca onu da bıraktım. Sonra popüler bir “qigong” uyguladım, ama aslında iyi olmayan bir yöntemmiş; kalp ritmimi düzeltmek şöyle dursun, sorunları daha da arttırdı.

Başka bir üniversitede okuyan, felsefeye meraklı bir arkadaşım vardı. Değişimler Kitabı’nı okumayı severdi. Beni görünce falıma baktı ve “ikilemde” kaldı. Bu da bana bir fayda sağlamadı.

Falun Dafa’yı Bulmak

Akupunktur için gittiğim okul revirinde, Lin (takma ad) adında bir terapist vardı. 1992’nin sonlarında, ilaç ve akupunkturun fayda etmeyebileceğini söyledi ve Asya Sağlık Fuarı’na giriş için bir bilet verdi. Orada belki iyi bir qigong sistemiyle karşılaşabileceğimi söyledi. Hiç bilmeden, aslında yeni bir hayata adım atmamı sağlayacak bileti elime almıştım.

Lin’in önerdiği sağlık fuarına gittim. Şimdiki fuarlara benziyordu, her türden qigong yöntemi sergileniyordu. Her stantta bir “qigong ustası” ya da ekibi vardı; kısa tanıtımlar yapıyorlardı.

Bazı “qigong ustaları” yaşlı, bazıları hasta görünüyordu, kimileri de pek nazik durmuyordu. Derken Falun Dafa standına rastladım; diğer stantlara göre iki kat daha büyüktü. Orada bir Falun amblemi ve kurucu Shifu Li’nin egzersizleri yaparken çekilmiş bir görseli yer alıyordu. Beyaz önlük giyen iki genç de oradaydı. Postere bakınca hareketler bana biraz karmaşık göründü. Sonradan fark ettim ki okuduğum onca dini kitap ve denediğim diğer qigong yöntemleri bir nevi beni alıkoyuyordu. Elime bir broşür aldım ve fuardan çıktım.

Pekin’deki Çin Tıbbı Araştırma Enstitüsü’ne de gidip tedavi oldum; doktor birkaç çeşit bitkisel ilaç verdi.

23 Şubat 1993’te broşürdeki numarayı arayarak Pekin’deki Falun Dafa Asistan Merkezi’ne ulaştım. Tang adında bir koordinatör, o akşam yeni bir Dokuz Günlük Ders Serisi’nin başlayacağını söyledi ve beni arabasıyla götürebileceğini belirtti. Minibüsüyle beni aldı ve böylece Shifu Li’nin verdiği 7. Dokuz Günlük Ders Serisi’ne katıldım.

İlk dersi dinler dinlemez her şey aydınlandı. Çocukluğumdan beri “Nereden geldik? Hayatın amacı ne? Neden hastalanıyoruz, geleceğimiz ne olacak?” gibi sorular aklımı kurcalıyordu. Aynı zamanda evren ve yaşamı merak ediyordum. Daha ilk derste bu sorularımın tümüne cevap bulmuştum. İçimdeki stres ve kaygı tamamen silindi; sanki bedenimdeki her hücre sevinçten dans ediyordu.

Shifu Li, her gün yaklaşık iki saat ders veriyor, ardından beş takım egzersizi öğretiyordu. Onu dinledikçe, toplumsal yozlaşmadan kaynaklanan insani fikirlerimin, Falun Dafa’nın temel ilkeleri olan Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ve bencil olmamayı öğütleyen öğretisiyle çeliştiğini fark ettim. O andan itibaren, Falun Dafa’nın öğretilerine göre, iyi biri olmaya ve daha da iyi biri olmaya gayret ettim. Ufak değişimlerle başlayarak değiştim.

Falun Dafa (Falun Gong)’yı uygulamadan önce sürekli içki ve sigara içiyordum. Sigara krizim tutunca ve paketim bittiyse, sokakta yere atılan izmarit bile aradığım olurdu. Hafta sonları içkiyi eksik etmezdim. Falun Gong’u uygulamaya başladıktan sonra kaygılarım, depresyonum ve uykusuzluğum yok oldu. Eklem ağrıları, kalp ritmi bozukluğu ve diğer sağlık sorunlarım da tamamen düzeldi. Sanki boğulacakken kocaman, sıcak bir el beni kurtarıp güvenli, harika bir yere çıkarmıştı.

Sınıf arkadaşlarım değişimime çok şaşırıyorlardı: “Bambaşka biri olmuşsun,” diyorlardı.

“Falun Dafa Para Kabul Etmiyor”

1993 Temmuz’unda üniversiteden mezun oldum. Bir sınıf arkadaşımla birlikte sahil kenarında bir şehirde iş bulduk. Çalışma koşullarımız oldukça iyiydi ve biz de memnunduk.

Kaldığımız yurt, etrafı fabrikalarla dolu bir nehrin hemen yanındaydı; ortam epey gürültülüydü. Ama buna rağmen Falun Gong egzersizlerimi aksatmıyordum. Yanımda sadece 1993 yazında basılmış Falun Gong kitabı vardı.

Geriye dönüp baktığımda, sağlık sorunlarımı gidermek amacıyla bu uygulamaya yöneldiğimi fark ettim. Shifu Li’nin derslerini dinlediğimde, hastalıkların karmadan kaynaklandığını öğrendim. Bu yüzden özellikle canlıları öldürmemeye özen gösterdim. Çocukken bir serçe ve başka canlıları öldürdüğümü hatırlayınca vicdan azabı duydum.

Bir sabah balkonda egzersiz yaparken yanlışlıkla bir kertenkeleyi ezip öldürdüm. Telaşlandım; konuşabileceğim kimse de yoktu. Bu yüzden Falun Dafa Araştırma Derneği’ne bir mektup yazdım. Yaklaşık bir hafta sonra cevap geldi. Shifu Li’nin Zhuan Falun’un Yedinci Dersinden alıntılanan şu sözlerini aktarmışlardı:

“İnsanlar olarak, bizim insan gibi yaşama hakkımız vardır. Dolayısıyla, yaşadığımız çevrenin şartları da insanın ihtiyaç ve gereksinimlerine uygun olmalıdır. Bizler bilinçli bir şekilde zarar veremeyiz veya öldüremeyiz fakat böyle önemsiz şeyler için de kendimizi aşırı derecede kısıtlamamalıyız. Örneğin yetiştirdiğimiz sebze ve tahılların hepsi canlıdır. Fakat yalnızca bu sebep yüzünden yemeye ve içmeye son veremeyiz. Aksi takdirde xiulian uygulamamız mümkün olabilir mi? Kişi bunun ötesine bakmalıdır. Örneğin siz yürürken bazı karıncalar veya böcekler ayaklarınızın altında kalabilir ve ölebilir. Bunu kasıtlı olarak yapmadığınız için, belki de ölmeyi hak etmiş olabilirler. Biyoloji ve mikro-biyoloji dünyasında, aynı zamanda ekolojik denge konusu vardır. Herhangi türden bir canlının sınırsızca çoğalması, problem yaratır. Bu yüzden biz onurlu ve doğru bir davranış şekliyle uygulama yapmalıyız.” (Zhuan Falun, Yedinci Ders)

Bu satırları okuyunca rahatladım ve minnet duydum. Falun Dafa’nın ne kadar değerli olduğunu düşündüm ve daha çok insanın haberdar olması gerektiğine inandım. Bir teşekkür mektubuyla birlikte Falun Dafa Araştırma Derneği’ne 2.000 yuan göndermeye karar verdim. Yaklaşık bir hafta sonra bir mektup aldım, içinde 2.000 yuan geri gönderilmişti. Mektupta xinxing’imi (ahlaki karakter) geliştirmeme dikkat etmem gerektiği yazıyor ve sonunda şöyle deniyordu: “Falun Dafa para kabul etmez!” Bu beni çok duygulandırdı.

Aralık 1994’te, aynı uygulayıcıdan Shifu Li’nin 21-29 Aralık 1994 tarihlerinde Guangzhou’da bir ders serisi daha vereceğini duydum ve ona da katıldım.

Bunlar 30 yıl önce olmuştu. Ama bu yazıyı kaleme alırken, sanki dün gibi her ayrıntıyı anımsıyorum. Shifu Li’ye ve Falun Dafa’ya daima minnettarım. Kendi deneyimlerime dayanarak da herkese şunu söylemek istiyorum: Falun Dafa para kabul etmez.

Not: Çin Komünist Partisi 1999 Temmuz’unda Falun Dafa’ya zulmetmeye başladığında polis tarafından bir keresinde tutuklandım. Tutuklanmadan bir gece önce, bu yazıda sözünü ettiğim tüm mektupları ve diğer uygulayıcıların iletişim bilgilerini imha etmiştim.

(Minghui.org'da 2025 Dünya Falun Dafa Günü kutlamaları için seçilmiş gönderi)

Orijinal Çince makale