(Minghui.org) 1 Mart 2023 sabahı oğlumu okula götürdükten sonra scooter ile sivil polis tarafından durduruldum. Kolumdan tuttu ve “Falan mısın sen? Çin Yeni Yılı'ndan iki gün önce akşam nereye gittin? Bizimle gel." dedi. Döndü ve arkasındaki polis arabasına el salladı. Birkaç polis hızla arabadan indi ve kollarımı arkadan kelepçelediler.

Yoldan geçen insanlar durup izledi. “Polis Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü'ye uyan iyi bir insanı kaçırıyor. Falun Dafa iyi! Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi!” diye seslendim.

Kadın Polis Memuru: “Ne Kadar Mucizevi!”

Polis beni arabaya itti ve “onu kontrol için doğrudan hastaneye götürün” dedi. Polis karakolunun Liu soyadındaki müdür yardımcısı ekibe liderlik ediyordu. Ağzı bozuktu, yüksek sesle küfrediyordu ve “Bugün seni mutlaka gözaltına alacağım! O afişleri sen astın. (Falanca) sokaklara afişler astın mı?” diye bağırdı. Ona, "Falun Dafa'ya ve iyi insanlara zulmetmemelisiniz. Falun Dafa insanlara iyi ve nazik olmayı öğretiyor ve 100'den fazla ülkede uygulanıyor." dedim. Liu, "Ben kötü bir insanım. Ben bir katilim. Bu çok eğlenceli. Siz insanlara ölümüne eziyet edeceğim. Sana ölümüne zulmedeceğim. Sonunda aileni töhmet altında bırakacaksın ve ailen parçalanacak ve ölecekler.” dedi.

Liu kötü bir şekilde küfretti ve onunla Falun Dafa hakkında konuşmama izin vermedi. “Çeneni kapatmazsan seni döverim” diye tehdit edip duruyordu. Etkilenmedim ve arabadaki polise gerçekleri açıklamaya devam ettim. Onlara xiulian uygulama deneyimlerimi anlattım. Kadın bir polis, "Ne kadar mucizevi!" dedi. "Umarım hepiniz gerçeği bilip güvende kalırsınız" dedim.

Konuşmalarından, sabahın erken saatlerinde oturduğum binanın önünde beklediklerini öğrendim. Oğlumu ne zaman okula götürüp aldığımı biliyorlardı.

Polis beni kan testi için belediye hastanesine götürdü. Kan tahlilinden sonra eve gidebileceğimi iddia ederek beni kandırmaya çalıştılar. Onlarla işbirliği yapmadım. Liu kelepçelerimi yukarıya doğru çekti. Kelepçeler o kadar sıkıydı ki bileklerim kanıyordu. Dayanılmaz derecede acı vericiydi. Hastanedeki herkesin beni duyabilmesi için tüm gücümle yüksek sesle bağırdım: "Falun Dafa iyi! Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi! Bunu bütün dünya biliyor. Polis iyi insanları tutukluyor ve zulmediyor.”

Doktora polisle işbirliği yapmamasını ve kötü şeyler yapmalarına yardım etmemesini söyledim. Polisin bana zulmettiğini ve suç işlediğini dile getirdim. Liu kelepçeleri zorla tuttu. Daha da yüksek sesle, "Falun Dafa iyi!" diye bağırdım. Polis ağzımı kapatmaya çalıştı. Yüzümü kapatmak için maskemi yukarı çekmeye çalıştılar.

Kan testinden sonra, elimin arkasında büyük bir alanda kan toplanarak morarmıştı. Kanıyordu. Kadın polise “Beni nasıl yaraladığınıza bakın” dedim. Baktı ve bir parça pamuk almaya gitti. Beni idrar testi yaptırmaya götürdü. İşbirliği yapmayı reddettim ve “Lütfen iyi insanlara zulmetmek için onların emirlerine uymayın. Falun Dafa iyi. İnsanlar bunu dünyanın her yerinde uyguluyor. Zulme kim karışırsa, sonunda sorumlu tutulacaktır.” dedim. Kadın polis Liu'ya, "İşbirliği yapmadı ve reddetti. Bunu ona yaptıramam." dedi.

İşbirliği Yapmıyorum

Beni tomografiye götürdüler ve COVID olup olmadığımı sordular. “İyi insanlara zulmederek kanunları çiğniyorsunuz. Suç işliyorsunuz. Falun Dafa çok sayıda uluslararası ödül aldı ve dünya çapında saygı görüyor ve korunuyor. Sadece ÇKP (Çin Komünist Partisi) Falun Dafa'ya zulmediyor.” dedim. Liu, "Konuşmaya devam edersen seni döverim." diyerek beni tehdit etti. "Döv beni o zaman. Silahın yok mu? Neden beni vurmuyorsun?" dedim. Şaşırmıştı. Bana baktı ama vurmadı.

Beni tomografi masasına taşıdılar ve sırt üstü yatırdılar. Kelepçeler sırtıma saplandı. “Çin halkının insan hakları yok. Onlara ne isterseniz yapabiliyorsunuz. Doktor, lütfen onlarla işbirliği yapmayın ve kötü işler yapmayın. Onlar, Falun Dafa'ya zulmediyor ve yaşayan uygulayıcılar organlarını topluyorlar. Pek çok iyi ve nazik insan zulmedilerek öldürüldü.” dedim.

İşbirliği yapmadım. Örneğin, nefes almam istendiğinde nefes verdim. Liu bana küfretmeye devam etti.

Polis beni COVID testi yaptırmaya götürdü. Liu beni, "Oğlun açlıktan ölecek. Kimse ona bakmayacak. Kimse onu okuldan almayacak. Ağlayarak sokaklarda dolaşacak. Babası tutuklanacak. Çocuğunun gidecek hiçbir yeri yok. Artık bizim elimizdesin. Gelecekte, çocuğun bizim elimizde olacak. Bir geleceği ve annesinin olmadığından emin olacağım.” diyerek tehdit etti. “Ben bir suçlu değilim. Bir suçlunun çocuğuna bile böyle davranılmaz.” dedim.

Oğlumu alması için bir aile üyesini telefonla aramama izin vermelerini istedim. “Çocuğuma bir şey olursa karakolunuzu dava edeceğim” dedim. Telefon görüşmesi yapmama izin vermediler.

İnsanlar Sessizce Dinliyor

COVID testi için bekleyen uzun kuyruğu gördüm. Sırada bekleyenlere yüksek sesle, “Polis Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerine göre hareket eden iyi insanları kaçırıyor. İyi kalpli insanlar, lütfen kocamı arayın ve çocuğumuzu almasını söyleyin. Oğlum henüz küçük ve eve tek başına gidemiyor.” diye seslendim. Bunu, kocamın telefon numarasıyla birlikte defalarca bağırdım.

İnsanlar sessizce dinledi. Bazıları video kaydı yaptı. Açıkça ve yavaşça, "Falun Dafa iyi, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi. Lütfen tehlikede olduğunuzda bu kelimeleri tekrarlayın. Kutsanacaksınız.” dedim. Liu aniden, "Cümle çok uzun. Hatırlayamıyorum." dedi. "Tehlikedeyken lütfen 'Falun Dafa iyi ve Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü iyi' deyin. Güvende kalacaksınız." dedim.

COVID testi yaptırma sırası bana geldiğinde polis saçımdan tuttu ve başımı cama dayadı. Doktora, "Lütfen Falun Dafa'ya yapılan zulme katılmayın" dedim. Ben konuşurken doktor pamuklu çubuğu ağzıma soktu.

Pek Çok Polis Gerçeği Bilmiyor

COVID testinden sonra beni polis arabasına sürüklediler. İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüm. Liu yüksek sesle küfretti ve "Hastanede neden bahsediyordun? Benim yerime vardığımızda seni nasıl cezalandıracağımı göreceksin. Seni ölümüne döveceğim.” Ona "Öldürmek doğru mu?" diye sordum. "Evet, oraya vardığımızda seni öldüreceğim" dedi.

Lobiye girdiğimizde fotoğraf çektirmem emredildi. Reddettim. Liu kafamı tuttu. Gözlerimi kapattım. Beni tuttular ve fotoğrafımı çektiler. Liu bana baktı ve evraklarını imzalamayacağımı biliyordu. Bunun yerine kendisi imzaladı.

Diğer polisler gelip etrafımı sardılar ve “Uygulayıcılar kendilerini ateşe verdiler. Neden hala uygulama yapıyorsun?” dediler. “Kendini yakma sahnelendi. Liu Siying [kendini yakanlardan biri] nefes borusu ameliyatı geçirdi. Muhabir onunla röportaj yaptığında, nefes borusu kesilmişken nasıl hala şarkı söyleyebiliyordu? Wang Jingdong [başka bir kendini yakan kişi], Falun Dafa'yı uygulamıyordu. Oturma şekli yanlıştı.” dedim. Onlara doğru pozisyonu gösterdim. Polisler şaşırdılar ve bir şey söylemediler.

Bir kadın polis memuru, "Uygulayıcılar insanları öldürüyor" dedi. “Bu doğru değil. Shifumuz bize, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerine göre iyi insan olmayı öğretiyor. Bize iyi kalpli olmayı, önce başkalarını düşünmeyi ve özverili olmayı öğretiyor. Tüm ilkeler Zhuan Falun kitabında bulunuyor. Kitabı kendiniz okuyun. Hepiniz televizyondaki yalan haberlere kandınız.” dedim.

Üzerimi değiştirip sorgu odasına gitmemi söylediler. Liu, "İşbirliği yapmazsan seni döveriz" dedi. Bana yelek giydirdiler. Liu yine beni döveceklerini söyledi. “Beni dövmek sizi mutlu edecek mi?” diye sordum. Evet dedi. "O zaman beni dövün" dedim. Bana küfür etmeye başladı. “Bana küfredince mutlu oluyor musunuz?” dedim. Mutlu olduğunu söyledi. "O zaman bana küfür edin" dedim. Bir kez küfretti ve sonra durdu. Beni sorgu odasına aldılar ve demir bir sandalyeye zincirlediler. Sonra beni sorgulamaya başladılar. Onlara gerçeği açıkladım ve iyi kalpli olmalarını söyledim. Liu, "Sen suç zanlısısın" dedi. "Falun Dafa'yı uygulamaya karşı bir yasa yok" dedim. Liu cep telefonunu çıkardı ve internette arama yapmaya başladı. Çin'de Falun Dafa'yı yasaklayan herhangi bir yasa bulamadı.

Ben de şöyle dedim: “Ben herhangi bir suç işlemedim. Bana zarar vermek için gücünüzü kötüye kullanmamalısınız. Suç işliyorsunuz. Ben yasalara uyan bir Çin vatandaşıyım. ÇKP herhangi iyi bir şey yapıyor mu?

“Kültür Devrimi 10 yıl sürdü. Pek çok masum, iyi insan sağcı olarak etiketlendi. İnsanlar aklandığında, bunların %99'unun haksız yere hüküm giydiği ortaya çıktı. Tarih tekerrür ediyor. Roma, Hristiyanlara zulmettiğinde dört veba patlak verdi. Şimdi ÇKP, Falun Dafa'ya iftira attı ve yalanlarını tüm dünyaya yaydı. ÇKP, COVID salgınını getirip dünyaya yaymadı mı? İyiliğin ödüllendirileceği ve kötülüğün cezalandırılacağı cennetsel bir ilkedir. Antik Çinliler keşişleri döven ve lanetleyenlerin kesinlikle Cennet tarafından cezalandırılacağını söylerdi. Bugün biriniz bile gerçeği anlasa, boşuna acı çekmemiş olacağım. Sadece ben ayrıldığımda hala gerçeği öğrenememiş olacağınızdan korkuyorum..."

Polis: Yurtdışında Söyleyebilirsin Ama Bu Ülkede Hapsedilirsin

Bir polis memuru yanıma geldi ve “Çok gençsin. Neden Falun Dafa'yı uyguluyorsun?" dedi. Ona, "Eğer yurt dışına giderseniz, milyonlarca insanın Falun Dafa'yı uyguladığını göreceksiniz" dedim. Diğer ülkelerde inanç özgürlüğü var ve bir kişinin inancına zulmetmek bir suçtur. ÇKP'nin şöyle bir sloganı yok mu: 'İnsanlar inanca sahipse, ulusun gücü olur.'” dedim. Liu, “Falun Dafa [iftira dolu terim silinmiştir]” dedi. Ben, "Jiang Zemin bu terimi Falun Dafa'ya empoze etti. ÇKP, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü'ye zulmediyor. Zhuan Falun 40'tan fazla dile çevrildi ve dünya çapında okunuyor." dedim. Liu ne diyeceğini bilemedi.

Başka bir polis memuru, ÇKP'nin İnternet sansürünü aşan yazılımlarla web sitelerini ziyaret ettiğini söyledi. Dedim ki, “Bu fırsatları değerlendirmelisiniz. Pek çok Çinli onları ziyaret edemiyor.”

Bir polis bana posterlerin ekran görüntülerini gösterdi. “Poster asmanın nesi yanlış? Bunu yapanlar tutuklanıp hapse atılmalı mı?” dedim. Polis yüksek sesle, "Bir geçit töreninde protesto edebilir ve yurtdışında istediğiniz zaman 'Falun Dafa iyi' diye bağırabilirsin ama Çin'de değil. Poster astığın için tutuklanacak, gözaltına alınacak ve hapse atılacaksın. Bu iş bittiğinde, denizaşırı ülkelere gitmek için acele etmelisin.” diye bağırdı.

Liu bir parça kağıt ve birkaç giysimi çıkardı. Genç bir polis ona evimi nasıl aradıklarını anlattı. Gizlice evime girip bilgisayarımı, sabit diskimi, Falun Dafa kitaplarımı, cep telefonlarımı ve U diskimi aldıklarını öğrendim. Birçok şeyi almışlardı.

Polisin Başı Ağrıyor

Liu, fotoğrafımı çekmesi ve parmak izlerimi alması için genç polisi çağırdı. Onlarla işbirliği yapmadım. Liu beni bir banka sürükledi. Oturmadım. Başımı tuttu ve duvara vurdu. Şakağıma yumruk attı. Bacaklarıma tekme attı. Kollarım ve bacaklarım morluklarla kaplıydı.

Kalbimden Shifu'ya dedim ki: "Shifu, lütfen beni koruyın." Herhangi bir şikayetim veya nefretim yoktu. Diğer polisler gelip etrafımı sardılar. Elleriyle başımı tuttular ve diğer iki polis beni destekledi. Gözlerimi kapattım. Bu şekilde fotoğrafımı çektiler. Fotoğrafı çeken polis, “Bu iyi mi? Başında bir el var.” diye sordu. Liu, "Yapabileceğimizin en iyisi bu. Onlara bunu daha sonra açıklayacağım.” dedi.

Polis zorla parmak izlerimi almaya çalıştı. Başarılı olamayacaklarını düşünerek yumruklarımı sıktım. Gerçekten de parmak izlerimi alamadılar. Genç polis, “Nasıl bu kadar çok gücü var? Hiçbir şey yapmadık ama bilgisayar çöktü.” dedi. Arkamdaki polis de “Wi-Fi şu an çalışmıyor” dedi.

Polis sonunda oturmama izin verdi. Onlara, “Suç işlemeniz için sizinle işbirliği yapmayacağım. Bu size zarar verir. Bana vurduğunuzda kızmadım. Bana küfrettiğinizde hiçbir şikayetim olmadı. Beni dövmenizden korkmuyorum. Kalbimde iyimserim çünkü iyi bir insanım. Yanlış bir şey yapmadım. Sizler hatalısınız. Sizler polis memurusunuz, ama bilerek kanunları çiğniyorsunuz. Neden iyi insanlara zulmediyorsunuz?” dedim. Hepsi sessizdi. Başlarının ağrıdığını söylediler. Bir polis memuru yorgun olduğunu söyledi. Liu, ciğerlerinin ağrıdığını söyledi.

Liu'nun nereye gittiğini bilmiyordum. Çok sonraya kadar geri gelmedi. Diğerlerine, talimatları almak için her yeri aradığını söyledi. Dosyalarım kayıp gibi görünüyordu. Yaptığı şeyi devam ettiremiyordu. “İşbirliği yapmıyor ya da hiçbir şeyi kabul etmiyor. Fiziksel muayenesi tamamlanmadı. Bu davayı ele alamayız.” dedi. Öğleden sonra saat 4:0'te Liu, "Çocuğu kocanın mı yoksa kayınvalidenin mi almasını istersin?" diye sordu. Kesin bir şekilde "Onu ben alacağım" dedim. Tekrar sordu. “Onu ben alacağım” diye tekrarladım.

Birkaç dakika sonra Liu, "Üst düzey yönetim kavga etti. Üst lider serbest bırakılabileceğini söyledi. Siyaset ve Güvenlik şubesi de arayıp ilgilenmediklerini söyleyip işi bana bıraktı. Küfretmek istedim ama onlara küfretmeye cesaret edemedim. Nasıl bir gün yaşadık! Biz ne yapıyoruz?" dedi. Güldü ve sonra "Ne gün ama! Bunca yıldır polisim. Bu, ele aldığım ikinci tamamlanmamış dava. Bir Falun Dafa uygulayıcısı yerine iki kişiyi daha tutuklamayı tercih ederim...” dedi. Genç bir polis memuru, “Ekip lideri bu sabah, davanın bugün başarılı olmayacağını söyledi” dedi.

Dedim ki, "Sizin adınıza çok sevindim. Falun Dafa uygulayıcılarına zulmetmekte başarılı olamadınız. Sizin için endişelenmeme gerek yok. Falun Dafa'ya zulmetmek ciddi bir uluslararası suç. Yeni Çin yasası, yanlış yapanın sorumluluğu alması gerektiğini söylüyor. Kişi sorumlu tutulduğunda, ne yapacaksınız? Kendinizi düşünseniz iyi olur. Liu gülümsedi ve "Söylediği doğru!" dedi.

“Bunu Ne İçin Yapıyorsun?”

Karakola dönerken Liu, "Seni üç yıldır araştırıyoruz. Kimse sana bir kuruş para vermedi. Bunu ne için yapıyorsun? Çocuğunun ne giydiğini görüyorsun. Senin giydiklerine bak. Düzgün kıyafetlerin bile yok. Bütün bunlar ne için?” dedi. “Hepinizin güvende ve sağ salim kalmanızı umuyorum. Herkesin ebeveynleri ve çocukları var. Siz polislerin iyi insanlar olmanızı umuyorum.” dedim. Güldüler.

Liu tekrar, "O halde Falun Dafa'yı uygulamak sayesinde ne gibi faydalar elde ediyorsun?" diye sordu. “Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkeleri insanlara iyi olmayı öğretiyor. Ben iyi bir insanım. Siz araştırın. Çocukluğumdan beri kötü şeyler yapmadım. Sizler annemi ben çok küçükken tutukladınız. Baktığı dul kadına yemeği teslim edecek kimse yoktu. Erken kalkıp ona yemek yaptım. Daha sonra üç yıl boyunca yağmur ya da güneş, soğuk ya da sıcak demeden, yemeği ona saat 7'den önce teslim ettim. Köyümde kimse bizim iyi insanlar olmadığımızı söylemedi.” dedim.

Polisin rahatladığını hissedebiliyordum. “Gökyüzüne bakın. Güneş doğdu. Ne kadar güzel ve ne kadar sıcak! İnsanların kalplerini umutla dolduruyor. Tıpkı insanların kalplerindeki inanç gibi. İnsanlar güneş ışığı, hava ve su olmadan yaşayamazlar ama parasız veya kişisel çıkarları olmadan da yaşayabilirler.” dedim.

Beni sessizce dinlediler. Genç sürücü yumuşak bir sesle, "Seni dinledikten sonra ne diyeceğimi bilemiyorum," dedi.

İnsanların Gerçeği Öğrenebilmesi ve Güvende Kalabilmeleri Umudu

Karakoldan çıktığımda hava kararmıştı. Cebimde sadece bir yuan'den az param vardı. Polisler evimi yağmalarken anahtarlarımı ve cüzdanımı evde bırakmıştı. Bir taksi çağırdım ve şoföre eve gidince parayı ödeyeceğimi söyledim. Şoför çok nazikti ve hikayemi dinledikten sonra benden ücret almak istemedi.

Çilingirden benim için kilidi açmasını istedim. Evim darmadağın olmuştu. Masanın üzerinde oğlumdan bir not gördüm.

Onu aramak için dışarı çıktım. Karanlık, soğuk akşamda oğlumun adını haykırdım. Kocam onu eve getirdi. Oğlum yaralı elimi görünce ağladı. “Anne, nereye gidersen seni takip edeceğim. Eve gitmek istiyorum."

Umarım bu dünyadaki herkes gerçeği öğrenebilir, kutsanabilir ve güvende kalabilir. Polis memurları: lütfen iyi ve masum insanlara zarar vermeyi bırakın. Sizin de aile üyeleriniz var. Lütfen Falun Dafa'ya zulmetmeye devam etmeyin. Cennet izliyor ve her insanın davranışını kaydediyor. Kendinizi sonsuz kıyamet uçurumuna itmeyin. Geleceğinizi ve çocuklarınızın geleceğini düşünün. Umarım hepinizin güzel bir geleceği olur!

(Minghui web sitesinde 24. Dünya Falun Dafa Gününü Kutlaması için Seçilmiş Gönderim)